Sheldon B. Liss: Şehir Gerillasının Teorisyeni, Abraham Guillén (siyasol.org)

Yazdıklarıyla Güney Amerika’daki şehir gerillası felsefesinin temelini attı. Uruguaylı silahlı devrimci örgüt Tupamaro’ların ideolojik akıl hocasıydı. Arkasında yirmi ciltten fazla eser bırakan bu Güney Amerikalı Marksistin düşüncelerine ilişkin uzunca bir özet okuyacaksınız…

Siyasol’un Sunuşu

Brezilyalı devrimci Carlos Marighella’yı ve onunŞehir Gerillasının Elkitabı isimli çalışmasını Türkiyeli devrimciler çok yakından tanırlar. Ancak Marighella’nın çağdaşı olan ve yazdıklarıyla ona ilham veren Güney Amerikalı bir Marksist kuramcı vardır: Abraham Guillén.

Guillén’in yazıları yalnızca Brezilyalı devrimcileri değil, Uruguay’daki Tupamaro gerillalarını da etkilemiş, Şiddet Teorisi ve Şehir Gerillasının Stratejisi isimli kitapları, Tupamaro’ların gerçekleştirdiği silahlı propaganda eylemlerinin teorik temelini teşkil etmişti.

İspanya kökenli bu Güney Amerikalı kuramcının katılmadığımız, hatalı bulduğumuz çözümlemeleri elbette var. Ne de onun hakkındaki bu makaleyi yazan yazarın görüşlerine bütünüyle katılıyoruz. Yine de, silahlı mücadele ve silahlı propaganda teorisine yaptığı katkılarını, uzlaşmazlığını ve devrimci mücadeleye verdiği desteği önemsedik. Türkiye’de pek bilinmeyen bu Marksist kuramcının düşüncelerini özetleyen bu yazıyı çevirmeye ve yayımlamaya değer bulduk. İyi okumalar!

Abraham Guillén (1913-1993)

Uruguaylı Marksist kuramcı Abraham Guillén (1913-1993), Güney Amerika’da emperyalizme karşı silahlı mücadelenin gerekliliği üzerine yazdıklarıyla tanındı.

Uruguaylı Marksist kuramcı Abraham Guillén (1913-1993), Güney Amerika’da emperyalizme karşı silahlı mücadelenin gerekliliği üzerine yazdıklarıyla tanındı.

Uruguaylı bir Marksist olan Abraham Guillén, Gramsci’nin “organik entelektüel” tanımına uyan, parlak bir İspanyol sürgündür. İspanya İç Savaşı’nın bir gazisi olan ve zaman zaman Arapez mahlasını kullanan Guillén, İspanya’nın siyasi sorunları üzerine yazarak bir saygınlık kazandı. Franco’nun İspanyası’ndan Fransa’ya kaçtı, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Arjantin’e gitti ve nihayet Uruguay’a yerleşti.

Guillén’in İspanya’daki komünistler ve sosyalistler üzerine gözlemleri, yazarı zaman zaman, onların sınıf mücadelesine gerçekten inanmadıkları1, daha ziyade birer oportünist oldukları sonucuna ulaştırdı. Bu yargıyı, iktisadî analizci olarak saygınlık kazandığı Latin Amerika’ya taşıdı. 1957’de iki ciltlik eseri Emperyalizmin Can Çekişmesi (La agonia del imperialismo, 1957) yayımladı ve bu eser yüzünden Arjantin hükümeti, onun Ekonomi Bakanlığı’ndaki memuriyetine son verdi. Daha sonra da Fidelci (Castro) olduğundan şüphelenilen uturuncos (kaplanadamlar) gerillalarıyla işbirliği yapmakla suçlandı. 1961’de kısa süreliğine hapsedildi; 1962 yılında Uruguay’ın, o dönem sürgün edilmiş entelektüeller için bir sığınak ve yeni düşünce tarzlarına açık olmasıyla övündüğü Montevideo şehrinde siyasi mülteci oldu.

