Marielle Franco’yu Kim Öldürdü? – Ella Mahony

Marielle Franco’yu kim öldürdü? Brezilya çapında; afişlerle yayılan, duvarlara sprey boyayla yazılan, tabelalara kazınan ve WhatsApp ve Facebook’ta paylaşılan soru buydu. Gerçek bir araştırma ve adalet talebi içeren samimi bir soru gibi ama aynı zamanda bir suçlama da içeriyor. Kimsede bir isim veya fotoğraf yok ama herkes büyük ölçüde Marielle Franco’yu kimin öldürdüğünü biliyor. Ve bu bilgi Brezilya siyasetinde önümüzdeki aylar ve yıllarda yankılanacak.

Bir İnfaz

Geçen hafta, 14 Mart Çarşamba akşamı, Sosyalizm ve Özgürlük Partisi (PSOL) kent meclisi üyesi Franco, Cobalt marka bir araç yanına yaklaşıp on üç kurşun sıktığında Rio de Janeiro’nun Joaquim caddesinde aşağı inen bir arabadaydı. Kurşunlar onu ve şoförü Anderson Gomes’i öldürdü. Arka koltukta kendisiyle birlikte oturan basın sözcüsü ise kurtuldu.

Eldeki bütün kanıtlar Franco’nun ölümünün iyi planlanmış bir siyasi infaz olduğunu gösteriyor. Franco, o akşamın ilk saatlerinde Rio’nun Lapa mahallesinde “İktidar Yapılarını Değiştiren Siyah Kadınlar” adlı bir etkinliğe katılmıştı. Etkinliğin yapıldığı “Siyah Kadın Evi”ne geldiğinde, kendisini daha sonra takip edecek Cobalt çoktan dışarıda bekliyordu. Franco eve girdiğinde bir adam arabadan çıktı, cep telefonundan birini aradı ve tekrar binip beklemeye geçti.

İki saat sonra Franco, Gomes ve basın sözcüsü mekândan ayrıldı ve Cobalt da arkalarından takip etti. Yeni bilgiler, Gomes sürerken ikinci bir arabanın daha takibe katıldığını işaret ediyor. Franco, renkli camın arkasında gözükmemesine rağmen doğrudan oturduğu arka koltuğa ateş ettiler. Cinayet Büro’ya göre ateş açanlar deneyimlilerdi ve “ne yaptıklarını biliyorlardı”. Arabadan herhangi bir şey almayı denemeyerek bir soygun olabileceği fikrine dahi imkân vermediler.

Cuma günü, Franco ve Gomes’i öldüren kurşunların 2006’da Brezilya Federal Polisi’ne satılan partiden olduğu haberleri ortaya çıkınca cinayetin kaynağına dair şüpheler derinleşti. Aynı parti kurşunlar, 2015’te, on yedi kişinin ölümü sonrasında Sao Paulo eyaletinin en korkunç katliamı olarak tarihe geçen polis operasyonunda da kullanılmıştı. Cinayetlerle ilgili üç askeri polis ve bir sivil muhafız suçlu bulunmuştu.

Franco’nun yaşamı ve siyasetine bakarsak, bu siyasi suikastın polisin içindeki unsurlar tarafından yapıldığı şüphesi kaçınılmaz.

“Bizi Öldürmekten Vazgeçin!”

Franco’nun web sitesi “İsmim Marielle Franco. Bir kadınım, bir siyahım, bir anneyim ve Mare favelasının çocuğum” cümlesiyle açılıyor. Bu cümlede Franco’nun siyasi yaşamının ve Rio Janeiro’da tetiklediği taban siyasetinin yenilenmesinin özünü bulabilirsiniz.

Kentin kuzey bölgesindeki Mare favelasında doğan ve büyüyen Franco, okul masraflarını karşılamak için on bir yaşında çalışmaya başladı. Gençken yakın arkadaşlarından biri, polis ve kaçakçılar arasındaki bir çatışma sonucunda kaza kurşunuyla öldü. O an, Franco’yu, Rio de Janeiro polisinin sivilleşmesini ve siyah Brezilyalılar ve favela sakinleri için insan haklarını savunan ateşli bir eylemciye dönüştürerek siyasi yaşamını başlattı.

