WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.
If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.
Unbalanced start tag short code found before:
“yapay zekanın emperyalist paylaşım ve işgal savaşlarında robot asker yapımı için nasıl kullanılacağı Pentagon tarafından gündeme alınmaktadır.”
“Yükselen Piyasalar” ve Sınıf Mücadelesi başlıklı haberimizde de belirttiğimiz gibi OECD ve İMF raporları, dünya ekonomisinin önümüzdeki 50 yılda genel olarak “durgunluk” tarafından karakterize olacağını ortaya koymaktadır. Bu ekonomik göstergelerin yaratacağı sonuçları önceden tahmin eden dünya egemenleri kendi raporlarında da kent savaşlarına hazırlık yapmaktadırlar.
Dünyadaki gelişmelerin bu yönde seyrettiğine dair işaretler giderek artmaktadır. Ukrayna, Rojava ve Kuzey Kürdistan en çarpıcı örnekleridir.
2008’den beri süren krizin uzun vadeli seyri ve krizden çıkış çabaları farklı düzeylerde süregeliyor. Dünya Ekonomik Forumu 4. Sanayi Devrimi temasıyla toplanırken **http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/467477/Yine_Davos_zamaninda.html/** yapay zekanın emperyalist paylaşım ve işgal savaşlarında robot asker yapımı için nasıl kullanılacağı Pentagon tarafından gündeme alınmaktadır. **http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/525733/Hegemonya_ve_robotlar.html/** Çin’in ABD askeri gücünü yıkmak için ABD uydu sistemlerine gizli saldırılar düzenlediği **http://www.thebitbag.com/ww3-news-chinese-sneak-attack-on-u-s-satellites-to-demolish-u-s-military-power/151025/** haberleri batı medyasında yer aldıktan sonra ABD’nin uzay savaşları için savunma bütçesini artıracağı bilgisi de basına sızdı.**http://www.ibtimes.com/us-prepares-space-war-china-russia-pentagon-bolsters-outer-space-defense-program-2366838/**
ABD, AB ve Japonya’nın, Rusya-Çin ekseni ile dünyadaki rekabeti sürerken, savaş hazırlıkları da giderek tırmanıyor. Bu karşılaşmalar Ortadoğu, Asya-Pasifik ve Afrika’da belirgin çatışma bölgelerine dönüşmüş durumda ki bu iki temel ittifak bu bölgelerdeki yerel ittifaklar ile de pozisyon alıyor.
Burjuva iktisadının G-20 olarak tanımladığı ve gelişmiş ülkelerden sonra gelen; Dünyanın “gelişmekte olan ülkeleri” arasında yer alan Türkiye, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve Güney Kore önemli “yükselen piyasalar” olarak öne çıkıyor ve bu ülkelerde sınıf mücadeleleri giderek sertleşiyor.
2013 yılındaki Gezi Parkı direnişinden sonra 2015 yılında Metal işçilerinin işbirlikçi gangster sarı sendika Türk-Metal’e karşı ayaklanmaları, fiili direniş ve işgalle gelen mücadele sırasında, “benzer özelliklere sahip diğer ülkelerdeki direnişlere bakmakta fayda var” diyerek bu ülkelerdeki sınıf mücadelelerinin mevcut koşullarda görünen yönlerine örnekler vermiştik.
Emperyalist-Kapitalist devletler sistemi, merkez emperyalist ülkeler/bloklar ve yeni-sömürge/alt-yeni sömürge ülkeler olarak katmanlaşıyor. **Alt-emperyalizm tartışmalarının net olarak algılanması için bu kavramı kullandık. Somut veriler için Korkut Boratav’ın Türkiye’nin bazı dış bağımlılıkları başlıklı makalesine bakılabilir. http://www.birgun.net/haber-detay/turkiye-nin-bazi-dis-bagimliliklari-102838.html/**
Doğal olarak çelişkilerin derinliği zincir içindeki yere göre değişiyor. Yunanistan ve İtalya’da teknokrat hükümetler göreve gelirken, Honduras ve Mısır’da askeri darbelerle yeniden karşı karşıya kalınması gibi…
Dünya ekonomisinin durağanlık eksenli seyretmesi yeni açıklanan Emperyalist-Kapitalist merkezlerdeki raporlardan da izlenebiliyor.**http://www.birgun.net/haber-detay/imf-den-dunya-bilgileri-109760.html/**
20. Yüzyılın Kızıl yüzyıl olmasından dersler çıkaran ve 21.yy’da bu süreçle karşılaşmak istemeyen Emperyalist-Kapitalist merkezler dünya genelinde kent nüfusunun kır nüfusunu geçmesini de dikkate alarak kent savaşlarına hazırlık yapmıştı. Ukrayna, Suriye, Rojava ve en son Kuzey Kürdistan’da da yaşananlar bu gerçeğin altını bir daha çizmektedir.
