Meksika’nın Zapatistaları ile Rojava Kürtlerini Bağlayan Devrimci Bağlar – (II)

111

E – Sosyal devrim

Rojava ve Chiapas’da gerçekleşen devrimler arasındaki en önemli benzerlik kuşkusuz PKK ve EZLN’nin özgürlükçü sosyalist dünya görüşü temelinde her iki bölgede de gerçekleştirdiği sosyal ve politik yeniden örgütlenmedir.

Zapatistaların özerklik mücadelesi 1994’teki ayaklanmanın ardından Meksika hükümeti ile gerçekleşen barış görüşmelerinin başarısız olmasından kaynaklanmaktadır. Barış görüşmeleri süresince, isyancılar, hükümetin San Andres mutabakatına sadık kalmasını talep ettiler; bu anlaşma yerli halka eğitim, adalet ve politik örgütlenme üzerine, kendi gelenekleri ile uyumlu olarak kendilerinin karar vermesi ve toprak ile yerel kaynaklar üzerine komünal kontrol hakkı veriyordu.

Bu mutabakat, hükümet tarafından hiçbir zaman faaliyete geçirilmedi.  2001’de Başkan Fox Kongre tarafından onaylanan ancak gerek Zapatistaların gerekse de yerli direnişindeki diğer grupların taleplerini karşılamayan anlaşmanın eski bir versiyonunu destekledi.

İki yıl sonra, EZLN şu anda yönetim merkezleri olarak hizmet veren beş isyan bölgesi, ya da diğer adıyla Caracoles (salyangozlar demek) yarattı. Caracoles adı, Zapatistalara özgü devrimci geçiciliği anlatıyor: “Bunu kendimiz yapıyoruz, süreç içerisinde öğreniyor ve gelişiyoruz. Yavaşça, ama gelişiyoruz.”

Caracoles, üç düzeyde özerk hükümet içerir: toplum, belediye ve İyi Hükümet Konseyi. İlk ikisi taban örgütlenmesine dayanan yapılardır; İyi Hükümet Konseyi de seçilir fakat, temel prensip bir rotasyon sistematiği ile yıllar içerisinde konseylerde yer alabilmesi için olabildiğince çok kişiyi dahil etmektir. Caracoles’in kendi eğitim, sağlık ve adalet sistemleri ve ayrıca kahve üreten kooperatifleri, el sanatı üretimleri, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği vardır.

Bir şekilde, Rojava’daki kantonlar, Caracolesi andırmaktadır. Kantonlar, Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) tarafından 2014 yılında ilan edilmiştir ve yeni oluşturulan halk birlikleri ve Halk Konseyi ile işlemektedir. Karar verme süreçlerinde kadınların eşit katılımı söz konusudur ve seçimle oluşturulan tüm pozisyonlar  genellikle bir kadın ve bir erkek tarafından paylaşılır.

Tüm etnik gruplar, farklı konseyler ve kurumlarında temsil edilir. Sağlık ve eğitim de demokratik konfederalizm sistemi tarafından güvence altındadır. Yakın zamanda ilk Rojava üniversitesi, Mezopotamya Sosyal Bilimler Akademisi, eğitimdeki hiyerarşik yapıya karşı ve öğrenmeye farklı yaklaşımlar geliştirmek amacıyla kapılarını açtı.

Zapatistalarda da olduğu gibi, Rojava’daki devrim,  kendisini hem tüm ülke hem de bölgedeki problemler için olası bir çözüm olarak sunuyor. Bu yalnızca ayrılıkçı eğilimlerin bir ifadesi değil. Yakın zamanda Avrupa ve Kuzey Amerika’dan Rojava’yı ziyarete giden bir akademisyenler delegasyonunun da belirttiği gibi, bu özgün demokratik sistem Orta Doğu için farklı bir gelecek ortaya koyuyor – halkın katılımı, kadınların özgürlüğü ve farklı etnik gruplar arasında barışın halim olduğu bir gelecek. 

