HABER MERKEZİ – Zapatista hareketinde kadınların rolü, hareket içerisinde ve dışarısında eril tahakküme karşı verdikleri mücadele, yerli kadınların harekete katkısı, Meksika köylerinde gündelik hayatın Zapatistalar ile nasıl değiştiğine dair ilk yazılı kaynak “Direnişçi Zapatista kadınlarıyla ‘ilk buluşma’: Compañeras”. Gazete Karınca, kitabın yazarı Hillary Klein ile Türkçesi Güldünya Yayınları’ndan çıkan kitabın yazım sürecini, Zapatista hareketine benzer dünyadaki başka pratikleri ve kadınların karar alma ve uygulama süreçlerine dahil olma mücadelelerini konuştu. Yazar cinsiyet eşitlikçi mücadeleye değinerek, “Hala yapılacak çok şey var fakat Zapatista kadınlar çok büyük şeyler başardı” derken, “Zapatista hareketi ve Rojava Devrimi arasında derin bir benzerlik gördüğünü” de ifade etti. Klein, Türkiye’deki kadınlar için de şu mesajı yolladı: “Yalnız değilsiniz, mücadeleniz mücadelemizdir, hepimiz birlikteyiz.”
Yirmi üç yaşındayken İspanyolca öğrenmek için Latin Amerika’ya giden Hillary Klein, 1994’te Meksika’daki kuruluşundan itibaren birçok harekete ilham olan Zapatista Ulusal Halk Kurtuluş Ordusu’ndaki (EZLN) kadınların isteği üzerine, önce iç örgütlenmeye yardımcı olabilmek üzere tanıklık ettiği Zapatista kadınların öykülerini derleyip Yaşasın tarihimiz! Compañera Lucha Zapatista Kadın Örgütü’nün tarihi kitabı isimli bir kitap yayımlıyor.
Bundan sonraki altı yıl boyunca ise yine Zapatista kadınların isteği üzerine bir yandan Zapatista köylerindeki kooperatiflere ve kolektif yaşama destek verirken bir yandan da kadınların öykülerini bu sefer dış dünya ile paylaşmak için topluyor.
İşte bu çalışmaların ürünü, Zapatista kadınların Meksika hükümetine ve yüzleştikleri örgüt içi ve dışı eril tahakküme karşı verdikleri mücadelenin yazılı ilk kaynağı Direnişçi Zapatista kadınlarıyla ‘ilk buluşma’: Compañeras’ın Türkçe çevirisi Güldünya Yayınları’ndan çıktı.
Gazete Karınca kitabı için aynı ‘che’ gibi, arkadaş, yoldaş, omuzdaş anlamına gelen Compañeras ismini seçen araştırmacı yazar Hillary Klein ile kitabı yazma fikrinin nasıl oluştuğu, Zapatista kadınların ne gibi sorunlarla yüzleştikleri, eşitliğin inşası, dünyada Zapatista pratiğine benzeyen başka hareketler ile ilgili konuştu.
Zapatistaların ‘direnişlerinin naifliğine, azimli bağlılıklarına, kolektif çıkarın bireysellikten önde olmasının sorgusuz kesin kabulüne, oluşturdukları disiplin, mizah, militanlık ve hassasiyet kombinasyonuna tanıklık ettiğine’ değinen Klein, ‘Zapatista hareketi ve Rojava Devrimi arasında derin bir benzerlik gördüğünü’ söylüyor.
İşte Klein’le Compañeras üzerine yaptığımız söyleşi:
“Chiapas’ta kadınlar Zapatista hareketi içerisinde kritik bir rol oynuyordu”
23 yaşındayken Chiapas’a gittiniz. Oradaki rolünüz neydi, kalmaya nasıl karar verdiniz?
Latin Amerika’ya İspanyolca öğrenmek için gittim ve oradayken faydalı bir şeyler yapmak istedim. 1997’de öncelikle Chiapas’a gittim çünkü Zapatista hareketi, Zapatista köylerinde uluslararası insan hakları gözlemcileri olması isteğinde bulunmuştu. Bunlar olduğunda Meksika Ordusu Zapatistalara yönelik küçük çaplı bir savaş başlatmıştı. Zapatista siviller sürekli tutuklanıyor, işkence ediliyor hatta bazen öldürülüyordu. O dönem Zapatista köylerinde birkaç hafta veya ay kalan insan hakları savunucularının varlığı bazı askeri saldırıları önlemeye ve ne olduğu ile ilgili doğru bilginin paylaşılmasına yardımcı oldu.
