Manga: Japonya’da Politik Çizgi Roman Geleneği

WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.

If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.

Unbalanced start tag short code found before:

“Hicvin asıl hedefi ise ulusun kendisiydi. Derginin 1971 Ocak sayısında Akasegawa iki karaktere hayat verir. Biri küçük bir kelime oyunu ile hem at hem de seyirci anlamına gelen at, diğeri ise bir erkek çocuğudur. Aslında at karakteri sosyal sorunları, Japonya’nın Vietnam savaşındak…”

Bugünlerde iktidardaki Liberal Demokrat Parti’nin Amerikan askeri işgaline ve silah endüstrisine çanak tutan anayasa değişikliği propagandası için “manga” formundaki broşürleri kullanması Batı tarafından garipsense de Japonya’nın köklü politik çizgi roman geleneği düşünüldüğünde pek de yadırganmamalı.

Politik Manga’nın tarihi ve Yeni Sol

Ikki Kajiwara ve Tetsuya Chiba’nın 1968’ten 1973’e kadar Kōdansha, Shūkan Shōnen Magazinde yayınlamış olan çizgi roman serisi Ashita no jō (Yarının Joe’su) Japonya’da yükseltmekte olan Yeni Sol ile aynı döneme denk düşüyordu. Yoksul bir aileden gelen boksör Joe ringte üne kavuşmak için sonuna kadar savaşır ancak yine de kendini bekleyen hazin sondan kurtulamaz. Tıpkı Hanesa Havalimanı protestolarında 1967’de trajik bir biçimde hayatını kaybeden öğrenci eylemci Hiroaki Yamazaki’nin hüzünlü hikayesi gibi.

Japonya’daki kampüs grevlerini ve mücadeleyi sürekleyen ve 1968-69 yıllarında zirvesine ulaşan öğrenci hareketi Zenkyōtō jenerasyonu için Manga çok popülerdi. Özetlenerek derlenmiş olan bu makalede Yeni Sol’un çıkışı ve bunun manga kültürüne yansıması 3 örnek üzerinden ele alınmıştır.

1960’larda manga yoksul öğrenciler için Japonya’da ucuza erişebilecekleri bir eğlenceydi. Aynı zamanda televizyonun yaygın olmadığı Tokyo ve başka kentlerdeki kaynayan öğrenci kulüpleri ve kampüslerde giderek politikleşen bir iletişim aracıydı.

İkinci Paylaşım Savaşında uğradığı yenilginin ardından Japonya’da Asya’nın İsviçre’si olma hayali filizlenmişti: Tarafsız, barışçıl ve kültürlü. Ancak ne var ki Japonya hızla kendini Batı cephesinde mevzilenmek zorunda buldu. Savaş öncesi imparatorluk sistemi ve iktidardakiler aynen yerinde duruyordu. Keskin bir şekilde tırmanan sendikal hareket ve 1947’te gelmesi beklenen genel grevin önü kesildi. “Barış” anlaşmaları uyarınca Tokyo başta olmak üzere ülkenin birçok büyük kentinin yakınlarında Amerikan üsleri inşa edildi.

1948 yılında kurulan öğrenci konseyleri birliği Zengakuren, özellikle 1955’ten sonra ana akım politik çizgiye kaymış Japon Komünist Partisine karşı çıkan ultra sol fraksiyonun baskın olduğu dönemde militan öğrenci hareketinin odağı haline gelmişti. Çeşitli işçi örgütleri ve Yeni Sol fraksiyonlar da öğrenci hareketinin yetiştirdiği kadrolardan ve kampüslerden besleniyordu. Özetle şiddetli iç kavgalarla sonuçlanan Yeni Sol’un bölünme sürecine rağmen tüm fraksiyonlarda tutkulu genç eylemciler vardı.

