BUGÜN BİZE İSYAN ETMEKTEN BAŞKA BİR YOL KALMADI
SİLAHLI HALKIN DEVRİMCİ ORDUSU
Sınıflara bölünmüş çeşitli toplumlardan oluşan insanlık tarihinin büyük bir bölümünde sonuç olarak ortaya çıkan gelişme yasalarının temel prensibi unutulur: insan olmak devrimci bir eylemdir. Tarih bu unutuşun intikamını alır ve toplumsal gerçeklik miadını doldurmuş egemen sınıfları savurup atmak için kapılarına yumruğunu vurarak haykırır ve insanlık bu şekilde kendisini yeniler. Her seferinde, insanlık soy ağacının doğasında meydana gelen en önemli olgular devrimci hareketler ve büyük devrimci olaylar olarak ortaya çıkmışlardır.
-José Revueltas’ın başsız proletarya üzerine incelemesinden-
SİLAHLI HALKIN DEVRİMCİ ORDUSU
Bizler, özgürlük güneşine gidiyoruz bizler ölürsek diğerleri arkamızdan gelecektir.
SAVAŞIN İLK MADDESİ: MANİFESTO
Volkanların eteklerinde, Zongolica dağlarında ve Orizaba’nın vadilerinde yaşayan yoksul halklara;
Bugün ülkemiz için zafer günüdür. Biz uyandık, halk adını verdiğimiz dev uyuşukluğundan sıyrılmaya ve bizi satan vatan haini partilere karşı bağımsızlık için örgütlenmeye başladı.
Yurttaş grupları ve sıradan insanlar olarak bir araya geldik ve halkın silahlı kanadı olan Silahlı Halkın Devrimci Ordusu’nu kurmak üzere örgütlendik. Bundan böyle iktidardaki hükümetin ve onun katil uşaklarının saldırılarına karşı savunmasız olmayacağız. Neden başka bir yolu değil de bu yolu seçtik? Çünkü çürümüş, kokuşmuş ve yolsuzluğa bulaşmış seçim süreçlerinin bütün meşru ve hukuki yolları tükendi. Artık kurtuluşa ulaşmak için başka hiçbir alternatifimiz kalmadığı için silahlı mücadele yolunu seçmeye karar verdik. Onlar, bizim paralarımızla yüzlerini aklıyorlar bu yüzden yağmacılığa dayanan ekonomik model değişmeyecektir. Vahşice işlenen suçlar ve baskı rejimi Meksika halkına boyun eğdirmek ve sömürünün devam etmesi için sürecektir. Ama bizler savunmasız yurttaşlara saldırdıkları zaman onlara karşı savaşacağız, köpeklerinin önüne attıkları yiyecek parçaları gibi bize verdikleri kırıntılar ile yaşamaya tenezzül etmemizi beklemesinler, artık aşağılanmaya son. Gayet iyi biliyoruz ki, onların fahişe magazin basını ve televizyonları bizleri karalayacak ve iftira atacaklar ve halka bizim terörist, komünist ve bölücü olduğumuzu söyleyecekler. Hükümetin ve oligarşinin sonunu getirecek olan direnişçilerden korktukları için katil köpeklerini üstümüze salacaklar.
Bunun sebebi kendi sınıf ayrıcalıklarını kaybetme korkusudur. Biz bu mücadelenin bir sınıf mücadelesi, ezilenlerle ezenler arasındaki mücadele, zengin ve ayrıcalıklı sınıf ile yoksul halk sınıfları arasındaki mücadele olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kapıldıkları korku bu ülkenin yoksullarından, yerli halklarından, bir deri bir kemik kalmış yüzlerden ve açlıktan ölen insanlardan duyulan korkudur. İşsizlerden, sakız satanlardan, yoksul emekçilerden, yerinden yurdundan atılanlardan, şehrin çeperlerindeki gecekondularda sefalet içinde yaşayanlardan, öfkeli madencilerden duyulan korkudur. Ayotzinapa’da katledilen ve ortadan kaybedilen öğrencilerin anneleri babalarıdır onlar. Elektrik Kurumu’nda çalışan elektrikçiler, durumu günden güne daha da beter hale gelenler, toplumun dışına itilenler, katledilenler ve onların aileleri ve yakınlarıdır onlar.
Yolsuzluklarının ortaya çıkmasından duydukları korku, modernleşme ve gelişme hamasetinin arkasına gizledikleri az gelişmişlik gerçeğinin ortaya çıkmasından duyulan korkudur. Meksikalıların köklerinden yeniden büyüdüğü ve açgözlülüğe son verdiğini görmekten, yoksulluğa ve mutsuzluğa yeter artık dediğini görmekten korkuyorlar. Aşağıladıkları, hor gördükleri, haksız yere işten attıkları, aptal yerine koydukları, aşağılık emellerini tatmin etmek için kadınlarına tecavüz ettikleri halkın intikam almasından duyulan korkudur bu. Bu halkın gerçeği görmesinden duyulan korkudur, bütün bir ulusu tasfiye ettiklerini, yok ettiklerini, söyledikleri yalanları, onların işbirlikçi piskoposlarını, sübyancı rahiplerini ve onlara hizmet ruhban sınıfının gerçek yüzünün ortaya çıkmasından duyulan korkudur. İkiyüzlülük içinde, elektrikli tellerle çevirdikleri yüksek kale duvarları gerisinde, koruma sürüleri ve suikast timleri arkasında yaşamaktan duyulan korkudur.
