Şili: Devrimci Sol Hareket (MIR) Ne Öneriyor?

mir.conce_-760x470

İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEM İÇİN ÖNERİLEN 11 SİYASAL TEZ

1. Günümüzde egemenlerin ve zenginlerin yönetiminin politik krizlerinde Devrimci Sol Hareketin elde ettiği siyasal başarılar önemlidir. Çünkü emekçi kesimlerin devrimci eylemleri esas olarak içinde bulundukları hayat şartlarını iyileştirmek için yapılan sistemli mücadele haline gelmiştir.

Sınıf mücadelesi bugün bir dönüm noktasında bulunmaktadır. Birçok kişi, öğretmenlerin, öğrencilerin, balıkçıların, liman işçilerinin, sağlık sektöründe çalışanların yaptığı kitlesel eylemlerin nereden kaynaklandığını soruyor. Ülkenin mevcut yönetimini değiştirmek için neler yapabiliriz? Senelerdir devam eden seçim hileleri aracılığıyla elde ettikleri iktidar sayesinde gün be gün zenginliklerini ve sermayelerini artıran bu asalakları başımızdan nasıl defederiz? Bu sorular kendiliğinden yolumuzu nasıl çizdiğimizi ortaya koymaktadır.

Ekonominin yavaşlamasıyla veya işsizlik oranın artmasıyla egemen sınıfın kendi kendine dağılıp gideceğini, bitip yok olacağını ümit edemeyeceğimizi bu durum göstermektedir. İşgücünün dış kaynak maskesi ile sömürülmesine göz yumamayız, devletin içine yuvalanan kesimlerin gitgide azgınlaşan mafya politikalarını uygulamasına seyirci kalamayız. Egemen sınıfların ortadan kaldırılması görevi eylem gücü olan toplumun bilinçli sınıflarına düşmektedir. Fakat bu sınıflar her zamankinden daha fazla kapitalist sistem tarafından yabancılaşma içine sürüklenmektedirler. Yabancılaştırma tuzağı ise rekabet ve bireyciliktir. Emekçi kesimlerin çıkarları doğrultusunda gerçek değişimi gerçekleştirebilmek için, Nueva Mayaria’nın ( Yeni Çoğunluk: 2013 seçimlerinde Michel Becheleti desteklemiş olan merkez sol koalisyon) gelecek planları önümüzde duran önemli bir sorundur.  Nueva Mayoria kendi  çıkarlarının burjuvazi, zenginler ve egemen sınıf ile birlik olmaktan geçtiğini gayet net biçimde ortaya koymuştur.

2. Bu ahlaksız ve yolsuzluğa batmış burjuvazinin egemenliğini paramparça edecek işçi ve halk iktidarı olacaktır.

Tüm nicel değişimler nitel dönüşüme uğrar ya da tam tersi olur. Nueva Mayoria –ki bir zamanlar başka bir çıkar grubu ile birlikte hareket ediyordu- şu anda minimum destek seviyesine geriledi. Boğazlarına kadar siyasal, kurumsal, temsil ve katılım krizi içindedirler. Her geçen gün  iktidarda olanın egemenler ve zenginler bloğu olduğunu bizlere açık biçimde göstermektedir . Dolayısıyla bu durum  “bilinç kazanmış” ve  “gözü açılmış” emekçi kesimi temsil eden bir hükümet değil; tam tersine sermaye biriktirmek, hepimize ait olan ülke kaynaklarımızı elinde tutmak ve peşkeş çekmek isteyenlerden seçilmiş bir güruhun oluşturduğu bir hükümet olduğu anlamına gelir.

Bu bağlamda, işçi sınıfının yapısına ilişkin söylenenler kaba Marksizmin söylemleridir. Örneğin; klasik anlamda [1] işçi sınıfının  mevcut olduğu bir ülkede yani endüstrileşmekte ve gelişmekte olan bir ülkede, sosyalist devrim de gelişmekte demektir. Sahtekarlıklar ve yolsuzluklar bitecek; sınıf uzlaşması öneren bürokrasinin halk dalkavukluğunu ortaya çıkaran ideoloji kazanacaktır!

