Günümüz Kolombiya’sındaki Paramiliter Durumun Doğasına İlişkin Üç Bakış Açısı –(I)

WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.

If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.

Unbalanced start tag short code found before:

“devam edecek… Kaynak: http://www.farc-epeace.org/index.php/background/item/1181-three-perspectives-on-the-contemporary-nature-of-the-paramilitary-phenomenon-in-colombia”

Kolombiya’daki paramiliter grupların geçmişi her ne kadar uzun zaman öncesine dayansa da (nasıl ya da kim tarafından sınıflandırıldığına bağlı olarak en az 30 ila 50 yıllık bir geçmiş), büyüklükleri, kaynakları, askeri operasyon olanakları ve devletle olan aleni ya da örtülü işbirlikleri 1990’ların ortasından itibaren yeni bir niteliğe bürünmüş, faşist ortak çatı ve cephelerin ulusal bir şemsiye (las Autodefensas Unidas de Colombia – Kolombiya Birleşik Öz Savunma Güçleri) altında birleştikleri 2005’e değin geçen zamanda doruk noktasına ulaşmıştır.

Paramilitary-Groups

Paramiliter gruplarla devletin silahlı kuvvetlerinin evvelden beridir kurdukları işbirliği ve paylaştıkları ortak amaçlar, devletin birçok yerel ve ülke çapındaki politikacı, bürokrat ve hakimlerine değin uzanmış; yerel işletmeleri haraca bağlamaktan, stratejik öneme sahip ya da işlenebilir toprakları gasp etmek adına yerlilere yönelik gerçekleştirilen katliamlara ve çeşitli iş adamı ve şirketlerle olan anlaşmalara dek genişlemiştir. İçinde Kolombiya’da belirgin bir varlığa sahip, büyük ulusaşırı şirketlerin (British Petroleum, Chiquita Brands (United Food Company, Coca Cola ve Nestle) de bulunduğu yabancı yatırımcılar, paramiliter yapılarla işbirliği içinde olmakla ve paramiliter çetelerin işçilere ya da bu şirketlerin proje yürüttükleri alanlarda yaşayan insanlara yönelik işlediği suçlardan nemalanmakla çoğu kez sorumlu tutuldular.

Birçok paramiliter yapı; büyük toprak sahipleri, iş adamları ve uyuşturucu çeteleri tarafından gerilla güçleriyle savaşmak üzere oluşturulmuşken büyük bir bölümü de içinde ABD, İsrail ve İngiltere devletlerinin uluslararası askeri yetkili ve danışmanlarının da bulunduğu Kolombiya Devleti tarafından bizzat kurulmuştur. Bu paramiliter çeteler devletle organik bir bağ içerisinde olsalar ve de varlıklarını devlete borçlu olsalar da, iyice güçlendiklerinde devletten kopup özerkleşmeye ve hatta bazı bölgelerde belli başlı konular üzerinde devletle çatışma içerisine girmeye başlamışlardır. Paramiliter çeteler faşist bir şemsiye altında birleşmiş olsalar da kaynak ve bölgeler üzerinde hakimiyet kurmak adına birbirleriyle çatışmalara girmiş, bazı gruplar ise gerilla gruplarının yerel cepheleriyle ittifak dahi kurmuşlardır.

2005 yılında devlet başkanı Alvaro Uribe’nin onaylayıp hayata geçirdiği anlaşmayla birlikte paramiliter gruplar resmi olarak dağıtıldı. Fakat bu anlaşmanın niyetinin paramiliter gruplarla devlet arasına bir mesafe koymak olduğuna ilişkin birçok iddia gündeme gelmişti. Çok az sayıda silahın çeteler tarafından teslim edilmesi ve üyelerinin büyük bölümünün dağılmayı reddederek daha küçük ve isimsiz çeteler kurması, ve daha önce Kolombiya halklarına ve ilerici güçlerine (köylülere, yerli halklara, solcu ve bağımsız siyasi yapılara, sendikalara ve insan hakları savunucularına) karşı işledikleri suçların halen daha devam etmesi bu iddiaları desteklemekteydi.