Yeni Sol’un ilk büyük kampanyası, milyonlarca yurttaşın ve sendika üyesinin de katıldığı, Japonya ve ABD arasındaki Anpo güvenlik anlaşmasının yenilenmesine karşı verilen mücadeleydi. Bunu 1965’te Kore ve Japonya normalleşme sürecine karşı protestolar izledi. Öte yandan 1950’lerden beri ülkeye yayılmış olan Amerikan üslerine ve nükleer denizaltı limanlarına yönelik protestolar da devam etmekteydi. Ancak bu protestolar Japon anakarası ile Okinawa’daki Amerikan üsleri sebebi ile Vietnam Savaşının başlamasının ardından zirveye ulaştı.

Okinawa ve Japonya’nın bağımsızlığına düşürdüğü gölge, 1970’te Anpo anlaşmasının tekrar yenilenmesi, hepsi Yeni Sol ideolojide savaş karşıtı anti-kapitalist mücadele olarak karşılığını buldu. Nihon, Waseda ve Tokyo Üniversitelerindeki kampüs direnişleri aslında bu daha geniş mücadelenin içindekiler tarafından örgütlenmişti.

İlk haftalık manga dergisi Shūkan Shōnen, Anpo anlaşmasının yenilenmesine karşı ilk protestoların alevlendiği 1959’da Kōdansha tarafından çıkarılmaya başlandı. Okuyucu kitlesi hızla büyüdü ve 1966’ya gelindiğinde bir milyonu buldu. 1950’lerin sonlarında kentler kırsal kesimlerden gelen göç akını altındaydı. Tıpkı yoksul öğrenciler gibi fabrika işçileri için de manga ucuza temin edebilecekleri bir eğlence aracıydı. Çocuklara ve gençlere yönelik “sevimli” çizimlerden zaman içinde “kızıl kitaplara” (akabon) dönüşen manga özellikle Osaka bölgesinde yaygındı. Savaş sonrası dönemde iki farklı ancak bir yandan da simbiyotik eğilim baş gösterdi: Çocuklar için olanın aksine daha ciddi ve gerçekçi bir stil, diğeri ise kitapçık ya da haftalık dergi olan yokabon manga. 1957’de ortaya atılan gekiga ise Sanpei Shirato ve Shigeru Mizuki’nin çalışmalarında öne çıkan daha artistik bir stile ve “dramatik resim” formatına karşılık geliyordu.

Kitapçık şeklindeki kiralık mangalar hala görece pahalıydı. Ancak Kōdansha ve Shōgakukan gibi yayınevlerinin 50’lerin sonu ve 60’ların başında haftalık ucuz dergi çıkartması ile her şey değişti. Baby Boomer kuşağı (savaş sonrası 1943-1960 arasında doğan kuşak) artık daha ucuza daha “ciddi” konuların ele alındığı yayınlara ulaşabiliyordu. 1960’ların sonlarına doğru Shūkan Shōnen da dahil olmak üzere birçok dergide savaş karşıtı sosyal içerikli konular işleniyordu.

Asıl okuyucu kitlesi Baby Boomer kuşağı serpildikçe manga içerisindeki politik mesajlar da çeşitlenip çoğaldı. 1960’larda manga kültürü sınıf mücadelesinin, yoksulluğun ve sosyal konuların irdelendiği politik hatta keskinleşmeye başladı. En çok Doraemon ile tanınan Fujiko Fujio, Mao hakkında bir manga yazmıştı. Birçok manga yazarı 1970’deki Anpo güvenlik anlaşmasının yenilenmesine karşı verilen mücadelenin yükseldiği dönemde aynı zamanda sendika bildirilerini ve posterlerini hazırlıyordu.

