Joris Leverink: Korsanlar, Köylüler ve Proleterler

WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.

If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.

Unbalanced start tag short code found before:

“, 1919 Bavyera Cumhuriyeti’nden, 1950’lerin Uruguay’ındaki Comunidad Del Sur’a, 17. yüzyılın korsanlarından 20. yüzyılın köylülerine birçok tasarlanmış topluluk ve komünal deneyim ortaya çıktı. Hepsinin ortak noktası eski dünyanın bağrından yeni bir dünya yaratma tutk…”

Komünler ve komünal yaşam biçimleri insanlar için yüzyıllar boyunca merkezileşmiş devlete karşı devrimci bir karşı güç olarak örgütlenmenin ilham kaynağı olmuştur.

Yazıdaki görseller: Mirko Rastić

Yazıdaki görseller: Mirko Rastić

Komün fikri, yüzyıllar boyunca asilerin ve devrimcilerin radikal düş gücünü canlı tutmuştur. Marx ve Kropotkin gibi radikal kuramcılar, komünal yaşam biçimleriyle nitelenen kapitalizm öncesi toplumları incelemiş, bu toplumları gerekli özgürleştirici dürtüden yoksun oldukları için mutlaka devrimci olarak nitelemedikleri halde yine de ilham kaynağı olan tarihsel örnekler olarak ele almışlardır.

1871 yılında Paris’te yönetimi ele geçiren Komünarlardan sonraki yıllarda, dünya çapında Tolstoycu Yaşam ve Emek komünlerinden, kuzey Fransa’daki la ZAD’a**Zone à Défendre, bölge savunması anlamına gelen ve Fransa’da farklı amaçlarla bölgeleri işgal eden otonom hareket (ç.n.)./**, 1919 Bavyera Cumhuriyeti’nden, 1950’lerin Uruguay’ındaki Comunidad Del Sur’a, 17. yüzyılın korsanlarından 20. yüzyılın köylülerine birçok tasarlanmış topluluk ve komünal deneyim ortaya çıktı. Hepsinin ortak noktası eski dünyanın bağrından yeni bir dünya yaratma tutkusuydu.

Bu komünal deneyimlerin katılımcılarının arzusu kendilerini toplumdan soyutlamak değildi, aksine kaderlerini ellerine alıp yeni bir yaşamı ortaklaşa kurmaktı. Farklı mekân ve zamanlarda sayısız komünal hareket örneği, komün biçiminin kesinlikle marjinal, karşı kültürel bir yaratım olmadığını doğrulamaktadır. Aksine insanları Paris, Barselona ve Kürdistan’daki barikatlara sürükleyen devrimci fikirler Tahrir’den Taksim’e, Sintagma’dan Zucotti Park’a milyonlarca protestocunun farklı yöntemlerinde yankılanmıştır.

Tarihteki herbir ve her komün, devletin gerici güçleriyle karşılaşmıştır ve bazıları diğerlerine göre kendilerini savunmakta daha başarılı olmuştur. Önümüzdeki zorluk, bu önceden yalıtılmış enerji, umut ve iktidar patlamalarını bir araya getirmek ve birleşik bir komün ağı yaratmaktır. Bu tür bir uluslararası birlik, sadece düşmanları tarafından kendisine yöneltilen yıkıcı güçlere karşı durmayı başarmayacak, aynı zamanda uzun erimli büyümeyi ve yaşamda kalmayı güvence altına almak için de hazır olacaktır.

Yerli ve Maroon**Kelimenin kökeni cimarrón olup kastedilen özgürlüğü elinden alınmış siyah köleler ve onların soyundan gelen bireylerdir (ç.n.)./** komünleri

Rusya köylü komünleri

Karl Marx, son yıllarının bir kısmını Rusya köylü komünlerini, obshchina’yı**Rusça’da komün, topluluk anlamına geliyor (ç.n.)./** çalışmaya adamıştır. Bu komünlerin müşterek toprak mülkiyeti uygulamasını “komünist gelişme için bir başlangıç noktası” olarak kabul etmiştir. Rusya’nın kırsal bölgelerinde, müşterek toprak, bir köy topluluğunun farklı haneleri arasında bölüşülmüştür. Yüzyıllara dayanan bu gelenek, Stalin yönetimindeki 1930’lu yıllarda devlet güdümlü toprağı kolektifleştirme hamlesiyle son bulmuştur.