Franco, hem çalışıp hem de bir kız çocuğu yetiştirirken bir yandan da Rio’nun en büyük favelalarındaki polisin “huzura kavuşturma” operasyonlarını eleştiren bir tezle lisan ve yüksek lisansı bitirdi. “Polis devleti, yoksulların baskı altına alınması ve kontrol edilmesini hedefledi. Bu resmin en simgesel kısmı ise favelaların askeri kuşatma altına alınması ve artan hapse atma sürecidir.” diye yazdı. Kampanyaların “Bu sürecin hoşnutsuzlarını veya ‘dışlanmışlarını’ kontrol altına almak için” çalıştığını ve “onları giderek kentin gettolarına sürdüğünü ve hapishanelere tıktığını” ileri sürdü.

Giderek iddialı hale gelen siyasetini, siyasetçiler ve Rio’nun kaçakçı milisleri arasındaki bağlantılarla ilgili şiddetli tartışmalara yol açan soruşturmalar konusunda önde gelen bir isim olan PSOL’nin eyalet temsilcisi Marcelo Freixo’nun ofislerine taşıdı. Sonrasında Brezilya tarihindeki en yüksek kâr getiren Elit Müfreze 2 filminde işlenen soruşturmalar, Freixo’nun periyodik olarak Avrupa’ya geçici sürgüne gitmesine yol açan sayısız ölüm tehdidi almasına neden oldu. Franco, on yıl boyunca Freixo için çalıştıktan sonra 2017’de PSOL listesinden kent konseyine seçildi.

Franco’nun seçilmesi kentteki sol siyaset için bir dönüm noktası teşkil etti. Faveladan gelen yoksul, siyah bir kadının Brezilya siyaset kurumlarının elit alanlarında belirmesi neredeyse duyulmuş şey değildi ve neredeyse ona gösterilen her hürmet, varlığının kent konseyinde egemen olan zengin, birbirleriyle bağlantılı beyaz adamlara karşı olduğuna vurguydu. Aynı zamanda geleneksel Sol’un, polis devletini ve onun Brezilya favelalarının yoksul, genç ve siyah gençlerini bastırmaktaki rolünü hesaba katma başarısızlığına ağır bir eleştiri getirdi ve bu grupların yeniden Sol’a katılması ve gidişatına sahip çıkması sürecini başlattı.

Franco’nun öldürülmesinin hemen ardından pek çok kişi hafta sonu etkinliklerinin suikasta neden olduğunu ileri sürmekte hızlı davrandı. Franco, öldürülmesine giden günlerde, sosyal medyada özellikle Cumartesi günü Acari favelasındaki saldırgan operasyonu gerçekleştiren kentin en ölümcül ekibi olarak bilinen Rio Askeri Polisi 41. Taburunu eleştiren bir dizi paylaşımda bulundu. O hafta sonu “Hepimiz Acari’yiz!” ve “Bizi öldürmeyi bırakın! Favela’da yaşayanların hayatları önemlidir” gibi paylaşımlar yaptı.

Bu, Franco’nun statükoyla tek mücadelesi değildi. Şubat ortasında, Brezilya’nın meşru olmayan bir şekilde göreve gelen başkanı Michel Temer, görünüşte Karnaval sırasında hızla artan şiddet olaylarına karşılık olarak Rio de Janeiro’daki güvenlik operasyonlarını ülkenin ordusunun üstlenmesini emretti.  Ama daha olası olan ise Temer’in, tek haneli rakamlara düşen beğenilme oranını arttırmak ve utanç verici bir şekilde geçirmekte başarısız olduğu emeklilik reformu yasasını unutturmak istemesiydi. Doğal olarak Franco askerin müdahalesine şiddetli bir şekilde karşı çıktı ve 28 Şubat’ta olası ihlalleri izlemekle görevli bir komisyonun başına geldi.

İlave gerçekler cinayet olayını daha da karmaşıklaştırıyor. Franco ve Gomes’i öldüren kurşunlar 41. Tabur’un bağlı olduğu askeri polise değil, federal polise ait çıktı. Ve iki ayrı arabanın varlığı üst seviyede bir planlama ve koordinasyona işaret ediyor gibi.