Uruguay’a yerleştikten sonra, Guillén, Accion [Eylem] Gazetesi için çalışmaya ve birkaç yıl içinde Arjantin, Brezilya ve Uruguay’daki kent gerilla hareketlerine rehberlik edecek fikirlerini kitap biçimine sokmaya başladı. Düşünüşü net, Marxist ilkeleri çağdaş sorunlara uygulamakta becerikli, yazılı ifadelerinde belagati yüksek, işçilerin kontrolü altındaki bir sosyalizm için Latin Amerika’nın verdiği mücadeleye ilişkin stratejiler tasarlamaya ve bu mücadeleye etkin bir şekilde katılmaya istekliydi. Bu nedenle birçok Uruguaylı solcu onu ideolojik bir akıl hocası olarak görmüştür.

Guillén’in zekâsına ve kaleminin etkisine getirilen en büyük övgü, eserlerinin baskı altında kalmış olması gerçeğidir. ABD Savunma Bakanlığı ve CİA hariç, Amerika Birleşik Devletleri’nde neredeyse hiç kimse, onun yirmi ciltten fazla tutan basılı eserlerine ulaşamadı.

Emperyalizmin Can Çekişmesi ve Dolar Emperyalizmi (El imperialismo del dolar, 1962) isimli çalışmaları, Guillén’i Latin Amerika için ikinci bir bağımsızlık savaşı çağrısı yapan “tehlikeli” bir entelektüel haline getirdi. Latin Amerika’nın ABD’ye olan bağımlılığı arttıkça, nihayetinde ikisi arasında bir çatışma çıkacağını öngörmüştü.

ABD hâkimiyetini kırma sürecinin başlatıcısı olarak Küba’yı öven Guillén, tüm Latin Amerika’da kurtuluş hareketlerinin belireceğini, bu hareketlerin ABD’ye ve onun Latin Amerika’daki oligarşik müttefiklerine karşı yarımküreyi kapsayan bir savaşta birleşeceğini öngörüyordu. Ona göre, ABD Latin Amerika’daki sömürgelerinden yoksun kaldığında ABD’deki yaşam standartları düşecek, yoksulluk ve işsizlik artacak; işçiler ayaklanarak bir toplumsal devrim için bastıracaktı 2. Güney ve Kuzey Amerika’da barışın yalnızca ABD’de sosyalizm olduğunda geleceğini, bunun da Latin Amerika’daki devrimler tarafından tetikleneceğini ileri sürdü3.

Guillén Marx’ın, Bakunin’in ve Che Guevara’nın düşüncelerini harmanladığı bir silahlı mücadele teorisi geliştirmişti.

1965 yılıyla ve Şiddet Teorisi (Teoria de la violencia, 1965) isimli eserinin yayınlanmasıyla birlikte, Guillén, Güney Amerika’da, esnek bir Marxist kuramcı ve bir gerilla stratejisti olarak ün kazandı 4. Mao gibi Guillén de sosyalizmle kapitalizmin bir arada yaşayabileceğini reddetti. Latin Amerikalı sosyalistleri, Arjantinli iktisatçı Reul Prebisch’in fikirlerine karşı çıkmaya çağırdı. Prebisch’in bölge için hazırladığı yayılmacı tasarıların uzun vadede öncelikle yabancı şirketlerin çıkarına olacağını gördü.

