Uzun Savaş Stratejisi: Cihatçı Çeteler, Pentagon ve MI6

WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.

If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.

Unbalanced start tag short code found before:

“Ancak bilindiği üzere egemenlerin cihatçı çeteler üzerinden bölgesel hakimiyet elde etme stratejileri sadece son 10 yıla özgü değildir, izi soğuk savaş yıllarına kadar sürülebilir. IŞİD’ın hangi güç dengelerinin ve bölgesel çatışmaların ürünü olduğunu anlayabilmek i…”

get-attachment-123-587x330

IŞİD için kullanılan taktik: Onları eğit, finanse et, donat ve sonra da öldür. Ama hepsini değil.

2008 yılında ABD ordusu tarafından görevlendirilmiş strateji geliştirme kurumu RAND Corp tarafından hazırlanmış olan raporda artan İran, Suriye, Hizbullah etkisine ve Rusya, Çin paktına karşı ABD’nin Şii-Sünni çatışmasını kullanması, bu amaçla Suudi Arabistan, Mısır ve Pakistan gibi gerici Sünni rejimlerle iş birliği yapması gerektiği ifade edilmişti.**http://www.rand.org/content/dam/rand/pubs/monographs/2008/RAND_MG738.pdf/**

Ancak bilindiği üzere egemenlerin cihatçı çeteler üzerinden bölgesel hakimiyet elde etme stratejileri sadece son 10 yıla özgü değildir, izi soğuk savaş yıllarına kadar sürülebilir. IŞİD’ın hangi güç dengelerinin ve bölgesel çatışmaların ürünü olduğunu anlayabilmek için tarih içerisinde egemenler ve diğer karşı bölgesel, küresel güçler arasındaki çekişmelere, bölgesel çıkar çatışmalarına ve dinamiklere bakmak gerekiyor. Resmi berraklaştıracak ve bütünsel bir analizi inşa edecek yaklaşım ancak bu şekilde kurulabilir.

Küresel güçlerin çekişmesi

ABD’nin uzun soluklu yeşil kuşak projesi zaman içerisinde ‘ılımlı İslam’ projesine evrilmiştir. Bu proje Orta Doğu’da neoliberal yayılmacılığın derinleşmesi için ABD ile iş birliğine girmeye hazır rejimlerin ve ağların desteklenmesini ve iktidara getirilmesini kapsıyordu. Yine Rand tarafından hazırlanmış ‘Ilımlı Müslüman Ağların İnşası’ (Building Moderate Muslim Networks) başlıklı,  2007 tarihli rapor bu ağların nasıl kurulacağı, hangi grupların desteklenebileceği ve bu grupların ve ilişkilerin nasıl geliştirilip izlenebileceği ile ilgili öneri ve analizleri içeriyordu.**http://www.rand.org/content/dam/rand/pubs/monographs/2007/RAND_MG574.pdf/**

Yeşil kuşak projesi elbette ki egemenlerin sadece Orta Doğu, Asya ve Afrika için çizdikleri bir plan değildi. Avrupa göçmen gettolarındaki yoksul ve genç işçi nüfusunu sınıf mücadelesinden ve gerçek bir politik direniş hattından uzaklaştırmak için yürüttükleri uzun soluklu bir gettolaştırma ve radikalleştirme stratejisinin de bir parçasıydı aynı zamanda.**http://www.sendika.org/2015/01/avrupada-gocmen-gettolari-cihatcilik-yap-kimlik-siyaseti-yap-sinif-siyaseti-yapma-ahmet-kaplan//**

Peki küresel güçlerin çekiştiği arenada bu strateji hangi amaçlara hizmet ediyor, hangi güncel ittifakları ve rakipleri kırmayı hedefliyor?

ABD ekonomik hegemonyası için tehdit oluşturan Çin ve Rusya ile bunların ekonomik ittifaklarına bakmak yeni soğuk savaş cephesi Asya-Pasifik çekişmesini anlayabilmek için elzem gözüküyor.

