ABD’de tarihinin en büyük hapishane grevi üçüncü haftasına giriyor. Yaklaşık 900 bin mahkumun 12 ile 40 sent aralığında ya da tamamen ücretsiz çalıştırıldığı ABD hapishane endüstrisine karşı Attica isyanının 45’inci yıl dönümü olan 9 Eylül’de başlatılan hapishane grevi, grevin hemen öncesinde ve ilk günlerinde çıkan bir kaç isyan haberi dışında ABD ana akım medyasında neredeyse hiç yer bulmadı.
Tutsak İşçiler Örgütlenme Komitesi’nin (IWOC) ‘Amerika’da köleliğe karşı isyan çağrısı’ olarak tanımladığı grev, Sıradan İnsanlar Derneği (TOPS), Özgür Alabama Hareketi (FAM), Özgür Ohio Hareketi (FOM), Özgür Missisippi Hareketi (FMM), Yeni Yeraltı Demiryolu Hareketi (CA), Eski Mahpuslar, Hükümlüler ve Aileleri Hareketi (FICPFM) ve IWOC ile beraber bizzat tutsaklarca örgütlenen tabandan bir sınıf hareketi.
1980’lerde Reagan’ın başlattığı ‘uyuşturucu savaşı’ adı altında ve yıllardır süregelen siyahların, Latinlerin, yerlilerin suçlulaştırılması, marjinalize edilmesi politikalarıyla şişirilen hapishane nüfusu bir endüstri halini aldı. Hapishanelerin özelleşmesini takiben halkın vergileri ile finanse edilen hapishaneler karlı işletmelere dönüştü. Hapishaneleri işleten özel şirketler hapishanedeki bütün hizmetler için ‘yasa gereği çalışmak zorunda bırakılan’ mahkumları kullanmaya başladılar ve bunun için hiçbir ücret ödemediler. Dahası McDonald’s, Wendy’s, Victoria’s Secret, American Airlines, Avis, Walmart, Microsoft, Nike, Nintendo, Honda, Pfizer, Whole Foods, Aramark, AT&T, Sprint, Verizon, Fidelity Investments, Saks Fifth Avenue, JCPenney, Kmart, Macy’s gibi dev markaların da aralarında bulunduğu şirketler aslen saatine 15 dolar vermek zorunda oldukları işler için birkaç sent karşılığında ya da hiç ücret ödemeden zorla çalıştırılan mahkumların emeğini sömürmeyi tercih ediyorlar. Ve hapishanedeki iş gücü yönetiminden sorumlu federal hükümet şirketi UNICOR ile özel hapishane işletmeleri de mahkumlara dayatılan bu kölelik düzeninden tutsakların emeğini şirketlere peşkeş çekerek kar ediyorlar.
Hapishaneler bu kadar karlı işletmeler halini almışken hükümet de bu endüstriyi beslemek için her geçen gün hapishane nüfusunu artırmaya yönelik yasaları ve politikaları yürürlüğe sokuyor. ABD 2,2 milyonu bulan mahkum sayısı ile dünyanın 1 numaralı hapishane devleti. Ve tabi ki hapishane nüfusunun çoğunluğunu marjinalize edilmiş yoksul gettolardan gelenler, siyahlar, latinler, göçmenler yani ezilenler oluşturuyor. Ancak bu kölelik sadece mahkumları vurmuyor. Dev şirketler asgari ücreti yükseltmek, sigortalı ve güvenceli istihdam yaratmak yerine saatine birkaç sent verdikleri ya da hiç ücret ödemedikleri mahkumları zorla çalıştıran hapishane işletmelerine başvuruyorlar. İşte bu bildiğimiz anlamda kölelik.
ABD’de 24 eyaletteki 40 ile 50 civarında hapishane greve katılacağını duyurmuştu. Grevin ikinci haftasında 11 eyaletteki 20 hapishanede açlık grevleri ve hapishane mülküne zarar verilen protestolar da dahil olmak üzere çeşitli eylemler gerçekleştirildi.
Tutsak İşçiler Örgütlenme Komitesi’nin (IWOC) yaptığı açıklamaya göre ikinci hafta en az 20 bin mahkum iş bırakma eylemine katıldı. Ancak mahkumların her türlü iletişim hakkı kısıtlandığı ve greve katılanlar tecride konduğu için içeriden sağlıklı bilgi alınamıyor.
Dışarıda hareketi destekleyenler bilgi almak için hapishane yönetimini aramak zorunda kalıyorlar fakat yetkililer bilgi vermeye yanaşmıyor. Alabama Hapishane Departmanı açıklama yapmaktan kaçınırken Virginia, Ohio ve Kaliforniya eyaletlerindeki hapishane yönetimleri mahkumların greve girdiğini inkar ediyorlar.
Florida Hapishane Departmanı ise birkaç yüz mahkumun iş durduğunu ve bazı mahkumların katıldıkları eylemler nedeniyle başka hapishanelere gönderildiklerini açıkladı. Kinross Hapishanesi’nde mahkumların iş bırakmasının ardından grev lideri olarak görülen 150 tutsak başka hapishanelere nakledildi. Kinross’ta 400 mahkumun gerçekleştirdiği eylemin ertesi günü isyan daha da ateşlendi ve hapishanede resmen sıkı yönetim uygulamasına geçildi, mahkumların dışarısı ile iletişimi tamamen engellendi.
Greve katılan mahkumlara uygulanan işkence ve tecrit ile ilgili haber almak neredeyse imkansız. 1993’teki hapishane isyanı nedeniyle ölüm cezasına çarptırılan tanınmış tutsak direnişçi Siddique Hasan kaldığı Ohio Eyalet Hapishanesindeki bazı binaları 9 Eylül’de patlatma planı yapmakla suçlandı. Özgür Ohio Hareketi (FOM) örgütleyicilerinden olan Hasan bu suçlamanın ardından tecride kondu ve grev başlamadan neredeyse 1 ay önce dışarı ile iletişim kurma hakkı elinden alındı.
Ana akım medyanın görmezden geldiği ve hem ABD hem de yurt dışında yapılan bazı destek eylemleri dışında dışarıda pek ses getirmeyen hapishane grevi aslında yıllık 2 milyar dolar hacme sahip olan devasa hapishane endüstrisine karşı bizzat tutsakların kendilerinin örgütlediği tabandan yükselen bir sınıf hareketi. Dahası ABD’de atıllaşmış olan ana akım sendikacılığa alternatif olabilecek bir emek örgütlenmesinin kıvılcımını da çakabilecek güçte ancak görünürlüğü ve kitlelere ulaşması engelleniyor, sabote ediliyor.
Bir Yorum