Prebisch’in Latin Amerika’nın kalkınmasına yönelik liberal-reformist yaklaşımı yerine, Guillén bir sosyalist kalkınma tasarısı öne sürdü ama bu tasarının, sadece sol kendi içindeki kavgasını durdurur ve birleşirse başarılabileceği uyarısını yaptı. Guillén, yarımküre içinde bir dayanışma, hatta, bölgedeki yabancı çıkarları başarıyla denetim altında tutabilecek bir Latin Amerika Federal Cumhuriyeti çağrısı yaptı. Bunlar bölgedeki küçük ulusal kıskançlıkların ve siyasî istikrardan yoksunluğun ışığında gerçekçi olmayan önerilerdi. Daha uygulamaya dönük bir metinde, yakın gelecekteki mücadeleyi bekleyen tehlikeler konusunda uyardı ve özgül olarak Şili’yi anmaksızın, Allende türü bir durum ortaya çıkarsa ABD’nin tepkisi bağlamında ne olabileceğini belirtti5

Guilléncilik, Marx’ın tarihsel ve iktisadî yöntemini, Bakunin’in doğrudan eyleme duyduğu inancı, ondokuzuncu yüzyıl Fransız sosyalisti Augustine Blanqui’nin bir grup profesyonel devrimcinin iktidarı doğrudan ele geçirmesine yönelik inancını ve Che Guevara’nın isyancı bir foco kurma stratejisini birleştirdi. Guillén, Küba’nın, ulusal kurtuluş mücadelesinin sosyalist devrimi getireceği savına katılmadı. Tüm sınıfların toplumsal devrimi beslemek için birlikte çalışması gerektiğine inanıyordu ama Latin Amerika’da toprak sahiplerine ve ABD tarafından desteklenen orta sınıfların sömürücü kesimlerine karşı sürekli olarak mücadele eden üç sınıf olduğunu düşünüyordu: Köylüler, sömürülen proletarya ve orta sınıflar. Bu nedenle ulusal kurtuluş için devrimin, doğası gereği, zorunlu olarak sosyalist olmadığı sonucuna vardı6.

Diğer yandan Guillén, kapitalist dünyanın Güney ve Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya arasındaki iç çekişmelerini ve çatışmalarını sosyalist harekete yardımcı, uzlaşmaz çelişkiler olarak gördü. Aynı zamanda, sosyalist dünya içindeki bölünmelerin onu, kapitalist toplumla ilişkisinde zayıflattığını belirtti7. Özellikle Sovyet emperyalizminden kaynaklanan sosyalistler arası karşıtlığı, gelişmiş ve gelişmekte olan sosyalist devletler arasındaki iktisadî uçurumu ve sosyalist uluslarda teknokratların işçileri kendi sanayilerini yönetmekten alıkoyma eğilimini vurguladı.

Guillén'in yazıları İngilizcede "Şehir Gerillasının Felsefesi" ismiyle Donald Hodges tarafından derlendi.

Guillén sosyalistleri, hem kendilerini hem de dünyayı sürekli çözümlemeye çağırıyordu. Ona göre, Marxist düşünüş devrimci potansiyel arayarak ve toplumsal değişimin faillerini inceleyerek değişimi önceden sezerdi. Guillén, Marxist felsefenin sadece düşüncenin yasalarını keşfetmenin ötesinde, eyleme hazırlanması gerektiğini hissetmişti8.

Uruguay’daki devrim potansiyeline ilişkin çözümlemesi, Guillén’i şehir gerillası savaşının bu ülkede başarılı olabileceği sonucuna yöneltti. Teknolojik üstünlüğün ya da ateş gücünün değil, en uzun süre dayanabilme yeteneğinin gerilla mücadelesini kazandırdığı varsayımından yola çıkarak, sermayeye hizmet eden çoğunluğunun yaşadığı şehirlerin çatışmayı başlatmak ve uzun bir süre devam ettirmek için en iyi yerler olduğunu ileri sürdü.9

Uruguay’ın Fidelcileri, Küba’yı örnek alarak dağlarda devrimci foco’lar oluşturmak hakkında konuşmaya başladığında Guillén, Uruguay’ın dağları olmadığını hatırlatarak, onlara çabalarını kırsal kesime değil şehirlere yoğunlaştırmalarını öğütledi. Bununla beraber, gerillanın kentlere kaynak akışını kesintiye uğratmak ve böylece de savunmasızlıklarını arttırmak için artalanlarda da müttefiklere sahip olması gerektiğini vurguladı. Guillén, hem şehirdeki hem de kırdaki foco’ların bu durumda silahlı mücadeleye iyi hizmet edeceği ve foco’lardan bir öncü partinin doğabileceği konusunda Che Guevara ile hemfikirdi.10

