Bolivya: Kitlesel İsyanlardan Andean Kapitalizmine
Yarım yüzyılın bir kısmında Bolivyalılar Latin Amerika’daki en mücadeleci işçi sınıfına sahip olmalarıyla ünlülerdi. Bolivya Emek Konfederasyonu (COB) ve ellerinde dinamitlerle maden işçileri oligarşiyi deviren 1952 devrimini yönettiler, madenleri ulusallaştırdılar ve köylülerin desteğiyle yaygın bir tarım reformu gerçekleştirdiler. Ancak devrimden sonra işçiler ve sendikalar; orta sınıf politikacılar, Ulusal Devrimci Hareket (MNR) ve köylülerle güç savaşına girdiler.
İsyan ve devrim başarısızlıkla sonuçlandı. Sonraki on yıl, solcu madenciler ve tekrar bir araya gelen ordu ve köylülerin ittifakı arasındaki savaşlar 1962’de ABD destekli bir darbeye neden oldu. ABD “başkan” olarak Rene Barrientos’u destekledi. 1964-68 arasında diktatörlük maden örgütlerine karşı zalim önlemler aldı ve IMF’nin yapısal reformlarını hayata geçirerek ekonomiyi serbestleştirdi.
Buna karşılık General Ovando tarafından yönetilen ulusalcı bir askeri isyan yönetimi ele geçirdi ve körfez petrolünü millileştirdi.
1970’de büyük bir işçi sınıfı isyanı J. J. Torres’i yönetime geçirdi. Daha da önemlisi ayaklanma bir işçi-köylü yasama meclisi kurdu. Çoğunluktaki işçi milletvekilleri ve kaydadeğer sayıdaki köylü azınlıktan oluşan “Kitlesel Meclis” büyük bankaları, kaynakları ve fabrikaları ulusallaştıran radikal yasalar çıkardı. Sonucunda keskin bir kutuplaşma yaşandı. Sivil toplum radikal sola yönelirken devlet aygıtı, ordu sağa yöneldi. İşçilerin Partisi radikal bir program uyguladı, sağ güçler tek elde toplandı.
1971’de Torres rejimi devrildi, işçi meclisi dağıldı, sendika yasaklandı, birçok militan öldürüldü, hapse atıldı ve sürgün edildi.
1972-2000 arası askeri idareciler, sağ ve merkez sol rejimler değişmeli olarak yönetime geçtiler ve 1952 devrimiyle hayata geçen değişiklikleri kaldırdılar. Radikal ya da devrimci hareketler ve sendikalar sınıf mücadelesi ve rejimleri devirmek için büyük bir kapasiteye sahiplerdi ancak iktidarı ele geçirmede ve yönetmede yeteneksizlerdi. Yeni yüzyılda da böyle devam etti.
2000-2005 arasında 2000 yılındaki Cochabamba’daki su savaşı, iktidardaki neoliberal başkan Sanchez de Lozado’yu yerinden eden 2003’te La Paz’daki büyük işçi köylü isyanı ve başkan Carlos Mesa’yı iktidardan indirip yeni bir seçime zorlayan ve koka üreticisi köylülerin radikal lideri Evo Morales’in başkanlık zaferine yol açan 2005’teki ikinci ayaklanma gibi büyük kitlesel ayaklanmalar meydana geldi.
2006’dan günümüze gelen ve devam eden süreçte iktidardaki Morales ve onun MAS partisi (Sosyalizm Hareketi) yoğun sınıf çatışması ve kitlesel ayaklanmalar dönemini sonlandırdı.
Morales hükümeti köylü hareketini ve sendika liderlerini dahil eden ve onlarla işbirliği içinde bir dizi sosyoekonomik reform ve kültürel değişiklik gerçekleştirdi. Bunların net etkisi sivil yoplumdaki kitlesel hareketleri ılımlılaştırmak oldu.
Morales’in istikrarının, devamlılığının ve yeniden seçilmesinin anahtarı sosyoekonomik ve kültürel reformları radikal yapısal değişimlerden ayırabilme yeteneğiydi. Süreç içinde Morales, işçi ve köylü kitlelerin seçim desteğini güvenceye aldı, daha radikal kesimleri izole etti ve sınıf mücadelesinin hükümetin istikrarını tehlikeye atmayacak şekilde kısa dönemli ücret ve maaş konularında mekik dokumasını garanti altına aldı.
