Raul Martinez: Güney Afrika’da Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin Yeniden Ortaya Çıkışı – (II)

EFF-NUMSApNUMSA ülkedeki en büyük sendikadır ve işçilerin örgütlülüğünde bir referans noktası haline gelmiştir. Bu yakın zamanlarda gerçekleşen militan grevlerdeki başarıları sayesinde vücut bulmuştur. NUMSA işçi sınıfının geniş tabanının sempatisini kazanmıştır. NUMSA platin işçilerinin uzun süreli grevlerini bitiren sendikalardan biridir. Platin işçileri için bir anlaşmaya varılmasından kısa bir süre sonra, uygun bir zamanda, ekonominin geniş sektörlerini felç etmekle tehdit eden metal işçileri grevi ilan edildi ve grev başlatıldı. Göreceli olarak kısa süreli bir ertelemenin ardından grev metal işçilerinin zaferi ile sona erdi. Bu dillere düşen grev hareketleri genel olarak işçi sınıfının ve özelde de siyah işçi sınıfının sömürüsündeki korkunç koşulları açığa çıkardı. Durumun adaletsizliği o kadar apaçıktı ki, burjuva liberal katmanlar dahi sömürü koşullarını, savunulamaz diyerek kınadı ve hükümetin pasifliği ve çatışmayı yönetmedeki beceriksizliği ile birlikte işletmelerin saldırgan tutumunu tersleyen bir tavır içine girdi.

Siyah çoğunluğun sömürülme koşullarını dikkate alan benzer ilgi alanlarından harekete geçmiş olsalar da NUMSA ve EFF farklı sosyo-politik organizasyonlardır. NUMSA militan bir sendikadır ve kendisini işçi sınıfına vurgu yapan ve yoksulların çıkarlarını savunan bir örgüt olarak kabul etmektedir. EFF ön beklentileri aşarak geçtiğimiz genel seçimlerde bir milyondan fazla oy alan politik bir partidir. EFF liderliği ANC’nin bir hizbidir ve ANC ve onun politikaları ile hayal kırıklığına uğramış küçük burjuvazinin belirli sektörleri ile birlikte halkın geniş bir kesiminin desteğini toplamaktadır. Marikana katliamı örgütün ulus çapında kurulmasında ve büyümesinde önemli bir rol oynamıştır. Konu sınıf temelli analizlere ve ulusal kurtuluş sürecinde devletin rolüne geldiğinde her iki örgüt de bir dereceye kadar Marksizm-Leninzm’e yakınlık göstermektedir.

Özetle NUMSA örgütünü “utanmaksızın Marksist-Leninst” ve proletarya enternasyonalizminin yandaşı olarak ilan ederken EFF kendisini daha çok “Marksist-Leninst gelenekten ve Fanonian (Fanonian düşüncesi, Frantz Fanon’un düşüncelerine dayanan siyah milliyetçiliğinin bir biçimidir) okulunun düşüncelerinden etkilenen” sol bir örgüt olarak kabul etmektedir. Bu örgütlerin çalışma biçimleri farklıdır. NUMSA militan sendika çalışmasına odaklanırken EFF ANC’ye karşı militan muhalif bir parlamenter hareket olarak ortaya çıkmıştır. İlgi alanları ortaya koymaktadır ki EFF, ezilen yığınları örgütlemekten ziyade temel meseleleri ortaya koyarak eylemler ajite etmekle ilgili görünmektedir. Her iki gücün bir çeşit ortak platform ya da birleşik cephe halinde olası birliği için dikkate değer tartışmalar yapılmış ve bunlar yazılı hale getirilmiştir. Bununla birlikte önemli ideolojik ve taktiksel farklılıklar nedeniyle bu yönde elle tutulur adımlar atılabilmiş değildir. Söylenebilir ki, her iki örgüt de neo-liberal ekonomik politikalar ve emperyalizme olan yeni sömürgeci bağlılığın sürdürülmesi söz konusu olduğunda ANC hükümetinin eleştirilmesinde birbirlerine yaklaşmaktadırlar.