Obama Asya’da Çin’i izole etmek için Trans Pasifik Ticaret Anlaşması‘nı önerdi. Ancak Beyaz Saray’ın yatırım hamleleri müttefiklerini cezbetmeye yetmedi. Çin yaptığı devasa ekonomik yatırımlar ve anlaşmalar ile ABD’nin bölgedeki işbirlikçileri Hindistan ve Pakistan’ı dahi etkisi altına almayı başardı. Bu büyük ölçekteki yatırımların en önemlilerinden birisi de Pakistan’ın Gwadar kentinden Çin’in Kaşgar kentine uzanan, enerji nakil ve ulaşım hatları ile Hint Okyanusuna bağlantı sağlayacak liman projesini de içeren Çin-Pakistan ekonomik koridor projesidir.**http://www.bbc.com/news/world-asia-32400091/**

Çin’in piyasa başarısı Amerika’nın Asya, Latin Amerika ve Afrika’daki baskın ekonomik gücünün yerini aldı.  Ekonomik ve diplomatik yollarla Çin’i izole etmeyi başaramayan ABD Çin’i askerî bir cevap için kışkırtıp Asyalı müttefiklerinin ve Avustralya’nın da dâhil olduğu büyük ölçekli bir savaş başlatabilmek için Çin deniz, hava ve kara sınırlarının ihlalini araç olarak kullanma taktiğine yöneldi.**https://isyandan.org/makaleler/james-petras-baris-gorusmeleri-mi-yoksa-savas-hazirligi-mi//**ABD askerî bütçesi Çin’inkinden beş kat daha büyük iken Çin’in Asya, Latin Amerika ve BRIC ülkelerine yaptığı yatırımların ve ekonomik projelerin finansmanı ABD’ninkinden on kat daha fazla. Ancak Çin de askeri kapasitesini arttırmaya başladı. Çin’in yıllık askerî harcaması, Pentagon’un önümüzdeki beş sene içerisinde donanma gününün %60’ını Pasifik’e kaydırması beklentisi dolayısıyla %10 oranında arttı.**http://www.sipri.org/googlemaps/milex_top_15_2014_exp_map.html/**

Rusya ve Çin’in Asya ve Latin Amerika’da kurmuş olduğu veya kurması muhtemel ekonomik ittifaklar ve yatırım işbirlikleri ABD hegemonyasını küresel ölçekte tehdit ediyor. 9 Temmuz’da başlayan BRICS, Şanghay İşbirliği, AvroAsya Ekonomik Birliği ülkelerinin katıldığı zirve bu nedenle hayati önem taşıyor.**http://armenpress.am/eng/news/811828/eaeu-brics-and-sco-leaders-meeting-started.html/**

Genel çerçeveye bakıldığında Asya-Pasifik cephesinde ABD’nin askeri varlığını ve kuşatmasını derinleştirdiği, Orta Doğu cephesinde ise askeri etkinliğini sahaya aktif olarak girmeden maşası konumundaki ülkelerin askeri harekatlarına destek ile sınırlı tuttuğu ancak bunun yanı sıra bölgedeki mezhepsel çekişmeleri ve çelişkileri kullanarak bütün aktörleri devamlı uzun soluklu bir savaş içerisinde yıpratıp kontrol altında tutmayı hedeflediği görülüyor.

Bu genel çerçeveden sonra ülke ülke egemenlerin cihatçı çetelerle bağlantılarına ve bölgesel açılımları ile stratejik alt yapısına bakmak perspektifi tamamlayacaktır. Ancak Orta Doğu ülke analizlerini, Suriye-İran-Rusya-Çin paktını ve bu ittifakın ABD ve Britanya için oluşturduğu potansiyel tehdidi göz önünde bulundurarak yukarıda tarif edilmiş olan genel çerçeve ile ilişkilendirmek gerekiyor.

Afganistan

Birçokları ABD ve Britanya’nın Afganistan’daki cihatçılara verdiği desteğin Sovyetlerin dağılmasıdan sonra bittiğini düşünse de kanıtlar bunun aksini göstermektedir.

1994’ten başlayarak ABD, Britanya, Suudi Arabistan ve Pakistan Taliban’ı kapsayan El Kaide’ye destek verdi. Hem Clinton hem de Bush hükümetleri Orta Asya doğal gazını Güney Asya’ya taşıyacak ve böylelikle Rusya, Çin ve İran’ı bertaraf edecek bir Trans-Afgan boru hattı projesi (TAPI) için Taliban’a yatırım yaptı. Bu yatırım 11 Eylül saldırılarından 3 ay önce Taliban’ın ABD’nin şartlarını reddetmesi ve Kendahar ile Ketta üzerindeki kontrolünde ısrarcı olması üzerine boşa çıktı.**http://www.worlddialogue.org/content.php?id=200/**Proje Obama yönetimi tarafından tekrar canlandırıldı ve tamamlanmak üzere.**http://thediplomat.com/2015/03/a-breakthrough-on-the-tapi-pipeline//**

Bosna ve Kosova

1993 Dünya Ticaret Merkezi bombalamasından bir sene sonra Usame bin Ladin Londra’da Danışmanlık ve Reformasyon Merkezi (Advice and Reformation Committee) adı altında dünya çapındaki eylemlerin koordine edildiği bir ofis kurdu. Bu sırada Pentagon da El-Kaide’li cihatçı militanları Orta Asya’dan Bosna’ya transfer ediyordu.