Bütün bu etkenler nedeniyle Franco’nun hangi eylemlerinin tam olarak suikastçılarını harekete geçirdiğini tespit etmek güç olacak. Glenn Greenwald şöyle diyor “Franco’yu kimin öldürdüğünü tam olarak belirlemeyi güçleştiren şey şu; o kadar çok şiddet kullanan, yolsuzluğa bulaşmış ve güçlü grup için tehditti ki ölmesini isteyenlerin listesi çok uzun”.

Ama birkaç şey net: polis unsurlarının sorumluğunun olması; Marielle birlikte çalıştığı kişilere yönelik gözdağı ve korkutma mesajı verme niyeti; ve saldırganların umursamazlığı ve profesyonelliğine bakarsak Rio’nun siyaset sınıfı tarafından korundukları. Bu nedenlerle Sol sadece “Marielle Franco’yu kim öldürdü” diye değil, aynı zamanda “Marielle’nin ölüm emrini kim verdi?” diye de soruyor.

Marielle’nin Mücadelesi

Jacobin’in Brezilya’daki editorü Sabrina Fernandes, “PSOL üyeleri, suikasttan hemen sonra, kimsenin bölgedeki diğer kent meclis üyelerinin nerede olduğunu bilmediği ve herkesin herkesi aradığı korkunç bir on beş dakika yaşadılar” diyor. Facebook’taki ilk tepkiler şok, korku ve istikrarsızlaşma endişesini gösteriyordu.

Ancak ertesi gün kitlesel gösteriler yapıldı. Geçen Perşembe binlerce insan Rio Kent Meclisi binasının önünde toplandı ve Franco’nun PSOL’deki yoldaşları David Miranda ve Marcelo Freixo, tabutunu  acılı kalabalığın arasında taşırken duygusal anlar yaşandı. Sao Paulo’da suikasta karşı yapılan gösteriler şiddetle bastırılan öğretmen greviyle birleşerek patlamaya hazır bir ortam yarattı. Devlet başkanı cinayetle ilgili açıklama yapmaya zorlandı ve haber İngilizce yayın yapan medyada yer aldıktan sonra #MariellePresente etiketi Twitter’da en çok konuşulan konular arasında girdi. Pazar günü Mare favelasının yaklaşık iki bin sakini Franco anısına yürüyüş yaptı.

Bu hikayede umut veren bir şey varsa o da Franco’yu öldürenlerin ve ölüm emrini verenlerin farkına varmadan fazla ileri gitmiş olmaları. Franco cinayeti, Brezilya’nın bilincindeki, suikastı -ve askeri müdahale diktatörlük dönemin taktiklerine benzeten anıları harekete geçirdi. Kitlesel gösteriler, Brezilya toplumunun geniş kesimlerinde böylesi bir taktiğin mutlaka en güçlü şekilde reddedilmesi ve Marielle’nin temsil ettiği sol güçlerin mutlaka savunulması gerektiği hissinin yaygın olduğunun işareti.

Bu yanıta karşılık olarak Sağ, Franco’yu karalamaya ve dikkatleri polisten ve Rio’ya askerin müdahil olmasını destekleyen siyasi güçlerden uzaklaştırmaya çalıştı. Hafta sonunun ardından, Franco’nun kızının babasının acımasız bir uyuşturucu kaçakçısı olduğu, kent meclisi adaylığın destek çalışmalarını bir suç çetesinin örgütlediği, uyuşturucu kullandığı ve “suçluları savunduğu” şeklinde “yalan haberler” WhatsApp ve Brezilya sosyal medyasında büyük bir hızla yayıldı. (Son iddia onun favela sakinlerinin haklarını kahramanca savunmasına yönelik). Bu iftiraların Franco’nun hayatı ve anısına hakaret olmasına rağmen yayılmaları, hafta boyunca yapılan gösterilerin Solun Franco’yla birlikte gömülmesini isteyenlerin çaresizliğini açığa vuruyor.

