Afrika: Gine Körfezi’nin Jeopolitiği ve ABD’nin Yeri (II)

Bölgenin ABD için önemi

Bölgenin ABD için önemi üç açıdan ele alınabilir: 1) Ekonomik 2) Çevresel 3) Jeostratejik. Gine Körfezi ise ekonomik açıdan ABD’yi iki noktada ilgilendirmektedir: Petrol kaynakları ve stratejik önemde olan maden ve mineral kaynakları.

Bu da şu anlama geliyor ki, Orta Doğu’da devam eden kriz, Gine Körfezi’nden elde edilecek petrol ile hafifletilecektir, vergi sistemindeki çekiciliği ve nakliye kolaylığı petrol fiyatlarını düşürecektir tüm bunlar ABD’nin bu bölge ile özel olarak ilgilenmesine yol açmaktadır. Bu bölge ayrıca hidrokarbon tedariki için çok önemlidir.

Ortadoğu’nun sosyo-politik yüksek tansiyonu, ABD’li petrolcülerin karlarını tehlikeye atmaktadır. Gine Körfezi’nde yapılacak petrol yatırımları halk başkaldırıları tehditlerinin en az olduğu bölgedir. Bu senaryo dünyanın en büyük hidrokarbon tüketicisi olan ABD’nin bölgede büyüyen çıkarlarını açıklamaya yetecektir. Bu bağlamda, Gine Körfezi, ABD petrol sektörünün yeni jeopolitik planlamasında önemli yerini almış durumdadır. Gine Körfezi’nin petrolü Orta Doğu petrolü kadar zengin ve daha istikrarlıdır. Ortadoğu petrolünün aksine Gine Körfezi petrolü kıyılardan uzak açık denizdedir ve off-shore statüsündedir, uluslarüstü bankacılık ve yatırımcılıktır. Yani bu gözden uzak kıyılarda aktivite yürütmek ve her türlü halk başkaldırısından potansiyel olarak gizlenmek anlamına gelmektedir. Dolayısıyla halkın petrolü halkın haberi olmadan işlenebilir ve nakledilebilir. Sonuç olarak, Ortadoğu kıyı ülkelerinde petrol gözönünde topraktan çıkarılarak yapılmaktadır ve halkın öfkesini askeri yöntemlerle bastırma tedbirlerini de gerektirmektedir. Bu nedenle Bush yönetimindeki ABD, Gine Körfezi gibi bazı bölgelerin petrol ve hidrokarbon tedariki için önemli stratejik noktalar olarak işaretlenmesine karar vermiştir.

Bunun dışında Gine Körfezi petrolünün petrol kaliteside ABD için önem arz etmektedir. Bu petrol en yüksek benzin performansı veren ve ABD’nin en çok aradığı Bonny light petrolüdür. Zira tüm gezegende tüketilen petrolün dörtte birini harcayan bir ülke için bu yarı yarıya benzin tasarrufu demektir. Sonuç olarak Gine Körfezi petrolü daha kolay işlenebilen ve nakledilebilen petroldür. Kalitesi 2001 yılında Enerji Gelişim Ulusal Politikaları raporunda tasdik edilmiş olup şu ibare yer almaktadır: “Afrika petrolü en yüksek kaliteye ve en az sülfür miktarına sahiptir, istenilen ürünler için en uygun işleme kapasitesine sahiptir ve ABD’nin doğu kıyılarında bulunan rafineriler için en yüksek pazar payına sahip üründür.” Dolayısıyla, Gine Körfezi’nin petrol kalitesi Amerikan petrol şirketleri için daha az vergi sebebiyle çok çekicidir. Gine Körfezi ülkeleri finansal güçlük çektikleri için yabancı petrol şirketlerine uygulanacak vergi rejimlerini yumuşatmaktadır. Ayrıca, Gine Körfezi petrolünün çok büyük bölümü 200 ila 3000 metre derinliktedir.

