Pan-Afrikanizm, Feminizm ve Kayıp Pan-Afrikanist Kadınları Bulmak

Afrika Diasporası içerisindeki sayısız kadın, Pan-Afrikanizm bayrağı altında Afrikalıların özgürleşmesi için  emek vermiştir. Onlar, politik belirsizlikten kurtulmalıdırlar. Pan-Afrikanizm, devrimci bir ideoloji olarak feminizmle kucaklaşmalıdır.

25 Mayıs’ta Afrika’nın Kurtuluşunun 58. yıldönümünü kutluyoruz. Pan-Afrikanizm hareketi ve hareketin öne çıkan sembollerini düşündüğümüzde içgüdüsel olarak aklımıza gelenler kadınlar değil.  Pan-Afrikanist geçmiş ve aktivizm, Afrikalı erkeklere özgü bir alan gibi hatırlanmakta. Bununla birlikte okurları, Pan-Afrikancılığa büyük katkıda bulunmadığı düşünülen kadınlar hakkında  militan hip hop grubu Public Enemy’nin durduğu zemini benimsemeye ve “Aldatmacalara İnanmayın” mesajını vermeye davet ediyorum. Hakim Adi ve Sharika Sherwood tarafından kaleme alınan, “Pan-Afrikanist Geçmiş: 1787’den beri Afrikalı Politik Figürler ve Diaspora” kitabında, söyleşi yapılan 40 Pan-Afrikanistten sadece 3’ü kadındır.

Pan-Afrikanizm, ırkçı boyunduruğa, (yeni) sömürgeci, emperyalist hegemonyaya karşı Afrikalılar arasında küresel dayanışma ve işbirliği üzerinden; özgürleşmeyi öngören bir ideoloji ve harekettir. Afrika, Pan-Afrikanist düşünce ve örgütlenmelerin merkezi konumundadır. Burası Afrikalılara kalan yadigar topraklardır. Kıta kaynaklarının halkın yararına kullanılması kurtuluşun temellerinden biri olacaktır. Pan-Afrikanist kurtuluşun temelinde emekçi sınıflar olmalı ve bununla birlikte gerçekleşecek bu özgürleşme, feminist, anti-kapitalist, anti-emperyalist ve anti-ırkçı bir hatta yer almalıdır. Bu yazı, Afrika Diasporası’nın Pan-Afrikanist kadınlarına yöneliktir.

1900’de Londra’da Henry Sylvester’ın önayak olduğu Pan-Afrikanist Konferans’la hareketin başlangıcında ve inşasında, Pan-Afrikanist kadınların payı vardır. Haitili Pan-Afrikanist Benito Sylvain’ın konferans bildirisine göre, temel hedef “Kıtanın her köşesinde Afrika ırkının yüzyüze olduğu durumu değerlendirmek, bu halkın hala her yerde karşı karşıya olduğu aşağılanma ve çirkin muameleye karşı ciddi bir protesto örgütlemek”ti. Bu konferans, Afrikalıların ezilmesine karşı dünya çapındaki mücadeleyi koordine etmek ve örgütlenmeyi geliştirmek istedi. Sylvain’in tarihi bildirisi, Tony Martin’in “Pan-Afrikan Bağ: Kölelikten Garvey ve Ötesi’ne” kitabında, yer almaktadır.

Konferanstaki 51 Afrikalı delegenin arasında en azından 6 kadın vardı. (Anna H.Jones, Anna Julia Cooper, Fannie Barrier Williams ve Ella D. Barrier (ABD’den), Mrs. Loudin ve Ms. Adams da İrlanda’dan.) Bu kadınlar sadece gözlemci değillerdi. Bir eğitimci, ırkçılık karşıtı savunucusu ve aynı zamanda kadınlar cemiyeti lideri olan Anna Julia Cooper; “Amerika’da Siyahi Sorunu” adlı bir sunum yapmıştı. Yurttaşı, Anna H. Jones, kadınlar cemiyetinde aktivist ve eğitimci kimliğine sahip bir dilbilimci, “Irksal Bireyselliğin Korunması” konusunda mücadele yürütmüştü. Bu kadın delegeler, Afrikalıların ezilmişliğini değiştirmeye kararlı olan toplumsal hareketlere aktif biçimde dahil olmuşlardı. Örneğin, Ella Barrier, Washington’daki Colored Woman’s League (Renkli Kadınlar İttifakı)’nda aktif rol almış bir eğitimciydi.

