isyandan.org’un Notu:
Yazıda “Stalinist Sovyet Bloku”, “Demirperde” gibi tartışmaya açık kavramlar kullanılmasına karşın Küba’da ekolojik tarım konusunda aydınlatıcı bilgiler içerdiği için yazıyı yayınlamayı uygun gördük.
‘Bolluk ve Açlıktan Ölmek: Dünya Gıda Sistemine Karşı Gizli Savaş’ kitabının yazarı Raj Patel, 19 Kasım’da, Küba’nın tarımsal ekoloji sisteminin Temizleme özelliği üzerine “Eğer fosil yakıttan-kurtuluşun, iklim değişikliğini-tersine çevirmenin, yüksek teknolojili- tarımın geleceğini görmek istiyorsak, yeryüzünde Küba Cumhuriyeti gibi çok az yer var görünüyor,” diye yazıyor.
Son yıllarda çevresel açıdan sürdürülebilir bir ekonomiye yönelen Küba’nın tanıklığı belgelendi. 2006 Yılında Dünya Vahşi Yaşamlar Fonu’nun (WWF) bir çalışmasında Küba, BM İnsani Gelişme Endeksi düzeyi ve ekolojik olarak sürdürülebilir uygulamaların kombinasyonu kriterlerine göre dünyanın tek ‘sürdürülebilir’ ulusu sayıldı.
Bu geçmişte böyle değildi. Küba’nın sosyalist devrimi Amerika Birleşik Devletleri’nin ekonomik ambargosu altında, Stalinist Sovyet Bloku ile ticaretine dayanıyordu. Buda şeker üretiminde olduğu gibi monokültüre dayalı üretime aşırı güven zarar verici ekolojik uygulamalara neden oluyordu.
90’lı Yılların başlarında Sovyet Bloku dağıldıktan sonra, Küba’nın büyük ticaret ortağını kaybetmesi GSYİH’nda %30’luk bir düşüşe neden oldu. Bu gerçeklikle birlikte Küba kendi yolunu değiştirmek zorunda kaldı.
Ekonomilerinin kapitalist çıkarlara dayanmaması –dünya genelinde hükümetler kendi ceplerindeki karları azalmaması için iklim eylemlerinin önünü kesecek şekilde ciddi fazla mesai yapıyorlar- onlara ekolojik geçişin yolunu açtı.
Patel, “Küba Varşova Paktı üyesi olarak Demir Perde’nin Kızıl tarafına rom ve şeker gönderirdi. Karşılığında ise gıda, yağ, makina ve pek çok petrokimya ürünü alırdı bu bir nevi sopa sallamaydı…” diyor.
“Ama Demir Perde düştüğünde, malzeme tedarik hatları kesildi ve traktörler tarlalarda paslandı. Ülke 20. yy tarımına teslim oldu. Gübre ve zirai ilaç kullanımı olanaksızlaştı, ülkede hava koşullarının aşırı değişimi sonucu gıda yetiştirmek için sınırlı miktarda toprak ve su kullanıldı.”
Dünyanın geri kalanını çok daha fazla vuracak benzer bir krizin başladığını belirten Patel, “Politikacılar, 21. yy tarımı için laboratuvarlara dayanan tarım uygulamaları yapmayan Küba’nın bu krizle nasıl başa çıktığına dair ilham verici ve sağlıklı fikirler bulabilirler,” diyor.
“Küba yetkilileri krize hazırlıksız yakalandılar… Kübalı köylüler hükümetten daha girişimci olduklarını kanıtlayarak değişim talep ettiler…”
Reform sayesinde, devletin tarım yönetimindeki merkeziyetçiliği son buldu. Toprak mülkiyeti devlete kalma koşulu ile kiracılara toprak üzerinde yatırım yapma ve çocuklarına intikal ettirebilecekleri kullanım hakkı verildi.
Ama bunu bugüne kadar sadece çiftçiler kullandı. Yani ülkedeki bitki yetiştiricileri, toprak bilimcileri ve su bilimcileri gibi bazı tarım uzmanları (Küba, Latin Amerika nüfusunun yüzde 2’sini oluşturmasına karşın kıtadaki bilim insanlarının yüzde 11’ine sahip bulunuyor) kendilerini Kübalı köylüler tarafından kullanıma açılmış olan tarlalarda buldular. Onların görevi: ülkedeki tarımsal sistemi bağımlı hale getiren fosil yakıt ürünleri olmadan çiftliklerin nasıl işleyeceği üzerine kafa yormaktı.