Bu da hatırı sayılır yatırımlar ve Gine Körfezi ülkelerinin sahip olmadıkları ileri teknoloji gerektirdiğinden, bu ülkeler yabancı şirketlere mecburdur. Burada ülkelerin enerji bağımsızlığı meydana çıkmaktadır ki bu konu ABD için son derecede önemlidir. ABD’nin Gine Körfezi’ndeki çıkarları sadece petrol ile sınırlı değildir ayrıca maden ve mineral kaynakları da sözkonusudur. ABD savunma sanayi ve diğer birçok sektörü için gereken mineral kaynak deposudur. ABD’nin öncelikli amacı silah endüstrisine gereken bu değerli mineraller ile olan bağlantısını sıkı tutmaktır. Bunlardan ön önemlisi tantal da denilen koltan maden cevheridir ve başta savunma sanayi olmak üzere ABD’nin diğer sanayi kollarının da önemli hammaddesidir.

Kullanım alanları: Amerikan Ordusu için füze, roket, uydu, kitle imha silahları, iletişim araçları, kara ulaşım araçları, uçaklar, bilgisayarlar, elektronik, askeri eğitim araçları, askeri ekipmanlar.

Endüstriyel sektörler: İletişim, Savunma, Elektronik, havacılık ve Uzay, otomobil, endüstriyel kalıp ve donanım, makina, enerji, ulaştırma.

ABD Ordusunun Afrika'daki karakolları, liman tesisleri, ve diğer erişim noktaları, 2002-2015. Bir kısmının varlığı AFRICOM (African Command - ABD'nin Afrika Komutanlığı) tarafından onaylanmış olsa da bir kısmının varlığı hala resmi makamlarca reddedilmektedir.

ABD Ordusunun Afrika’daki karakolları, liman tesisleri, ve diğer erişim noktaları – 2002-2015.

Dünyada en büyük tantalyum (koltan) maden cevherinin bulunduğu ülkeler Avustralya, Brezilya, Kanada ve Nijerya’dır. Ve büyük güçler için jeostratejik öneme sahip olan Demokratik Kongo Cumhuriyeti’dir. Bu ülke dünyadaki tüm rezervlerin %80’nine sahiptir ve dünyanın en büyük tantalyum üreticilerinden biridir. ABD ve Avrupa ülkeleri ileri teknoloji üretimleri için bu hammaddeyi en fazla tüketen coğrafyadır. Ve ilginçtir ki, tantalyum madeninin teknolojiye çevrilmesine dayanan endüstri özelikle Almanlar olmak üzere sadece bir avuç şirketin elinde bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır: Alman Strak şirketi (Bayer firmasının alt kuruluşlarından biridir) ve Amerikan şirketi Cabot Corporation. Bu kuruluşlar tüm dünyada üretilen tantalyumun %85’ini işlemektedir.

Dolayısıyla, Gine Körfezi’nde bulunan Kongo Cumhuriyeti çok önemli tantalyum rezerv kaynağı durumundadır. Her bir Amerikan saldırı uçağı yaklaşık olarak yarım ton kobalt kullanmaktadır. ABD, bu mineralin en önemli kullanıcısıdır, her yıl 50.000 ton kullanmaktadır ve bu kaynağın dörtte biri ABD’nin en büyük tedarikçisi Kongo Cumhuriyeti’nden karşılanmaktadır. ABD şirketlerinin Kongo Cumhuriyeti’ne yaptıkları önemli yatırımların sebebi budur. Bu şirketlerden ikisi Freeport-McMoRan Copper & Gold şirketi ile Lundin Madencilik şirketidir.