Guillén’e göre şehir gerillasının savaşı terörizm olmayıp, devrimci sürecin bir halkasıydı. Devletin zayıf noktalarına sürekli olarak saldırarak devleti yıkmak ve onun yenilmezlik mitini yerle bir etmek için tasarlanmıştı. Ona göre, şehir gerillasının zaferleri askeri değil, siyasi ve ahlaki zaferlerdi. Zalimi, devrim destekçisi bir nüfusun olduğu alana çekmek ve ardından da uzun süreli moral bozucu bir savaşta yenilgiye uğratmak gerekiyordu. Egemen rejimin insanlık dışılığını tekrar tekrar teşhir etmek, halkın devrime vereceği desteği kazanmak için hayati derecede önemlidir. Guillén, Latin Amerika’daki devrimci mücadelelerin temsili demokrasilerde değil, askerî diktatörlüklerde başlaması gerektiğini ileri sürerek, bir devrimi baskıcı bir yönetimden ziyade ılımlı bir yönetim altında başlatmanın daha kolay olduğu inancına karşı çıktı.

Guillén’e göre şehir gerillasının savaşı terörizm olmayıp, devrimci sürecin bir halkasıydı. Devletin zayıf noktalarına sürekli olarak saldırarak devleti yıkmak ve onun yenilmezlik mitini yerle bir etmek için tasarlanmıştı.

Guillén’in Şehir Gerillasının Stratejisi (Estragia de la guerilla urbana, 1966) adlı kitabı, göreceğimiz gibi, Uruguay’ın devrimci ayaklanmasına model olmanın yanı sıra, yazarın Brezilyalı arkadaşı Carlos Marighella’nın Şehir Gerillasının Elkitabı adlı çalışmasına11 esin verdi. Strateji’nin Dördüncü Bölümü’nde Guillén, siyasetin diyalektiğinin, bir sınıf sistemi üzerine temellenen toplumsal yapıyı nasıl açıkladığını ve toplumdaki temel çelişkileri nasıl aydınlattığını gösterdi. Kitap, iktisadi olanın vurgulanmasıyla, kitlelere şehir gerillası savaşının devrimci yönlerinin anlatılabileceğini gösteriyordu. Yani, gerillaların sistemin yozlaşmış ve manipülatif tarzına ve buna karşı geçerli bir alternatife işaret etmesi sayesinde, halk az gelişmişlikten kurtulmanın mümkün olduğunu kavrayabilirdi.12

Guillén gerillalara bir uyarıda bulunarak, devrim için halk desteğini kazandıklarında, devrimci seçkinciliğe kapılmamalarını söyledi. Seçim siyasetine çok fazla bel bağlamamalarını öğütledi ve Latin Amerika Marksizminin geleneksel olarak toplumsal devrim yerine toplumsal reformu aşırı vurgulama eğiliminde olduğuna dikkat çekti.13

Silahlı Tupamaro hareketi ve Guillén

Uruguaylı şehir gerillası hareketi Tupamaroların hikayesi, yönetmen Costa Gavras'ın Sıkıyönetim (Etat de Siege) filminde anlatıldı.

Uruguaylılar Guillén’i, bazı fikirleri Tupamaro’lar (Ulusal Kurtuluş Hareketi, MLN) tarafından benimsenen, bir kuramcı-stratejist olarak hatırlar. Bir sosyalist olan Raul Sendic Antonaccio tarafından yönetilen ve 1968 ile 1972 yılları arasında dikkatleri üzerine çeken Tupamaro’lar, anarşistlerden, Maoistlerden ve Troçkistlerden destek aldı. Hizipçi olmayan bir silahlı mücadeleyi savunan ve Küba Devrimi’nden esinlenen Tupamaro’lar, Uruguay yönetiminin ölüm ve işkence mangaları kullanan orduya nasıl dayandığını teşhir ederken, sık sık “Robin Hood” taktikleri kullanarak hareketi halka duyurmaya çalıştı.

