Fransız Baharı İşaretleri – Cole Stangler

Bir grev dalgası ve bir öğrenci isyanı son günlerde Fransa’yı sarstı – ama bunlar Macron’un programına karşı ilk gerçek karşı çıkışı getirir mi?

Sadece demiryolları değil.

Üniversite kampüslerinden süpermarketlere ve havalimanı terminallerine, Fransa içten içe kaynıyor. Tüm belirtileriyle birlikte uzun ve yoğun geçeceğini vaat eden hayli sembolik bir mücadele olan ülke çapındaki demiryolları grevi bağlamında, öğrenciler ve diğer sektörlerdeki işçiler de harekete geçiyorlar.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetimi altındaki ilk kayda değer toplumsal huzursuzluk bu değil, geçen yılki iş yasası reformlarına da grevler ve eylemlerle karşı çıkılmıştı ama bu dalga daha geniş bir kapsama sahip. Fransa’nın en büyük işvereni Carrefour süpermarketlerinde hafta sonu yapılan grevi, bu hafta başındaki, ülke taşımacılığını çok ciddi etkileyen trenler ve havalimanlarındaki grevler takip etti ve şimdi de gelişmekte olan öğrenci hareketi destek vermeye başlıyor.

Bu çeşitli protestoların birleşik bir harekete dönüşüp dönüşmeyeceği belli değil. Büyük ölçüde izole kalmaya devam ediyorlar. Ama Fransız solcuların “mücadelelerin yakınsaması” olarak isimlendirdiği olayın gerçekleşme olasılığını görmezden gelmek giderek daha fazla güçleşiyor. Olan bitenin genel bir değerlendirmesi aşağıda.

Demiryolu İşçileri

Kamu çalışanlarının 22 Mart’taki gösterisine katıldıktan sonra Fransa çapındaki demiryolu işçileri, Salı günü tekrarlamalı grevleri başlattı. Sendikalar, işçilerin haklarında kesinti yapacak ve kamu sahipliğindeki Fransız Ulusal Demiryolları Şirketi’nin (SNCF) topyekûn özelleştirilmesinin ilk aşaması olarak gördükleri reform önerilerinin geri çekilmesi çağrısında bulunuyorlar. Grev planlarına göre işçiler, 28 Haziran’a kadar üç gün aralıklarla ikişer gün iş bırakma eylemi yapacaklar.

Grevler, dört büyük sendika tarafından yürütülüyor. Aralarında SNCF’de örgütlü en büyük sendika CGT, daha ılımlı CFDT ve UNSA sendikaları var. Daha radikal, SNCF’deki en büyük üçüncü sendika olan SUD-Rail aynı zamanda işçilerin grev planlarına günlük genel toplantılarla kendilerinin karar vermesi çağrısında bulundu.

İşçiler bugünkü eyleme ciddi bir ölçüde katıldılar. SNCF’ye göre 150.000 çalışanın yüzde 34’ü greve gitti. Bu sayıya beyaz yakalı işçiler de dâhil. Diğer yandan, “trenlerin harekete geçmesi için vazgeçilmez” olan çalışanların, kondüktörlerin yüzde 77’si de dâhil olmak üzere, yüzde 48’i Salı günü greve katıldı. Hep birlikte demiryolu ağını durma noktasına getirdiler: Tarifeli her sekiz TGV tren seferinden (hızlı tren) ve her beş bölgesel tren seferinden sadece biri hizmet verdi. Yine Paris’in banliyö tren ağı her zamanki kapasitesinin üçte biriyle hizmet verebildi.

Greve katılım, hâlâ 1995’e göre çok az. 1995’te demiryolları ve kamu sektörünün grevleri ulusal ulaşım ağını durdurmuş ve hükümetin emeklilik reformu önerisini geri çekmesini sağlamıştı. O zaman, SNCF çalışanlarının yüzde 60’ı grevlere katılmıştı.

Yolcuları etkileyen ciddi aksaklıklar ve rötarlarla birlikte, kamuoyunun greve yaklaşımı sonucu etkileyecek gibi. Demiryolu işçileri mücadelelerini, Fransa’da hayli kıymet verilen daha geniş kamu hizmetlerinin savunulması olarak şekillendirmeye çalışıyorlar. Diğer yandan Macron ve hükümeti, demiryolları işçilerini, mantık dışı kazançlara yapışmış “ayrıcalıklı” iş gücü grubu olarak göstermeye çalışıyor. Kamuoyunda ise sendikalar lehine bir değişim görülüyor: 1 Nisan’da yayınlanan bir ankete göre grevi “haklı” bulanların oranı birkaç haftada yüzde 42’den yüzde 46’ya çıkmış durumda. Greve katılım oranları gibi, bu sayılar da hem sendikalar hem de hükümet tarafından yakından takip edilecek.

Bu arada, ülke çapında başka grevler de ortaya çıkıyor.

Özel Sektör

Geçtiğimiz hafta sonu Fransa’nın en büyük özel sektör işvereni olan Carrefour süpermarketlerinde, 2400 kişinin işten çıkarılacağı ve üç yüze yakın marketin kapatılacağının bildirilmesine karşılık olarak ülke çapında greve gidildi. Sendikalara göre eylemler ülke çapında üç yüz marketi etkiledi. İşçiler aynı zamanda geçen yıl 610 euro olan primlerinin bu yıl ortalama 57 euro olmasına da tepkililerdi. Diğer yandan hissedarlar 2017 yılı için 345 milyon Euro temettü aldılar. Daha fazla eylem yapılıp yapılmayacağı henüz kesin değil.