Bolivya’da nükseden devrimci sınıf mücadelesinin anahtarı çok sayıda talebin tek bir çatıda birleştirilmesi. Yüksek yoğunluklu sınıf mücadelesi sosyal-etnik, ulusal ve kültürel baskı ve sınıf sömürüsünün çoklu yapısından kaynaklanıyor. Güncel ekonomik talepler; uzun dönemli sınıf mücadeleleri ve büyük ölçekli sistematik değişimlerle bağdaştırılıyor.
Toplumsal ayaklanmanın esas öncüleri derin ve içselleştirilmiş etnik-ırkçı ayrımcılıktan ve hor görmelerden yakınıyor ve bunların bir an önce son bulmasını istiyor. Madencilere ve köylülere hiçbir olumlu getirisi olmayan doğal kaynaklar ve zenginlik üzerindeki yabancı sermaye mülkiyetine karşı çıkıyorlar. Kızılderililerin özyönetimi ve kabinede varlığı için savaşıyorlar. Kamusal ya da özel alanlarda sembolik Kızılderili varlığının reddedilmesine kızgınlar.
Karlara oranla düşük ücretler ve tazminat ödemesi almadan yapılan tehlikeli işler madencileri radikalleştiriyor. Bu bağlamda işçiler ve Kızılderililer hükümete giremedikleri ve temsiliyetten yoksun kaldıkları bir ortamda doğrudan eylemlere girişiyorlar –kitlesel ayaklanmalar ve sosyal adaleti güvence altına almaya yönelik toplumsal devrim talepleri.
Evo Morales’in iktidara gelişi temelde kendisinin talepleri bölme yeteneğine dayanan yeni bir kitlesel siyasete kapı araladı. Kültürel ve ekonomik reformlar gerçekleştirerek sosyo-ekonomik devrim talebini etkisizleştirdi.
Başkan Morales Kızılderili delegelerin güçlü bir temsiliyetini içeren yeni anayasal meclis çağrısı yaptı. Bolivia “çokuluslu” devlet olarak adlandırıldı. Kızılderili halkların “otonomi”si resmen tanındı ve onaylandı. Kızılderili liderlerle sık sık biraraya geldi ve onlardan fikir aldı. Sembolik temsiliyet Kızılderili hareketlerini ılımlılaştırdı.
Hükümet gaz ve petrol şirketlerindeki çoğunluk hisselerini aldı ve maden şirketlerinin ruhsat bedelleriyle kârları üzerindeki vergileri arttırdı.
Morales işçilerin kontrolü altında tam bir ulusallaşmaya karşı çıktı. Bolivya’da ve başka yerlerde emperyalist müdahalenin karşısında durdu ve ABD elçisi Goldberg’i Santa Cruz’da aşırı sağ muhalefetle darbe planında bulunduğu gerekçesiyle sınır dışı etti. İlaç Uygulama Ajansı’nı ve Amerikan askeri heyetini ülkenin iç işlerine burnunu soktuğu için ülkeden gönderdi.
Sosyal harcamalarla birlikte maaşları ve ücretleri her yıl en az yüzde 5 ila 10 oranında zam yapılacak şekilde arttırdı.
Bu reformlar sömürüye ve yüksek karlara devam eden onlarca ulusötesi yabancı maden şirketiyle yapılan uzun dönemli sözleşmelere uyum gösteriyordu. Hükümet yabancı sermayeli maden şirketlerini “millileştirdiğini” iddia ediyordu; ancak çoğu zaman bu büyük kapitalist ülkelerdeki vergi oranlarına yakın yüksek vergi oranlarından öteye geçemiyordu. Ekonomik gelirin toplumsallaştırılmasını amaçlayan devrimci talepler unutuldu onun yerine devrimci kitle enerjisi toplu sözleşme anlaşmalarına yönlendirildi.
Hükümet yerli kültürü göklere çıkarsa da, bütün büyük kararlar melezler ve “Avrupa” kökenli teknokratlar tarafından yapılmaktadır. Parti bürokratları yerel meclislerdeki adayların seçilmesi ve elenmesi hususunda gereğinden fazla yetkiye sahip.