NATO Kosova’da El Kaide bağlantılı ağları 1990’ların sonuna kadar finanse etti, ABD ve Britanya da cihatçıları içeren Kosova Özgürlük Ordusuna silah sağladı. Tüm bunlar olurken 1998’de Usame bin Ladin’in Londra’daki ofisi tarafından organize edilen saldırılarda ABD’nin Kenya ve Tanzanya elçilikleri bombalanıyordu.

Balkanlar’da güdülen hedef Yugoslavya’nın dağılmasının ardından Balkanların Avrupa ile entegrasyonunu sağlamak, pazarı genişletmek ve yine bir Trans-Balkan projesi ile Orta Asya doğal gazını ve petrolünü Avrupa’ya taşıyıp Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığını sona erdirmekti.

Libya

NATO’nun 2011’deki Libya müdahalesi Batı Avrupa’nın doğal gaz ve petrolde Rusya’ya olan bağımlılığını kırmayı ve Britanya ve Amerikan petrol devlerinin pazarını genişletmeyi amaçlıyordu ve bu amaç uğruna ABD, Britanya, Fransa Libya’daki El Kaide kolunu desteklediler.

İfşa olan istihbarat raporları NATO destekli asiler ile El Kaide arasında güçlü ilişkiler olduğunu gösteriyordu.**http://www.washingtontimes.com/news/2015/feb/1/hillary-clinton-libya-war-push-armed-benghazi-rebe/?page=all/**Ayrıca CIA cihatçıları Suriye’ye silah sevkıyatında kullanıyordu.

Bunun yanı sıra NATO tarafından korunan uçuşa yasak bölgede yer alan Bingazi’deki geçici hükumet komuta merkezi Kaddafi karşıtı El-Kaide militanları için mevzi işlevi görüyordu. Bilindiği üzere NATO Kaddafi’nin devrilmesinden sonra yarattığı karmaşa ve yıkımın sonuçları ile hiç ilgilenmeden ellerini yıkayıp kenara çekildi.

Orta Doğu

Küresel kapitalist yayılmacılık ve petrol ve doğal gaza bağımlılık egemenlerin cihatçı çetelerle olan ilişkilerini Orta Doğu’da güçlendirerek devam ettirmelerine sebep oldu. Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez ülkeleri ile ittifak halinde olan Batılı güçler artan İran-Şii etkisine karşın Orta Doğu ve Orta Asya’da cihatçılara olan desteklerini sürdürdüler. Bunun sonucunda Irak’tan Suriye’ye ve Lübnan’a uzanan geniş bir bölgede iç savaş, kaos ve İslami terör etkin olmaya başladı. Böylelikle Rusya ve Çin ile ittifak halinde olan İran ve Suriye’nin zayıflatılması hedefleniyordu.**http://www.middleeasteye.net/columns/cancer-modern-capitalism-1323585268/**

Suriye ve Irak

Orta Doğu’daki  ‘mezhep çatışması ile böl-yönet’ stratejisinin temel motivasyonlarından biri ‘enerji  kaynakları  savaşı’dır. Suriye iç savaşının egemen güçlerin stratejisinde bir kaldıraç olarak kullanılmasının öncelikli nedeni Orta Doğu’da enerji hatları üzerine süregelen çatışma ve bu çatışma sonucunda Rusya, Çin ve İran’ı yalnızlaştırmaktır. Bu enerji savaşında Suriye’deki Esad rejimi Rusya’yı yani Avrupa’nın en güçlü doğal gaz tedarikçisini tahtından indirebilecek hayati önemdeki Katar doğal gaz boru hattının önündeki en büyük engellerden biridir. 