Manga yazarlarının farklı politik ifade biçimleri vardı. Shirota gibi Marxist duruşu etrafında kariyerini inşa edenler ya da Mizuki ile Tezuka gibi bizzat kendi savaş travmalarından esinlenenler. Mizuki, İmparatorluk Ordusunda savaşırken sıtmaya yakalanmış ve bir kolunu kaybetmişti. Kendi savaş anılarını Şova Tarihi (Shōwa-shi ) isimli mangada Japonya’nın savaş suçlarını ifşa etmekten de çekinmeden ortaya dökmüştü. İmparatorluğun toplumda hassas bir konu olduğu dönemde savaşı ve imparatorluğu ifşa etme cesareti ile Mizuki ana akım mangaya yön vermişti. Tezuka’nın işlerinde ise tanık olduğu korkunç Osaka bombalamasının derin izleri vardı. 1950’lerde nükleer silahlanmayı yerdiği eserlerinin yanı sıra 1974’te yayımladığı Kağıt Kale (Kami no toride) ateşten bombaların yağdığı anılarla ilgiliydi.

Tabi ki Yeni Sol ile birlikte yükselen bu politik çizgi romanlar hükümetin dikkatinden kaçmadı. Hükümet 1967’de manga yayınları takip etmek için Gençlik Polis Birimini (Seishōnen Taisaku Honbu) kurdu.

Sakura-gahō (Sakura Resmedilmiş)

Genpei Akasegawa’nın hiciv ile bilediği manga Sakura-gahō’dan bir kare

Sakura-gahō Japon politik çizgi roman geleneğinin ve savaş sonrası Japon sanatının önde gelen isimlerinden Genpei Akasegawa’nın eseridir. Akasegawa’nın politik çizimleri daha çok kara mizah tadındadır, ancak bu gazete köşelerindeki politik karikatürler kadar direkt oldukları anlamına gelmez. Her ne kadar çizimlerinde politikacılara bulaşmasa da döneminin Yeni Sol hareketlerinin tam da içindeydi. Kızıl Ordu/FHKC: Dünya Savaşının İlanı (1971) isimli propaganda filminin posterini hazırlamıştı. Aynı zamanda solcu Osamu Takita’nın Narazumono bōryoku senden isimli yazılarının seçkisinin kapağını tasarlamıştı. Kısacası Akasegawa’nın paletinde bolca kızıl vardı.

Sakura-gahō, 1970-71 yıllarında solcu Asahi dergisinde yayınlanıyordu. Waseda öğrenci gazetesinin 1970’de dediği gibi solcu öğrencilerin bir elinde Asahi, diğer elinde de Shūkan Shōnen dergisi vardı. Öte yandan Akasegawa derginin sadece 3 sayfasını kaplayan Sakura-gahō’yu sanki derginin kendisiymiş gibi tasarlıyor, dergiyi ise manganın ekiymiş gibi sunuyordu. Kendini besleyen eli ısıran bu ironik sunum tam da onun tarzıydı.

Manga’nın kapak sayfasında şu sloganlar vardı:

Sakura, çiçeklerin sultanı ve ulusal çiçek
Sakura, mütevazi et ve izleyici
Sakura, bir seyirci ve suç ortağı

Başından sonuna kadar hem kendini hem okuyucuyu ısıran ve alay eden bu tarza inat işlenen konular oldukça ciddiydi: Narita Uluslararası Havalimanındaki Sanrizuka protestoları, polis şiddeti, Yukio Mishima’nın darbe denemesi.**Milliyetçi örgütü Kalkan Cemiyeti ile Japonya Silahlı Kuvvetlerinin Tōkyō’daki Ichigaya Kampına gidip imparatorluğun yeniden güçlendirilmesine ilişkin manifestosunu okuduktan sonra Seppuku yöntemi ile intihar eden yazar/**Hicvin asıl hedefi ise ulusun kendisiydi.

Derginin 1971 Ocak sayısında Akasegawa iki karaktere hayat verir. Biri küçük bir kelime oyunu ile hem at hem de seyirci anlamına gelen at, diğeri ise bir erkek çocuğudur. Aslında at karakteri sosyal sorunları, Japonya’nın Vietnam savaşındaki suç ortaklığını sadece izlemekle yetinen halka bir göndermedir, parmak bu karakter nezdinde her şeye seyirci kalan halkı yönelir.

