#Ferganizapa: Öfkemizi özgürleştirmek ve eylemliliğimizi yeniden biçimlendirmek

Ferguson, Gazze ve Ayotzinapa’nın kolektif haykırışı

Ayotzinapa’daki barbarlık bizi uyandırdı. Bizi günbegün Meksika’nın en çok gelecek vadeden insanlarını hedef alan kıyıma ve bu şiddetin görünürde cezasız oluşuna uyandırdı. Bize hukukun üstünlüğünün keyfi olduğunu gösterdi: Güçlüye hürmet, güçsüze zulüm. Birleşik Devletler, içerideki ve dışarıdaki toplulukları mahvetme suçuna ortak olan, Meksika’ya başarısız bir uyuşturucu savaşı için 3 milyar dolarlık finansman sağlamış bir dış siyasete gözlerini açtı. Bizleri ölümlerinden ya da kayboluşlarından geriye ancak şu haklı haykırışlarımızın altında çınlayan zayıf birer yankı bırakabilmiş binlerce isimsiz kurbana uyandırdı. Ayrıca bize uzun süredir Meksika’daki hükümetin muzdarip olduğu büyük meşruiyet krizini, tamamen yabancılaşmış siyasi kadroyu ve siyasi partilerin korkunçluğunu gösterdi.

 

f4

 

Ardı arkası kesilmeyen felaketlerden daha önemlisi Ayotzinapa, bizde mümkün olan şeylere dair yeni bir kavrayış uyandırdı. Ayotzinapa, bugün süslemesi gittikçe güçleşen onlarca yıllık krizin içinden doğan, Meksika’nın ilham verici otonomist hareketi Normales Rurales’in işlerini ve radikal pedagojisi ile mücadele tarihini açığa çıkardı. Farklı ideolojilerden ve sınıflardan bütün bir genç nesli ayağa kaldırarak, kayıtsız bir durağanlıktan çıkartıp sokağa, Meksika tarihinde görülmüş en büyük pasif halk gösterilerinden birinin göbeğine itti. Bizleri, “Hepimiz Ayotzinapa’yız” afişlerini başlarımızın üzerinde göğe kaldırmaya teşvik ederek topluma dair algılarımızı genişletti ve bizi bölen kurmaca sınırları ortadan kaldırdı. Eylemlilik duygularımızı ateşledi; nerede ve kim olursak olalım, artık sesimiz duyulacaktı.

 

f1

 

Ortaya çıkan bu yeni dünya algısı, Meksika devletinin yaşadığı meşruiyet krizinin istisnai olmadığına dair farkındalığı da beraberinde getirdi; ve Ferguson ile Staten Island’daki cezasızlıktan beridir sokaklarımızda kükremekte olan öfke dolu sloganların, aslında bizzat evdeki benzer bir meşrutiyet krizinin emareleri olduğu anlaşıldı. Bize, dünya genelinde devletler çemberi daralttıkça, meşruiyet iddialarının da giderek daha asılsız hale geldiğini gösterdi; ister Gazze, San Fernando, Hong Kong’da, isterse de ABD’nin istihbarat aygıtının ulaşabildiği en uzak diyarlarda olsun.

 

A Palestinian stone-thrower uses a sling to throw back a tear gas canister fired by Israeli security forces during clashes near Ramallah

 

Bu algı öfkemizi özgürleştirdi ve gerçek bir siyasi topluluğun neye benzediğine dair tahayyülümüzü genişletti: Lidersiz ama amaçlı, şüpheci ama güdülenmiş, ciddi ama yaratıcı. Bu algı geçmişteki felaketleri öne çıkartarak katlanılmaz olana katlanma eşiğimizi düşürdü ve gelecekte yaşanabileceklere karşı tedbirli olmamızı sağladı. Hareket alanımızı genişletti, bizi siyasi temsilcilerimize karşı daha şüpheci kıldı ve siyasi süreçlere sirayet etmekteki gittikçe artan yetimizi keşfetmemizi sağladı. Siyasi düzlemin çarpıcı bir şekilde yeniden düzenlenişine tanık oluyoruz ve bunun sunduğu olasıklıkları ancak yeni yeni seçebilmeye başladık. İnanıyorum ki bu yeni düzlem tümüyle ölçülendiğinde sorumluluk, şeffaflık ve demokratik katılıma dair görüşlerimizi kökten bir değişime uğratacak. Hareketin kaçınılmaz bir biçimde tükenerek sönümleneceğini öne süren kiniklere cevap olarak bir arakadaşın ifadesini alıntılıyorum:

#Ferganizapa ve onun yarattığı yeni algı için, bu daha başlangıç.

Pablo Benson Silva

12/16/2014

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.