Federal bir davada Judicial Watch tarafından açığa çıkarılan, ABD Savunma bakanlığına ve istihbarat birimlerine askeri istihbarat sağlamakla görevli ABD Savunma İstihbarat Ajansı tarafından hazırlanmış 12 Ağustos 2012 tarihli dokuman anti-IŞİD koalisyonunun arkasındaki uzun soluklu ve iki yüzlü stratejiyi gözler önüne serdi.**http://www.judicialwatch.org/document-archive/pgs-287-293-291-jw-v-dod-and-state-14-812-2//**

Deşifre edilmiş 2012 tarihli rapor Esad karşıtı isyan güçlerinin önemli bileşenlerinin IŞİD’ın ortaya çıkması için gerekli zemini hazırlayacak cihatçı gruplar olduğunu ön görüyor. Bu öngörüye rağmen cihatçı grupların desteklenmeye devam edileceği belirtiliyor. Selefilerin, Müslüman Kardeşlerin ve Irak El Kaide’sinin Suriye’deki ayaklanmada önemli rol oynacağının altı çiziliyor. Raporda Batı’nın, Körfez ülkelerinin ve Türkiye’nin bu grupları, Rusya, Çin ve İran’ın ise Esad rejimini desteklediği açıklanıyor.

Pentagon kaynaklı dokuman Irak ve Suriye’deki cihatçı grupların birleşmesiyle IŞİD’ın doğuşunu büyük bir açıklıkla ön görüyor. Ancak bu öngörü Irak ve İran’daki Şii etkisinin stratejik bileşeni olarak gördükleri Suriye rejimini yalnızlaştırmak isteyen Batı ve Körfez ülkeleri ile Türkiye’yi, Suriye’nin doğusunda, Irak’taki Musul ve Anbar eyaletlerine komşu olan Haseke ve Deyrizor illerini ele geçirmek için savaşan cihatçıları desteklemekten alıkoymuyor.

Özetle ifşa edilmiş Pentagon raporu ile şimdilerde ABD liderleğinde IŞİD ile savaşan koalisyonun 3 sene önce Selefist hakimiyetin ortaya çıkışını Esad rejimini devirmek ve bölgede artan İran nüfusunu engellemek amacıyla desteklediği teyit edilmiş oluyor. Raporda böylesi bir Selefist hakimiyetin Doğu Suriye’de ortaya çıkışıyla Irak El Kaide’sinin Musul ve Ramadi’de yeniden mevzi kazanacağı da öngörülüyor. Bilindiği üzere geçtiğimiz sene IŞİD Musul’da, daha sonra da Ramadi’de kontrolü ele geçirmişti.

Britanya Gizli Servisi MI6 ile IŞİD bağlantısını gösteren kanıtlar da mevcut. 8 Haziran Pazartesi günü Londra’daki yargıçlar İsveç vatandaşı Bherlin Gildo’ya dava açılacağını duyurdular. Gildo, Suriye’deki terrorist gruplara yardım etmekle suçlanıyordu.  Fakat savunma sırasında Britanya gizli servisi MI6’nın Gildo’nun dahil olduğu Esad karşıtı gruba silah desteği sağladığı ortaya çıktı ki söz konusu grubun IŞİD ile bağlantısı bilinmekteydi.**http://www.theguardian.com/uk-news/2015/jun/01/trial-swedish-man-accused-terrorism-offences-collapse-bherlin-gildo/**

Benzer bir dava Ekim 2014’te gündeme gelmişti. O dönem kökten dinci Moazzam Begg Suriye ve Libya’daki terrorist faaliyetlerinden ötürü mahkemeye çıkarılmıştı. Begg, Britanya yerel haber alma servisi MI5’in Suriye savaşında aşırı dinci bir örgütte olmasına rağmen kendisini desteklediğini öne sürmüştü. The Guardian gazetesinin bildirdiğine göre bu durumu kanıtlayacak belgelere de sahipti.  Sonra bir anda bütün suçlamalar düştü ve Begg serbest bırakıldı.**http://www.theguardian.com/world/2014/oct/02/moazzam-begg-contact-mi5-agents-papers/**Bu davada Britanya’nın savunması diktatör Muammer Kaddafi’nin “yem” olarak kullanılarak silahların Libya’dan çıkarılması ve diğer bir diktatör Beşar Esad’a karşı Suriye’de kullanılmasını sağlamak olarak öne çıkmıştı.

