NUMSA ülkenin durumunu ve üçlü ittifakın Ulusal Demokratik Devrim’ini iyi bir şekilde özetlemiştir:
“İttifakın, asgari bir program üzerine, ÖZGÜRLÜK ŞARTI’na (onların vurgusu, bizim notumuz), dayanması gerektiğini her zaman anladık. Bununla beraber Özgürlük Şartı’ndan vazgeçilmiş ve Şart, neo-liberal Ulusal Kalkınma Planı ile ikame edilmiştir.” (NUMSA, Özel Ulusal Kongresi, 17-20 Aralık, 2013 Deklerasyonu, Sekreterya raporu, sayfa 31)
NUMSA ANC hükümeti tarafından yürürlüğe konulan ekonomik kalkınma vizyonu ile ilgili net düşüncelere sahiptir. 2011 yılında ANC hükümetinin önde gelen şahsiyetleri gelecekteki on yıllar için “Ulusal Kalkınma Planı” (NDP) adı altında Güney Afrika’nın kalkınması için bir vizyon sundular. NUMSA belgelerinde doğru bir şekilde işaret edildiği gibi, NDP yoksulluğun ve yaygın işsizliğin çözümünü 2030 yılına ertelemektedir. Böyle yaparken, NDP, Güney Afrika’nın ekonomik sorunlarının temelini oluşturan üretim ilişkilerini değiştirmek için esaslı bir öneride bulunmamaktadır. NDP, ekonomik ilişkiler için yapısal değişiklik önermeyen, herhangi bir kişinin ideallerinde gerçekleştirmek isteyeceği, 400 sayfadan fazla yer tutan hüsnükuruntular niteliğindedir. “Vizyon 2030” denilen tasarıdaki hedeflerin köşe taşları vizyonun yazarları tarafından şu şekilde özetlenmektedir:
“Tam istihdamı, iyi bir işi ve sürdürülebilir geçim koşullarını başarmak, yaşam standartlarını geliştirmenin yegane yolu ve bütün Güney Afrikalılar için onurlu bir varoluşun güvencesidir. İstihdamı, üretkenliği ve gelirleri yükseltmek eşitsizlikleri azaltmada uzun dönemli en emin yoldur. İnsanlar için fırsatları geliştirmede benzer adımların atılması hem eşitsizlik seviyesinde hem de ekonomik yeterlilikte önemli etkiler doğuracaktır” (age, sayfa 90).
Metni eleştirel olarak okumak isteyen herkes için bunlar anlaşılır ifadelerdir. Bir çeşit totoloji olarak görünmektedir. Gerçekte ekonomik eşitsizlik ancak iş alanlarının yaratılması ve sürdürülebilir bir ekonomi ile çözülebilir. Bu çeşit bir ifade mevcut ekonomik bulmacayı çözmediği gibi işsizlik, yoksulluk ve suç ile bunalan milyonlarca Güney Afrikalı’ya herhangi bir rahatlama da getirmemektedir. NDP Güney Afrika ekonomisinin bağımlı ve yarı sömürge ülkeye ait olduğunu kabul etmemektedir. Tam tersine, ekonomik gelişmenin mevcut gidişatta sürdürülebilir olduğunu kabul etmektedir. NDP, bağımlılık ilişkileri içinde ülkenin aşama aşama müreffeh bir hale ulaşacağı ve Güney Afrika’nın sonuçta toplumu delik deşik eden eşitsizliği yeneceği varsayımıyla işlemektedir. Varsayım Güney Afrika Gayrisafi Yurt İçi Hasılası’nın (GSYİH) sürekli bir şekilde yılda % 5 büyüyeceği ve süreç içinde 11 milyonluk iş yaratacağıdır. Şimdiye kadar elde edilen ekonomik veriler, NDP’yi kaleme alanların tahminlerinin aksine büyüme hedeflerinin ve iş yaratma oranlarının ciddi derecede tutturulamadığını göstermektedir. Bunu bir yana bırakırsak, NDP’nin yazarları neo-liberal doktrininden ödünç alınan basite indirgeyici tahminlerde bulunmaktadır: yoksullukla baş etmek için ekonomik büyüme, yapısal özelliğinden bağımsız olarak belirli bir eşiğin üzerinde cereyan etmek zorundadır. Varsayılmaktadır ki kapitalist sınıf ve onun mali sistemi kapitalizmin devam edebilmesi için asgari bir büyüme oranına ihtiyaç duymaktadır. Diğer bir deyişle, basitçe ileri sürülebilir ki, kapitalizm altında zenginlerin her ne olursa olsun daha da zenginleşeceği beklenmektedir. Böylece, fiili GSYİH ile önceki dönem arasındaki farkın toplum yığınlarına değişik biçimlerde etkin bir şekilde dağıtılacağına inanılmaktadır. Esas olarak, neo-liberal model altında, toplumun, ekonomik gelişmenin itici gücü olan kapitalist birikime izin verirken yavaş yavaş yoksulluktan kurtulacağı varsayılmaktadır. Ekonomik gerçeklik kapitalizm altında ne sürdürülebilir sabit ve pozitif büyüme oranlarının mümkün olduğunu ne de, ihtimal dahilinde olsa bile, ileri sürülen bu sabit oranların, pratik olarak sosyal farklılıkların azaltılmasına yol açacağını ortaya koymaktadır. Bu eğilimler, Güney Afrika gibi bağımlı ekonomilerde daha aşikardır.