Evrensel Siyahi Gelişim Birliği (UNIA), Afrikalıları sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaş için harekete geçiren 20. yüzyılın en kitlesel Pan-Afrikanist örgütüydü. Karayip kökenli feminist akademisyen, Rhoda Reddock; “İlk Mrs. Garvey” makalesinde UNIA’nın “tüm zamanların en başarılı ve şüphesiz en enternasyonel pan-Afrikanist örgütü” olduğunu söylüyor.

Garvey, dünya çapında, UNIA’nın kurucusu olarak anılır. Ancak bu algı doğru değildir. Amy Ashwood Garvey, “UNIA’nın Doğuşu” (Martin’in “Pan-Afrika Bağlantısı”na da eklenen) belgesinde de belirtildiği üzere, grubun kurucu üyelerindendir. UNIA’nın uluslararası yayımlanmış gazetesi olan “Siyahi Dünya”nın kurucusudur. Ve hareket içinde farklı belirleyici roller de oynamıştır. Sonradan Pan-Afrikanist örgütlere/inisiyatiflere katılmıştır, anti-sömürgeci, anti-emperyalist Uluslararası Afrika Yardım Bürosu gibi oluşumlara katılıp, 5. Afrika Kongresi’ni örgütlemeye fiilen katkıda bulunmuştur.

Amy Ashwood, bir feminist olarak, Afrikalı kadınların özgürleşmesini çalışmalarının merkezine koymuştur. 1 Nisan 1944’te, Afrikan Amerikan yayını New York – Amsterdam Haberlerinde, feminist ve enternasyonalist adanmışlığını ortaya koymuştur: “Kadınlar arasında bir devrim yaşanmalıdır, Savaş sonrası hayatta ne kadar önemli olduklarının farkına varmalıdırlar… Dünyanın tüm kadınları bir araya gelmelidir.” Ekim 1945’te Manchester’da, 5. Pan-Afrikan Kongresi’nde, Afrikalı kadınların ötekileştirilmesine karşı çıkmıştır. “Siyahiler hakkında çok şey yazılmış ve konuşulmuştur ancak nedense siyahi kadınlar hakkında bir o kadar az söz sarf edilmiştir. Siyahi kadın, çocuk taşıyıcı olarak toplumsal arka plana itilmiş ve bu onun tek yazgısı olagelmiştir.” Amy Ashwood aynı zamanda “tarlada çalışan, pazara ürün katan ve daha nicelerini yapan işçi sınıfı kadınlarının” Jamaika’da sömürü altında çalışma koşullarına ve Afrikalı erkeklerin kadınlarla dayanışma eksikliğine işaret etmiştir.

Amy Jacques Garvey’in, Marcus Garvey’in ikinci eşi, pan-Afrikanizme katkıları, layıkıyla anılmaktadır. Marcus Garvey’in tutsaklığından sonra, onun yazılarını düzenleyip “Marcus Garvey’in Felsefesi ve Fikirleri” kitabında yayımlayarak toparlamıştır. 1963 Anıları’nda Garvey ve Garveyizm fikirlerini açığa çıkararak Siyahi Güç Hareketi’ne Garvey’in mirasını bırakmıştır. Keisha N. Blaine, Amy Jacques Garvey’in, Marcus Garvey’in fikirlerinin üzerindeki etkisi, yazılarını yazmasına yardımı ve onlara kattığı kendi entellektüel değerleri göz önüne alındığında; “Garveyizm’in ortak yaratıcısı” olarak anılmasının hatalı olmayacağının altını çizmektedir.

Jacques Garvey, Siyahi Dünya’nın editörü ve köşe yazarı, ayrıca -kadınlara politik bilinç aşılamak için oluşturulmuş- “Kadınlarımız ve Düşünceleri” sayfasının yaratıcısı olarak; Pan-Afrikanizmin ideallerini tüm dünyaya yaymıştır.

Jacques Garvey, liberal burjuva bir feministti. 25 Ekim 1925’teki köşe yazısı “Lider Olarak Kadınlar” cins “eşitliğine” vurgu yapmaktaydı. “Modern kadına hiçbir emek hattı uzun süre ulaşılmaz kalmayacaktır. Eşit koşulları ajite eder ve onları ele geçirir; işini iyi yapar ve ona karşı çıkmış erkeklerin saygısını kazanır. Ekmeğini kazanmayı, yarı aç bir ev kadını olmaya yeğler.”