Eşitsizliğin yarattığı derin uçurum, söylenen ile yaşanan gerçekler arasındaki boşluk, ülkesini gerçek anlamda sevenlerin duydukları acı ve ızdırap ile iktidardakilerin alaycı söylemleri arasındaki çatlak büyümektedir. Ve bu korku, Meksika siyasi hayatının özünün yalan üzerine kurulduğu ve iktidardaki hükümet için yalanın artık kaçınılmaz bir hale dönüştüğü ortaya çıktığında başladı. Bu devasa yalanlar, ülkenin gözlerine perde indirmektedir. Mevcut düzenin böyle devam etmesini isteyenlerin ve halkın cellâtlarıyla anlaşma yapan PRD gibi suç ortağı partilerin işlediği suçun görülmesini engellemektedir. Açgözlü bir azınlık için ayrıcalıklı olan yer büyük çoğunluk için bir cehennem durumundadır. 25 milyon Meksikalı aşırı yoksulluk ve açlık sınırında yaşamaktadır. Gerçek durumu gizlemek için rakamlarla oynanıyor, verilere makyaj yapılıyor. Bunlar, devrimci ayaklanmanın merkezine oturan en sert verilerdir. Kapıldıkları korkuya sebep olan budur. Meksikalı gerçek vatanseverler mücadele edecekler, hesap soracaklar, bu savunmasız ülkeyi yağmalayanları her gün zihinlerinde tutacaklar ve devrimci adalet kurulunca halk düşmanlarına karşı acımasız olacaklardır.
Biz gerillalar, onların uşakları tarafından gelecek saldırıları durdurmak için tetikte olacağız. Ülkeyi yağmalamalarına hayır dediğimiz ve halkın yolunda olduğumuz için bizden nefret ediyorlar. Kanlı paralarıyla ve haksız kazandıkları servetle vicdanımızı satın alamadıkları için bizden nefret ediyorlar. Halkımızı onların alaycı yüzlerine gerçekleri tükürürken görmekten nefret ediyorlar. Biz halkımızın umuduyuz. Karanlık geceler ve korku, tarih boyunca rahipler, krallar, hükümdarlar, hükümetler vs tarafından halka karşı sallanan sopa oldu. Halkın, kendisinden çalınan varlıklarını, özelleştirilmiş, tekelleştirilmiş ve yağmalanmış kamuya ait varlıklarını geri almasını engellemek için tehdit olarak kullandılar. Bugün halkımızın ve onun gerilla güçlerinin yeni bir sabaha doğru yürüyeceği gündür. Yaptıkları yağmayı, soygunu ve baskıyı önlemek için onların enselerinde olacağız.
Şu andan itibaren devlet şiddetine devrimci şiddet ile karşılık vereceğiz. Eninde sonunda iktidarlarına son vereceğimizi çok iyi biliyorlar. İnsana yakışır bir toplum inşa edebilmek için onları yerle bir etme sürecini sadece biraz daha geciktirmekten başka bir şey yapamıyorlar. Bizden çalınanları geri alacağız; gerçek korkunun adalete susamış öfkeli bir halk olduğunu anlayacaklar; işledikleri suçları, yaptıkları hırsızlıkları ve ülkeyi yabancılara peşkeş çekmeleri üzerinde toplanan dikkatlerin yönünü saptırmak için yarattıkları sis perdesi arkasında başkaldıran ve direnenlere karşı duydukları vahşi nefret yatmaktadır. Meksika için gerçek tehlike olan onlardır.
Bizler ülkenin kaynaklarını paylaşmak ve adil biçimde yönetmek için amacıyla bu yola girmedik mi? Bu yanıt namlunun ucunda bize dayatılan sert gerçeklik değil midir? Meksika için gerçek tehlike ülkeyi satanlar ve yiyiciler değil mi? Bizler hepimiz için daha farklı bir ülke istiyoruz, zenginliklerimizi bir arada tutan bir sosyo-ekonomik sistem istiyoruz, onların yarattığı sefaletten uzak olmak ve yoksulluk görmek istemiyoruz. Siyasi-sosyal elitlere isyan ediyoruz, büyük parsayı kapmış sermaye sahiplerine hizmet eden kardeşlerimizi görüyoruz. Onlara aşağılayıcı bir tavırla yerliler veya açlıktan ölen ameleler diyorlar. Halkı temsil etmeyen ve halka karşı sorumluluk yüklenmeyen siyasi partilere isyan ediyoruz. Siyasete ve kurumlara hâkim olan kemikleşmiş yolsuzluğa isyan ediyoruz. İpekli uzun masalar etrafında oturarak gerillalar ve politikacılar arasında hiçbir şeyi değiştirmeyen anlaşmalar yapılmasından bıktık usandık.
Bugün sesimizi yükseltiyoruz ve isyan çığlıklarımız duyuluyor,
Bugün ihaneti durdurma günüdür, ağırlığımızı koyma günüdür,
Bugün bizden çalınanları geri alma günüdür, silahlanmaya cesaret etme günüdür,
Bugün en sert, en acılı ve en can alıcı darbeyi indirme günüdür.
Pingback: Meksika: Silahlı Halkın Devrimci Ordusu (ERPA)’nun Savaş Manifestosu | Sanat Meclisi