F – Kadın devrimi

Toplumsal cinsiyet, her zaman Zapatista devriminin merkezi olmuştur. Özerk örgütlenme ve kadın özgürlüğünün direnişin merkezi haline getirilmesinden önce kadınların durumu sömürülme, ötekileştirme, zorunlu evlilik, fiziki şiddet ve ayrımcılıkla hatırlanıyor.

Bu yüzden, Subcomandante Marcos ayaklanmanın 1994’te değil de, 1993’te Kadın Özgürlük Yasası’nın kabullenilmesiyle başladığını söylüyor. Bu yasa, toplumsal cinsiyet eşitliği için bir çerçeve sunuyor ve isyan bölgelerinde kadınların bireysel özerklik, kurtuluş ve onurunu güvence altına alıyor.

Bugün kadınlar, yönetimin tüm düzeylerinde katılımcılar ve kendi ekonomik bağımsızlıklarını güvence altına almak için kendi kooperatif ve ekonomik yapılarını oluşturuyorlar.

Zapatista gerilla güçlerinde kadınlar hala rütbelerin büyük bir kısmını oluşturuyorlar ve askeri komuta zincirinde yüksek kademelerde bulunuyorlar. En önemli şehir olan San Cristobal de las Casas’ın 1994 isyanında EZLN tarafından ele geçirilmesi operasyonu Comandante Ramona tarafından yönetiliyordu. Kendisi aynı zamanda hükümet ile görüşmelerde hareketi temsilen Meksiko’ya gönderilen ilk Zapatistaydı.

Yerli kadınların Zapatista’ların politik projesinde harekete kitlesel katılımı, kadınların Kobane’nin savunması ve daha genel olarak Kadın Savunma Birliği’ne (YPJ) katılımı ile karşılaştırılabilir. Kürt kadınlarının IŞİD’e karşı savaştaki cesareti ve kararlılığı, kadınların Kürdistan’ın sosyal kurtuluşu için silahlı mücadeleye katılımdaki uzun geleneklerinin bir ürünü. Kadınlar PKK’de önemli bir role sahipler ve Kürt mücadelesinde toplumsal cinsiyet özgürlüğü merkezi bir noktada duruyor.

Rojava devrimi, toplumun bir bütün olarak kurtuluşu için kadın özgürlüğünün zorunlu olduğunun altını çizmiştir. Patriyarkanın parçalanmasını mücadelenin merkezine koyan teorik çerçeveye “jineoloji” deniyor (jin Kürtçe’de kadın demek). Bu fikrin uygulanması, kadınların güçlenmesinde eşsiz bir sonuç yarattı – yalnızca Orta Doğu’da olağanüstü bir başarı değil, Batı liberal feminizmine de kıyasla bir başarı.

Kapitalist toplum temelinde patriyarkal yapı tamamen yıkılmadığı sürece  tamamlanmamış kabul edilen  Kadın birlikleri, kooperatif yapılar ve kadın milisler, Rojava devriminin atan kalbi. Janet Biehl’in Rojava’ya yakın zamanda gerçekleştirdiği ziyaret ardından yazdığı üzere, Rojava devriminde, 20.yüzyıl devrimlerinde (erkek) proleteryanın rolünü kadınlar üstleniyor.