Komünist ve sol gerilla grupları karşısında karşı devrimci rolünü devam ettiren ve devlet ve istihbaratla sürekli bir omuz teması yürüten paramiliter çeteler çoğu zaman “aşırı sağ” olarak tanımlanmışlardır. Gerillalara olan nefretlerine rağmen, bu paramiliter çetelerin varlık nedenlerini ya da eylemlerinin zeminini oluşturan bütünleşmiş bir ideolojik temel ya da çizgi hiçbir zaman belirgin olmamıştır. Aralarındaki tek ortak nokta; askeri, siyasi ve ekonomik çıkarlarını gerçekleştirebilmek ve halkı korku ve tehditle bastırmak için uyguladıkları aşırı şiddet ve vahşet olmuştur. Bu korku ve tehdit yöntemleri, çok sade ve vahşi bir dile sahip olarak çetelerin dağıttıkları el ilanlarındaki küfürlerde ya da tehdit mesajlarında görülebilmektedir ki benzer bir tehdit mesajını bu makalenin son bölümünde paylaşmış bulunuyorum.

Paramiliter çetelerin resmi olarak dağıtılmasının ardından bu korku ve tehdit yöntemleri daha sonra kurulan çetelerin de sıkça başvurduğu bir durum halini almıştır. Hükümet, paramiliter eylemlerle herhangi bir ilişkisinin olmadığını iddia ederek bu çeteleri “bacrim” (suç çeteleri için kullanılan bir kısaltma) ya da “kanunlar sınırında ya da dışında hareket eden gruplar” olarak adlandırmaktadır. Bu kategoriye giren 8 ana çetenin hepsi yasa dışı ekonomik etkinlikler içinde yer alırken bu çetelerin çoğunu yalnızca apolitik suç çeteleri ve organize suç ağları olarak ele almak tartışmalı bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.

Eski paramiliter yapıların devletle olan organik ilişkileri, haleflerinde görünmese bu çetelerin bir bölümü hala önceki siyasi içerikli ve amaçlı eylemlerini devam ettirmektedir. Gerçekleştirdikleri eylemler arasında doğal kaynakların yağmalanmasını içeren ve tarımsal projeler için toprakların insansızlaştırılması, yerlilerin ve köylülerin sindirilerek mülksüzleştirilmesi, bu çetelerin gerçekleştirdikleri siyasi arka planlı eylemlerden bazılarıdır.

Urabenos (Usaga Klanı diye de geçmektedir) ve Aguilas Negras (Kara Kartallar), bu anlamda öne çıkan paramiliter yapılardan ikisidir. Urabenos, devletle muğlak ve çok boyutlu bir ilişkiler ağına sahip görünmektedir. Urabenos, çetenin birçok liderini yakalatan ve onlara dava açan mevcut hükümet ve devlet başkanı Juan Manuel Santos’a misilleme olarak birçok polisi öldürürken güçlü bir tesirinin olduğu Kuzey Kolombiya’daki 6 ilde tüm ekonomik ve idari faaliyeti durdurabilmiştir. Yine de Urabenos, uluslararası yasalar ve normlar çerçevesinde birleşik bir komuta sisteminin olması, askeri operasyonlar gerçekleştirmesi ve bölgesel kontrole sahip olması iddiasıyla savaş durumunda kendisinin siyasi silahlı bir güç olarak kabul edilmesi gerektiğini söylemiş ve bu temelde dağıtılmasının koşullarını belirlemek üzere devletle müzakereye yanaşmıştır. Hükümet ise çetenin koşulsuz şartsız devlet otoritesine teslim olması gerektiğini belirterek devletin hiçbir koşul altında Urabenos’la anlaşma gerçekleştirmeyeceğini açıklamıştır.

Bir başka ilgi çekici unsur da Urabenos’un kuzey illerinde ekonomik ve idari faaliyetleri durdurmasının, hükümetin FARC ve ELN ile hükümet arasındaki barış görüşmelerine karşı gerçekleştirilen aşırı sağcı siyasi partilerin ve güçlerin gerçekleştirdiği protestolarla aynı zamana denk gelmesidir. Protestoların başını çeken eski devlet başkanı Alvaro Uribe, görevi süresince (2002-2010) bu paramiliter çetelerin önemli bir destekçisi olmuştur. İş durdurmanın gerçekleştirildiği bölgedeki birçok örgüt temsilcisi, Urabenos’un lojistik ve katılım sağlayarak protestolara aktif bir şekilde destek verdiğini belirtmiştir. Urabenos, hükümetle belli çatışmalar yaşasa da, devletin Uribe’nin gerilla güçlerine karşı yürüttüğü topyekün savaş taktiğini benimseyen kesimlerle paylaştığı ortak çıkar ve amaçlara ulaşma yolunda onlarla işbirliği yapmayı düşündüğü söylenebilir.

