Transatlantik Ticaret Ve Yatırım Ortaklığı Ve Avrupa

WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.

If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.

Unbalanced start tag short code found before:

“göre (Dünyanın Dostları, Birleşik Avrupa Gözlemevi, War or Want) bu anlaşma Avrupa Birliği’ndeki kamu hizmetlerini yurttaşların en temel hizmetlere erişimini bile engelleyebilecek şekilde tehdit ediyor. Çalışma, Avrupa Birliği’nin, Kanada ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Or…”

Colin Todhunter

Kabul edilmesi durumunda Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) şu ana kadar görülmüş en büyük ticaret anlaşması olacak. Buna karşın kamuoyu bu konuda aydınlatılmıyor. Büyük şirketlere yetkililere ulaşabilmeleri ve başından itibaren görüşmeleri yönlendirebilmeleri için imtiyazlar tanınmış durumda. Süreç boyunca kamuyu ve sivil toplumu temsil eden örgütler kenara itildi. Kamuoyu kapalı kapılar ardında neler olduğunu öğrenebilmek için sızdırılan belgelere ya da bilgi edinme özgürlüğü yasasına ve de fazlasıyla düzenlenmiş dokümanlara bel bağlamak zorunda bırakıldı.

Endüstrinin bütünlüğünü ve müzakerelerin hassas doğasını koruma bahanesiyle dayatılan tutum kamuoyunun anlaşmayı sorgulanmasını engellemek ve büyük şirketlerin görüşmeler üzerindeki süregelen hakimiyetini güvence altına almak için kullanıldı.

Güncel bir rapora**http://corporateeurope.org/international-trade/2015/10/public-services-under-attack-through-ttip-and-ceta/**göre (Dünyanın Dostları, Birleşik Avrupa Gözlemevi, War or Want) bu anlaşma Avrupa Birliği’ndeki kamu hizmetlerini yurttaşların en temel hizmetlere erişimini bile engelleyebilecek şekilde tehdit ediyor. Çalışma, Avrupa Birliği’nin, Kanada ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) ile olan Kapsamlı Ekonomik ve Ticari Anlaşmasının**http://corporateeurope.org/international-trade/2014/11/ceta-trading-away-democracy/**(CETA) kamu hizmetlerinin geri dönülemez biçimde özelleşmesine ve devletin hizmetleri düzenleme yetisinin bertaraf edilmesine yol açacağını ortaya koydu.

Büyük şirketler ile Avrupa Komisyonunun yetkilileri arasındaki sistematik gizli ortaklığı ifşa eden rapor müzakerecilerin nasıl da AB’nin en güçlü şirket lobilerinin işini yaparak kamu sektörü piyasasını büyütmeyi hedeflediklerini vurguluyor.

Anlaşma şirketlerin, karlarını etkileyecek düzenlemeler getirmesi durumunda hükümetleri dava edebileceği ve böylelikle vergi müelliflerinin parasıyla milyarlarca avro değerinde tazminat alabileceği anlamına gelen kapsamlı yatırımcı hakları**http://www.foeeurope.org/sites/default/files/foee_factsheet_isds_oct13.pdf/**ile ilgili önerileri de içeriyor. Böyle bir durumun korkusu bile devletlerin kamu hizmeti ile ilgili planları rafa kaldırmasına yeter. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) sonunda devletlerin kamu yararına karar almasını imkansız kılacaktır.

Büyük şirketler kamu hizmetlerinin TTIP ve CETA (Kapsamlı Ekonomik ve Ticari Anlaşma) anlaşmaları kapsamı dışında tutulmasına karşı başarılı lobi faaliyetleri yürüttüler ve her iki anlaşma da bütün hizmetleri kapsar hale getirildi. Bu da, kanunların uygulanması, merkez bankası ve adli sistem gibi bazı kilit fonksiyonlar üzerindeki devlet otoritesinin muafiyetini etkili biçimde sınırlandırıyor.

Başka bir sızdırılmış AB kaynaklı belge **http://corporateeurope.org/trade/2013/12/regulation-none-our-business/** ise Avrupa Komisyonunun (EC) ‘AB-ABD Düzenleyici İşbirliği Konseyi’nin kurulmasını önermiş olduğunu ortaya koydu. Mevcut ve gelecekteki AB sistemi bu kurumun soruşturma ve müzakerelerinden geçmek zorunda kalacak. Bu da düzenlemeleri devlet tabanlı bir düzleme çekecek, kararlar kamuya ‘çoktan kabul edilmiş anlaşmalar’ olarak sunulacak, bütün bu kararlar iş dünyasının liderleri ile onların yandaşları arasında kapalı kapılar ardında alınacak. Ayrıca önerilen düzenlemeler için zorunlu etki analizleri söz konusu olacak ve her öneri potansiyel ticari etkisine göre kontrol edilecek.

Sanki bunlar yeterince kötü değilmiş gibi, Deidre Fulton ‘Common Dreams’ adlı websitesinde yeni açığa çıkarılmış bir belge ile AB yetkililerinin çok korunaklı bilgiler diyerek Avrupa kamuoyundan sakındığı gizli müzakere stratejilerini ABD petrol devi ExxonMobil’e verdiğinin ortaya çıkarıldığını yazdı. Bununla ilgili bir haber Guardian gazetesinde**http://www.theguardian.com/environment/2015/nov/26/ttip-talks-eu-alleged-to-have-given-exxonmobil-access-to-confidential-papers/**de çıkmıştı.