Kropotkin ve Bakunin gibi anarşist düşünürler için obshchina ayrıca önemli bir ilham kaynağıydı. Kropotkin Karşılıklı Yardımlaşma kitabında merkezileşmiş devlet otoritesine karşı, yerel düzeyde örgütlenmiş toplulukların avantajlarını olumlu bir şekilde aktarır.

Daha eski zamanlarda, kral bir köye görevli memurunu gönderdiğinde, köylüler onu bir ellerinde çiçek öbür ellerinde de silahla karşılar ve hangi yasayı uygulamaya niyetlendiğini sorarlardı: köyde bulduğunu mu yoksa yanında getirdiğini mi?**Karşılıklı Yardımlaşma, Kaos Yayınları, 1. baskı, 2001, sf. 151/**

— Peter Kropotkin

İrokua Birliği

12. yüzyılın ortalarında, Amerika’nın kuzeybatısındaki bir avuç yerli halk, o zamandan beri İrokua Birliği olarak bilinen bir federasyon oluşturdu. Haudenosaunee**uzun ev halkı, İrokuaların diğer adı (ç.n)./** toplumu, uzun evlerde, köylerde, ulusal ve birlik düzeyinde asli karar alıcı aygıtların konseyler olduğu federatif bir yapıya sahipti. 17. yüzyılda Fransız cizviti Francois le Mercier, her yıl, bütün uluslardan delegelerin “şikayetlerini iletmek ve karşılıklı hediyelerle gerekli tatmini edinmek” için mecliste nasıl toplandığını anlatır.

Beş halkın komünal ekonomik yaşamı, barış içerisinde yaşamalarında önemli bir rol oynadı. Federasyon hakkında sıklıkla kullanılan bir metafor, herkesin aynı uzunevde yaşamasına ve aynı kaptan yemek yemesine neden olduğu şeklindedir.

— Peter Gelderloos

Kadınlar ve erkekler eşit kabul ediliyordu ve eldeki meseleye bağlı olarak, güç dengesinin değişimine imkan sağlayan toplumsal cinsiyete dayalı açık bir iş bölümü vardı. Her toplum düzeyi, hem kadınların hem de erkeklerin konseylerine sahipti ve her ne kadar “ulusal düzeyde” savaşa ve barışa ilişkin kararları erkekler alıyor olsa da, kadınların yine de bir veto gücü vardı. Konfederasyon farklı Amerikan Yerlisi halklar arasındaki barışı yüzyıllar boyunca korudu.

Ch_Iroquois-smallGeleneksel Afrika toplulukları

Çoğu geleneksel Afrika topluluğu bir komünalizm biçiminde kurulmuştur. Afrika komünalizminin en önemli özelliklerinden bazıları; sınıfların ve sömürücü toplumsal ilişkilerin olmaması, toplumsal üretimin dağıtım düzeyinde eşitliği ve toplumsal yaşam temelinde güçlü aile ve akrabalık ilişkileridir.

Sam Mbah ve I.E. Igariwey’in sözleriyle: “Komünalizm altında, her Afrikalı bir ailenin veya topluluğun üyesi olması nedeniyle, kendi ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli toprak güvencesine sahip(ti).” Anlaşmazlıklar sıklıkla arabuluculukla ve karşılıklı uzlaşıyla çözülürken, çoğu geleneksel toplulukta kararlar sıklıkla fikir birliğiyle alınıyordu.

Çoğu geleneksel topluluktaki politik örgütlenme doğası gereği yataydı. Önderlik, çalışmayı sıklıkla topluluğun diğer üyeleriyle paylaşan yaşlılarda toplanmıştı. Önderlik nadiren dayatılıyor, zorlanıyor veya merkezileşiyordu, aksine topluluğun ihtiyaçlarına göre, grup çıkarını özünden ayrılmaz bir parça olarak tutarak biçimleniyordu.