Tüm bunların yanında, Urabenos, paramiliter çeteler tarafından önceden hedef alınan kişi, örgüt ve toplum kesimlerine karşı yeni bir siyasi kisveye bürünmüş olsa da en aktif ve vahşi bir şekilde saldırmaya devam eden yapıdır. Paramiliter projenin sürdürülmesini savunan bir diğer paramiliter grup da Aguilas Negras’tır (Kara Kartallar). Dağıtılma döneminin hemen sonrasında ortaya çıkan Aguilas Negras, birkaç yıl içerisinde paramiliter çetelerin eski hedefi olan kesimlere ölüm tehditleri yağdıracak potansiyele ulaşabilmiştir. Yine de bu çetenin önderliği, örgütsel yapısı ve boyutu; Aguilas Negras’ın kendi başına bütünleşik bir yapı mı olduğu, diğer çetelerin korku ve terör yayma amacıyla kullandığı bir savaş ismi mi olduğu, yoksa devletin, hedef aldığı kişileri, örgütleri ya da kesimleri sistematik bir şekilde yok etmede kullandığı paramiliter üyelerinin isimlerini gizlemek için kullandığı bir aygıt mı olduğu tam olarak bilinememektedir.

Kolombiya’da paramiliterizmin nasıl bir evrim geçirdiği ve geçirmekte olduğun dair yazılan iki makalenin ve InSight Crime-Crimen Organizado en Las Americas’ın gerçekleştirdiği analiz yazısının çevirilerini aşağıda paylaşmaktayız.

Marcelo Osorio Granadas’ın Alvaro Villarraga Sarmiento ile Gerçekleştirdiği Röportaj: Usaga Basit Bir Suç Örgütü Değildir

Tarihsel Hafıza Merkezi’nde araştırmacı olan ve Demokratik Kültür Vakfı’nın kurucusu Alvaro Villarraga Sarmiento bu illegal yapının ayrıntılı bir analizini gerçekleştirirken neo-paramiliter grupların, ülkenin mevcut toplumsal ve siyasal bağlamında incelenmesinin önemine dikkat çekiyor.
Geçen hafta gerçekleştirilen iş durdurma sonucu 5 kişinin öldürülmesi, 8 ilde 36 belediyenin abluka altına alınmasıyla Usaga Klanı adlı paramiliter yapının son birkaç yılda ne boyutta bir tesir alanına ve güce ulaştığı gözler önüne serilmiş oldu. Alvaro Villarraga Sarmiento bu suç örgütünün bir analizini yaparken Usaga’nın neden salt bir suç çetesi olarak ele alınamayacağını anlatıyor.

Usaga Klanı Kolombiya’da ne Ölçüde bir güce ve tesire sahip?

Kendini Kolombiya’nın Gaytanist Öz Savunma Güçleri olarak adlandıran, birçok bölgede halkın Urabenos adıyla bildiği ve devletin Usaga Klanı olarak adlandırdığı bu grup şu anda oldukça güçlü bir hale erişmiştir. Diğer paramiliter güçlerle, özellikle de Rastrojos’la yıllarca savaştıktan sonra paramiliter alanda kesin hakimiyetini sağlamıştır. Usaga Klanı, şu anda hem illegal hem de legal unsurlara sahip, küçümsenmemesi ve yalnızca bir suç örgütü olarak görülmemesi gereken bir yapıdır. Sahip olduğu suç ağı öylesine bir güce ve derinliğe sahiptir ki güçlü siyasi bağlara ve ve müttefiklere ve bölgesel boyutlarda toplumsal ve ekonomik bir desteğe ve kontrole sahiptir.
Kendilerini neden Gaytanist Öz Savunma Güçleri olarak tanıtıyorlar?
Usaga Klanı’nın doğrudan paramiliter grupların soyundan geldiği herkesçe bilinen bir gerçek. Usaga Klanı hiçbir zaman tam anlamıyla dağılmamış bir yapıyken Kuzey Kolombiya’daki Atrato, Uraba ve Güney Cordoba bölgelerindeki oluşumlarını yeniden etkinleştirmişlerdir. Daha sonrasında ise Catatumbo, Karayip bölgeleri ve Pasifik sahil hattına ve hatta Magdalena Nehri’nin orta kısımlarına ve Kolombiya’nın ortadoğusunda kalan ovalara doğru genişlemişlerdir. İşte bundan ötürü Usaga Klanı, yalnızca haydutluk peşinde koşan bir suç çetesinden ziyade kurumsal oluşumları ve onların iktidarını reddedebilen, kamusal ve ekonomik kuruluşlarla ortak hareket edebilen ve bu kuruluşlara nüfuz edebilen bir organize suç örgütü konumundadır.