Statükonun stabilize edilmesinde oldukça önemli bir faktör de Güney Afrika Komünist Partisi’nin (SACP) yatıştırıcı rolüdür. NUMSA, SACP’nin işçi sınıfı ve ülke için görevlerini yerine getirmedeki başarısızlığını dile getirmektedir:

“Güney Afrika Komünist Partisi (SACP) işçi sınıfını birleştirmek yerine, bağımsız ve mücadeleci bir COSATU talep edenleri eleştirmede liderlik yapmakta ve onları karşı devrimci olarak damgalamaktadır. SACP’nin bu saldırıyı gerçekleştirmesindeki itki COSATU’nun, Parti liderlerinin hükümete girmesinden dolayı SACP’nin kitle gösterilerinde görünmemesi ve hükümetin savunucusu haline gelmesi tartışmalarıyla birlikte partiye yönelttiği resmi eleştiridir” (17-23 Aralık 2013 NUMSA Özel Ulusal Kongresi, 2013 Deklarasyonu’ndan).

SACP bugün ANC’nin politik teferruatı konumundadır. SACP, apartheid rejimine karşı mücadelede ANC ile aralarındaki ittifakın tarihsel rolünü bir teminat olarak vurgulayıp bunun herhangi bir koşul altında tehlikeye atılamayacağını ileri sürmektedir. Bu anlayış, zenginler ve üst orta sınıf, eğer savurganlık olarak kabul edilmeyecekse, Batı tarzı yaşam biçimleri sürdürürken, hükümetin yoksullara vaatler sunmada açık bir beceriksizlik içinde olmasına rağmen savunulmaktadır. SACP’nin kendisini batırdığı politik felç halinin bir sonucu olarak bağımsız bir örgüt halinde hareket etme yeteneği, bir yanda ANC diğer yanda NUMSA/EFF yararına ciddi derecede aşınmış durumdadır. Bu SACP’nin seçimlerde bağımsız bir oluşum olarak yer almamasına kadar varmakta ve böylece ezilenlerin mücadelesinde önde gelen bir rol almamaktadır. Üç taraflı anlaşmaya sadakat bir ilke meselesi ve politik tutum almada belirleyen olarak görülmektedir (Örneğin SACP Marikana’daki olayları bir katliam olarak nitelendirmeyi reddetmekte, onun bir trajedi olduğunu ileri sürmektedir. Marikana madencilerinin katliamdan sorumlu oldukları konusu da üstü örtülü olarak bırakılmaktadır). Sonuç olarak SACP, ANC hükümetinin bir savunucusu haline gelmiştir.

Bir Komünist Parti’nin alması gereken tarihsel role dayanan NUMSA, haklı olarak, SACP’nin “Sosyalizme Güney Afrika Yolu”nu ana sorunlar etrafında tanımlamaktadır:

* “Mülkiyet sorununu yükseltmede ve böylece üretim araçlarındaki mülkiyetin beyaz tekellerden ve emperyalist sermayeden nasıl alınacağında başarısız; ulusallaştırma yerine ne olduğu belirlenmeyen ‘sosyalizasyon’dan bahsediyor.

* Devlet iktidarı meselesini üretim araçlarındaki mülkiyetten ayırıyor ve amacımızı, işçi sınıfı iktidarının alternatif biçimleri üzerine mücadeleden ziyade mevcut devlet cihazı üzerinde işçi sınıfı hegemonyasını gerçekleştirme olarak görüyor(NUMSA Özel Ulusal Kongresi, 17-23 Aralık, 2013 Deklarasyonu, Sekretarya raporu, sayfa 16)

Bu Güney Afrika’daki ezilmişlerin yeni bir hareketinin başlangıç noktası için önemli bir ifade ve kritik bir dönüm noktasıdır. Sonuçta SACP ulusal kurtuluş ve sosyalizmin inşası mücadelesinde temel bir ilkeden vazgeçmiş durumdadır. Sanayileşmek adına, temel üretici güçlerin ulusallaştırılması olmaksızın ekonomik bağımlılık ilişkilerini ve onunla birlikte yoksulluğu yenmek mümkün değildir. SACP’in “Sosyalizm Yolu”nun anti Marksist karakteri daha önce açığa vurulmuştu. Gerçekte, NUMSA’nın liderliği tarafından doğru bir şekilde gösterildiği gibi sosyalizasyon kavramı Marksizm bağlamında başka bir anlama sahiptir. Tedrici sosyal demokratik yorumları hatırlatan sübjektif bir ifade Marksist terimlerin yerine geçmektedir.

Devam edecek.

Yazının ilk bölümüne buradan ulaşabilirsiniz…
Kaynak: http://www.revolutionarydemocracy.org/rdv20n2/SouthAfr.htm

Bir Yorum

  1. Pingback: Raul Martinez: Güney Afrika’da Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin Yeniden Ortaya Çıkışı-(IV)

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.