Ben oraya gider gitmez Zapatista hareketine aşık oldum. Zapatistalar sadece toprak ve özgürlük değil aynı zamanda yerli insanlar için hak da talep ediyordu, toplumun bu değerleri benimsemesini sağlama sürecindelerdi. Özellikle harekette kadınların katılımından çok etkilendim. Bir üniversite öğrencisi olarak daha önce de başka devrimci hareketlerde kadınların katılımını incelemiştim. Chiapas’ta kadınlar Zapatista hareketi içerisinde açıkça kritik bir rol oynuyordu, tabii bir yandan birçok zorluk ile yüzleşerek. Sadece gözler önüne serilen tarihe tanıklık etmediğimi, bir yandan bunun ufak bir parçası olduğumu fark ettim, dolayısıyla kalıp Zapatista hareketi içerisinde kadınların projelerini araştırmak istedim. Aslında altı haftalığına gittiğim Chiapas’ta altı yıl kaldım.
“Hala yapılacak çok şey var fakat Zapatista kadınlar çok büyük şeyler başardı”
Kitapta hareketin ilk zamanlarında ‘erkek otoriteler’ yüzünden zorluklar ile karşılaştığını anlatıyorsunuz. Zapatista hareketindeki kadınlar bunun üstesinden nasıl geldi? Bu bağlamda diğer hareketlerde olmayıp da Zapatista hareketinde olanın ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN) her zaman kadınların örgütün içerisindeki her kademede yer alması fikrine sıkı sıkıya bağlıydı. Fakat aynı zamanda kadınlar bu konuda erkeklerden doğru ciddi bir ‘direniş’ ile de karşılaştı. Birçok erkek Zapatista yetkilisi –çoğunlukla da kendi eşleri- hala kadınların evde olması, çocuklar ve evle ilgilenmesi gerektiğine inanıyordu. Fakat tabandan gelen ve harekete dahil olmak isteyen birçok kadın bu görüşe çok güçlü bir yanıt verdi, hayatlarında değişimi görmek istiyorlardı. Kadınlar gerilla, siyasi lider, şifacı, eğitimci ve ekonomik kooperatiflerin üyesi olunca liderliği deneyimlemeye ve Zapatista hareketini şekillendirmeye başladılar. Bu durum geri dönüt olarak ailelerde, evlerin içinde ve toplumun kendisinde birçok değişikliği de beraberinde getirdi. 1993’te EZLN Kadınların Devrimi Yasası’nı geçirerek kadınların şiddet görmediği, kendi romantik ilişkilerini, kaç çocuğa sahip olmak istediklerini seçebildikleri, eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşımlarını kolaylaştıran düzenlemeyi kabul etti. Bu yasa Zapatistaların kontrol ettikleri alanlarda kadın hakları adına bir mihenk taşı oldu. Zapatista kadın liderler aynı zamanda adımlarını takip eden başkaları için de rol model oldu: EZLN ve Meksika hükümeti arasındaki barış anlaşması müzakereleri için çalışan Comandanta Ramona, 1994 başkaldırısı sırasında San Cristóbal işgalini yöneten Major Ana María, 2001’de Meksika Kurultayı’nda konuşan ilk yerli kadın olan Comandanta Ester…
Sizce Zapatistaların kontrol ettiği alanlarda cinsiyet eşitliği tamamen sağlanmış durumda mı?
Hayır, Zapatistaların kontrol ettiği alanlarda da erkek ve kadınlar arasında tamamen eşitlik sağlanmış değil. Fakat Zapatistalar başkaldırmadan önce bu bölgelerde durumun nasıl olduğu unutulmamalı ve ne kadar iyiye gittiği gözardı edilmemeli diye düşünüyorum. EZLN yerlilerin yaşadığı köylerdeki dağlarda ve ormanlarda örgütlenmeye başladığında kadınlar inanılmaz derecelerde ayrımcılık ve şiddet ile yüzleşiyordu. Genellikle daha önceden ayarlanmış evliliklere mecbur bırakılıyorlar, doğum kontrolüne ulaşımları olmadığı için on, on iki bazen on dört çocuk sahibi oluyorlardı. Ev içi şiddet çok yaygındı. Kadınlar eşlerinin ya da babalarının izni olmadan evden dahi çıkamıyordu, toplumsal ilişkileri erkekler yönetiyor ve kararları erkekler alıyordu.