Usaga Klanı’nın tahmin edilen kaç üyesi var?

Usaga’nın mevcut hareket tarzı ve illegal yapısı göz önünde bulundurulursa tahmin edilebilen her sayı yakın olacaktır. 2015 sonlarında Tarihsel Hafıza Merkezi’nde yayınladığımız bir raporda resmi kaynaklardan bu tür grupları inceleyen kurumlara dek elde ettiğimiz sonuçlar üye sayısının takriben 6.000 olduğunu söylemekteydi. Daha spesifik olmak gerekirse, gerilla gruplarının, kararlaştırılan askeri eylemleri yekpare ve adanmış kesin bir düzenle gerçekleştirmesinden farklı olarak, Usaga Klanı (bölgesel düzeyde silahlı bir tertibe sahip olsalar da) gayriresmi birliklerin, bağımsız suikastçıların ya da kokain üretimi, dağıtımı ve benzeri illegal ekonomik faaliyetler yürüten yerel suç çetelerinin bir araya geldiği karmaşık ve gizli ağlardan oluşmaktadır. Bunların yanında taşımacılık ve benzeri yasal alanlara da sızmışlardır.

Legal ekonomik alanlarla ve kurumsal yapılarla ilişkilerinden bahsediyorsunuz. Peki Usaga silahlı kuvvetlerle aktif bir işbirliği içinde mi?

Eskiden varolan paramiliterizmle günümüz paramiliterizmi arasında belirgin farklılıklar da var. 1990’lardan ulusal şemsiye yapısının dağıtılmasının gerçekleştiği 2005’e kadar olan dönemdeki silahlı paramiliter güçlerin o sistematik serbestliği, işbirliği ya da durgunluğu artık yok. Şimdi paramiliterizm öyle bir noktaya evrildi ki artık paramiliter gruplar özellikle de yerel ve bölgesel seviyelerde, iktidar güçleriyle işbirliği yaptığı kadar onları tehdit ederek ya da yozlaştırarak belli ittifaklar gerçekleştiriyor. Ama elbette devletin bu gruplarla uzun dönemli bağlar kuran yerel temsilcileri de oluyor.

Bazıları Kuzey Kolombiya’nın birçok bölgesini etkileyen silahlı iş durdurma sürecinde Usaga Klanı’nın siyasi bir dil kullandığını söylüyorlar…

Bu süreç boyunca Usaga, niyetini belli eden birçok el ilanı ve bildiri dağıtmıştır. Anlaşılan o ki siyasi anlamda tanınma arzusundalar. Bu özellikle ülkede devam eden barış süreçleri ve dinamiklerine ilişkin kullandıkları tabirlerde göze çarpıyor. Aynı zamanda el ilanlarında bölgesel kontrole, askeri operasyon kabiliyetine ve birleşik ve güvenilir bir komuta zincirine sahip olduklarını dile getiriyorlar. Bu iddialar, Usaga’nın uluslararası kanunun ilkelerine göre silahlı bir çatışma içerisindeki savaşan bir grup olduğunun ve böylece siyasi anlamda tanınma arzularının temelini oluşturması açısından dikkate değer. Fakat ben Usaga’nın gerilla gruplarının dahil edildiği bu siyasi tanınmanın koşullarını sağladığını düşünmüyorum. Bu gruplar FARC ve ELN gibi diğer direnişçi grupların sahip olduğu içkin bir siyasi karaktere ve hedeflere sahip değil. Daha ziyade bu gruplar dağılan paramiliter grupların bir devamı niteliğinde. Eşitsizlikçi ortamlar içinde serpilmiş ve zenginleşmek için illegal ekonomik faaliyetler yürüten, sistematik saldırılarla mal ve kaynakları gasp eden bu gruplar, illegal ekonomilerin kanlı canlı tezahürleridir.