3. Mücadelenin bütün metodlarını kullanarak burjuvazinin egemenliğini sona erdirmek ve harekete geçmiş emekçi kesimlerin iktidarını kurmak zorundayız

Hiç kuşkusuz bu iki ayaklı yaklaşım  karmaşık bir sürecin sonucunda ortaya çıkmıştır. Tüm sorunların güçler arasındaki hizipten kaynaklandığını söylemek ve sömüren güç olarak zayıflığın ve yumuşak karnın yine kendi içinden çıkacak olan ayrılıkçı güçler olacağını söylemek belki daha kolay bir tespit olurdu. Ancak asıl olan,  zengin ile yoksul arasındaki uçurumu bütün çıplaklığıyla göstermek ve daha da derinleştiğini ortaya koymak için yapılacak en etkin yöntem sınıflar arasındaki çatışmayı en keskin söylemleriyle ifade edebilecek devrimci sınıfları ve ilerici kitleyi harekete geçirmektir. Bu düşünceden hareketle, hala adil geleceğe güveni olan alanlar ve kitleler kanalıyla gerçek dengeyi sağlamak için gereken etkin mücadeleyi keskinleştirmek zorundayız.

Uzlaşmacı devrim fikirlerinin  Şili’de tarihsel olarak geldiği noktanın altını çizmek ve oldukça mesafe aldıklarını kabul etmek gerekmektedir. Müzakere, uzlaşma, yasallaştırma ve burjuva kurumlarının öngördüğü düzeye çıkarmak için yapılan mücadele Devrimci Sol Güçlerin kenetlenmesi ve halk dalkavukluğu yapan burjuva hareketine karşı darbe indirmekte yetersiz kalmış olmanın sonucudur.

Bu sebeple, burjuvazinin dayattığı uzlaşmacılık ve boyun eğme kültürü bu gerçeği keşfetmemize engel olmaktadır, demokratik eşitlik palavraları bu fantaziden kaynaklanmaktadır, oysa gerçek anlamda alternatif mücadele biçimlerinin yolunu açmak gerekmektedir. Emekçi kesimin çıkarlarını ifade eden her mevzide tartışma oluşturmak, devrimci mücadelenin büyüdüğü her alanda örgütlenmek ; devrimin omuzlarımıza yüklediği görevi özümseyerek, askeri-politik dayatmalara karşı kitleyi genişletmek ve sınıf mücadelesinin bu aşamasında burjuvaziyi “ne halt edeceğiz” noktasına getirerek korkudan kıvrandırmamız gerekmektedir.

4. Çürümüş kapitalist toplum düzenine karşı alternatif oluşturan, kıtamız da derinleşen postmodernist politikalara karşı devrimci mücadele yürüten bir damar büyümektedir

« Sosyalist Blok » un çökmesinden sonra geçen on yıllar içinde; proletarya ve sosyalizm adına övünen bürokratik liderliklere, Lenin’in en iyi varisi olduğu üzerine ölümüne mücadele edenlere ve  bu konuda karaya oturanlara hatta çürümüş bağlarını koparamamış olanlara rağmen; emekçilerin sınıf bilinci mücadele sürecinde üst düzey yöneticilerden çok daha fazla yol almıştır. Küba, Vietnam, Nikaragua, El Salvador ve diğer birçok ülkede kapitalist düzene karşı yapılan başkaldırı olarak komünist mücadele, sosyo-politik ifadesi itibariyle devrimci sol düşünceye ve felsefesine dayanan mücadeledir. Marksist düşüncenin [2] savunulmasından geçer, öylesine ki içinde bulunduğumuz tehlikeden kendi saflarımızla hayatta kalarak kurtulmak böylesine ölümcül ve kritik önemdedir.

Emek kesimlerinin zafer elde etme olasılığını ifade etmek bile yasak altına alınmıştır. Sadece emekçi kesimlerin var olduğu ve gücünü ifade etmek değil aynı zamanda emekçi kesimlerin siyasal örgütlenmesinden söz etmek de yasaklanmış durumdadır. Bu durumun toplumsal bir sorun olduğunu ve toplumsal hareketlerin sunucu olduğunu anlatmak da yasaklanmış durumdadır.  Egemenlerin halka karşı gösterdiği kibir ve yozlaşma romantik eleştirilere sarmalanarak kapitalizmin kirli çelişkileri karartılır sanki bu bir üst sınıfın bir alt sınıfa genel davranışı değil de kapitalist sınıfa mensup kendini bilmez birilerinin münferit davranışı haline sokulur ve kibir sınıfsal bir davranış olmaktan çıkarılıp kültürel eksiklik haline koyularak hakim sınıfa karşı bir bütün şeklinde yamanma ve yaranmanın yolu açılmış olur. Bunun devrimci düşüncede tercümesi şudur: ancak ve ancak sermayenin yarattığı yalanlara karşı direnmek, kendi onurundan ve gücünden gelen güçle direnmek ve devrimci önderlerin gösterdiği onurlu yoldan yürüyerek direnmek demektir. Bugün karşı karşıya olduğumuz görev doğrudan doğruya 90’lı yıllarda halk hareketlerine karşı yapılan  insanlık dışı ihlalleri gün ışığına çıkarmak ve köklerinden büyüyen sınıf bilincini aşılamaktır.