Sakura-gahō aslında tam da günümüze hitap etmektedir. 1971 yılının Ağustos sayısı yükselen militarizmle ilgilidir. Ulusal Diet Binası**Japonya’nın iki meclisli sistemi; Danışmanlar ve Temsilciler Meclislerinin toplandığı bina/**önünde “kiraz çiçeklerinden askerler”, seyirci kalanların devasa ordusu “Güç izleyicilerin ordusu ile olsun” pankartı ardında uygun adım yürümekte, militarizm ise Asya’yı kuşatmaktadır:

Her masada bir tüfek
Her yatağın altında bir bazuka
Her evde bir hidrojen bombası

Ana karakterlerden at şöyle der: “Hepimiz bu ordunun bir parçasıyız çünkü sadece izliyoruz. Hiçbir şey yapmamak devletin ordusunun bir parçası olmakla aynıdır.”

Akasegawa 31’nci sayıda sol olduğunu iddia eden ancak yeterince cesur olamayan Asahi dergisini yermek için Yodogō uçak kaçırma olayı henüz tazeyken iki karakterin (at ile çocuk) yeni bir kaçırma için hedef aradıkları kışkırtıcı bir bölüm yazar. Derginin bu sayısı geri toplatılır ve böylelikle Sakura-gahō serisi son bulur. Ancak bu Akasegawa’yı provokatif eleştirel grafik romanlar üretmekten alıkoymaz. Sakura-gahō 1971’de solcu Garo yayınında yine hayat bulur, 1977 ve 1985’te tekrar yayınlanır.

Boku no mura no hanashi (Köyümün Hikayesi)

Akira Oze’nin çizdiği Boku no mura no hanashi

Akira Oze’nin çizdiği Boku no mura no hanashi, 1992-93 yılları arasında Weekly Morning dergisinde, sonrasında ise tankōbon formatında (karton ciltsiz kitapçık şeklinde) yayınlandı. Manga, Oshizaka ailesini ve onların köylerindeki uluslararası havaalanı inşaatına karşı verilen mücadelenin öyküsünü konu ediyordu. Tabi ki asıl hikaye Sanrizuka’daki Narita Havaalanına karşı çiftçilerin ve aktivistlerin verdikleri bugün bile sürmekte olan ve birkaç kişinin hayatına mal olmuş mücadele üzerineydi.

Narita Havaalanına karşı verilen mücadelede hem Eski ve hem de Yeni Sol gruplar vardı ancak Yeni Sol mücadeleyi sadece köylülerin yaşam alanı mücadelesi olarak görmüyordu. Söz konusu havalimanı Amerikan savaş makinesinin bir üssü ve Japonya’nın Vietnam savaşındaki suç ortaklığının kanıtı niteliğindeydi. Bu nedenle havalimanı protestosu devlete ve militarizme karşı verilen mücadelenin ta kendisiydi.

Oze’nin eseri tekrar politik mangaya geri dönüşün yaşandığı 90’larda dönemin ihtiyaçlarına cevap veriyordu. Köyümün Hikayesi’ne Kaiji Kawaguchi’nin Medusa’sı eşlik ediyordu. Medusa ise Japon Kızıl Ordusu ve onun kurucularından Fusako Shigenobu üzerineydi.

Boku no mura no hanashi, Narita Havalimanı direnişinin yanı sıra Şova ve Heisei dönemleri taht değişimi sırasında imparatorluk karşıtı protestoların da yükseldiği bir dönemde hayat bulmuştu. Her ne kadar Havalimanı 1978 yılında açılmış olsa da direniş 90’larda de sürmüş, hatta günümüze kadar uzanmıştı.