Kısacası Gine Körfezi ABD için jeopolitik öneme sahiptir ve masadan kazançlı çıkmak için önemli bir kozdur. Gine Körfezi’nde bulunan Kamerun, Kongo, Gabon, Ekvator Ginesi ve Kongo Cumhuriyetin’deki Kongo Havzası dünya iklim değişikliklerine yön veren ülkeler zira bu 5 ülke tüm Afrika kıtasında bulunan orman örtüsünün ve biyolojik çeşitliliğin %70’ine sahiptir. ABD bu ülkelerin orman örtüsünü korumak adına resmi olarak Orta Afrika Çevre Programını başlatmıştır. Bu program, farkındalık kazandırma, insanların eğitimi, mikro-projeler sayesinde yoksulluğun azaltılması adı altındaki çalışmalarla yerel, bölgesel ve ulusal ölçekte biyolojik kaynakları koruma üzerine temellendirilmiştir. Bu amaçla ABD bölge ülkelerini içinde toplayan Kongo Havzası ormanları ortaklığı adı altında bir çalışma başlatmıştır ve bu çalışmanın bileşenleri sivil toplum örgütleri ve özel sektör kuruluşlarıdır; bu bileşenler 4 yıl içinde projeye 53 milyon dolar aktardılar.

Amerika’nın Kongo Havzası’ndaki jeostratejik faaliyetleri bir yandan resmi olarak desteklenen özel şirketler, diğer yandan sivil toplum örgütleri kanalıyla yürütülmekte olup, “Orman örtüsü, çevre ve biyolojik çeşitliği koruma ve gözetme” adı verilmektedir. Bu anlamda sadece Gabon’da buna ayrılan bütçe 4 milyon dolarlık hibe ve 200 kişilik çalışma grubudur. Bir Amerikan sivil toplum örgütü olan Kongo’yu Koruma Birliği ile 25 yıllık eko-turizm geliştirme anlaşması yapılmıştır. Bu anlaşma kapsamında ülkenin eko-turizmi, altyapısı ve ticari faaliyetleri için ayrılan bütçe 2,5 milyon Eurodur. Bu bütçenin %5 oranı yerel halkın gelişmesine aktarılmak üzere planlanan fondur. Buna benzer çok sayıda sivil toplum örgütü faaliyeti ve bunlara ayrılan fonlar mevcuttur.

Gün gibi ortadadır ki, ABD çevre koruma faaliyetleri şeklinde bölgelerde yerel ve ulusal çapta çok sayıda sivil toplum örgütü kullanmaktadır. Uluslararası çapta faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerini de ABD’nin finanse ettiğini söylemeye bile gerek yok. Bunlardan bazıları: CARE, CI, WRI, WWF, WCS, AWF, USFWS, USDA-FS, bu sivil toplum örgütlerinin tamamı Orta Afrika Bölgesel Çevre Programı (CARPE) kapsamında finanse edilen örgütlerdir. Sözün kısası, CARPE, Kongo Havzasının kontrol edilmesi kapsamında ABD’nin devlet olarak finanse ettiği sivil toplum örgütlerini bir araya getirdiği organizasyondur. ABD’nin bölgede lider pozisyonda kalmak için gösterdiği bu çaba ve irade Kongo havzası ve dolayısıyla Gine Körfezi’nin ne kadar önemli bir jeostratejik konum ve mücadele alanı olduğunu ortaya koymaktadır.

Jeostratejik planda ABD ayrıca Gine Körfezi’nin deniz ulaşımını kontrol etmek ve güvenliğini sahiplenmek peşindedir zira hammaddeye erişim ve tedarikinin ulaşımı masanın en önemli kozudur. Bunun yanı sıra denklemde yerini sağlamlaştırmak isteyen Brezilya, Rusya, Çin ve Güney Afrika gibi yeni güçlerle rekabet etmek zorundadır ve özellikle atak yapan Çin ile tarihten gelen bir ağırlığa sahip eski sömürgeci Fransa gibi aktörlerin sahip olduğu güç ayrıca önemlidir.