5. Bugün kapitalizme karşı yapılması gereken şey egemen sınıfın gücünü tartışmak ve sınıf savaşını ilerletmektir.

Siyasal örgütlenmemizi sağlamlaştırmamız gerektiği gün gibi açıktır. Kadın ve erkek yoldaşlarımızın içinden geldiği hayat şartları devrim mücadelemizde bizi birbirimize kenetlemektedir. Zengin ve egemen sınıfa sadece karşı olmak yetmez dayanışmacı ve mücadeleci bir hareketi de geliştirmemiz gerekmektedir. Sermaye sahiplerinin emir vererek kullandığı her türlü propaganda aracını her türlü mücadele metodu aracılığıyla etkisiz hale getirmek zorundayız. Hatta bazen küçük ve kişisel adlettiğimiz en ufak mantıki çözümleri bile devreye sokmak gerektiğini bilmeliyiz. Kitleleri harekete geçirecek her türlü radikal mücadele araçlarını kullanarak savaşmak zorundayız. Bu mücadele araçları bugüne kadar kitleleri birbirinden koparan ayrımcılığa da son vermelidir. Bu mücadele metodunu daha da açıklığa kavuşturmak için söylenmesi gereken şudur: sadece ve sadece ulusal mücadeleyi örgütlemek yoluyla (ve bu mücadeleye uluslararası strateji kazandırmak şeklinde) emekçi kitlelerin bir bütün olarak ilerlemesini sağlayabiliriz ve halkımızın düşmanı olan burjuvazi ile uzlaşmayan tavrını kesin olarak ortaya koyabiliriz.

6. Çünkü kapitalizm çare değildir ve sadece bilinçli emekçi kesimlerin eylemleriyle mezara gömülecektir.

Kapitalist sistemin kuşatması altında yapılan mücadeleleri anlamak gereklidir. Bir yandan « kapitalizm karşıtı » mücadele verirken aynı zamanda  «neoliberal politikalar karşıtı » mücadele verdiğimizi iyi anlamak zorundayız, bu konuda yanılgıya düşmememiz gerekmektedir. Liberalizm ve onun daha büyük ölçekte ve daha şiddetli göstergesi olan kapitalist üretim tarzı, günümüzde yeni bir şekil altında adapte edilmektedir.  Bu nedenle bizler, hırsızlıklara, fiyat artışlarına, suyun, toprağın, elektriğin, sağlığın özelleştirilmesine karşı mücadele edemez duruma getiriliyoruz. Ayrıca bunların hiçbirini sorgulamaksızın kabul etmeye zorlanıyoruz çünkü yapılanların tamamı kapitalist operasyonların bir parçasıdır.

7. Bizler devrimin yüklediği görevle kitle hareketlerini birleştirmek zorundayız.

Bize düşen görev bütün işçi ve emekçi sınıfların en acil talepleri için mücadeleyi yükseltmek ve toplumun bu çelişkilerin, sermayenin dayattığı sefalet şartları ve yabancılaşma yüzünden meydana geldiğini gözden kaçırmamasını sağlamaktır. Ekonomik mücadele ve siyasi mücadele arasında eşzamanlı olması gereken dinamik ve akışkan ilişkiyi güçlü bir biçimde kurmamız gerekmektedir. Yani, nasıl özgür eğitim, maaşlarda gerekli artış, hastaneler için daha iyi altyapı hizmetleri talep ediyorsak aynı şekilde denizlerden elde edilen zenginliğin tekelleşmesine de karşı durmalıyız; tüm taleplerimiz için aynı netlik ve anlayışa sahip eşzamanlılık olmadığında taleplerimizin yerine gelmeyeceğini anlamalıyız. Bunları yaparken burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki güç ilişkisini olması gerektiği şekilde ele almak gerekmektedir aksi halde başarılı olamayız.

8. Kitlelerin devrimci seferberliğini yükseltmek, sadece ve sadece sınıfın bağımsız mücadele gücü ile kazanılacaktır ; reformculuk ve uzlaşma kesinlikle reddetmemiz gereken şeylerdir.

Bir çok insan kendi kendine soruyor, özellikle de mücadeleyi keskinleştiren toplum kesimlerinden gelen insanların  kendi kendine bu soruyu sorması,  sınıfın gücünü ancak sınıf mücadelesi ile göstereceğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, MIR mücadele taktikleri ve yöntemleri konusunda ne önermektedir.