Manga 1966’dan 1993’e Narita direnişinin güncesi gibidir. Hikaye Havalimanı Yönetiminin yerel halkın onayını almadan inşaata karar vermesi ile başlar. Köylülerin yanı sıra ülkenin dört bir yanından öğrenci aktivistler köye direnişe destek vermek için gelirler. Polis baskısı, yerel halkın ve öğretmenlerle öğrencilerin dayanışması resmedilir. Ne var ki gerçek hayatta olduğu gibi dişleriyle tırnaklarıyla mücadele etseler de inşaata engel olamazlar. 1971’deki olaylara benzer şekilde büyük bir çatışma patlak verir hikayede de ve 3 polis ölürken ana karakterin de aralarında olduğu genç aktivistler tutuklanır. Tutuklanan eylemcilerden biri yine gerçek hikayeye uygun olarak uzun dava sürecinde intihara sürüklenir ve manga hazin bir şekilde sonlanır.

Kızıl 1969-1972

Naoki Yamamoto’nun Kızıl 1969-1972 isimli mangasından bir kare

1990’lardaki Yeni Sol tarihine duyulan özlem ve geri dönüş 2000’lerde de kendini gösterdi. Bu nostaljik eğilim Rengō Sekigun (Birleşik Kızıl Ordu) hakkındaki kitap ve filmlerin yanı sıra Naoki Yamamoto’nun Kızıl 1969-1972 isimli mangası ile hayat buldu. 2007 yılında başlayan serinin sekizinci bölümü 2014 yılında yayınlandı. Bu seri belki de Japon Sol tarihini anlatan en popüler ana akım sunumlardan biriydi.

Sekigun-ha (Kızıl Ordu) 1969’ta yeni kurulmuştu. Öte yandan kampüs grevleri ve Narita’ya, Vietnam Savaşına, Anpo güvenlik anlaşmasına ve Okinawa üssüne karşı mücadele yükselmekteydi. Tokyo ve daha bir çok şehirde militanlar gündelik hayatın içinde mücadeleye devam ederken Kızıl Ordu’nun 300 ilk üyesinin devrimi ateşlemesi bekleniyordu. 1969 yılının sonlarında Tokyo ve Osaka’da polis merkezlerine gerilla saldırıları düzenlendi. Bununla beraber Sekigun-ha’nın diğer Yeni Sol örgütlere kıyasla çok daha enternasyonalist bir vizyonu vardı. Bu dünya görüşü bazı üyelerinin 1970’te uçak kaçırmasına ve Fusako Shigenobu gibi militanlarının Ortadoğu’ya gitmesine neden olmuştu.

Adından beklendiği üzere Kızıl 1969-1972, Kızıl Ordu ve Kakumei Saha (Devrimci Sol) militanlarının kampüs direnişlerinden başlayarak 1969-70 yılları ve 1971 yılının ortasında Rengō Sekigun çatısı altında birleşmelerine kadar olan sürede verdikleri mücadeleyi konu ediyor. Yamamoto, sokak protestolarından silah dükkanı soygununa bir çok olayı aktarıyor. 1971 yılı sonuna gelindiğinde ise dağdaki bir üste yeni kurulmuş olan Rengō Sekigun’da kanlı iç infaz başlar, 14 militan hayatını kaybeder. Kurtulan bir avuç militan ise Karuizawa’da bir pansiyona sığınıp pansiyoncunun eşini rehin alır. 1972 yılının Şubat ayında 10 gün süren rehine krizi polis operasyonu ile son bulur ve Asama-sansō Olayı olarak tarihe geçer. Bu solun çöküşünün de başlangıcıdır.

Büyük bir ihtimalle Japon Kızıl Ordusu geçmişinden habersiz olan dijital neslin ilgisini taze tutmak için Yamamoto erotizm dahil popüler motifleri kullanmaktan sakınmamış. Öte yandan Asama-sansō Olayını solun kati sonu olarak resmetmenin, 1980’lere uzanan Narita direnişi de dahil olmak üzere farklı alanlarda devam eden mücadeleleri görmezden gelen abartılı bir basitleştirme olduğunu not düşmek gerek.