Zomia yaylaları

Zomia yaylaları, Vietnam’dan Hindistan’a uzanan birbiriyle bağlantılı dağlık bölgelerden oluşmaktadır ve kimilerince “dünyada devletsiz kalmış en geniş mekânlardan biri” oldukları söylenmektedir. Bu bölgelerde yaşayan insanların toplumal örgütlenmesinin komünal biçimine yönelik, Amerikalı antropolog ve siyaset bilimci James C. Scott tarafından yapılan inceleme meşhurdur.

Scott, genel algının aksine Dağ İnsanları’nın vadilerde yaşayan daha “medeni” toplulukların “ilkel” ataları olmadığını, aksine “vadilerdeki devletin yarattığı tasarıların baskılarından iki bin yıldır kaçmakta olan kaçak, firari, ıssız topluluklar” olduklarını öne sürmüştür.

Maroon toplulukları

Köleliğin Avrupalı sömürgeciler tarafından Batı yarı kürede başlatılmasından sonra yeni bir görüngü ortaya çıktı: Maroon topluluklar. Büyük çiftliklerden kaçtıktan sonra çoğu Afrikalı köle, Karayip adalarının ve kıyı kolonilerinin erişilmez iç bölgelerinde otonom topluluklar şeklinde örgütlenmeye girişti.

Politik örgütlenmeleri sıklıkla geleneksel Afrika topluluklarını örnek alıyordu, arazi, akrabalık grupları şeklinde müşterekti ve komünal toplantılar halk meclisleri şeklinde işliyordu. Bireysel üyelerinin farklı etnik ve dini arka planlarının eklektik bir karışımından, özgürlük için kolektif bir mücadelenin bir parçası olarak tamamen yeni bir direniş kültürü gelişti.

Bugüne değin çoğu Maroon topluluğu (Jamaika ve Surinam’dakiler gibi), daha sonra parçası oldukları modern devletlerin merkezi hükümetlerinden özerkliklerini büyük ölçüde korumaya devam ediyor ve atalarının yüzyıllar boyunca mücadelesini verdikleri öz-yönetim geleneklerini sürdürüyorlar.

Munster

Eski Avrupa’da Komünalist Ayaklanmalar

Floransa Ciompi Ayaklanması, 1378

“Üzerimizdeki giysileri çıkaralım, şunu göreceğiz ki hepimiz birbirimize benziyoruz; onların giysilerini bize giydirin ve onlara bizim giysileri giydirin, şüphesiz, biz asil ve onlar aşağı tabaka gibi gözükecektir, yalnızca yoksulluk ve zenginlik bizi eşitsiz kılıyor.”

Makyavel, 14. yüzyılın sonlarındaki Floransa Ciompi ayaklanmasına yönelik görüşlerini sunarken, bu cümleleri halk ayaklanmasının isimsiz önderine atfetmiştir.**İlgili cümle Makyavel’in Floransa’da Komplolar ve Karşı-komplolar Tarihi kitabında geçmektedir, burada İngilizce’den çevrilmiştir (ç.n.)./** Ayaklanmayı iki insan grubu arasındaki mücadeleye bir örnek olarak değerlendirmiştir. Bir grup (yün tarayıcıları veya ciompiler) özgürlük için savaşırken, diğer grup (aristokrat oligarşi) onu ortadan kaldırmayı amaçlıyordu.

Floransa’nın temsiliyeti olmayan dokuma işçileri toplumsal üstlerine karşı ayaklandıktan sonra şehri Temmuz ve Ağustos ayları arasında bir ay boyunca yöneten devrimci bir komün kurmayı başardılar. Bu komün, tarihçiler tarafından Avrupa tarihinin ilk işçi ayaklanmalarından biri olarak kabul edilmektedir.

Comuneros Ayaklanması, 1520-’21

Şubat 1520’de, rağbet görmeyen Kutsal Roma İmparatoru 5. Charles, ülkeyi Felemenk piskoposunun ellerine terk ederek İspanya’dan Almanya’ya gitti. Kısa bir süre sonra, Toledo’da hükümet karşıtı isyanlar başladı. Yerel [halk] Comuneros belediye başkanını kovarak şehri bağımsız bir topluluk olarak ilan etti. Valladolid, Tordesillas gibi şehirlerde de aynı şey oldu, Comunidades isimli şehir konseyleri yerel yöneticileri kovdu ve benzer bir şekilde iktidarı ele geçirdiler.