War on Want Direktörü John Hilary belgenin şunları ortaya koyduğunu belirtiyor:

…Avrupa Komisyonu ile TTIP anlaşmasını ABD fosil yakıt ihracatını arttırmak için kullanmayı hedefleyen çok uluslu şirketler arasındaki iş birliğini gözler önüne seren bir belge. Komisyon petrol devlerinin TTIP anlaşmasının enerji ile ilgili kısmını kendi lehlerine düzenlemesine izin veriyor.

Guardian gazetesi, AB’nin ABD ham petrol ve doğal gazının serbest ithalatını ticari anlaşmaya dahil etme hedefinin bir parçası olarak yetkililerin, petrol rafinerisi kurumundan müzakereler için hazırlanmış enerji ile ilgili bölüm metnine konulmak üzere ‘somut girdiler’ talep ettiğini yazdı.

Bu belgeler aynı zamanda 2013 yılının Eylül ayında gerçekleşmiş bir toplantıda, AB ticari yetkililerinin TTIP müzakerelerinde gelinen durumla ilgili iki ticari gruba ve Shell, BP ve ExxonMobil de dahil olmak üzere 11 petrol ve doğal gaz şirketine bilgi verdiğini açığa çıkardı.

Guardian gazetesine göre AB, ABD’nin Avrupa’ya serbest  petrol ve doğal gaz ihracatına izin vereceğine ilişkin bir garanti için bastırıyor ki bu da 100 milyar dolarlık altyapı yatırımı gerektirecek bir proje demek.

War on want kampanya yetkilisi Mark Dearn şöyle ifade ediyor:

TTIP anlaşmasının ana hedeflerinden birisi katranlı kum içeren ve yüksek oranda çevre kirliliğine sebep olan ham petrolün Avrupa’ya girişini engelleyen düzenlemeleri kaldırmak. Bu hedef de yüzyıl sonunda fosil yakıtlarını terk etme sözü vermiş zengin ülkelerin riyakarlığını ifşa ediyor ve anlaşmanın şirket odaklı doğasını ve bunun iklim değişikliği üzerindeki yıkıcı etkilerini açığa çıkartıyor.

Dearn sözlerini şöyle bitiriyor:

Avrupa mı yoksa ABD çıkarları mı sorusunun ötesinde bu anlaşmadaki taraflar çok uluslu büyük şirketler ile onların karşısındaki halk ve gezegen olarak belirlenmiş durumda; eğer bu anlaşma geçerse şirketler kazanır, diğerleri kaybeder.

TTIP,  yetkililer ve bazı özel medya kuruluşları tarafından çoğunlukla istihdam yaratmak ve ekonomik büyüme için iyi düşünülmüş bir plan olarak sunuluyor.  Bu tasvir ‘serbest ticaret’ kavramını yücelten neoliberal küreselleşme paradigmasının bir bölümümü oluşturuyor. Ancak gerçekte sahip olduğumuz ne ticaret ne de piyasalar ‘serbest’: piyasalar hileli, ürünler maniple edilmiş ve uluslar baskılanmış, istikrarsızlaştırılmış ya da egemenlerin serbest ticaret ve demokratik özgürlükler kisvesi altında kaynaklara erişimini sağlayabilmek için saldırıya uğramış durumda.

TTIP büyük şirketlerin ve açığa çıkan belgelere bakılırsa çevre kirliliğinden sorumlu olan büyük oyuncuların talana devam etmesi için hazırlanmış bir tezkere. Bu anlaşma, sıradan insanların, çevrenin ve iklimin harcanması pahasına en güçlü şirketlerin imtiyazlarını yücelten bir özelleştirme ajandasını temsil ediyor.

TTIP anlaşmasının asıl amacı Avrupa’yı ABD’nin yanına çekmek ve Rusya’yı kenara iterek Avrupa kıtasını kutuplaştırmak. Ukrayna’da olanlar bize hiçbir şey anlatmıyorsa en azından ABD’nin Avrupa ile Rusya arasındaki ekonomik işbirliğini engellemek adına ikisinin arasını açtığını göstermeli. TTIP anlaşması ise ABD hegemonyasını güçlendirmeyi hedefleyen küresel yapbozun başka bir parçası.

Görünen o ki TTIP anlaşmasını kullanarak ABD, fosil yakıt enerjisini Avrupa’ya akıtmaya hazırlanıyor. Aynı zamanda Washington Rusya’yı Avrupa enerji piyasasından çıkmaya zorluyor. Rusya çoktan Avrupa’ya uzanan Güney boru hattı projesinden vazgeçmek zorunda kaldı. Dahası Katar’dan gelen dolar cinsinden enerjiyi Suriye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak boru hattı projesini zorlayarak ABD, doları güçlendirebilir, bir yandan da Rusya’yı Avrupa piyasasında daha da kenara itebilir. Bu arada, bahsi geçen projenin önündeki engel olarak görülen Esad’ı devirmek için yürütülen ABD destekli savaş ve istikrarsızlaştırma sonucu 250 bin Suriyeli hayatını kaybetti.

Şurası kesin ki TTIP anlaşması yüzlerce milyon Avrupalının yaşam koşullarını geliştirmekle ilgili değil, tıpkı Ukrayna ve Suriye’de olanların oradaki halkların yararına olmadığı gibi. Sonuçta TTIP, zengin şirketlerin çıkarlarına hizmet eden daha geniş bir jeopolitik satranç tahtasının bütünlüğü içerisinde değerlendirilmeli.

Kaynak: http://www.counterpunch.org/2015/12/01/big-oil-ttip-and-the-scramble-for-europe/
Etiketler: , ,

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.