Asama-sansō Olayı’nı ve 60’ların sonu ile 70’lerin başındaki Yeni Sol’un tarihini deşen bir çok belgesel ve film yapıldı. Ancak Kızıl 1969-1972 bir belge niteliği taşımaktan öte popülist bir dramatizasyon üslubunu kullanıyor. Söz konusu manga dönemin değerlerini, ideolojisini irdelemek yerine daha çok heyecanlı, sürükleyici büyük bir “prodüksiyon” ve etkileyici bir drama tadında. Bu bağlamda Wakamatsu’nun Asama-sansō Olayını belgelere dayandıran anlatım tarzından çok olayı polisin perspektifinden anlatan Totsunyū seyo! Asama-sansō jiken (2002) isimli filme daha yakın.

Kızıl 1969-1972’de militan mücadelenin zemini ve ideolojisinden çok iyi resmedilmiş yoğun bir drama söz konusu. Olayların betimlenişi, karakterlerin manga içerisindeki konumlanışı bu çerçeve ile sınırlı. Bu nedenle manganın kendisi de “tarafsız”, ideolojiden uzak, “devrim için yola çıkan gençliğin” artistik hikayesi olarak kalmış.

Sonuç Olarak

11 Mart 2015’teki nükleer karşıtı protesto için tasarlanmış manga stili poster

Mangalar Japonya’da bugünün politik ikliminde de etkisini sürdürüyor. Ancak Shinzō Abe’nin ikinci dönem iktidarında etkin olan ve “freeter activism” olarak isimlendirilen daha eğlenceli, kapsayıcı, ılımlı, festivaller, Dj performansları, sokak dansları, şarkılarla renklendirilmiş direniş tarzının radikal Yeni Sol’un mücadele geleneğinden farklı olduğu muhakkak. Enerjik fakat “şiddetsiz” direniş tarzı, 1990’larda erken örnekleri görülmesine rağmen aslen 2000’lerin ortasındaki 1 Mayıs gösterileri ve İkinci Irak Savaşı protestoları ile öne çıkmaya başladı. Shibuya’da, evsizlerin kullandığı Miyashita Parkının Nike ile yerel yönetimin ortak projelendirilmesi ile gasp edilmesine karşı, 2009-11 yılları arasında sanatçılar ve aktivistler oldukça renkli ve eğlenceli bir kampanya yürütmüşlerdi. Kōenji’de Shirōto no Ran (Amatörlerin İsyanı) adlı grubun başını çektiği 2011-13 yılları arasında nükleer güce, 2014’ten günümüze dek de güvenlik yasalarına karşı yeni nesil protestolar yükselmeye devam etti. SEALDs (Liberal Demokrasi İçin Acil Öğrenci Hareketi) gibi yeni çıkan hareketler 60’lardaki militan öğrenci hareketinden farklı olarak polis ve devlet ile olan ilişkilerinde dikkatli ve daha az çatışmacıydılar.

Hükümetin güvenlik yasalarına karşı 30 Ağustos 2015’teki Sōgakari protestolarına çağrı posteri

Okinawa’daki ABD üssüne karşı Ulusal Diet Binası önünde insan zinciri eylemine çağrı posteri

Güncel politik mangaların birçoğu Fukushima, nükleer güç ve 2011 yılındaki tsunamiye odaklandı. Sol, terminolojisi ve sloganları ne kadar agresif olursa olsun “sevimli” figürlerle bezenmiş illüstrasyonları ve posterleri kullanmaktan bugün de geri kalmıyor. Militarizme ve nükleer güce karşı bildirilerde politik manga hala bir propaganda aracı olarak etkisini sürdürüyor.

Kaynak: Bu yazı https://throwoutyourbooks.wordpress.com/2015/11/03/political-comics-japan-radicalism-protest-movements-manga/ sitesinden özetlenerek derlenmiştir.

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.