İnsan Kaçakçılığı, Modern Kölelik Ve Kayıtdışı Emek

WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.

If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.

Unbalanced start tag short code found before:

“Moritanya, Etiyopya, Güney Afrika, Hindistan, Nepal, Pakistan, Filipinler, Brezilya, Arjantin ve Bulgaristan’dan gazetecilerin katılımıyla gerçekleşen çalıştayda medyada insan kaçakçılığı ve zorla çalıştırma ile ilgili çıkan haberlerin dili, içeriği ve gelecekte takip edilm…”

İnsan Kaçakçılığı ve Zorla Çalıştırma

İnsan kaçakçılığı ağının elinden kurtarılmış çocuk işçi Dhaka’daki bir barınakta eğitim görürken | Foto: REUTERS/Andrew Biraj

Günümüzde Londra, New York, Sao Paulo ve Hong Hong metropollerinin toplamından daha büyük bir nüfus modern kölelik koşullarında, insan kaçakçılığı ağlarının elinde zorla çalıştırılıyor, fuhşa zorlanıyor, atölyelere, çiftliklere, teknelere, ‘sweathouse’ (terhane) olarak nitelenen imalathanelere kapatılıyor.
Ana akım medyada ise bu gerçeğin boyutları ve bütünü ya çarpıtılarak ya da indirgenerek aktarılıyor ya da tamamen gözardı ediliyor. Bu nedenle Thomson Reuters Vakfı ile Uluslararası Emek Örgütü (ILO) dünyanın farklı yerlerinden gazetecilerin de katılımıyla, egemenler için yıllık 150 milyar dolar kar üreten kölelik sisteminin nasıl haberleştirilmesi ve ifşa edilmesi gerektiğine dair bir çalıştay düzenledi.**http://news.trust.org//item/20151126163436-eu902/?source=leadCarousel/**
Moritanya, Etiyopya, Güney Afrika, Hindistan, Nepal, Pakistan, Filipinler, Brezilya, Arjantin ve Bulgaristan’dan gazetecilerin katılımıyla gerçekleşen çalıştayda medyada insan kaçakçılığı ve zorla çalıştırma ile ilgili çıkan haberlerin dili, içeriği ve gelecekte takip edilmesi gereken konular ile ilgili bazı önemli noktalar üzerinde duruldu:
Veriler net değil: Yıllarca süren araştırmalara rağmen modern kölelik ve insan trafiği ile ilgili kesin rakamlar hala çıkartılmış değil. Walk Free Foundation, Global Slavery Index gibi örgütlerin verileri farklı istatistiklere dayanıyor ve insan kaçakçılığı ve zorla çalıştırma ağlarına dair net bilgiler edinmek işin tabiatı gereği mümkün olmuyor.
Terminoloji önemli: İnsan kaçakçılığı ile göçmenlerin para karşılığı sığınmacı olacakları ülkelere taşınması iki farklı duruma tekabül ediyor. Birincisinde insanlar tercihleri dışında zorla kaçırılıp çalışmaya zorlanıyor. Medyada geçen haberlerde kaçırılan, çalışmaya ya da fuhşa zorlanan insanlar ‘seks işçisi’ veyahut ‘yasadışı göçmen’ olarak tanımlanıyorlar ki bu onların insan kaçakçılığı suçunun kurbanları olduğu gerçeğini yadsıyor.
İnsan kaçakçılığı ve zorla çalıştırmaya karşı yaptırımları içeren BM’nin ilgili anlaşmasını şu ana kadar sadece iki devlet imzalamış durumda: Norveç ve Nijer Cumhuriyeti. Anlaşma hükümetlerin insan kaçakçılığını önleyici yasalar çıkartmasını, kurbanları koruma altına almasını, kayıpları tazmin ve telafi etmesini kapsıyor. ILO, 2018 sonuna kadar en az 50 ülkeyi bu anlaşmanın imzalanması için ikna etmeyi hedefliyor.
İnsan kaçakçılığı ve kölelikle mücadele sürdürülebilir kalkınma programlarında yer almıyor: Oysaki kölelik ve insan kaçakçılığı ile mücadelenin ekonomik programlarda görmezden gelinmesi gelişmekte olan ülkelerden getirilen, zorla çalıştırılan ve pasaportları rehin tutulan işçilerin üzerinden kazanılan yıllık 150 milyar dolarlık karın kaynağının aslında insanlık suçu olduğu gerçeğini örtbas ediyor.