Hükümet “toprak reformu” yasasını hazırlasa da, Santa Cruz’da ihracata yönelik tarım ekonomisine egemen olan dev plantasyonlar hala “yüz aile”nin kontrolünde. Hükümet kredileri ve sübvansiyonları almaya devam ediyorlar. Yoksulluk ve mutlak yoksulluk azalmış durumda ancak Kızılderililerin çoğu hala mağdur durumda. Kızılderililere verilen kamu toprakları pazarlardan çok uzakta ve herhangi bir altyapı da mevcut değil. Bunun sonucunda buralara taşınan ailelerin sayısı çok az.
Evo halkın önünde anti-emperyalist bir söyleme sahip olsa da; Avrupa’yı gezmek ve kar getiren gizli yatırım anlaşmaları imzalamak için sık sık yurtdışı seyahatlerine çıkıyor.
Yolsuzluk MAS partisine ve partinin Cochabamba, El Alto ve La Paz’daki görevlilerine yayılmış durumda.
Evo’nun yerel reform ve kültürel kapsayıcılık ajandasının net etkisi, onun yabancı sermayeye makro ekonomik düzeyde eklemlenmesini eleştiren radikallerin marjinalize edilmesi ve etkisiz hale getirilmesiydi.
Yerli kültürünü olumlaması Yerli köylü ve tarım işçilerinin Evo’nun “ihracat açılım stratejisi” sayesinde zenginleşen Avro-Bolivyalı toprak sahiplerine karşı muhalefetini etkisizleştirdi.
Sınıf mücadelesi Evo’nun ekonomik yol haritasını izleyen ve onunla uyumlu anlaşmalar üzerinde müzakere eden sendika liderleri (COB) tarafından yönlendiriliyor ve dar ekonomik meselelere odaklanıyordu.
Başkan Morales döneminde, aşağıdan sınıf mücadelesi ortadan kalktı, kitlesel isyanlar görünürden kayboldu ve toplu sözleşme merkeze alındı. Morales’in on yılı son yüzyıldaki en düşük yoğunluklu sınıf mücadelesine şahit oldu.
1995-2005 arasıyla 2006-2015 arası dönemler büyük bir karşıtlık gösteriyor. Bir önceki Avro-Bolivyan yöneticiler döneminde en azından birkaç genel grev ve kitlesel isyan yaşanmıştı; ancak sonraki on yılda bunların hiçbiri görülmedi. Mali muhafazakarlık, toplumsal istikrar, kapitalist zenginlik ve sınıf barışının keyfini süren Santa Cruz’un ırkçı toprak sahipleri ve maden oligarşisinden oluşan düşmanlar bile sonunda politik anlaşmalar yaptılar ve MAS içerisinde ortak aday listeleri oluşturdular.
Morales muhafazakar mali rejimi altında Bolivya döviz rezervleri 4 milyar doların altından 15 milyar doların üstüne çıktı –Dünya Bankası’nı çok memnun eden bir başarı ama köylülerin büyük çoğunluğu hala açlık sınırının altında yaşıyor.
Evo’nun “radikalizm”i güvenli kanallara yönlendirip sınıf mücadelesini eritmedeki başarısının büyük bir kısmı on yıla yakın süren emtia fiyatlarındaki artışın sağladığı olumlu gelişmelerden besleniyordu.
Demir, petrol, çelik, altın, lityum ve soya fiyatları yukarılara fırladı ve Morales’in devlet harcamalarını ve ücretleri tarım-maden elitlerinin zenginliğine ve karlarına el sürmeden arttırmasına olanak sağladı. Büyük patlamanın sona erdiği, resmi dairelerdeki kayırmacılığın ve yolsuzluğun ayyuka çıktığı 2013-2015 itibariyle MAS parti büyük şehirlerdeki yerel seçimleri ve eyalet seçimlerini kaybetti. MAS rejiminin başı yolsuzluklarla derde girdi ve parti kitlelerce pek bilinmeyen adaylarla seçime girdi ve seçimi kaybetti. Muhalefetin ana unsuru merkez-sağ orta sınıftı. Uyku halindeki COB ve köylü hareketleri Morales’e destek vermeye devam etti ancak tabandaki üyelerden dozu yükselen bir isyanla karşılaştı. Seçimlerdeki oy düşüşü radikal sınıf mücadelesinin yeniden güç kazanmasının habercisi olabilir.
devam edecek…
Yazının ilk bölümüne buradan bakabilirsiniz…
Pingback: James Petras: Latin Amerika’daki Sınıf Mücadalelerini Karşılaştırmak (3)