“Bilimsel toplulukların çoğu, gübre kullanmadan, pestisit veya herbisit veya hiçbir şekilde yedek kimyasallar ithal etmeden ‘ekolojik-tarım’ yöntemleri ürettiler.”
Patel, “Bu inorganik gübrelere dayalı ekolojik-tarımın, endüstriyel tarımın aksine, herhangi bir kimyasal set olmadan ve daha verimli şekilde aynı sonucu almak için çok daha karmaşık olan doğa sistemini kullandığını,” söylüyor.
Patel “İşin başındaki en önemli fikirlerden birinin Küba’da ki tarım devriminin bilgi akışının ‘köylüden köylüye’ aktığı bir modelden kaynaklandığını söylüyor. Çiftçiler, birbirleriyle ve bilim insanlarıyla kendi fikirlerini ve uygulamalarının sonuçlarını paylaşarak ekolojik-tarım sisteminin yayılmasını sağladılar,” diyor.
Her ne kadar, bu karmaşık girişimler Küba’yı gıdada kendine yeterli bir konuma getirse de Patel, “UC-Berkeley Üniversitesi’nden Miguel A. Altieri ve Matanzas Üniversitesi’nden Fernando R. Funes-Monzote ortaya koyduğu son verileri hatırlatarak ülkede neredeyse tüm buğdayın hala ithal edildiğini (Karayipler’de mahsül iyi olmadı)” taze meyve, sebzenin ve etin büyük bir bölümünün ülkede üretildiğini söylüyor.
“Kübalılar, 1988 yılında kullandıkları kimyasalın dörtte birini kullanarak 2007 yılında, daha fazla gıda ürettiler.”
“Felaketin adayı vurduğu yıllarda ekolojik-tarım özellikle kıymetlendi. 2008 Yılında Ike kasırgası Küba’yı yerle bir ettiğinde araştırma ekibi geleneksel plantain (bir çeşit muz) monokültürlerini ve ekolojik-tarım çiftliklerini harap olmuş halde buldular.
Ama çarpıcı farklılıklar vardı: Ekolojik-tarım çiftlikleri ağaç örtüsünün %60’ını kaybederken, monokültürler ağaç örtüsünün yaklaşık %75’ini kaybettiler. Ekolojik tarım çiftliklerinde uzun boylu plantainler – Karayipler’de tüketilen gıda hammaddesi – ekseriya toprakta çalışan aileler tarafından iyileştirildiler.
Buna karşılık, mevsimlik işgücü geleneksel çiftliklerdeki bitkileri kurtarmak için olay yerine çok geç ulaştı. Polikültür çiftliklerdeki ağaçlar felaket geçtikten sonra gölgede büyüdüler. Ancak, monokültür de sadece ağaçlarla otlar arasındaki boşluklarda gelişti.
“Fırtınadan sonra yaklaşık dört ay gibi bir zaman içinde ekolojik-tarım çiftlikleri gücünü topladı ve neredeyse tam kapasite üretime yeniden başladılar. Konvansiyonel çiftlikler ise baharın ilave 2 ay daha dayandılar.”
Patel, Küba sistemindeki sorunları ve sınırlamaları da bize söylüyor. Küba, temel ihtiyaçlar üzerinden değişikliğe gitmek zorunda olmasına rağmen bir çok hükümet yetkilisi sürdürülemez endüstriyel tarım ve kötü uygulama girişimlerini yeniden deneme konusunda hala eski fikirlere yöneliyorlar.
Ama o aynı zamanda kenara konulacak olumlu dersleri de kaydediyor: “İklim değişikliği şimdiden küresel buğday hasadını %5 azalttı ve gıda fiyatlarının 2030 yılına kadar iki katına çıkması tahmin ediliyor. Küba örneği hem eğitici hem de sinir bozucu.”
Küba tarımı teknik yenilikler noktasında ihtiyaç duyulan çeşitli düşüncelerle geleceğe hitap ediyor: monokültürden uzaklaşıyor ve karmaşık, entegre sistemlerin değerini anlıyor. Sorun şu ki, bilim insanları geçen yüzyılın tarımını öğrendi ve bu da devletlerin zihniyetinin değişmesi anlamına geliyor.
“Dünyanın geri kalanı için hazır bir ders varsa, kendi otomobilleri geçmişe takılıp kalsa bile Küba köylülerinin örgütlülüğü geleceğin yolunu aydınlatabilir.”
Küba, tüm sınırlamalara, yoksul ve ambargo altında bir ulus olmasına rağmen kötülük gerekli olduğunda eylem tipine göre ilerleyen ve bir yolu yekpare kurumsallıkla tıkamayacak küçük başarıların muazzam bir güç olmadan da elde edilebileceğini gösterdi.