Ulusötesi şirketlerin tedarik zincirlerinde kayıt dışı emek sömürüsü

Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (ITUC) Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) öncesi yayınladığı rapor 50 dev ulusötesi şirketin küresel tedarik zincirinde istihdam edilen işçilerin yalnızca %6’sının doğrudan kayıtlı ve kadrolu çalışan olduğunu, %94’lük kısmının ise güvencesiz, kayıt dışı, taşeron usulu ve kadrosuz çalıştırıldığını ortaya koydu.**http://www.ituc-csi.org/new-ituc-report-exposes-hidden/**Bu verilere göre küresel ticaret hacminin %60’ını oluşturan tedarik zincirleri, %94’ü güvencesiz, kadrosuz çalıştırılan işçilerin istismarı üzerinden kar üretiyor.
Elli ulusötesi şirketin tedarik zincirlerinin incelendiği ve 25’inin ayrıntılı profilinin çıkarıldığı rapora göre Samsung, McDonalds ve Nestle de dahil olmak üzere bu şirketlerin toplam 3,4 trilyon doları bulan cirosu ve gücü gelir dağılımındaki eşitsizliği bertaraf etmeye yeter. Ancak bunun yerine şirketler 116 milyon insanın güvencesiz, kadrosuz çalıştırıldığı bir iş modelini tercih ediyorlar.
Araştırmaya göre:
• Profili çıkartılan 25 şirketin 387 milyar dolarlık nakit rezervleri güvencesiz çalıştırılan 71,3 milyon insanın maaşlarında yıllık 5000 dolardan daha fazla artış yapmaya yeter.
• ABD’deki Amazon, Walmart ve Walt Disney dahil olmak üzere 24 şirketin toplam varlıkları Kanada’yı satın almaya yeter.**Kanada-GSYH kastedilmiştir./**
• Foxconn, Samsung ve Woolworths da dahil olmak üzere Asya’daki 9 şirketin toplam 705 milyar doları bulan cirosu Birleşik Arap Emirlikleri gayri safi yurtiçi hasılasına (GSYH) eşittir.
• Siemens, Deutsche Post ve G4S de dahil olmak üzere Avrupa’daki 17 şirketin toplam 789 milyar doları bulan cirosu Malezya gayri safi yurtiçi hasılasına (GSYH) eşittir.
Yukarıda boyutları aktarılmış olan bu karlar, işçi ücretlerinden, iş yeri güvenliğinden ve işçi sağlığından verilen ödünlerle, su kaynaklarının ve çevrenin kirletilmesine yol açan muafiyetler ve teşviklerle kazanılmaktadır. Şirketler işçilerin yaşamlarını sürdürebilecekleri – Punon Pen’de 177$, Jakarta’da 250$, Manila’da 345$’a karşılık gelen asgari ücretleri ödemeyi reddettikçe işçileri ve ailelerini yoksulluğa mahkum etmektedirler.
ITUC raporla ifşa ettiği ulusötesi şirketlerin tedarik zincirlerindeki işçi sömürüsünün çözümü için beş maddelik eylem planı önermiştir:

  • Tedarik zincirindeki bütün yükleniciler kayıt altına alınmalı ve kamuoyuna açık hale getirilmeli
  • İş güvenliği için iş yerleri denetlenmeli ve işçilerin iş yeri güvenliği için komiteler kurma hakkı tanınmalı
  • İş güvencesi için kısa süreli sözleşmeli çalışmaya son verilmeli
  • Asgari ücretler yükseltilmeli
  • İş yeri koşullarının ve ücretlerin iyileştirilebilmesi için toplu sözleşme hakkı tanınmalı

Uluslararası sendika konfederasyonları ile ulusötesi şirketler arasında bir dizi çerçeve anlaşma olsa da bunlar sorunların kalıcı biçimde çözülebilmesi için yetersiz kalmaktadır. Aslen hükümetlerin ulusötesi şirketlerin lehine olacak TPP**Trans-Pacific Partnership-Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması (TPP)/**, TTIP**TransAtlantic Trade and Investment Partnership-TransAtlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP)/**, TISA**Trade in Services Agreement-Hizmet Ticareti Anlaşması (TISA)/**, CETA**Comprehensive Economic and Trade Agreement-Kapsamlı Ekonomi ve Ticaret Anlaşması (CETA)/**gibi anlaşmalar yerine emek pazarındaki adaletsizlikleri gidermek üzere gerekli düzenlemeleri yapmak, bağlayıcı yasaları ve yaptırımları hayata geçirmek için sorumluluk alması gerekmektedir.

Haber: isyandan.org

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.