WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.
If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.
Unbalanced start tag short code found before:
“ büyük ihtimalle, ABD ordusunun müdahalesini gerektirebilecek gelecek kirizlerde stratejik olarak kilit bölgeler olacağını” öngören rapordan, Pentagon’un böylesi müdahalelere hazırlık için Dhaka – Bangladesh; Lagos – Nijerya; Bangkok – Tayland; Meksiko ̵…”
Bir aydan fazla bir süredir dünya İsrail ordusunun Gazze’nın yoğun nüfuslu yoksul topraklarına bir yandan bomba, füze ve yoğun top ateşi yağdırışını, diğer yandan ise kapana kısılan halkı kuşatmak üzere on binlerce asker mevzilendirişini dehşet içinde izliyor. Süregelen bu saldırı 2,000 kişinin ölümüne, 10,000’den fazla kişinin yaralanmasına yol açtı ve yaklaşık yarım milyon insan, şehirdeki altyapının ve evlerin topyekün yıkımı dolayısıyla yerinden edildi.
Her ne kadar medyada daha az yer bulsa da benzer bir vahset ABD destekli Kiev rejiminin otonom faşist militanlarla işbirliği yapan orduyu devreye sokarak, zalim bir kuşatmaya tuttuğu Donetsk ve Luhansk’ın büyükşehirlerinin yer aldığı doğu Ukrayna’da da mevcut. Ölü sayısı geçen iki hafta boyunca ikiye katlandı, Birleşmiş Milletler’in Çarşamba günü yayınladığı oldukça ihtiyatlı tahminlere göre ölü sayısı 2,086’yı , teyit edilmiş yaralı sayısı ise 5,000’i buldu.
Burada da yüzbinlerce insan Kiev’deki milliyetçi Sağcılar tarafından yürütülen etnik temizlik kampanyası nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldılar. Gazze’da ise hastaneler ve okullar bombardımana tutuldu, hastalar ve çocuklar öldürüldü.
Gazze’dan ve Ukrayna’dan gelen cansız ya da yaralı çocuk bedenlerine; evlerinden ve apartmanlarından geriye kalan yıkıntıların dibinde ağlayan kadınlara ve yaşlı erkeklere; ailelerine su ve yemek bulmak için evlerinden çıkmak zorunda kalan ve şarapnelle yaralanan masum kadın ve erkeklere ait fotoğraflar bütün dünyadaki işçileri şoka uğrattı ve dehşete düşürdü.
Başka bir köşede ise bu olaylar ruhsuz ve profesyonel bir ilgiyle yakından izleniyor.
İşte Kiev rejiminin Doğu Ukrayna’ya yönelik anti-terörist kampanyasını destekleyen Berlin ve diğer Avrupa başkentlerindeki politik ve askeri yetkililerin ofislerinde olan tam da bu.
Medya bu bastırma savaşının kara harekatını yürütenlerin aşırı sağ ve neo-Nazi militanlar olduğunu kabul etmek zorunda kaldığında dahi Avrupa hükümetleri sessiz kaldı. Londra Sunday Times’ın bildirdiğine göre, bunların (aşırı sağ güçlerin) arasında zamanında Nazi fırtına birliklerince kullanılmış ve bugün Almanya’da yasaklı olan Wolfsangel sembolünü taşıyan Azov Battalion da var.
Kendilerinin de kabul ettiği üzere bu faşist militanlar İsveç, İtalya, Fransa, Kanada ve Yunanistan da dahil olmak üzere birçok farklı ülkedeki neo-Nazi ve beyaz üstünlükçü grupları kendilerine çektiler. Suriye’ye giden ve sonra da geri dönen Avrupalı cihadçıların oluşturduğu tehlikeye karşı yaygara koparken, benzer endişeler doğu Ukrayna’da savaş tecrübesi kazanan bu gruplara karşı hiç uyanmadı. Avrupa’nın egemen elitinin bir kesiminde, kıtada yükselmekte olan sosyal gerilimlerin ışığında, bu savaşla bilenmiş faşist katillerin yakın bir gelecekte kullanışlı olabileceğine dair bir algı olduğu aşikar.
Gazze ve Ukrayna’da olan bitene en yakın ilgiyi, her iki savaşta da dirseklerine kadar kana bulanmış olan Pentagon gösteriyor. ABD ordusu Washington’un yıllık 3 milyar dolara varan bir fonla desteklediği İsrail Savunma Güçleri’yle yakın ilişki içerisinde.
Pentagon son olarak Kongre’den, Ukrayna Ulusal Koruma birliklerinin eğitimi ve donatılması için çoktan tahsis edilmiş olan 23 milyon dolara ek olarak, bir 19 milyon dolar daha talep etti. Ülkenin doğusundaki anti-terör harekatının ortasında ABD ordusu Kiev’e bu kanlı kampanyayı değerlendirmek üzere ‘strateji ve önlem’ uzmanlarından oluşan bir ekip gönderdi.
Bütün bu çatışmalar Pentagon için giderek yükselen bir öncelik olan, “ABD birliklerinin kent savaşlarına hazırlanması” adına gerçek zamanlı bir laboratuar işlevi görüyor.