Peki hükümetin stratejisi ne olmalı? Bu gruplarla savaşmak mı yoksa uzlaşmak mı?

Hükümet şu an itibariyle, bu gruplarla savaşmayı düşünmesini sağlayan imkan ve mecburiyete sahip durumda. Hükümet kendini bölgesel kontrolü sağlama, illegal ekonomilerle savaşma ve silahlı grupların serpilmesini sağlayacak durumları ortadan kaldırma zorunluluğu içerisinde bulmakta. Mevcut olanaklar ve silahlı grupların elde ettiği iktidar türevleri, özellikle de paramiliter grupların son 20-30 yıldır sahip olduğu etki alanı düşünüldüğünde hükümet için bu zorunluluklar elbette kolay değil. Hiçbir şeyi bütünüyle dışlamamak gerekli olsa da, bu gruplara karşı tercih edilen salt doğrudan savaş, sorunun boyutlarının yeteri kadar anlaşılamaması dolayısıyla başarısız olmuş ve olmaktadır.

Çünkü Usaga Klanı’nın sorunun bir parçası olduğuna dikkat çekmek önemli…

Kesinlikle. Mevcut grupların varlıklarının temelini oluşturan ana unsurlar ve paramiliter durumun nedenleri ortadan kalkmamıştır. Paramiliter gruplar eskisine oranla daha güçsüz olsalar da paramiliterizmin günümüzde ulaştığı aşama daha yıpratıcı ve yozlaşmıştır. Basının kullandığı “suç çeteleri” tabiri, bu grupları kişisel kazanç peşinde koşan belli aşırılıklara indirgemesi açısından hem hatalıdır hem de uygun değildir. Bu gruplar ülkedeki insan hakları ihlallerinin başını çeken yapılardır. Bu paramiliter gruplar her yıl insan haklarını ihlal eden 600’den fazla ağır suç işlemektedir. Bu, görmezden gelinecek ya da azımsanacak bir unsur değil. Bunların yanı sıra, her ne kadar 1990’larda gerçekleştirilen katliamlara sayı olarak erişmese de insan hakları ihlallerinde yoğunluk ve sıklık açısından bir azalma yaşanmamıştır. Ve bazı türden insanlık suçları yeni paramiliter grupların palazlanmasıyla artmıştır. Örneğin, hala çok yüksek sayıda insan mülksüzleştirilmektedir, yılda 300.000 insan zor kullanılarak topraklarından ve evlerinden koparılmaktadır.

Son dönemlerde bu grupların birleşmesiyle sol partilerin, toplumsal hareketlerin ve insan hakları savunucularının önderlerine yönelik tehdit ve saldırılar arasında doğrudan bir ilişki var mı?

Bir konu üzerinde açık olmak gerekiyor. Ulusal Güvenlik Doktrini hala uygulamada. Bu doktrine göre iç düşman sayılan, toprakları zor yoluyla gasp edilen ve topraklarını geri almaya çalışan Yurtsever Yürüyüş ve Halk Komgresi adlı iki toplumsal hareketin sivil üyeleri silahlı direniş örgütlerine dahil edilip bu sivillere saldırılar gerçekleştirilebiliyor. Bu durum malesef devletin belli kesimlerince halen dahi desteklenmeye devam ediyor. Ve tehditler de gün geçtikçe artmakta. Son aylarda, barış sürecinin hız kazanmasıyla belli bir siyasi eğilime ve hedefe sahip sivil liderler, siyasi aktivistler ve barış sürecine yakın diğerlerine yönelik tehdit ve suikastler artmıştır. Yurtsever Yürüyüş’ün 120 kadar sivil üyesinin öldürüldüğünü açıklaması ülke adına çok vahim bir meseledir. Bunun yanında Halk Kongresi üyeleri, toprakları gasp edilenlerin temsilcileri ve insan hakları savunucularının da bazıları da suikaste uğramışlardır.