Aşağıda daha görünür hale gelen nedenlerden dolayı, neo-liberal ekonomik doktrinler büyümenin yapısı meselesinde özel olarak ikna edici değildir. Neoliberalizmin, ekonomik büyümenin yapısı sorununu, sermaye yatırımının motoru olmaktan çok kolaylaştırıcı bir role sahip olan devletle birlikte kararlaştırmak üzere pazar güçlerine terk ettiğini ileri sürmek mümkündür. İşin özü, neoliberalizm, “21. yy’ın sosyalizmi” olarak kabul edilen şeye bağlı olan ekonomistler kadar, sözde yükselen ekonomilerin endüstrileşmesini öncelikli bir konu olarak görmemektedir (aşağıya bakınız). NDP’nin vizyonu bu bağlamda açıktır:
“İş alanlarının önemli bir kısmı iç piyasaya yönelik faaliyetlerde ve hizmet sektöründe yaratılacaktır. İşlerin % 90’ı küçük ve büyüyen firmalarla açılacaktır. Ekonomi, güven ve pazara erişim imkanı bağlamında, işletmelerin girişini ve genişlemesini daha da kolaylaştıracaktır. 2030 yılında, küçük ve orta ölçekli firmaların üretimi büyük ölçüde artacaktır. Düzenleyici reform ve destekler yığınsal girişimciliği yükseltecektir. Küçük ve orta ölçekli firmaların temel istihdam üreticileri olmaları ile birlikte, ihracattaki büyüme, ulusal ekonomiye uygun bağlantılarla, büyüme ve istihdamın artırılmasında kritik öneme sahip olacaktır” (age, sayfa 93).
Bu ifadeler ANC hükümetinin uzun dönem ekonomik gelişme ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasına dönük sürdürülebilir yol hakkındaki bakış açısının ne olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Sömürü ve apartheida ilişkin kalıp yaklaşımlar dışında iktidara gelmeden önce ANC’nin ekonomik dönüşüm vizyonuna ilişkin çok fazla kaynak yoktur. Mandela ve Tambo gibi ANC liderleri apartheid yönetiminin politik üst yapısını ekonomik sömürü ile bağlantılandıran beyanlarda bulunuyorlardı. Bilgisizlik ve önyargıdan uzak bir şekilde anti-apartheid mücadelesi içinde yer alanların zihninde, beyazların, apartheid rejimi altında, sömürme hakkını ve/veya diğer etnik gruplara göre ayrıcalıklı bir pozisyondan yararlanma imkanını savundukları, her zaman açıktı. ANC bir bütün olarak Özgürlük Şartı’nda vücut bulan ilkelere sonuna kadar bağlıydı. Gerçekte bunlar ANC ve SACP destekçileri arasında markalaşmış bir amentü olarak varlığını sürdürmektedir.
Bununla beraber fiili gerçeklik seçim sloganlarından ve propagandalarından oldukça farklıdır. Yukarıda alıntılanan paragraf, ekonomik gelişmenin ve sosyal değişimin belkemiği olan siyah girişimci sınıfın büyümesi bağlamında sözde Siyah Ekonomik Güçlenme politikalarının arkasındaki ana tezleri özetlemektedir. Teknik olarak konuşacaksak, bu vizyon, neo-liberal ekonomik teorilere oldukça uygun düşen uzun dönemli ekonomik gelişmeye yönelik küçük burjuva bakış açısını anımsatmaktadır. Açıkça bellidir ki, ANC hükümeti büyük endüstriye yönelik yatırımları gelişmenin motoru olarak görmemektedir. Bundan ziyade küçük ve orta ölçekli girişimlerin genişlemesini ekonomik gelişmenin nüvesi olarak kabul etmektedir. Bu tutum en azından iki açmazı gerektirmektedir:
- Küçük ve orta ölçekli girişimler, üretimin temel araçlarının ithal edilmesi temeline göre faaliyet göstermektedirler. Bu aynı zamanda üretimi büyük endüstriyel altyapıya ihtiyaç duyan imalat için kritik öneme sahip teçhizat ve mallar için de geçerlidir.
- Sonuç olarak Güney Afrika ekonomik ilişkiler bağlamında gelişmiş ağır endüstriye, teknolojiye ve mali kaynaklara sahip ülkelere yönelik bağımlı rolünü kabul etmiş durumdadır. Bu düzlemde, kapitalizmin ekonomik krizlerinden bağımsız olarak, sürdürülebilir ekonomik büyümenin mümkün olabileceği varsayılmaktadır.
Önceki dönemde ya da eski rejimden sonra yabancı sermayeye bağımlılık ve altyapı Güney Afrika ekonomik gerçekliğini belirlemektedir. Politik ve ekonomik bağımlılık aşama aşama Birleşik Krallık’tan ABD’ye geçer ve Çin artan bir etkiye sahip olurken bağımlılık ilişkileri temelde değişmemiştir. Eski rejimin çöküşü ilişkilerin belirleyici karakterini değiştirmemiştir. Eski rejimle kıyaslandığında muhtemelen daha da artmıştır. Eşitlik ve olumlu eylemlere dair soyut kavramlar dışında iyi tanımlanmış bir ekonomik programın olmadığı koşullarda ANC hükümeti, eski rejimin ırkçı karakterdeki politik altyapısını likidite etme hedeflerini üstlenmiş durumdadır. Bu hiç şüphesiz büyük güçlük ve fedakarlıkla ulaşılmış muazzam bir başarıdır. Bununla birlikte ANC, Özgürlük Şartı’nda vücut bulmuş ulusal kurtuluşun ekonomik hedeflerine yönelmede beceriksiz ya da isteksizdir. Ekonomik reformların neo-liberal karakteri Thabo Mbeki hükümeti ve onu izleyenlerle birlikte daha belirgin olmuştur.
Devam edecek…
Pingback: Raul Martinez: Güney Afrika’da Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin Yeniden Ortaya Çıkışı-(IV)