1968’de bir Şili gazetesi olan Pinto Final, Guillén’in birçok fikirlerini ödünç alan bu hareketin hedeflerini ve işlevlerini açıklayan “Bir Tupamaro’ya Otuz Soru”14 isimli yazıyı yayınladı. Grubun şehir foco’su Guillén’in damgasını taşımakla birlikte, aynı zamanda silaha sarılıp burjuva hukukunun kalelerine karşı hazırlanarak eyleme geçmenin devrimci bilinci, örgütü ve koşulları yaratacağına inanan Che Guevara’nın düşünüşünü yansıtıyordu.

Tupamaro’lar, devrimcinin devrimdeki rolüne ve kendiliğindenciliğe duyulan inancın aslında bedeli ağır olabilecek bir kaçış yöntemi olduğu inancına bağlı kalmaları itibariyle Lenin’in öğretisini de izliyorlardı.15 Tupamaro’lar silahlı bir devrimde kapitalistleri yenilgiye uğrattıktan sonra bağımsız bir ulusal sosyalist toplum inşa etmek istiyorlardı. İşçileri ve öğrencileri bir çekirdek olarak görüyorlardı: Bankaları ve ihracat sektörünü ulusallaştırıp, verimli kullanılmayan geniş toprakların mülkiyetine el koyarak Uruguay’ın iktisadî sorunlarını çözecek devrimi gerçekleştireceklerdi.

Tupamaro hareketi birkaç yıl boyunca Uruguay’ın genç idealistlerini, yavaş yavaş büyüyen yoksullaşmış kesimlerini ve entelektüellerini bilinçlendirerek başarıyla büyüdü. Hareket, solun birçok unsurunu devrimci milliyetçilik etrafında toplayarak sosyalist hizipçiliğin üstesinden geldi.

Guillén’in düşüncelerini izleyen Tupamaro’lar, zorunlu olmayan siyasal bir aygıt olarak gördükleri devrimci bir parti olmaksızın iş gördüler. Bir mücadele yöntemi olarak atıfta bulundukları foco kuramını hiçbir zaman biçimsel olarak benimsemeyerek iç bölünmelerden kaçındılar. Marksist partilerin ve foco’ların birbirleriyle uyumlu olduğunu, bunların birbirini dışlamadığını 16, birleştirilebileceklerini ama daima gerekli olmadığını ileri sürdüler.

Guillén: “Bir devrimde, halka açıklanma zorunluluğu bulunan her gerilla eylemi yanlıştır: Eylemler, kendi başlarına açık ve ikna edici olmalıdır.”

Tupamaro’lar 1970 Temmuz’unda Uruguay ordusuna ve polisine terörle mücadele eğitimi veren USAID ve CİA görevlisi Dan Mitrione’yi kaçırdıklarında dünya çapında ilgi çektiler. Latin Amerika’daki yüzlerce reformcunun ve devrimcinin ölümünden sorumlu olan Mitrione’nin sonunda öldürülmesi, Tupamaro karşıtı bir kampanyanın hızlanmasına neden olurken, devrimcilerin kontrolü kısa süre içinde ele alan Uruguay silahlı kuvvetlerinin dengi olmadığı anlaşıldı. Birçok Uruguaylı sosyalist, Mitrione’nin ölümünü izleyen katliamda yaşamını yitirdi.

