WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.
If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.
Unbalanced start tag short code found before:
“Karni’nin babası özel bir televizyona verdiği demeçte polisin oğlunu tutuklamak için eve geldiğini, olaylar gerçekleştiği sırada oğlunun henüz iki yaşında olduğunu açıklamasının ardından ise kendisinin tutuklandığını ve 4 ay hapis yattığını beyan etmişti. Medyadaki …”
Mısır’daki faşizan iklimi ve baskının dozajını tarif etmek için 4 yaşındaki bir çocuğun askeri mahkemece ömür boyu hapisle cezalandırıldığı ‘adli hata’dan söz etmek belki de kafidir. Türkiye’de her ne kadar sadece Müslüman Kardeşler yanlıları ‘kurban’ ve ‘politik tutsak’ olarak sunulsa da aslında devrimci bir nesil ve ilerici halk güçleri topyekun ateş altında.
Torba Davalar
Ülkenin üstüne karabasan gibi çöken korku rejimi çapasını her gün daha derinlere gömüyor, akıllara, kemiklere ve gelecek nesillere işleyinceye dek. 16 Şubat’ta askeri mahkeme Müslüman Kardeşler üyesi olarak nitelendirdiği 116 kişiyi 2014 yılındaki protestolarda yaşanan şiddet olayları nedeniyle ömür boyu hapse mahkum etti. İlginçtir ki ceza alanlar arasında 4 yaşındaki Ahmed Mansour Karni de vardı.**http://www.madamasr.com/news/was-4-year-old-really-sentenced-life-military-court?platform=hootsuite/**Karni’nin babası özel bir televizyona verdiği demeçte polisin oğlunu tutuklamak için eve geldiğini, olaylar gerçekleştiği sırada oğlunun henüz iki yaşında olduğunu açıklamasının ardından ise kendisinin tutuklandığını ve 4 ay hapis yattığını beyan etmişti. Medyadaki şaşkınlığın ve tepkilerin üzerine 22 Şubat Pazartesi Ordu, olayın isim karışıklığından kaynaklandığını ve asıl arananın 16 yaşında başka bir protestocu olduğunu açıkladı. Basit bir isim karışıklığı…
Polis Şiddeti ve Cezasızlık
Toplu davalar ile her kesimden muhalifler yargılanırken öte yandan keyfi polis şiddeti de Mısır sokaklarında kol gezmeye devam ediyor. 18 Şubat Perşembe polis memuru Mostafa Abdel Hakim, 24 yaşındaki taksi şoförü Mohamed Sayed’i harç üzerinden yapılan bir tartışmada ‘kendisini fazla sinirlendirdiği’ gerekçesi ile üç kez kafasına kurşun sıkarak infaz etti. İçişleri Bakanlığı bu infazı ilk önce ‘kaza’ olarak niteledi. Ancak olayın gerçekleştiği Kahire’nin Darb Al-Ahmar semtinde binlerden oluşan öfkeli kalabalık sokaklara döküldü ve polis şiddetine karşı yürüdü. İçişleri Bakanlığı ve Başkan Sisi halkı yatıştırmak için bu olayın ‘münferit’ olduğunu ve sorumluların cezalandırılacağını açıkladılar.**http://presstv.ir/Detail/2016/02/19/451133/Egypt-Cairo-police-protest-police-Mohamed-Ali–Ahmed-Maher-Hospital/**
Sivil Toplum Örgütleri Hedefte
Geçen ay bir polis memuru Matareya Hastanesinde çalışan bir doktoru hazırladığı raporu polis lehine değiştirmediği için darp etmişti. Bunun üzerine Doktorlar Sendikası devlet hastanelerindeki polis şiddetine karşı örgütlenmeye başladı. 20 Şubat Cumartesi günü pankartlarıyla ülke çapında sessiz eyleme geçen doktorlar tıbbi personele yönelik polis baskısının son bulmasını talep ettiler.