COP21 İklim Zirvesi’nin Gölgesinde – 1: Afrika’nın Yeri

İklim Konferansı (COP 21) görüşmelerinde Afrika nerede duruyor? 30 Kasım–15 Aralık 2015 tarihlerinde Paris’te yapılmakta olan 21nci İklim Konferansı’nda, Afrika Kıtası, görüşmeleri “dışarıdan” bir statü ile kavramayı benimsemiş görünüyor. Gezegene salınan karbon monoksit miktarının sadece %3’ünden sorumlu olmasına karşın, Afrika Kıtası özellikle küresel ısınmanın yarattığı etkiler konusuyla ilgileniyor. Bu şartlarda, kıtada bulunan 54 ülke adına oynayacağı rol ne olabilir?

1

2.000.000 km karelik yüzölçümüyle, Kongo orman havzası Amazon ormanlarından sonra dünyanın en büyük ikinci tropikal ormanı.

İklim değişikliğinin Afrika Kıtası üzerindeki önemini anlamak için sadece bir tek veri yeterli olacaktır: Her 3 Afrikalıdan 2’si yaşam gelirini çevreden elde ediyor. Dünya üzerinde en yoksul ve en geri kalmış 48 ülkeden 35’inin bulunduğu Afrika Kıtası’nda yaşayan insanların bu sorun karşında en savunmasız durumda olmaları meseleyi kaygı verici boyuta taşıyor. Ekilmiş toprakların sadece %5’i sulanabiliyor ve noktalama şeklinde yağması gereken yağmurların git gide azalması ciddi kuraklıklara yol açabilir. Bu durum karşısında, birçok strateji, Afrikalı yöneticilerin öngörüsüne uygun olarak karşımıza çıkıyor. Bu stratejiler arasında “kirleten-ödeyen” görüşü önemli bir yer tutuyor. Bu yüzden Orta Afrika’nın farklı ülkelerinden birçok parlamenter geçtiğimiz günlerde bir çağrı yayınladı; yayınlanan ortak çağrıda: Kuzey Amerika ülkelerine içinde bulunduğumuz iklim değişikliğinde sahip oldukları sorumluluk hatırlatıldı. Kirlilik yaratan büyük ülkeler olarak yarattıkları kirlilik oranlarına göre her bir ülke olarak bir kere daha katkı sunmaya çağırıldılar. Bu strateji, 2009 yılında Kopenhag’da yapılan “Yeşil Fon” zirvesinin kurulmasını başlatmıştı.

Gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliğine uyumlu projelere finans sağlamak amacıyla kurulan “Yeşil Fon” da 100 milyar dolar toplanması gerekiyordu. En iyimser tahminlere göre bu güne kadar sadece 4 milyar dolar toplandı. Finansman ayrılmasının Afrika kıtası için ölümcül derecede önemli olmasının nedeni çevreye saygılı ekonomik kalkınmanın kıta için meydan okuma anlamına gelmesindendir. Ve 21nci İklim Zirvesi görüşmelerinde Afrika kıtasını ikinci sınıf muhatap durumuna koymak hem Afrika’nın gelişimi ve hem de önümüzdeki yıllarda gezegenin iklim durumu hakkında kirli hesaplar yapıldığına işarettir.

Zira, Afrika Kıtası’nda sera etkisi yapan gaz salınımı sadece %3 olsa da son yapılan demografik öngörüler şu anda 1,2 milyar olan kıta nüfusunun 2050 yılında 2,5 milyar kişiye ve 2100 yılında ise 4 milyar kişiye ulaşacağını göstermektedir. 2030 yılında, şehirlerde yaşayan nüfus sahranın güneyinde yaşayan kırsal nüfustan daha fazla olacaktır bu da demektir ki, doğal bir sonuç olarak, alışkanlıkları değişmiş yeni bir orta sınıf ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla, Afrika kıtası yarının en büyük potansiyel kirlilik yaratanı olacaktır.

Ayrıca, “enerji geçişi” kavramının önemi, hala bol olan fosil enerji kaynakları altın madeni gibi görülen ve üzerinde yaşayan her 3 kişiden 2 kişinin elektriğe ulaşımı olmayan kıta halkı için hala son derece muğlak ve bilincine ulaşılmamış bir kavram olarak duruyor. Coğrafya uzmanı Sylvie Brunel’in adlandırdığı gibi “Tarzan Sendromu”na düşmeden sürdürülebilir ekonomik kalkınma modelini savunmak, Afrika kıtasının sahip olduğu son derece bol enerji kaynaklarının (ki günümüzde kıtanın sahip olduğu zenginliklerin sadece %14’ü belirlenmiştir) sunduğu fırsat ve olanaklardan kıtada yaşayanları mahrum bırakarak kıtayı “Ekoloji sunağı” haline getirmekten ibarettir. İklim Zirvesi görüşmelerinde Afrika ülkelerine biçilen rol işte budur.

Bu fırsatlar hala kaçırılmamıştır. Dünyadaki toplam hidroelektrik potansiyelinin %15’ini Afrika kıtasında bulunan 7 nehir sağlamaktadır. Kongo nehri üzerinde bulunan Inga III barajı dev boyuttaki Trois Gorges projesinin üçlü barajı olarak 40.000 megavat enerji üretebilecek potansiyelde olması hesaplanmaktadır. Güney Afrika, yapımına giriştiği 16 rüzgar enerjisi santraliyle 2030 yılına kadar dönüştürülebilir enerji kapasitesini %1 den %42’ye çıkaracağını açıkladı.

Enerjide özerklik elde etmek için finansman ve teknoloji transferi garantisi sağlamak, ekolojik ve ekonomik olarak verimli gelişme modelleri talep etmek ve ayrıca ABD ve Çin gibi devlere sesini dinletmek: Meydan okumak, Afrika ülkeleri, İklim Zirvesi’nde sahip oldukları meydan okuma fırsatını elden kaçırmamalıdır.

Kaynak: http://les-yeux-du-monde.fr/actualite/afrique-moyen-orient/23261-quelle-place-pour-lafrique-dans
Etiketler: ,

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.