Emperyalist-Kapitalist Zincir ve Bölgesel Zayıf Halkalar gerçeğine biraz daha yakından bakalım.
Brezilya ve Latin Amerika
Merkez sol hükümetlerin başarısızlığının ortaya çıktığı koşullarda, saldırıya geçen sağın; Arjantin ve Venezuela’da genel seçimleri kazanmasının, Kolombiya’da 12 yıldır solun elinde olan Bogota Belediye Başkanlığını elde etmesinin, Bolivya’da anayasa referandumunu ‘hayır’la kazanmasının ardından Latin Amerika genelinde atağa geçen sağ, Latin Amerika’nın en büyük ekonomisi Brezilya’ya saldırdı.. Uzun zamandır neo-liberal politikalar uygulayan İşçi Partisi hükümetinden tedricen desteğini çeken devrimci sol geleneğe, süreçten umudunu kesip tarafsızlaşanların da eklenmesiyle Sağ, meclis darbesi ile sürece inisiyatif koymaya başladı. Latin Amerika genelinde Sağ’ın paramiliterler, hristiyan faşist örgütlenmeler ve mafyayla olan organik bağları ile devlet içindeki güçleri birlikte ele alındığında oldukça hazırlıklı oldukları görülmektedir.
Brezilya’daki gelişmeler kıtayı etkileyecek düzeydedir. Nasıl ki 1964 askeri faşist diktatörlüğü bütün kıta için laboratuvar işlevi gördüyse, bugünkü çatışmanın seyri de kıtada etkili olacaktır. Venezuela, Bolivya, Ekvador benzer süreçlerle karşı karşıya kalarak mevzi savaşının yeni aşamasına hazırlanırken, Kolombiya’da FARC barış görüşmeleri sürecinde masada kalarak, bütün müzakere başlıklarını halk örgütlenmeleri ile birlikte tartışarak, Kolombiya devletinin gücünü bloke etmeye çalışıyor. FARC müzakereler başlarken nihai anlaşma imzalanmadan silah bırakmayacağını ifade etmiş, müzakerelerdeki en son başlığın silah bırakma olduğunu kamuoyuna açıklamıştı. Venezuela’da ise seçim yenilgisinden sonra Devrimci Halk Kongresi hazırlıkları ve ardından olağanüstü hal ilan edilmesi çelişkilerin derinliğini ve mücadelenin sertleşmesinin pratik adımlarını gösteriyor.
Yeni süreç yeni örgütlenme ve mücadele biçimlerini ortaya çıkarıyor. Brezilya’da Halk Cephesi ve Korkusuzlar Cephesi yeni sürecin örgütlenme modelleri olarak biçimlenirken dev kitlesel gösteriler, okulların, toprakların ve yolların işgal edilmesi meşru militan bir mücadelenin yükselişe geçtiğini göstermektedir.
Brezilya, Arjantin, Ekvador, Venezuela ekonomilerinin 2016’da küçülecek olması tahminleri; Brezilya işçi sınıfının yeni ve klasik kesimlerinin ve kırsal alandaki güçlü topraksız işçiler hareketinin varlığı Brezilya’nın belirleyici olacağı bölgesel zayıf halkanın, bölgesel ve kıtasal bir devrimci sürecin işaretlerini vermektedir.
Hindistan ve Güney Asya
Hindistan 2015 yılında %7,5’lik büyüme oranına rağmen milli gelirin %1,5’i civarında dış açık vermektedir. Hindistan mucizesinin geri planını Arundathi Roy Başbakan Nori’nin Eyalet başkanlığı döneminde yapılan müslüman kıyımlarına, dalitlerin ve adivasilerin korku içinde yaşadıklarına gönderme yaparak ortaya koymuştur. Hindistan Komünist Partisi (Maoist) ise 2015 yılında yaptığı değerlendirmede rejimin faşist karakterine vurgu yapmıştı.
Büyük bir yolsuzluk dalgasının ardından 2013 yılında dünya tarihinin en yüksek katılımlı genel grevi Hindistan’da gerçekleşti. İşçi sınıfının yeni çalışma yasalarına karşı mücadelesi giderek militanlaşırken, adivasiler, yerli halklar ve yoksul köylülerin oluşturduğu taban hareketi, HKP (Maoist)’in öncülük ettiği halk savaşı, Yeşil Av Operasyonu’nun vahşi baskılarına rağmen uzun soluklu bir mücadele olarak kır yoksullarının mücadele azmini göstermektedir.