Guillén, Tupamaro’ların Mitrione meselesini ele alış biçimini eleştirdi. Tupamaro’ların Mitrione’yi ölüme mahkûm ettikten ve ardından uluslararası basına onun suçlarının öyküsünü anlattıktan sonra serbest bırakmış olsalar hareketlerine destek kazanabilecekken17, bunun yerine onu öldürerek güvenilirliklerini yitirdiklerini hissetmişti. Tupamaroların hataları üzerine yorum yaparken, Guillén “Bir devrimde, halka açıklanma zorunluluğu bulunan her gerilla eylemi yanlıştır: Eylemler, kendi başlarına açık ve ikna edici olmalıdır”18 diyecekti. Tupamaro’ların, kabul görebilmek için, kitleleri ve belki de dünyayı yeterince eğitmediklerini hissediyordu. Dahası, Guillén, MLN’nin fazlasıyla bir karşı-devlete benzediğini ama kitlelere, siyasi cezalandırmalar ve halk hapishaneleri gibi negatif kurumlar dışında, hiçbir karşı-kurum sunmadığı sonucuna vardı. Tupamaro’lar güçlü bir kitle çizgisi inşa edemeden tasfiye edildiler.19

Guillén’in düşünüşü, eylemleriyle sağcı bir tepkiyi tetikleyen bir hareketin beslenmesine yardım etti. Bu da Uruguay’ın, uzun ömürlü demokrasi ve özgür düşünce geleneğine son verdi ve ülkedeki yakın sosyalist devrim umudunu ortadan kaldırdı. Her ne kadar onun kitapları ve Frugoni, Arismendi ve Pintos gibi yoldaşı olan Marxist düşünürlerinkiler, Uruguay kütüphanelerinden çıkarılan ve yakılan ilerici eserler arasında yer alsa da, onların fikirleri, Uruguay’ın oldukça başarılı liberal devletinin kalıntılarının arasından sosyalizmin nihai olarak yükseleceğine inanan radikallerin zihinlerinde gizlice hayatta kaldı.

Kaynak:Sheldon B. Liss, Marxist Thought in Latin America. (University of California Press, 1984), s. 199-204.
Çeviri:
S. Erdem Türközü
Referanslar
  1. Çev. ve ed. Donald C. Hodges. Philosophy of the Urban Guerrilla: The Revolutionary Writings of Abraham Guillen (New York: William Morrow, 1973), s. 3-4.
  2. Ön.ver. s. 22, 150-51; ve Abraham Guillén, La rebelión del tercer mundo(Montevideo: Ed. Andes, 1969), s. 201-03)
  3. Abraham Guillén, Dialéctica de la política (Montevideo: Editorial Cooperativa Obrera Gráfica, 1967), s. 45-46)
  4. Hodges, ed., Philosophy, s. 29-30)
  5. Abraham Guillén. Desafío al pentagono. (Montevideo: Editorial Andes, 1969).
  6. Hodges, ed., Philosophy, s. 23-24)
  7. Ön.ver. s. 28-29
  8. Ön.ver. s. 34-35
  9. Abraham Guillén. Estrategia de la guerrilla urbana (Montevideo: Editorial Manuales del Pueblo, 1966), s. 42-52.)
  10. Donald C. Hodges, ed., The Legacy of Che Guevara: A Documentary Study (Londra: Thames & Hudson, 1977), s. 58
  11. Hodges, ed., Philosophy, s. 6-7)
  12. Ön.ver., s. 35.
  13. Ön.ver., s. 41
  14. James Kohl ve John Litt. Urban Guerrilla Warfare in Latin America (Cambridge, Mass: MIT Press, 1974), s. 227-236.
  15. Hartmut Ramm, The Marxism of Régis Debray: Between Lenin and Guevara(Lawrence, Kansas: Regents Press of Kansas, 1978), s. 165-166.
  16. Hodges, ed., Legacy, s. 36.
  17. Hodges, ed., Philosophy, s. 256-271.
  18. Alıntı: Luis E. Aguilar ed., Marxism in Latin America‘ya Önsöz (Philadelphia: Temple University Press, 1978), s. 71, n. 20.
  19. Kohl ve Litt, Urban Guerrilla Warfare, s. 191.

 

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.