Fakat bütün bunlar Zapatista hareketi ile değişti. Şimdi Zapatista kadınlar kendi partnerlerini seçebiliyor, genelde iki ya da üç çocuk sahibi oluyor ve ev içi şiddette de ciddi biz azalma var. Kadınlar ve kız çocukları eğitim ve sağlık hizmetlerine çok daha kolay ulaşabiliyor. Kadınlar ve erkeklerin toplumsal katılımı eşit değil fakat kadınların toplum ilişkilerinde söz sahibi olması gerektiğine dair yaygın ve kabul gören bir anlayış var. Kadınlar eskiden katılamadıkları köy meclislerindeki tartışmalara katılıyor ve kadınlar örgütün her kademesinde yer alabiliyorlar. Daha az somut olacak ama bence en büyük değişiklik kadınların kendilerini taşımaları; özgüvenle, onurla, kendi değerlerini bilerek. Başka bir deyişle hala yapılacak çok şey var fakat Zapatista kadınlar çok büyük şeyler başardılar. Ayrıca dünyanın herhangi bir yerinde kadınlar ve erkekler arasında gerçek eşitlik var mı? Benim yaşadığım yer olan ABD’de kesinlikle yok.
“Hiçbirimizde bütün cevaplar yok ama yolu yürürken inşa ediyoruz”
Siz hareketin gelişimine 6 yıl boyunca şahitlik ettiniz. Peki bu 6 yıl sizi nasıl geliştirdi?
O yılları Chiapas’ta geçirip Zapatista kadınlar ile yan yana çalışabildiğim için kendimi çok imtiyazlı hissediyorum. Onların direnişinin naifliğine, azimli bağlılıklarına, kolektif çıkarın bireysellikten önde olmasının sorgusuz kesin kabulüne, oluşturdukları disiplin, mizah, militanlık ve hassasiyet kombinasyonuna tanıklık ettim ve bunları içselleştirdim. Zapatista kadınlardan öğrendiğim birçok dersten biri bu çalışmaların kendisi ile birlikte sabır getiren doğasıdır. Chiapas’ta geçirdiğim zamanın derin etkisi bugün yürüttüğüm toplum çalışmalarında hala büyük etkiye sahip: Uzun soluklu hareketlerin oluşturulması hakkında düşündüklerim, bütüncül çözümler, liderliğin gelişiminin merkeziyetçiliği, birbirine dolanmış aile, toplum, siyasi mücadele ilişkileri, hayatın dairesel döngüsü, endüstriyelleşmiş adaletsizlikle mücadele etmek ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla taban örgütlenmeleri kurmak için geliştirilen kolektif güç… Hiçbirimizde bütün cevaplar yok ama, yolu yürürken inşa ediyoruz.
“Aslında kitap onların fikri”
Zapatista kadınlar kitap hakkında ne düşündü, bu fikri desteklediler mi?
Aslında kitap onların fikri. Chiapas’taki zamanımın çoğunda kadınların ekonomik kooperatifleri ile çalıştım. Ayrılmadan önce Zapatista bölgelerindeki kadın koordinatörlerden biri, tanıklık ettiğim Zapatista kadınların örgütlenişleri, harekete katkıları ve hayatlarının nasıl değiştiği konularını bir kaynakta toparlamamı istedi. Kendi tarihlerini belgelemelerine yardımcı olmamı talep ettiler. Dolayısıyla onlarca Zapatista köyüne giderek kadınların hikayelerini topladım. Bir kadın koordinatör eşliğinde bir köyden diğerine saatlerce yürürdük. İzole edilmiş birçok toplumda kadınlara ilk defa biri kendi hikayelerini soruyordu. Bu benim için de onlar için de çok güçlü bir deneyimdi. Tanıklıklarımı düzenledim ve ‘Yaşasın tarihimiz! Compañera Lucha Zapatista Kadın Örgütü’nün tarihi kitabı’ isimli bir kitapta derledim. Bu Zapatistaların bölgede kadınları eğitmek ve örgütlemek için kullandıkları hareket içine hitap eden bir kitaptı. Bu projeyi bitirip Chiapas’tan ayrılmaya hazırlandığımda kadın koordinatörler kendileri dışındaki dünyaya duyurmak amacıyla benzeri bir kitap yazıp yazamayacağımı sordular. Dünyanın diğer yerlerindeki insanlarla da hikayelerini paylaşmak istiyorlardı.