İsrail’e gelince ise, bunun yeni bir durum olmadığı görülecektir. 2001’de ABD, İsrail Savunma Güçleri için Negev çölünde 266 milyon dolara mal olan bir Kent Savaşları Eğitim merkezi inşa etti. Yaklaşık 20 km²’lik bu kent simulasyonu; Gazze, Batı Şeria, Lübnan, Afganistan ve Irak’ta geliştirilen teknikleri paylaşan İsrail ve ABD özel kuvvetlerinin ortak eğitim alanı olarak kullanılıyor.
Pentagon, Donetsk ve Luhansk’ta çok daha büyük bir ilgiyle takip ettiği başka bir durumu izliyor – merkezinde bir milyonu aşkın bir sanayi işçisi nüfusu barındıran ve tamamiyle kuşatılmış modern bir şehir.
Büyük kentlerdeki savaşlar ABD silahlı kuvvetlerinin geliştirmiş olduğu askeri doktrinde merkezi öneme sahip. Bu durum, kara ordusunun Stratejik Araştırmalar Grubu tarafından Haziran’da yayımlanan ve kurmay başkan General Raymond Odierno imzalı Megakentler ve ABD Ordusu; Karmaşık ve Belirsiz Bir Gelecek için Hazırlık isimli dokumanda da telafuz edilmiş durumda.
“Megakentlerin**10 milyondan fazla nüfuslu metropolitan bölgeler/** büyük ihtimalle, ABD ordusunun müdahalesini gerektirebilecek gelecek kirizlerde stratejik olarak kilit bölgeler olacağını” öngören rapordan, Pentagon’un böylesi müdahalelere hazırlık için Dhaka – Bangladesh; Lagos – Nijerya; Bangkok – Tayland; Meksiko – Meksika; Rio de Janerio ve Sao Paulo – Brezilya … ve New York – ABD’de örnek vaka ve saha çalışmaları yürüttüğü anlaşılıyor.
Raporda ABD ordusun müdahalesine gerek duyulabilecek koşullar şöyle tasvir ediliyor:
Zengin ile yoksul arasındaki eşitsizliğin arttığı, ekonomik durgunluğun eşi görülmemiş bir büyüme ile kol kola girdiği, varoşların ve gecekondu semtlerinin çok katlı, yüksek ve modern binaların eteklerinde hızla çoğaldığı bir manzara. İşte kentlerin geleceği budur.
Raporun devamında”Gelir dağılımındaki radikal eşitsizlik” istikrarsızlığın başlıca tetikleyicisi olarak tarif ediliyor.
Başka bir deyişle, kriz içindeki küresel kapitalizm tarafından üretilen geçmişle kıyas kabul etmez boyuttaki sosyal eşitsizliğin kaçınılmaz bir sonucu olarak gördüğü halk ayaklanmalarını bastırmaya yönelik olarak Pentagon yönetimi, ABD ordusunu doğrudan karşı devrimci müdahaleler gerçekleştirebilecek şekilde hazırlamayı amaçlıyor.
New York’un vaka çalışmalarına dahil edilmesi bu hazırlıkların sadece Afrika, Asya, Orta Doğu veya Latin Amerika’ya yönelik değil öncelikle ve aslen bizzat ABD’nin kendi içine yönelik yapıldığının açık bir göstergesidir.
ABD’nin orduyu ülke içindeki halk isyanlarını bastırmaya hazırlamak için yaptığı planların izi, ABD’deki büyük kentlerde son yıllarda yürütülmüş olan bir dizi provokatif kent savaşı eğitimi pratiklerinde de sürülebilir. Ayrıca bu senenin başında Virjinya’da ABD Ordusu Asimetrik Savaş Grubu için ofis binalarıyla, klisesiyle, stadyumuyla, metrosuyla ve tren istasyonuyla aslında dört başı mamur bir Amerikan kasabası olan bir eğitim merkezi açıldı. Ordu 96 milyon dolarlık bu merkezin, karmaşık operasyonel ortamları taklit etmek ve buralarda karşılaşılabilecek sorunlara çözümler üretmek üzere tasarlandığını belirtti.
Michael Brown’un polis tarafından öldürülmesini protesto eden St Louis halkına karşı kullanılan birlikler incelendiğinde görülebileceği üzere Pentagon’un hazırlıkları, modern savaş için tepeden tırnağa silahlandırılmış SWAT (Özel Silahlar ve Taktikler Birimi) ekiplerine sahip olan sözde “sivil” polis kuvvetlerinin militarizasyonuyla eş güdümlü yürütülmekte.
Gazze ve Ukrayna’daki kıyım, Amerika’daki ve bütün dünyadaki işçi sınıfına bir uyarı niteliğindedir. Bu savaşları destekleyen finansal oligarşi ve sermayedarlar, işçi sınıfından yükselebilecek herhangi bir devrimci meydan okumaya karşı sistemlerini korumak adına aynı kanlı vahşeti devreye sokmaya hazılar.
Görünen o ki egemen sınıflar ile onların komutanları tam da bu ihtimale karşı hazırlık yapmaktadırlar. İşçi sınıfı da buna göre kendini hazırlamalıdır.
Pingback: Yeni Tarihsel Süreçte Devrim ve Karşı-Devrim (1)