Bir yıllık süreç boyunca isyan yatay bir biçimde büyüdü. Hareketin feodalizm karşıtı niteliğiyle, özgürlük ve demokrasi fikirlerini teşvik etmesi yalnızca kentsel nüfusu değil, aynı zamanda köylülerin de ilgisini çekti. Köylüler, kırsal soyluluğun iktidarını kırmaya yönelik bir çabada Comuneros’la aynı tarafta yer aldı. Köylülüğün dahil olması isyanı, ilk çağdaş devrimlerden biri olarak görülebilecek şekilde kitlesel bir ayaklanmaya dönüştürdü.

Münster Anabaptist**Radikal Reform yanlısı Hristiyanlara verilen addır. Anabaptistler yüzük takmak, yemin etmek, devlet memuru olmak gibi Hristiyanlığın normal ögelerini reddederler (ç.n.)./** Komünü, 1534-’35

Protestan Reformu’ndan radikal bir hizip olarak ortaya çıkan Anabaptistler, ezilen köylü ve kent yoksulları arasından çok sayıda taraftarı kendisine çekti. 1534 yılında militan Anabaptistler, Münster kentinin denetimini ele geçirdi. Aylarca Bishop’un askerlerinin kuşatması altındayken, özel mülkiyeti kaldırdılar ve bütün borçları iptal ettiler. Çok eşliliğe geçiş, Anabaptistlerin dinsel tahammülsüzlüğü ve kendisini “Münster Kralı” olarak tanımlayan kişinin etrafında merkezileşen önderlik kültünün tamamı komünün yenilgisinde rol oynadı.

Kazıcılar, 1649-’52Ch_Digger-small

Nisan 1649’da, bir düzine Protestan, Londra’nın güneyindeki St George’s Hill’de ortak bir araziye yerleştiler. Kendilerini “Kazıcılar”**The Diggers (ç.n.)./** veya “Gerçek Eşitlikçiler” olarak adlandıran bu grup eşitlikçi, sınıfsız bir toplum yaratma imkânına yönelik radikal bir inançla hareket ediyorlardı.

Hareketin kurucularından Gerrard Winstanley, açlığı ortadan kaldırmak ve kendi devrimci politik gündemlerini tanıtmak amacıyla kolektif olarak müşterek bir arazi işgaline karar vermiş olan sıradan kişi ve askerlerden oluşan bir grubu biraraya getirdi. Kazıcıların bakış açısına göre toplumun nasıl örgütleneceğine yönelik herhangi bir taviz söz konusu değildi: insan ancak ya tam özgürlük ya da tiranlık altında yaşayabilirdi.

Toprağı olmayan bir yoksul, ortak toprağı ücretsiz kazma ve işleme hakkına sahip olmadıkça, İngiltere özgür bir halk olmayacaktır.

— Gerrard Winstanley, 1649

Yerel toprak sahiplerinin ve ruhban sınıfın uzun süreli şiddetli kampanyasına rağmen, kırsal komün büyümeye devam etti ve bir yılı aşkın bir süre ordu tarafından yerinden edilmeye karşı başarılı bir şekilde direndi. Kazıcıların ekonomik özgürlük olmadan politik özgürlük olmaz şeklindeki inancı, 200 yıldan daha fazla bir süre sonra Fransız Komünarların taleplerinde yankılanacaktı.

Korsan komünleri

17. ve 18. yüzyıllarda kendilerini kibar toplumun dışında tutan, Karayiplerden Doğu Afrika kıyılarına kadar bütün bölgede bulunabilecek olan korsan toplulukları şeklinde az sayıda grup vardı. Fransız devrimi ve onun özgürlük, eşitlik ve kardeşlik değerleri Avrupa’da kolektif tasavvuru ele geçirmeden çok önceleri, çoğu korsan topluluğu, hem kıyılarda hem de gemilerde, halihazırda radikal demokratik bir hat etrafında yapılanmıştı.

18. yüzyılın başlarındaki bir korsan gemisinin örgütlenmesi, geleneksel yelkenli gemilerindeki otorite sistemlerine açıkça karşı duran demokratik örgütlenmenin radikal, anarşist biçimlerinin bir deneyiydi.