Bu kitabın benim çalışmam olduğunu belirtmeliyim. Bütün röportajlar Zapatista yetkililerine danışarak yapıldı fakat ben tanıklıklarım arasından kitaba koyacaklarımı seçtim, bölümlere ayırdım ve kendi sesimi ekledim. Fakat kitabın yazılması fikri aslen Zapatista kadınların kendisinden geldi, eğer kendileri istemeselerdi yapmanın mümkün olacağını zannetmiyorum. Kitap yayınlandığından beri Chiapas’a gitmedim, hala İspanyolca olarak yayımlanması için çalışıyorum. (İlk önce İngilizce basıldı) İspanyolcası çıkar çıkmaz Chiapas’a gideceğim. Oradaki kadınlara kitabı göstermek için sabırsızlanıyorum, cesaret ve mücadelelerinin hikayeleri dünya çapında yayımlandığı için çok mutlu ve gururlu olacaklarına inanıyorum.
“Zapatista hareketi ve Rojava Devrimi arasında derin bir benzerlik görüyorum”
Dünyanın herhangi başka bir bölgesinde Zapatista hareketine yakın addedilebilecek başka bir örgütlenme olduğunu düşünüyor musunuz?
Devrimci hareketlerde kadınların rolü dünyanın her yerinde yükselişte. ABD’deki insan hakları hareketlerinden Nikaragua’daki Sandinista Devrimi’ne, Güney Afrika’daki apartheid karşıtı kampanyalardan Ortadoğu’daki Arap Baharı ayaklanmalarına kadar kadınlar birçok yerde insanların özgürlüğü için erkekler ile omuz omuza dövüşüyor. Bu hareketlerin birçoğu kadınlar için yeni fırsatlar yarattı ve hayatlarındaki değişimleri de kolaylaştırdı. Aynı zamanda kadınlar yine bu hareketlerin içerisinde de neredeyse her zaman ayrımcılık ile yüzleşiyor ve yeni bir toplum inşası sırasında kadın haklarının önemsenmesi için uğraşıyor.
Kadınların özgürlüğü ve toplumsal devrim arasındaki bu ilişki, devrimci mücadelenin patriarkayı, kadınların özgürlüğünü, aynı zamanda ırksal, ekonomik ve sosyal adaleti gündemine almadan herkes için kolektif özgürlüğe ulaşamayacağının açık bir kanıtıdır. Kadınların sosyal hareketlerdeki rolü yönünden Zapatista hareketi ve Rojava Devrimi arasında derin bir benzerlik görüyorum. Rojava Devrimi’ne dair sınırlı bilgimle, bir benzerliğin kadınların silahlı güçlerdeki öne çıkan rolünü, oluşturulan siyasi yapılardaki yerini ve toplumsal cinsiyet rollerindeki radikal değişiklikler için atılan adımlardaki öncülüklerini gösterebilirim. İki harekette de kadınlar erkekler ile omuz omuza kolektif yaşam için ve kendi özgürlükleri için savaşıyor. Başka bir benzerlik ise –bilinçli bir şekilde antikapitalist hale getirilmiş, bölgesel ve kültürel mirası saygılı- otonom bir yapının oluşturulması. Üçüncü bir benzerlik de silahlı kanadın yerel komün meclislerinin doğrudan demokrasi yolu ile aldığı kararlara uygun olarak hareket etmesi. Her zaman bu hususların Zapatista hareketi ile ilgili en ilgi çekici ve belirleyici şeyler olduğunu düşünmüşümdür. Rojava Devrimi’nin Zapatista hareketiyle olan bu benzerliği çok dikkat çekici, bir gün mutlaka Rojava’yı ziyaret etmek istiyorum.
Türkiye’deki kadınlara mesaj: “Yalnız değilsiniz, mücadeleniz mücadelemizdir”
Türkiye’de yaşayan ve siyasi, fiziksel ve sosyal olarak birçok alanda şiddete maruz bırakılan kadınlar için bir mesajınız var mı?
Eminim ki Türkiye’de yaşayan kadınlar yüzleştikleri şiddet ve ayrımcılık ile mücadele konusunda benden çok daha yetkindir. Fakat Zapatista kadınlardan birkaç alıntı yapmak isterim, defalarca onlara dünyanın diğer yerlerindeki kadınlarla paylaşmak istedikleri neler var diye sormuşumdur. Morelia’da yaptığım bir röportajın sonunda Elida isimli bir Zapatista kadın ‘Dünyadaki kadınlara şunu söylemek istiyorum: Örgütlenmeyi, mücadele etmeyi bırakmayın ve yürümeye devam edin’ demiş, Micaela isimli komutan ise ‘Mücadele etmek isteyen tüm diğer kadınlar: Birlikteyiz, sizinleyiz’ diye eklemişti. Dolayısıyla benim Türkiye’deki kadınlar için mesajım da ‘Yalnız değilsiniz, mücadeleniz mücadelemizdir, hepimiz birlikteyiz’.