Hindistan Komünist Partisi (Marksist)’in ve sendikaların öncülük ettiği 1 Mayıs mitingine bir milyona yakın işçi katıldı.
Nepal’de Maoistler arasında başlayan birlik görüşmeleri sahada mücadele edenlerin bir başarısı olarak ortaya çıkmıştı. Hükümet ortağı Nepal Birleşik Komünist Partisi (Maoist)’ten ayrılan çeşitli maoist fraksiyonlar arasında NKP (Maoist) militan sokak direnişleri, Madhesi Halkının kendi kaderini tayin hakkı konusundaki net tavrı ile sürecin belirleyici dinamiklerinden birini oluşturuyor.
Srilanka’da Tamil Elam Kurtuluş Kaplanları (TEKK)’nın ezilmesinden sonra bölgede yapılan yerel seçimlerde TEKK’e yakın Tamil Elam Ulusal İttifakı (TNA)’nın 26 belediyeden 23’ünü yeniden kazanması sorunun devam ettiğini göstermektedir. Düzen yanlısı cepheye karşı Tamil Halkı arasında silahlı direnişe yönelik eğilimlerin giderek arttığına ilişkin pek çok analize de rastlamak mümkün.
Güney Afrika ve Alt Afrika
Güney Afrika’da 1994 seçimleriyle hükümet olan ANC, neo-liberal politikalara gösterdiği uyum sonucu 2012 yılında Marakana’daki madenci grevinde işçilerin üzerine ateş açma noktasına gelmişti. Seçildiği günden beri ANC-SCAP-COSATU ittifakı uyguladığı neoliberal politikalar sonucunda tabanı ile ilk büyük kopuşu bu katliamla yaşadı. Güney Afrika işçi sınıfı kır ve kent yoksulları arasında artan huzursuzluk giderek siyah burjuvazi ile desteklenen Beyaz Tekelci Kapitalizme yönelmeye başladı.
ANC’den ayrılan bir kesim Ekonomik-Özgürlük Savaşçıları‘nı kurdu ve sendika konfederasyonu COSATU’dan ihraç edilen metal işçileri sendikası NUMSA, sınıf mücadelesini sürdürebilecek sol cephe oluşumu için adımlar atmaya başladı.
Güney Afrika Cumhuriyeti yeni ulusal kurtuluş hareketinin ilk nüvelerini veriyor. ANC’den kopan Ekonomik Özgürlük Savaşçıları ile COSATU’dan kopan NUMSA’nın başını çektiği yeni bir konfederasyon, ANC-SCAP-COSATU ittifakında önemli bir kopuş sürecine işaret ediyor. EFF’nin baskılar artarsa silahlanırız açıklaması yeni dönemin mücadele biçimlerinin hayatın içinden çıktığını bir kez daha teyit ediyor.
Güney Afrika içinde barındırdığı bölge ülkelerden gelen göçmen nüfusla da Zimbabwe, Angola, Mozambik, Namibya’daki mücadeleleri etkileyecek bir potansiyele sahiptir.
Güney Kore ve Doğu Asya
Güney Kore, hem Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ile olan ilişkisi hem de Rusya, Japonya, Çin Halk Cumhuriyeti arasında olması ve ABD için ileri karakol işlevi görmesinden dolayı jeostratejik bir öneme sahip. Güney Kore işçi sınıfının ve öğrenci gençliğinin militan mücadeleci geçmişi yeni dönemde süren mücadeleye önemli oranda ışık tutacak gibi görünüyor. İşçi sınıfının militan mücadeleci geçmişinde yasadışı olarak kurulan, süreç içinde yasallaşan Kore Sendikalar Konfederasyonu (KTUC) yeni çalışma yasasına karşı düzenlediği grevler, 1 Mayıs’ın örgütlenmesi, Göçmen İşçiler sendikasına destek verilmesi gibi yeni dönemin karakterine uygun örgütlenme ve mücadele pratikleri ortaya koymaktadır.
Türkiye ve Balkanlar-Kafkasya- Önasya
İMF Raporu, tasarrufların çok düşük olmasının cari açığı artırdığını, özel şirketlerin döviz borçluluğunun ağırlaştığını, büyüme hızının düştüğünü ve yakın gelecekte de düşük kalacağını söylüyor. Ekonomik alandaki bu negatif beklentiler sosyal ve politik alanda da kendini gösteriyor. Bir yandan sosyal çürüme, diğer yandan faşist rejimin baskılarını artırması ve başkanlık sistemi ile bunun en üst düzeye çıkarılması eğilimi ile karşı karşıya kalınmaktadır. Krizin derinleşmesi ara çözümleri giderek ortadan kaldırmaktadır.
Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesinin Önasya/Mezopotamya’daki konumlanışı ve kazanımları bölgesel devrimin dinamiklerinden birini oluşturmaktadır. Kürdistan Devrimi bölgedeki dört gerici ülkedeki varlığı ve dinamizmi ile örgütlü öznel güçler açısından öne çıkmaktadır. Türkiye’deki devrimci sosyalist hareketin birikimi ve potansiyeli bu bölgedeki önemli birikimlerden biridir. Geçmişte çok dinamik bir güç olan İran Devrimci Hareketi bugün politik ve potansiyel güç olmaktan uzak bir konumdadır. Uzun mücadele geçmişine sahip olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi yine bölgedeki dinamik örgütlerden biridir.
2013’teki Gezi Direnişi sürecinde işçi sınıfının yeni katmanlarının ağırlığına, 2015 yılında işçi sınıfının klasik katmanlarının direnişi eklenince Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketinin dışında, potansiyel olarak Türkiye devriminin temel güçleri pratik olarak görünür olmuştu.
Nereye Gidiyoruz?
Yukarıda analiz ettiğimiz ülke ve bölgelerin dünya Emperyalist-Kapitalist sistemi içindeki yerlerini ve nesnel koşullarını ortaya koyarken, aynı zamanda bu ülke ve bölgelerde mücadele edenlerin öznel pozisyonlarını da açıklamaya çalıştık.
Derinleşen çelişkiler yeni faşist rejimlerin önünü açmaktadır. Buna karşı Brezilya’da biçimlenen Brezilya Halk Cephesi ve Korkusuzlar Cephesi mücadelede en geniş birliktelikleri kurma açısından öne çıkan örgütlenme modelleridir. Bu örgütlenme modelleri sağın paramiliter örgütlenmeler, mafya ve kontgerilla örgütlenmelerini bir arada kullandığı yeni stratejisini başarısızlığa uğratmaya yetmeyecektir. Dünya genelinde ideolojik hegemonya ile politik hegemonyanın iç içe geçtiği tarihsel süreçte **Bir önceki tarihsel dönemde dünya genelinde ideolojik hegemonya eşitlik, özgürlük ve komünizm mücadelesi yürüten güçlerden yana olduğu için ülke ve bölgelerde sorun politik hegemonyanın tesisi için mücadele etmekten geçiyordu./** direnişin bütünlüklü bir hatta örgütlendiği, özyönetim ve öz savunma örgütlenmelerinin bir arada yürütüldüğü biçimlere ihtiyaç vardır. Direnişin ve mücadelenin ortaklaştırılması konusunda ise geçmiş mücadele deneyimleri Batı Avrupa’da Devrimci Birlik, Güney Amerika’da Devrimci Koordinasyon Komitesi ve bugün filizlenen Güney Doğu Asya Maoist Partiler ve Örgütler Koordinasyon Komitesi‘ne ve Enformel Anarşist Federasyon / Uluslararası Devrimci Cephe (FAI/IRF) gibi örgütlenme ve ağlara bakmakta fayda var.
Sonucu belirleyecek olansa, nesnellikle ilişkili tarihsel kadercilik değil, sınıf mücadelesidir. Lenin’in deyimi ile “vurmadıkça yıkılmayacak bir sistemdir kapitalizm.” Yıkılmadığı zaman ise bir önceki dönemden daha gerici, faşist rejimlerle karşı karşıya kalacağız. “Faşizmin başarısı, proleter devrimin yenilgisinin sonucudur” saptamasını yeniden hatırlamakta fayda var.
21. Yüzyıl, ayaklanmalar yüzyılı olacak saptaması ile hazırlık yapan ve 21. yy’da kendilerini kent isyanlarının beklediğini öngören emperyalistler, 2008’den beri hem dünyanın yeniden paylaşım savaşını yürütüyorlar hem de devrimci ayaklanmaları bastırmak için çok yönlü hazırlık yapıyorlar. Burjuva hukuku çözülüp çökerken emperyalistler, saldırı pozisyonlarını güçlendiriyorlar.
Dünya işçileri ve emekçileri ise savunma aşamasından taktik bir saldırı düzeyine geçecek ilk adımları atıyorlar. Halk Cepheleri, Halk Meclisleri ve Öz-savunma örgütlenmeleri filizleniyor.
Ülke, bölge ve dünya devrimi perspektifi pratik olarak daha algılanır hale geliyor.