Reformizm, emekçilerin ve halk kitlelerinin toplumsal hareketlerini alçakça yanlış yöne sevkeden bir manipülasyondur. Sosyalist toplumun inşa edilmesi karşında birçok konuda ölümcül zararlar veren içine düştüğümüz bir cehennemdir. Reformizm eğilimi temel olarak burjuva kurumları içinde yuvalanmış olan ideolojik tohumların topluma ekilebildiği yapılar olarak özellikle bazı kazanımları elde etmiş biat gruplarından beslenmektedir. Örneğin; Gelişmekte olan ülkeler arasına girmek bağlamında yutturulan büyüme vaadinde bulunmaktır. Peki ama içine düştüğümüz bu krizi besleyen kimdir, nedir? Krize düşmemizin en büyük nedeni tabii ki Reformizm yanıltmacasıdır. Bu sefil ruh haline düşürülmüş emekçi kesim ve halk kitleleri olarak sınıf mücadelemizin başarıya ulaşacağına olan inancımızı muhafaza etmemiz zorlaşmakta, siyasal rejime yön verme gücümüz kırılmakta, seçimlere katılımımız baltalanmaktadır.

9. Bugün, Devrimin zaferi ve baltalanması sözkonusudur.

Bu bağlamda, bizler şu içinde bulunduğumuz « mevcut durumda baskı ve katliamlar yüzünden devrimci politika yapamaz hale getirildiğimizi ifade etmeliyiz. Şu anda devletin başında bulunan hükümet, kitlelerin yükselen bilincinin gayet iyi farkındadır ve « ortak toplumsal bilinci » ezmek için çırpınmaktadır. Marks şunu savunmuştur: «Hakim sınıfların ideolojisi her çağda hakim düşünce olmuştur.» Peki ama içinde bulunduğumuz bu durumda zerk edilmeye çalışılan şartlara karşı ek bir politika oluşturmak için nasıl kökten değişim yapabiliriz? Buna karşı savunulan Reformizm düşüncesi tamamıyla bir hayalden ibarettir ve başarısızlığa uğramaya mahkumdur. Çünkü « kitlelerin desteğinden uzaklaşmaktan » korkuyoruz diyerek kesin ve net « hayır » diyememek korkak ve ürkek pozisyon almaktır.

Reel Devrimci politikaların, tarihsel süreçler içinde geçmiş zamanlarda da içinde bulunulan dönemde ve gelecek tasarımında en doğru yönü gördüğünü ve ele aldığını kavramak gerekmektedir. Bu tarihsel dönemde devrimci sosyalist bakış açısını ve tarihsel deneyimini iyi kavramaktan başka bir çare yoktur. Süreç içinde elde edilmiş ve görünen özelliğine bakılarak devrimci örgüt ve kurumlar etrafında birleşmek birlik olmanın tek çaresidir. Bu devrimci ve ilerici amaç etrafında bir araya gelmek ve her bir birim arasındaki diyalektik birlik amacımızdır. Başımıza musallat olan mevcut faşist hükümet yüzünden baskılar altında kıvranıyoruz. Örneğin ırkçılığa karşı, şovenizme karşı, yabancı düşmanlığına karşı, her koyun kendi bacağından asılır bana neciliğine karşı, toplumsal hareketleri aşağılamaya karşı, türlü çeşitli mevcut tezahürüyle kendine yabancılaşmaya karşı sesimizi ve burjuvaziye karşı gerçek devrimci eylemlerimizi yükseltemiyoruz, Sadece devlet politikasının alan açtığı ölçüde hareket edebiliyoruz.  Ülkenin zenginliklerini sömüren hakim sınıfa hakettiği darbeyi indiremiyoruz durum böyle olunca da kapitalist ilişkiler alıp başını gidiyor ve bizi yıkıp harap ettikleri küllerden yeniden doğmaya uğraşıyoruz, çünkü toplum düzeni kapitalizm tarafından yeniden dizayn edilmiş kadın ve erkeklerden oluşuyor.