Atık toplayıcıları da CGT çatısı altında Salı günü uzun süreli, açık uçlu bir grev başlattılar. İlgili sendikalar, bazıları özel sektörde görünen işçilerin kamu işçisi olarak kabul edilmesi için çağrı yapıyorlar. Aynı zamanda erken emeklilik imkânı ve daha az çalışma saati talep ediyorlar. Paris banliyölerinde grev barikatları kuruldu. CGT, batı ve kuzeyde de ciddi katılım olduğunu iddia ediyor.

Sendikal militanlığın bir diğer yuvası olan Air France’da da huzursuzluk var. Salı günü, pilotlar, kabin görevlileri ve yer hizmetlileri, yüzde 6 ücret artışı talebiyle Şubat ayı sonundan bu yana dördüncü defa greve gittiler. Şirket, müzakereler sırasında sendikaları bölmeye çalışsa da örgütlü işçiler şimdiye dek birleşik cephelerini korudular. Son eylem dalgasına iş gücünün yaklaşık üçte biri katıldı. Şirket, Salı günü yaptığı açıklamada her dört uçuştan üçünü garanti edebileceğini söyledi. 7 Nisan, 10 Nisan ve 11 Nisan için de grev ayarlandı.

CGT, demiryolları reformunda ısrar eden hükümete baskı uygulamak için hazırlandığı çok belli olan bir hareketle, SNCF grevlerine denk gelecek şekilde enerji sektöründe üç aylık grev bildiriminde bulundu. CGT, Fransa’nın nükleer santrallerini ve enerji ağımı kapsayan kısmen özelleştirilmiş enerji sektöründeki en büyük sendika. Sektörün kuralsızlaştırılmasına son verilmesi çağırısında bulunan sendika, üretimde hedeflenmiş kesintiler ve azalışlar yapılacağı uyarısında bulundu. Ancak CGT, gelecek birkaç ay boyunca işçileri her gün harekete geçirmeyecek – grev bildiriminin sadece işçilerin greve gitmesine imkân verdiğini vurguladı.

Kamu Çalışanları ve Öğrenciler

22 Mart’taki kamu sektörü protestoları, demiryolu işçilerinin hükümete karşı karşıya gelişlerinde kazanmaları için gerekli olan türden daha geniş bir işçi sınıfı birliğinin küçük bir belirtisiydi. O gün, kamu çalışanları, ücret dondurmaları ve beklenen işten çıkarmalara karşı greve gittiler. Paris’te, öğretmen, hemşire ve demiryolu işçilerinden oluşan on binlerce protestocu Bastille Meydanı’nda toplandı. Sendikalar, bu akşam ileride yapacakları grevlerin planlarını duyurmayı planlıyorlar. Bu, ülke çapında bir hareketin temelini atabilir.

Son olarak üniversite kampüslerinde de artan bir huzursuzluk var. Macron’un Mayıs ayında görevi devralmasından bu yana büyük ölçüde kontrol altına alınsa da öğrenci hareketi son haftalarda güçlendi ve gözle görülür hale geldi. Bu yılın başında hükümet, kamu üniversitelerine belli alanlardaki aday öğrencileri reddetme yetkisi veren lisans kabul prosedürlerindeki değişiklileri onayladı. Solcu öğrenciler için düşük maliyetler ve açık erişim vurgusuna sahip reformlar, kırmızı çizgiyi geçiyor ve Fransız yüksek eğitim sisteminin niteliğini tehdit ediyor.

Kabul prosedürü reformları aylardır bilinmesine rağmen son zamanlardaki gösterilerin işareti güneydeki Montpellier kentinden geldi. Demiryolları işçileri ve devlet memurlarının gösterilerinin olduğu 22 Mart’ta, Montpellier Üniversitesi’ndeki hukuk öğrencileri işgal ettikleri bir amfide toplantı yaparken bir grup maskeli adam içeri girip cop ve tahta sopalarla saldırarak onları dışarı attı. Tuhaf bir hareketle hukuk fakültesinin dekanı, saldırıyı bildiğine dair şüpheleri arttıracak şekilde sonradan tutuklandı ve istifa etmeye zorlandı. Başka bir profesör de konuyla ilgili sorgulandı.

O zamandan beri Montpellier öğrencileri okulu işgal etmiş durumda ve dayanışma eylemleri diğer kampüslere yayılıyor: Bordeaux, Nancy, Nantes ve diğer yerler. Toulouse’daki öğrenciler hem yerel hem de ülke çapındaki reformlara karşı son aylarda gösteriler ve işgaller düzenlediler. Bu arada, Fransa’nın en büyük kamu üniversitelerinden olan Panthéon-Sorbonne üniversitesinin kampüsü işgal ve kuşatma altında.

Sorbonne’un kendisi, lisansüstü öğrencilerle dolu olduğu için şimdilik bir huzursuzluk yaşamıyor ama Mayıs 1968’ten elli yıl sonra paralellikler ortada. O zamanlar öğrenci hareketine uygulanan polis baskısı eşi benzeri görülmeyen bir işçi ayaklanması için fitil görevi görmüştü. Örgütlü emek ve Sol bugün kıyaslanamaz derecede zayıf olsa da genç eylemciler bu tür detaylarla pek ilgilenmiyorlar. Mayıs 2018’in anmalardan öteye geçmesini umuyorlar.

Yazar: Cole Stangler / Çeviri: Kontra Salvo
Kaynak:https://kontrasalvo.wordpress.com/2018/04/05/fransiz-bahari-isaretleri-cole-stangler/

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.