Bu arada, suikastı ört bas edemeyen Brezilya’nın büyük medya holdingleri, fikirlerini ciddi bir şekilde değerlendirmek yerine ölümünün duygusal taraflarını vurgulayarak Franco’nun siyasi yaşamını sterilize etmeye çalıştılar. Örneğin önemli TV kanallarından Globo, Franco ve ölümünün ayrıntılarını verdiği uzun ve detaylı bir yayın yaptı. Ama Greenwald’ın Intercept’te yazdığı gibi “Marielle’nin siyasetini tarif ediyor gibi görünen tek kısım, aşırı derecede banal bir ‘insan hakları” tanımının neredeyse sağdan sola tüm Brezilyalı siyasetçilerin memnuniyetle destekleyeceği türden, her insanın özgür doğduğu ve eşit davranılması gerektiği şeklindeki tartışmasız kabul edilen deklarasyonun konuşulduğu kısımdı”. Hemen ardından kanal, ara vermeden Rio’nun kenar mahallesinde vahşice öldürülen bir çocuğun sansasyonel haberine geçti, “sonrasında da hemen başkentteki muhabirlerinden biriyle canlı bağlantı kurarak Temer’in tam da o sırada bakanlarla askerin dahil olması için daha fazla kaynak ayırmayı görüştüğünü verdi”.

Brezilya’nın ana akım medya yayınları, haberleri bu art arda veriş şekliyle Franco’nun öldürülmesine duyulan büyük öfkeyi tam da o karşı çıktığı askeri operasyona olan desteği canlandırmak için manipüle ederek Sağ’ın karalama ve yalan kampanyasıyla yan yana geldiğini gösterdi.

Bu yanlış yönlendirmenin etki göstermesi pek olası değil. Siyasi bir cinayet olduğunu ve polisin dahlini gösteren kanıtlar apaçık ortada; Franco’nun siyasi yaşamı değiştirilemez; ve öfkeli sol -özellikle Brezilya’nın büyüyen siyah ve LGBT hareketleri ve Franco’nun temsil ettiğ favela kadınları- onun anısını yaşatmakta çok kararlı.

Son aylarda Brezilya siyaseti, Sol’u bölen ve felç eden bir akut kriz içinde. Lula’nın mahkum edilmesi Brezilya toplumunu kutuplaştırdı, İşçi Partisi dışındaki sola çok az hareket alanı bıraktı ve aşırı sağ siyasetçi Jair Bolsonaro’ya başarılı bir başkanlık adaylığı çalışması imkanını getirdi. Sendikalar Temer’in kemer sıkma programını bütünüyle püskürtmekte başarısız oldu. Ve bir zamanlar Pembe Dalga tarafında olan Latin Amerika ülkeleri krize ve durgunluğa düştüğü için Brezilya solunun güvenebileceği çok az örnek kaldı. Bütün bu unsurların birleşmesi, bu sonbahar yapılacak başkanlık seçimlerine ağır çekim bir tren kazası hissi veriyor

Marielle’nin suikastı Brezilya solu arasında birlik çağrılarının tekrarlanmasına yol açtı ama bunun kendisi iç çelişkilerinin büyük kısmını çözmesi mümkün değil. Ve “Bizi susturamayacaklar!” sloganının atıldığı gözü pek gösterilere rağmen Marielle’nin savunduğu yoksul siyah gençler hâlâ artan bir şekilde umarsızlaşan ve güçlendirilen polis gücüyle karşı karşıya. Marielle’nin adını anan Sol içinse çözülme ve tasfiye heyulası dolaşmaya devam diyor.

Yine de Marielle’nin suikastçıları fazla özgüvenlilermiş gibi görünüyor.  Hem kendileri hem de Sol için işleri ciddiye bindirdiler. Ve muhtemelen Marielle’nin temsilcisi olduğu karşı çıkışı yok etmek yerine onu alevlendirmiş oldular.

20.03.2018

Yazar: Ella Mahony / Çeviri: Kontrasalvo
Kaynak: https://kontrasalvo.wordpress.com/2018/03/27/marielle-francoyu-kim-oldurdu-ella-mahony/
Etiketler:

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.