Hizbullah hareketine yakın olarak kabul edilen Lübnan haber ajansı Al-Akbar  9 Temmuz’da elinde hackerlar tarafından sızdırılmış dokümanlar olduğunu ve bu belgelerin İsrailli yetkililerin Suriye’li rejim karşıtı aşırıcı unsurlara silah transfer etmeye çalıştığını ispatlayan bilgiler içerdiğini açıkladı.**http://www.middleeasteye.net/news/report-leaked-documents-show-israel-tried-sell-weapons-syria-oppositon-1500586222/**Ayrıca geçen sene Golan Tepelerindeki  Birleşmiş Milletler gözlemcileri tarafından verilen bilgilerle de İsrail yetkililerinin Suriye’deki asilerle yakın ilişki içinde olduğu teyit edilmişti.**http://www.haaretz.com/news/diplomacy-defense/.premium-1.630359/**

Yazının başında bahsi geçen RAND raporu ile cihadist cephede de ‘böl ve yönet’ taktiğinin güdüldüğü görülmektedir. Irak’ta daha önceden El Kaide yanında savaşmış milliyetçi güçlerin şimdilerde El Kaide karşısında desteklenmesi, bir yandan da Suriye’de IŞİD’ın beslenmesi, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri ile Yemen’de Husilere karşı ortak operasyon yürütülürken bir yandan da Irak’ta Şii politik gücü ile ilişkilerin devam ettirilmesi bu bölücü bölgesel taktiklere örnek gösterilebilir.

Yemen

Suriye ve Irak’tan sonra mezhep çatışmasının araçsallaştırılarak iç savaşın körüklendiği diğer bir ülke Yemen’dir.

Aslına bakılırsa 1 sene öncesine kadar Suudi Arabistan Başkan Hadi ile iktidarı paylaşan Müslüman Kardeşlerin Yemen kolu Islah partisine karşı Husi’leri destekliyordu. Islah Partisi ile Husilerin çatıştırılarak birbirlerini etkisiz hale getirmesi planlanmıştı. Ancak Islah, Husilerle çatışmayı göze alamadı ve bu taktik geri tepti. Sonuçta Husiler ABD’nin bilgisi dahilinde, Körfez ülkelerinin finansmanı ve Suudi Arabistan’ın izin vermesi ile engelle karşılaşmadan Sana’yı ele geçirebildi.**http://www.middleeasteye.net/columns/pentagon-plan-divide-and-rule-muslim-world-1690265165/**

ABD’nin Husileri durdurmak için hiçbir şey yapmaz iken sonradan Suudi Arabistan önderliğindeki anti-Husi koalisyonunu desteklemesi ironik gözükebilir. Bir yandan bombalamalar devam ederken bir yandan Birleşmiş Milletler gözetiminde barış görüşmeleri ve müzakereler yürütülebilir.**http://www.counterpunch.org/2015/06/29/why-the-yemen-peace-talks-collapsed//**

Sonuç olarak

Ancak burada yine 2008 tarihli RAND raporunda bahsi edilen ‘böl-yönet’  ve ‘uzun soluklu savaş’taktiği devreye girmektedir. Bu raporda birleşmiş bir Orta Doğu tehlikesine karşı mezhep çatışmalarının araçsallaştırıldığı ‘uzun savaş stratejisi’ tarif edilmektedir.

Bu savaş stratejisine göre selefistler, uluslararası ve yerel cihatçılar, Müslüman Kardeşler, Baasçılar, komünistler hepsi birer düşmandır ve birisi öbürüne karşı desteklenmeli, birbirlerine karşı kışkırtılmalı ve sürekli bir çatışma ortamı ile bütün düşman güçler yıpratılarak kontrol altında tutulmalıdır. Ancak bu şekilde zayıflatılan devletler  ve izole edilen Rusya ve Çin yerine ABD, Britanya, Fransa, İsrail… ‘in egemen olduğu bir  sistem sürdürülebilir.

Bu savaş stratejisi Avrupa’da bir çok müslüman kökenlinin bulunduğu ülkede mücadeleye katılmak yerine Ortadoğu’ya yönelmesini amaçlamaktadır. Bu nedenle koşullarında palazlandırdığı selefi ve cihatçı gruplar gizli gizli desteklenmektedir.

isyandan.org

 

 

Bir Yorum

  1. Pingback: SAVAŞ STRATEJİSİ DOSYASI /// Uzun Savaş Stratejisi : Cihatçı Çeteler, Pentagon ve MI6 – Stratejik Güvenlik

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.