O zaman silahlı gruplarla siyasi yapılar arasında bir bağın olduğunu söyleyebilir miyiz?

Konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin raporlarına ve birçok akademik çalışmaya göre Ulusal Kongre üyeleri ve yerel siyasetçilerin bir bölümüne paramiliter gruplarla ilişkisileri olmasından ötürü dava açıldığı “paramiliter-siyasi” skandalın kökeninde paramiliterizmin daha önceden de bahsettiğimiz gerçekliği yatmaktadır. Her ne kadar paramiliter gruplarla devletin üst kademeleri arasındaki köklü ilişkiler azalmış olsa da bölgesel seviyede ve devlet kurumları içerisinde işbirliği devam etmektedir. Bu işbirliğiyle uyuşturucu ticareti ve diğer illegal ekonomik faaliyetlerden elde edilen paralar ülke çapında ekonomik, siyasi ve toplumsal krizleri de yanında getirmektedir. Birbirimize yalan söylemenin lüzumu yok, bu paralarla valiler ve diğer devlet yöneticileri seçilmeye devam ediyor. Bu paralarla siyasi parti ve gruplar kontrol ediliyor ya da yönlendiriliyor. Günümüze değin uygulanmış ya da uygulanmakta olan hukuki prosedürler işlemiyor. “Paramiliter-siyasi” skandal sürecinde tutuklanan siyasetçilerin yerini onların yakın ilişkileri, eşleri, dostları, çocukları almakta. İşte Kolombiya gerçeği bu.

Hükümetin gerilla gruplarıyla imzaladığı barış anlaşmasına gelelim. FARC ve ELN ile imzalanan barış anlaşmasının sonrasında, yeni silahlı grup ve yapıların savaş sonrası dönem için oluşturduğu risk nedir?

Eğer gerilla grupları silah bırakmayı kabul eder ve barış süreçleri başarılı bir şekilde tamamına ererse, hükümeti bekleyen çok büyük bir zorluk ortaya çıkacak. Devlet önceki barış süreçlerinde ülkenin belli başlı bölgelerinde yönetme kabiliyetini ve meşruiyetini yitirmişti. Bunun tekrar gerçekleşmesini göze alamaz. Bu yönetme kabiliyeti ve meşruluk sadece coğrafi ya da silahlı hakimiyet anlamına gelmiyor. Tüm Kolombiyalılara vatandaşlık hak ve özgürlüklerinin temin edilebildiği, yasaların işleyebildiği bir ülke için devletin siyasi temelleri olan illegal ekonomik faaliyetleri temelinden kesip atabilmesi gerekiyor. Bunlar barış sürecinin özünü oluşturan görevler. FARC ve ELN’nin silah bırakmış üyelerinin, 1980’lerde M-19 ve EPL üyelerinin yüzleştikleri sistematik katliamlarla yüzleşmemeleri gerekiyor. Silah bırakan gerillaların sivil hayata ve topluluklarına dönebilmeleri için güvenliklerinin, sivil ve siyasi haklarının temin edilmesi gerekiyor.

İstatistikler: Tarihsel Hafıza Merkezi’nin elindeki verilere göre, paramiliter grupların dağıtılmasıyla ortaya çıkan illegal silahlı gruplar, Kolombiya’daki 1100 belediyeden 339’unda belirgin bir varlığa ve nüfuza sahiptir. Bu belediyelerin 119’unda Usaga Klanı, 76’sında Rastrojos ve 39’unda Aguilas Negras bulunmaktadır. **Röportaj 1: http://www.elespectador.com/noticias/politica/los-usuga-no-son-simples-delincuentes-alvaro-villarraga-articulo-625078/**

devam edecek…

Kaynak: http://www.farc-epeace.org/index.php/background/item/1181-three-perspectives-on-the-contemporary-nature-of-the-paramilitary-phenomenon-in-colombia
Etiketler: ,

2 Yorum

  1. Pingback: Günümüz Kolombiya’sındaki Paramiliter Durumun Doğasına İlişkin Üç Bakış Açısı –(III)

  2. Pingback: Günümüz Kolombiya’sındaki Paramiliter Durumun Doğasına İlişkin Üç Bakış Açısı –(II)

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.