image0014

Çin bölgede gözle görülür ve etkili biçimde varlık elde etmeye başlamıştır. Gine Körfezi’nde hemen hemen bütün sektörlerde Çin’in nefesi ensede hissedilmektedir. Özellikle Batı Afrika topraklarında varlığını her açıdan sağlamlaştırmaktadır. Örneğin; Kinsaşa’da, Libreville’de, Brazavile veya Yaounde’de Çinli ve Afrikalı evliliklerden doğmuş çocuklara rastlamak çok sıradan olay haline gelmiştir, Çinliler Afrika yerel dillerinde mesela Makossa dilinde şarkılar bestelemekte ve söylemektedir bu müzik türü aynı zamanda Kamerun’da çok yaygındır. Ve ABD bu yakınlaşmadan hiç hoşlanmamaktadır. Ayrıca Çin’in bölgede yaptığı alt yapı yatırımları ve petrol hamleleri ve Kongo Havzasındaki çalışmaları ABD’yi telaşlandırmaktadır.

Ve bütün bunların ötesinde eski sömürgeci güç olarak Fransa’nın bölgedeki etkisi asla ve asla göz ardı edilemez.

Kısacası, Gine Körfezi 21. Yüzyılın petrol, mineral, deniz ve orman kaynakları bakımından eski sömürgelerin, Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu dünyanın ve su yüzüne çıkmaya başlayan yeni güçlerin kapıştığı arenadır. Tek kutuplu dünyanın süper gücü olmayı sürdürebilmek için Gine Körfezi ABD için hayati önemdedir ve bu sebeple aşağıdakiler ABD tarafından ana hareket noktası olarak belirlenmiştir:

1) Rakiplerine korku salarak caydırmak

2) Denizleri kontrol etmek zira hammadde kaynaklarının tedarikini garantiye almak ve varlığını ispatlamak çok önemlidir

3) Askeri açıdan konuşlanmak, kara ve deniz harekâtlarında rakiplerine üstünlük sağlamak

4) Deniz korsanlarını, karşı terör saldırılarını, silah tedarikini, uyuşturucu kaçakçılığı ve diğer yasadışı faaliyetleri kontrol altında tutmak

5) İnsani yardımı araç olarak kullanmak. Kriz zamanlarında, Amerikan askeri güçlerinin bölge halkının yardımına koşarak bölgeye nüfuz etmesini sağlamak ve tehlikeli bölgelerden kendi vatandaşlarını tahliye etmek

Sonuç

Genel hatlarıyla açıklamak gerekirse, Gine Körfezi ve sahip olduğu doğal kaynakların ABD tarafından üç koldan ele geçirilmesinin askeri stratejisini kavramak gerekir: Kara, Hava ve Deniz yoluyla. Başta savunma sanayisi olmak üzere diğer tüm ana endüstrilerinin muhtaç olduğu Gine Körfezi’nde bulunan zengin hammadde kaynaklarına (petrol, uranyum, koltan, kobalt, bakır, boksit vs.) ulaşmak ve güvenli şekilde kendi sanayisine tedarikini sağlamak için gereken deniz ve okyanus güzergâhını kontrol altında tutmak. Son derece önemli jeostratejik konumda bulunan Gine Körfezi’ni kendi gelecek planları ve güvenlik görüşüne göre dizayn etmek, bölgede sürekli konuşlanmasını sağlayacak kriz koşulları yaratmak ve çözüm önermek.

Gine Körfezi’nde bulunan ülkeleri şöyle bir tehlike bekliyor: ABD’nin dışındaki diğer ülkeler de örneğin Fransa ve Çin gibi ülkeler de güç savaşının içine aynı derecede sert girerlerse yeni bir deniz savaşları dönemi ve denizlerde hâkimiyet kapışmalarına tanık olabiliriz yani devletler arası kara savaşlarına bir de deniz savaşları eklenebilir.

Yazının ilk bölümüne buradan ulaşabilirsiniz…

 Kaynak: http://www.cetri.be/IMG/pdf/article_les_ressources_naturelles_dans_le_golfe_de_guine1.pdf
Etiketler: ,

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.