10. Güç ve zenginlik sahipleri yüzümüze gülecek diye bu sömürünün devam etmesine izin veremeyiz.

Televizyonlarda, halkımızın ortak zenginliğini eline geçirmiş toplumun küçük bir bölümünün hayat tarzını ve tüketim alışkanlıklarını halkımızın tamamına özendirmelerine göz yumamayız. Kapitalist tüketim düzeninin, eczaneler ve sağlık hizmeti veren perakende sektörlerde fiyatları yükseltmek için anarşi yaratmasına izin veremeyiz. Aile şirketlerinin birleşerek çok uluslu şirketler kurmasına ve ekmek parası kazandığımız işleri sömürü yoluyla tekellerine almalarına, ucuz işçilik yoluyla zenginleşen diğer burjuva şirketlerine emeğimizi peşkeş çekmelerine göz yumamayız Üçüncü dünya ülkelerinde çocuk emeğini sömürüp üretim yapmalarına izin veremeyiz, halkımız kapitalizmin devamı için, kapitalist toplum düzeni ve onun ihtiyaçlarını karşılamak için gün be gün borçlandırılmaktadır.

Bu asalak ve parazitlerin ülkemizin topraklarından kovulması gerekmektedir. Çok uluslu şirketler ile ortak olmak için ülkemizin hammadde kaynaklarını ve işgücünü sömürüyor, burjuva devleti olmak için her türlü politik dayatmaya boyun eğiyorlar. Ama Şili halkının sömürüye ve baskıya başkaldıran kesimi yoldaş Mapuche halkı ile dayanışma içinde olmalıyız. Birlik olmak zorundayız, işçiler, emekçiler, memurlar, öğrenciler bu rezil düzene son verebilecek toplum her kesimi politik örgütlenme gücünü kullanarak birlikte harekete geçmelidir, gücünün farkına varmalıdır, emek kitlelerine dahil olan halkımızın gücü devrimci birlik sayesinde kapitalizmin uluslararası baskısına galip gelecektir: Sosyalist devrim sadece bir ülke için değil dünyadaki bütün ülkeler için emperyalizme karşı mücadele etmenin tek yoludur.

Filistin halkına, Kürt halkına, Bask halkına yapılan katliamlar gibi Mapuche halkı ve Şili’nin emekçi kesimlerine yapılan katliamlar da savaşı başlattı. Küba halkı, Kolombiya halkı ve Paraguay halkı bu katliamlara nasıl başkaldırdı ise başkaldırı öyle başladı.

11. Kıtamızdaki devam etmekte olan devrimci mücadele için uluslararası ölçekte birlik sağlayarak yerli burjuvazi ve emperyalizm ile uluslararası perspektifte hesaplaşmak mümkündür.

Şili’deki Devrimci Sol Hareket kendi ülkesindeki emekçi kesimin uluslararası ölçekte etki yaratması için tarihi görevler gerçekleştirmiştir. (Bu, mücadelenin stratejik planlaması itibariyle uluslararası boyutta öngörülmüş bir vizyondur).

Ülkemizin bağımsızlık ve özgürlük talepleri ile bağımsızlık isteyen ülkelerin ortak bir özelliği olduğunu kavramamız gerekiyor. Halka ait olan doğal zenginliklerin yağmalanmasına karşı durmak, halkımızın atalarından kalma topraklarından kovulmalarına karşı koymak, haksız zenginlik elde etme, yağmalama, halkları kendi topraklarında mülksüzleştirme ve tüm işçi ve emekçi kesimlerin  sömürülmesine karşı koymaktır. Devrimci zafer için, safları sıklaştırmak, koordinasyon, örgütlenme ve devrimci dayanışmayı bütün kardeş ülkelerde örgütlemeliyiz.

Bu sebeple, MİR hareketi, kıtamız devrimcilerinin uluslararası boyutta örgütlenme ve koordinasyonunun ilerletilmesinin  kaçınılmaz biçimde gerekli olduğunu kabul etmektedir.

DEVRİMCİ SOL HAREKET

MİR – ŞİLİ

2015, Ağustos – Eylül

[1] Tırnak içinde klasik tanımını verebiliriz ama düşüncenin ana hatları ve basit tanımıyla işçi sınıfını tanımlamak için klasik tanım yeterli değildir. K. Marks’ın « Ekonomi Politiğin Eleştirisi » ve « Kapital » adlı eserlerinin 5. bölümü ve ekleri ve ayrıca « Grundrisse » eserindeki incelemeler bunu bizlere göstermektedir. Burada, Marksizmi idealizme ve üstyapı kurumlarına indirgeyen klasik yaklaşıma, Sovyet ekolüne özgü bir seri dualist yaklaşıma ve Althusser’in yapısalcılığına dayanan “popüler” yaklaşıma mesafeli olduğumuz görülecektir.

[2]  Bolívar Echeverría, Marks’ın eleştirel söylemi, ERA serisi

[3] Karl Marks, Alman İdeolojisi, Birleşmiş Halklar Yayınevi

Kaynak: http://www.cedema.org/ver.php?id=6880

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.