9 Nisan 1927’de Siyahi Dünya’da yer alan “Dinleyin Kadınlar” yazısı, burjuva beyaz erkeklerin; beyaz kadınlarla ilişkisini; Afrikalı kadın ve erkekler arasındaki cinsiyetçi ilişkiye örnek model olarak göstermiştir: “Onlar kadınlarına altın ve elmas götürebilmek için tropik ormanlara göğüs germiş, siyahi erkekleri katletmiştir. Kadınları lüks ve rahatlık içinde yaşasın diye şaşaalı bir cumhuriyet kurmuşlardır.” Tabii, bahsi geçen kadınların beyaz-işçi sınıfından kadınlar olmadığı açıktır.

Claudia Jones, bir Pan-Afrikanist, feminist, anti-emperyalist, ve komünist olarak; işçi sınıfına mensuptur. Karayipler’deki yazıları dışında, Amerika’daki yıllarında, Pan-Afrikanizm’den çok enternasyonalist bir görüşe sahiptir. Enternasyonel sorularda, ABD’nin küresel Güney’de emperyalizmi ve sömürgeciliği icrasına ve askeri saldırganlığına, dünya barışına yönelik sürekli tehdidine karşı çıkmıştır. Komünist örgütçü, eğitimci ve gazeteci olarak işlerinin merkezine Afrikalı işçi sınıfı kadınlarının 3 kat ezilmişliğini koymuştur. Teorik çalışmaları “Kadınlar İçin Tam Eşitliğin Peşindeyiz” ve “Siyahi Kadınların Problemlerine Bir Son” yazılarında açıkça görülmektedir.

Jones’un Pan-Afrikanist düşünceleri, politik sebeplerden ötürü Britanya’ya sınırdışı edilmesinden sonra derinleşmiştir. Jones Britanya’da Afrikalılara yönelik ırkçı ayrımcılık ve sınıf sömürüsüne direnmek için bir araç olarak Batı Hint Gazetesi’ni yaratmıştır. Gazete aynı zamanda Afrika ve Karayipler’de ve küresel Güney’in herhangi bir yerinde, küresel emperyalizmi ifşa etmek için kullanılmıştır. Gazete, Küba Devrimi’ni olumlu bir şekilde ele almış, Güney Afrika’da ırkçı, kriminal aktiviteleri ifşa etmiş, Kongo’da Patrice Lumumba suikastini işlemiş ve İngiliz Krallığındaki sömürgeciliğin sona ermesi için temsilci olmuştur. Carole Boyce Davies, Claudia Jones’un politik araştırması “Karl Marx’ın Solu”ndan yola çıkarak; onun “Nkrumah gibi Pan-Afrikanistlerin düşünce dünyalarına Marksist-Leninist fikirleri katmayı başaran kadın” olduğunu söylemiştir.

Sonuç olarak, Pan-Afrikanizm bayrağı altında Afrikalıların kurtuluşu için çalışan sayısız kadın bulunmaktadır. Politik belirsizliklerden kurtarılmaları gerekir. Resmi dilleri İspanyolca, Fransızca, Portekizce ve Hollandaca olan ülkelerdeki Diaspora kadınlarının Pan-Afrikanist çalışmaları yükseltmelerine ihtiyaç var.  Pan-Afrikanist kadınlar kurtuluş projesinde ihtiyaçlarını stratejik, operasyonel ve ideolojik temellerde dile getirebilecek konuma yükseldiklerinde, Pan-Afrikanizm ve Feminizm birlikteliğini gerçek anlamda kurmuş olacaklardır.

Pan-Afrikanizmin devrimci bir ideoloji ve hareket olarak, Afrikalı kadınların özgürlük ihtiyacını yerine getirecek feminizmi kucaklamayı merkezine koyması gerekir. Bu da emperyalizme, kapitalizme, heteroseksizme, homofobiye ve diğer baskı türlerine karşı çıkan ideolojik bir feminizm olmalıdır. Liberal burjuva feminizmi, işçi sınıfı Afrikalı kadınların düşmanıdır. Claudia Jones’un devrimci feminizmi, Pan-Afrikanizmle feminizmin evliliği için iyi bir başlangıç noktasıdır.

*Ajamu Nangwaya, Ph D: bir eğitimci, örgütçü ve yazardır. Polis Şiddetini Yok Etme Ağını örgütleyenlerdendir.
Kaynak:https://www.pambazuka.org/pan-africanism/pan-africanism-feminism-and-finding-missing-pan-africanist-women

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.