— Chris Land

Korsan gemileri “yüzen demokrasiler” olarak tanımlanıyordu ve oldukça eşitlikçi toplumsal örgütlenme biçimleriyle nitelendiriliyorlardı. Haiti’nin açıklarında, Tortuga’da yer alan bir korsan kolektifi olan Kıyı Kardeşliği’nin oluşturduğuna benzer korsan kuralları, sözleşmeyi kabul eden bütün tarafların eşitliğini sıkça vurgulamakta ve kolektif ve eşitlikçi süreçler sonucu tanımlanmakta ve kabul edilmekteydi.

Ch_Pirate-testLibertalia

Belki de en ünlü korsan kolonisi, 17. yüzyıl sonlarında kuzey Madagaskar’da kurulduğu söylenen Libertalia’dır. Koloni, Kaptan Misson ve Fransız gemisindeki mürettebatı, Caraccioli isimli, dininden dönen Dominikli bir rahip tarafından bir tür ateist komünizme kazandırıldıklarında başladı.

Geminin serveti kolektifleştiriliyordu ve ortaklar korsanlık kariyeri için gemiye biniyordu. Köleler, ele geçirilen köle gemilerinden kurtarılıyordu ve kolektife kabul ediliyordu. Korsanlar, verimli topraklara sahip olan Antongil Körfezi’nde kendi bağımsız kolonilerini kurmuşlardı, önceki milliyetlerini terk ederek kendilerine “Liberi” diyorlardı. Efsaneye göre, Libertalia yaklaşık olarak 25 yıl boyunca varlığını korudu, özgürleşmiş köleleri ve diğer korsanları kabul etmeye devam etti.

İnsan ve insan arasındaki muazzam Farklılık, birinin Lüks içerisinde yüzmesi ve bir başkasının en sıkışık İhtiyaçlar içerisinde debelenmesi, sadece bir yandan Açgözlülük ve İhtirasın, diğer yandan da pısırık Boyun eğmenin sonucudur.

— Caraccioli

Kendisi hakkındaki tek kaynak, Kaptan Charles Johnson’ın 1728 yılında yayımlanan Genel Korsan Tarihi kitabı olan Libertalia’nın gözde bir efsane olup olmadığına ilişkin tartışmalar sürüyor. Her ne kadar Libertalia’nın varlığı hiçbir zaman kanıtlanmamış da olsa, hikayenin bazı yönleri oldukça doğrudur. Tarihçi Marcus Rediker’in sözleriyle:

“Daha derin tarihsel ve politik anlamda Misson ve Libertalia basit kurgular değildi… Libertalia, çoğu [Johnson] tarafından gözlemlenen, sentezlenen ve söyleme dönüştürülen Atlantik işçi sınıfının yaşayan gelenekleri, uygulamaları ve düşlerinin kurgusal bir ifadesiydi.”

Komünalist koloniler

Cecilia Kolonisi, 1890-’95

Mart 1890 yılında İtalyan anarşist Giovanni Rossi, Cecilia Kolonisi’ni kurduğu Brezilya’daki Palmeiras, Paranà’ya vardı. Genç yaşlarından itibaren Rossi, ütopyacı sosyalizme ve komüniter fikirlere hayranlık besliyordu. 22 yaşında Un Comune Socialista**Sosyalist Bir Komün (ç.n.)./** (1878) romanını yayımladı. Bu romanda anarşist toplulukların örgütlenmesine ilişkin kendi kuramını sergiledi.

Daha önce, 1887 yılında Rossi sol eğilimli bir yerel arazi sahibi tarafından Milan ve Bolonya arasına tarım kooperatifi olan Cittadella’yı**Hisar (ç.n.)./** kurmak üzere davet edilmişti. Kooperatif ekonomik olarak başarılı olsa da, kooperatifi oluşturan köylülerin anarko-komünist düşünceye çok az ilgileri vardı. Bu da Rossi’nin 1889 yılında projeden ayrılmasına neden oldu.

Cecilia Kolonisi yalnızca yarım düzine insan tarafından kurulmuştu, ancak bir yıldan az bir sürede 250 üyeye ulaştı. Yaklaşık 33 hektarlık bir arazi kolektif olarak ekilip biçildi ve birçok atölye kuruldu. Bir başka niyet de özgürlükçü pedagoji ilkelerine dayanan bir okul kurmaktı, ancak bu düzensiz bir biçimde gerçekleşti.