G – Özerklik

Bookchin’in çalışmaları arasında muhtemelen en önemlisi “Özgürlüğün Ekolojisi”dir ve bu kitapta geliştirilen sosyal ekoloji fikri Rojava’daki devrimciler tarafından etkin bir şekilde gerçekleştiriliyor. Bookchin “insanın doğaya hükmetmesi fikri, tamamen insanın insana hükmetmesi fikrinden gelmektedir” demektedir. Kapitalizm, patriyarka ve doğa tahribatının birlikte yok edilmesinin, adil bir toplum için tek yol olduğunu tanımlar. Benzer bir bütünsel yaklaşım, Zapatistalar tarafından da desteklenmekte ve uygulanmaktadır. Sürdürülebilirlik, Chiapas’ta özellikle de 2003’te Caracolesin yaratılmasından itibaren önemli bir referans noktası olmuştur. Yerel yönetim, sürdürülebilir toprak kullanımı ilgili geleneksel bilgiyi geliştirerek  yeni tarımsal-ekolojik pratikleri ile birleştirmeye çalışmaktadır. Bu akıl, yalnızca toplumdaki yaşam koşullarını geliştirmek ve tarım kimyasallarının kullanımını önlemek için değildir, aynı zamanda büyük boyutlu ihracat odaklı endüstriyel tarımın yerli halkın toprağı işlemesinde kullandığı “ilkel” yöntemlerden daha iyi olduğu fikrini reddediştir.

Batı Kürdistan’da geliştirilen demokratik konfederalizm ile Chiapas’ta inşa edilen özerklik arasındaki benzerlikler bu makalede bahsedilen birkaç maddenin çok daha ötesinde. Ya Basta! – Kürtçede de Edi Bese! – gibi sloganlardan, taban örgütlenmesine dayalı demokrasi, komünal ekonomik yapılar ve kadınların katılımının geliştirilmesine kadar, hem Kürt hareketi hem de Zapatistalar Marksizm-Leninizmin öncü fikrinden kararlı bir kopuşu gösteriyor ve devrime yeni bir yaklaşım sunuyor. Devrim tabandan başlıyor ve toplumun tamamen özgürleşmesine, hiyerarşik olmayan bir yeniden örgütlenmeye odaklanıyor.

Her ne kadar, her iki hareket de daha sekter sol kesimler tarafından acımasızca eleştirilse de, devrimci sosyal değişim anlamında tek temel ve başarılı deneylerin Batılı olmayan, ötekileştirilmiş ve sömürülmüş halklar tarafından gerçekleştirilmiş olması, kendi ülkelerinde sömürüye karşı meydan okumada çok da başarılı olamamış ancak yine de devrimin nasıl olması gerektiğine karar verebilecek olanların kendileri olduğuna inanan küresel Kuzey’in beyaz ve ayrıcalıklı “devrimcilerine” bir tokat sayılabilir.

Gerçekte, Rojava ve Chiapas’taki mücadeleler, tabanın kendi örgütlenmesindeki muazzam potansiyeli ve kapitalizmin yaratmış olduğu sosyal bölünmeye karşı komünal bağların önemini gösyermesi açısından dünya için çok güçlü örneklerdir. Dahası, batı solunda büyük bir kesimi – birtakım anarşistler dahil – sömürgeci zihniyetlerini ve ideolojik dogmatizmlerini yeniden tartmaya zorluyor.

Kapitalizm, hiyerarşi, sömürü ve doğa tahribatının olmadığı bir dünya – ya da Zapatistaların deyimiyle birçok dünyanın mümkün olduğu bir dünya – her zaman “ütopik” ve “gerçek dışı” olarak görülmüştür. Ancak bu dünya bize kitaplarda anlatılan bir gelecek rüyası değil: halihazırda Zapatistalar ve Kürtler tarafından inşa ediliyor, bizlere radikal bir toplumsal dönüşümün neye benzeyebileceğini gösteriyor ve mücadele ettiğimiz bölgelere geri döndüğümüzde bizlere olası bir model sunuyor. Chiapas ve Rojava üzerinde parlayan kızıl yıldız özgürlüğe giden yolu aydınlatıyor.

Bu iki direnişi birleştiren fikri özetlememiz gerekirse, bu kesinlikle özerklik olurdu.

Yazının birinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz…

Kaynak:https://undercoverinfo.wordpress.com/2015/08/25/the-social-revolutionary-thread-that-links-the-zapatistas-of-mexico-the-kurds-of-rojava/

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.