**http://www.madamasr.com/news/doctors-hold-silent-nationwide-protests-hospitals-against-police-violence/**Ancak polis şiddetini belgeleyen doktorların yanı sıra işkenceyi ifşa eden sivil toplum örgütleri de devletin hedefindeydi. Şiddet Kurbanları Rehabilitasyon Merkezi Al-Nadeem için Sağlık Bakanlığı kapatma emri verdi. Al-Nadeem ise 22 Şubat Pazar günü yaptığı basın açıklamasında kapatma emrinin sadece Bakanlık tarafından değil bizzat Kabine tarafından verilmiş politik bir karar olduğunu ve örgütün polis şiddetini, işkenceyi ifşa ettiği için cezalandırıldığını ifade etti.**http://www.madamasr.com/news/al-nadeem-closure-order-political-and-came-egypts-cabinet/**
Bağımsız Sendikalar Ateş Hattında
Devlet kontrolündeki işbirlikçi sendika Mısır İşçi Sendikaları Federasyonu (ETUF) Mısır bağımsız sendikalarının kapatılması istemiyle Şubat ayı başında dava açmıştı.**https://isyandan.org/makaleler/misir-darbe-hukumeti-bagimsiz-sendikalari-neden-yok-etmek-istiyor//**Mısır Bağımsız İşçi Sendikaları Federasyonu (EFITU) ve bu çatı altındaki diğer bağımsız sendikalar, Mübarek, Mürsî ve Sisi hükümetlerince devam ettilen neo-liberal politikalara karşı parçalı ve bölünmüş olan emek hareketini polis şiddetine rağmen birleştirerek büyütme potansiyeline sahip. İşte bu potansiyel devlet için o kadar büyük bir tehditti ki, Sendika ve İşçi Hakları Merkezi (CTUWS)’nin çağrısıyla düzenlenen, ülkenin dört bir yanından gelen eylemcileri ve sendikacıları toplayan buluşmanın izlenimlerini içeren son yazısı ve bağısız sendikal harekete dair haberleri İtalyan asıllı 28 yaşındaki doktora öğrencisi Giulio Regeni’nin suikasta kurban gitmesine sebep oldu.
‘Gençliğe Veda’ ve Edebiyatın Direnişi
Genç Mısırlı yazar Ahmed Naji, Istikhdam al-Haya isimli romanından alınan bir pasajın Akhbar Al-Adab gazetesinde yayınlanmasını takiben ‘toplum ahlakını bozmaktan’ 20 Şubat’ta 2 senelik hapis cezasına çarptırıldı.
Aynı yazarın ‘Gençliğe Veda’isimli yazısı Mısır gençliğinin devrim sancılarını, çatışmalarını, dönüşümünü ve ‘zombilere’ karşı mücadelesini anlatıyor.**http://www.madamasr.com/opinion/politics/farewell-youth/**Zombi generaller, başbakanlar, diktatörler, babalar… Yazının içindeki şu satırlar baskı rejiminin kalıntıları ve zombilerin dayatmaları altında ezilen gençlik için hem bir eleştiri hem de bir çıkış yolu niteliğinde:
Gençliğin genel karakteri tutkuyu ve duygusal kırılganlığı içinde barındırır. Devrimi ateşleyen tutku, kitleleri tetikleyen deli kan kadar acıma ve şefkat de vardır bu ruhta. İşte devrimi, şehitler için intikam isteyen ve çocukları zombi babalarını öldürmekten alıkoyan bir arayışa dönüştüren de bu kırılganlıktır…
Kimimiz hapiste, bazılarımız sürgünde ve bazılarımız da Akdeniz’in Avrupa kıyılarına ulaşma hevesinde. Diğerleri ise idam ile yeryüzü cehenneminden Tanrı’nın cennetine ulaşmayı umuyor. Bir de zombiler arasında yerini alanlar var. Onlar gençliğin temsilcileri olarak televizyona çıkıyor ve zombi general ve şeyhlerle birlikte poz veriyorlar…
Şimdi geçmişimiz ve gençliğimizle sahneden çekilmeden önce belgeleme ve arşivleme zamanı. Hüzünlerimiz ve hayaletlerimizle vedalaşalım. Yeni bir yol ve devrim için arayışımıza başlayalım. En büyük tehlike nostaljiye, eski fikirlere, ilkelere ve geçmişteki altın bir anın bulunup yeniden çıkartılabileceği fikrine kapılmakta yatıyor. En büyük tehlike o resmi kutsamak ve saplanıp kalmak…