Rossi bürokrasi, hiyerarşik örgütlenme veya zora başvuran disiplin biçimlerinin olmadığı bir topluluk yaratmayı umuyordu. Beş yıl sonra, komün komşu saldırgan topluluklardan gelen baskıya ve yerel yönetimin karşıtlığına yenik düştü.

ABD ve Birleşik Krallık’taki sosyalist koloniler

19. yüzyılın dönümünde, ABD ve Birleşik Krallık’ta birtakım sözümona “koloniler” kuruldu. Bu kolonilerin bir kısmı yalnızca birkaç yıl ayakta kalırken, bazıları daha başarılıydı.

1895 yılında, anarşist düşünür Peter Kropotkin’in takipçileri ilk açık anarko-komünist topluluk olan The Clousden Hill Free Communist and Cooperative Colony**Clousden Hill Özgür Komünist ve Kooperatif Kolonisi (ç.n.)./** topluluğunu Birleşik Krallık’ta kurdular. Yedi yıl boyunca bu küçük kooperatif, kişisel gelişim, karşılıklı yardımlaşma ve sanayiyle birleştirilmiş yoğun tarım fikirlerini hayata geçirmek amacıyla toprağı işledi.

The Home Colony**Ev Kolonisi (ç.n.)./** 1896 yılında, ABD’nin uzak kuzeybatısında, Washington eyaletinde kuruldu. Anarşist felsefeye dayanan, 23 yıllık varlığı süresince yüzlerce anarşist, komünist, feminist ve özgür düşünceli için bir ev olan tasarlanmış bir topluluktu.

The Whiteway Colony**Beyazyol Kolonisi (ç.n.)./**, zamanın sınamasından geçen özellikle dikkate değer bir otonom topluluk örneği olmuştur: 1898 yılında Tolstoycular tarafından kurulmuş, bugüne kadar da varlığını sürdürmüştür. Bugün için, başlangıç günlerinde koloniyi niteleyen anarşist görünümünü açıkça yitirmiş de olsa, birtakım komünal tesisin müşterekliği sürmekte ve topluluk hâlâ sakinlerinin genel toplantılarıyla yönetilmeye devam etmektedir.

1914’ten 1939’a değin süren the New Llano Colony**Yeni Llano Kolonisi (ç.n.)./**, sosyalist örgütleyici Job Harriman tarafından batı merkez Louisiana’da yaklaşık olarak 8.100 hektar araziye kurulmuş bir kooperatif topluluğuydu. Çok sayıda yeni üyenin ilgisini çeken, ideolojisinden ziyade, toplumsal işbirliği pratiğiydi. Sonuçta kötü önderlik ve toplumsal ve kültürel yetersizlikler sonunu getirdi.

20. yüzyıl kitle hareketleri

Özgür bölgeler, 1918-’21

Ukrayna’nın önemli bir kısmı, anarşist Mahnovistler tarafından 1918 yılında özgürleştirilince, bölge kısa sürede işçi sendikaları, çiftçi komiteleri ve mahalle ve asker konseylerinden oluşan birlik tarafından yönetilir duruma geldi.

Hem kırsal bölgede, hem de şehirlerde ortaya çıkan özgürlükçü komünlerin savunması, doğrudan demokratik örgütlenme biçimiyle nitelenen anarşist milis kuvvetleri olan Nestor Mahno’nun Devrimci Asi Ordusu tarafından sağlanıyordu. Özgür Bölge farklı orduların sürekli saldırısı altındaydı: Rus Bolşevikleri ve monarşistleri, Ukrayna milliyetçileri ve Alman emperyalistleri.

Emekçi nüfusun büyük kısmı, tarım komünlerinin örgütlenmesini yeni bir toplumsal yaşamın sağlıklı bir başlangıcı olarak görmüştür.

— Nestor Mahno

Sürekli savaş tehdidine rağmen, özgürleştirilmiş bölgelerde tarımsal komünlerin veya “özgür işçi-köylü soyvetleri”nin kurulması için önemli bir çaba gerçekleştirildi. Önceden geniş arazi sahiplerine ait olan mülkiyet tekrar dağıtıldı ve arazi üzerindeki denetim, komünün üyelerince ele geçirildi. Mahnovistler en sonunda, anarşistleri kendi iktidarlarına temel bir tehdit olarak gören Bolşeviklerin ihaneti sonucunda yenildiler.

Shinmin Otonom Bölgesi, 1929-’31

Tarihte az bilinen komünal tasarılardan biri, Mançurya’daki açıkça anarşist Kore Halk Birliği’ninkidir. Kore, hem Japon sömürgecileri, hem de Sovyet yayılmacılarının saldırısı altındayken, devrimci güçler yaklaşık olarak iki milyon kişinin yaşadığı bir otonom bölge ilan ettiler.

Hareketin önderlerinden biri, konfederal bir sistem içerisinde birleşmiş bağımsız komünlerin inşasını yöneten anarşist General Kim Jwa-Jin’di. Devrimci tasarı sürmekte olan dış saldırılara yenilmeden üç yıl önce, birbiriyle bağlantılı yüzlerce kırsal kolektifi semt, kent ve bölge konseyleri tarafından yönetiliyordu.

General Kim Jwa-Jin, 1930 yılında, çiftçilerin dışarıdaki tüccarlardan bağımsızlıklarını arttırmak için inşa edilmiş olan bir pirinç değirmenini onarırken suikaste uğradı. Onun devrimci tasarısı, onun ardından ancak bir buçuk yıl daha yaşayabildi.

Devrimci İspanya, 1936-’39

General Franco’nun darbesinden sonra, cumhuriyetçi ve devrimci güçler faşizmin yayılmasına direnmek üzere İspanya çapında birleştiler. Devlet iktidarı çoğu kırsal bölgede çökerken, buna yanıt olarak, anarko-sendikalist sendikalar birliği CNT-FAI’nin desteğiyle binlerce tarım kolektifi kuruldu. Bu kolektifler özgürlükçü komünizm ve karşılıklılık ilkeleri etrafında örgütlenmişti ve sıradan yurttaşların köy meclisleri ve konseyleri tarafından yönetiliyordu. Çoğu yerde para ortadan kalkmıştı ve üretim düzeyleri dikkate değer ölçüde artmıştı.

Aragon’da insan hepsi aynı düzeyde yaşayan ve birbiriyle eşit ilişkiler kuran, tümü değilse bile çoğu işçi kökenli onbinlerce kişi arasındaydı. Kuramsal planda bu eşitlik mutlaktı ve uygulamada dahi bundan çok uzaklaşılmıyordu.

— George Orwell**Katalonya’ya Selam, Alan Yayıncılık, 1985, s. 121/**

Zapatista bölgeleri, 1994 — …Ch_Zapatista-small

Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN) 1 Ocak 1994 yılında Meksika devletine karşı ayaklandı. Kısa sürede EZLN federal ordu ve paramiliter güçlerle şiddetli çatışmalara girdi. Bu çatışmaların sonucunda Chiapas’ta otonom bölgeler, belediyeler ve topluluklar özgürleştirildi ve oluşturuldu. Bölge boyunca, farklı etnik gruplar kendilerini topluluk düzeyinde kararların yerel meclisler tarafından alındığı caracolesler**Salyangozlar (ç.n.)./** şeklinde örgütlemiştir.

Lacandona Komünü bir yönetim şekli değildir, bir pratiktir… hareketlerin öz-kurtuluşa ilişkin eski arzularını tekrar ortaya çıkardıkları… yeni bir toplumsal ilişkiler laboratuvarıdır… Varoluşları bir ahlaki nostalji ifadesinden ziyade yeni siyasetin yaşayan bir ifadesidir.

— Luis Hernández

*Joris Leverink İstanbul’da yaşayan bir politik analist, serbest yazar ve aktivisttir. ROAR Magazine editörü, teleSUR English köşe yazarı ve IPS haber ajansı için Türkçe içerik sağlayıcıdır. Deciphering Disorder’da yazıları yayınlanmaktadır.
Çeviri: Tahir Emre Kalaycı
Kaynak: Roar Magazine sitesindeki İngilizce orjinalinden Tahir Emre Kalaycı tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.

 

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.