Rus Sukhoi Su-24M bombardıman uçağının Suriye hava sahasındayken vurulmasının ardından Türk hükümeti 2015 Aralık ayının başlarında ağır silahlı bir müfrezeyi Irak’taki Zilkan askeri üssüne gönderdi. Bu hamle, Ankara ve sözkonusu hamleyi saldırı olarak niteleyen Irak federal hükümeti arasındaki gerilimi ateşledi.
Kaynak ve enerji savaşı çerçevesinde değerlendirildiğinde, Türk ordusunun mevzilenmesi, Türk hükümetinin IŞİD (DAİŞ) ile yaptığı yasadışı petrol ticaretini güvence altına almak için giriştiği bir hamle olarak okunmalı.
Basra Körfezi’ndeki Türk Askeri Üssü
Türk ordusunun Zilkan’da mevzilenmesinden haftalar sonra Rus Genel Kurmay Başkanlığı, 25 Aralık 2015’te, Irak-Türkiye sınırının her iki tarafında, Zaho yakınlarında, 11.755 yakıt tankeri ve tır tespit ettiğini açıkladı. Her ne kadar Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KRG) bu yakıt tankeri ve tırların, Ankara’nın Türkiye’nin güneydoğusundaki Kürtlere karşı yürüttüğü askeri operasyonlar nedeniyle Irak-Türkiye sınırının kapatılması sonucu oluşan uzun bir konvoy olduğunu iddia etse de, tankerlerin ve tırların IŞİD tarafından çalınan Suriye petrolünün taşınmasında kullanılan yeni bir rotanın parçası olduğu anlaşılıyor.
Türk hükümeti enerji ilişkilerini Rusya ve İran’dan bağımsızlaştırmak için çeşitli girişimlerde bulundu. Katar’ın Türkiye büyükelçisi Ahmet Demirok 16 Aralık 2015’te yaptığı açıklama ile Ankara’nın Katar, Basra Körfezi’nde askeri üs açma planının enerji kanallarını güvence altına alma amaçlı olduğunu teyit etti. Demirok Reuters’e verdiği röportajda bu üssün Ankara ve Doha tarafından 2014’te imzalanmış olan güvenlik anlaşmasının bir parçası olduğunu ve bu askeri üssün ismini vermekten kaçındığı ortak düşmanlara karşı beraber yürütülecek mücadelede hem Katar hem de Türkiye’ye yardımcı olacağını ifade etti.
Demirok’un ismini vermekten kaçındığı bu ülkeler İran ve Rusya ikilisinden başkası olamaz. Dahası Türkiye’nin Katar’da Türk askeri üssünün kurulacağına dair açıklamasını bir gün sonra Katar’ın Türkiye büyükelçisi Salem Mübarek Eş-Şafi’nin, Doha’nın Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu miktarda sıvı gazı (LNG) temin etmeye hazır olduğuna dair 17 Aralık tarihli açıklaması takip etti.
İsrail ve Türkiye Yakınlaşıyor: Doğu Akdeniz Doğal Gazı
Katar elçisi Salem Mübarek Eş-Şafi’nin, Doha’nın Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu miktarda LNG’yi temin edeceğini açıklamasından bir gün sonra, 18 Aralık’ta, İsrail ve Türkiye arasında, İsrail doğal gazının Türkiye üzerinden ihraç edilmesine yönelik bir anlaşma çerçevesinin çizildiği açıklandı. Her ne kadar Türkiye ile Rusya, İran ve Irak arasındaki gerilimin tırmanması Ankara ve Tel Aviv arasındaki doğal gaz anlaşmasını hızlandırmış olsa da, İsrail ve Türkiye hükümetleri zaten Türkiye-İsrail enerji ticareti çerçeve anlaşması için birkaç aydır sessizce müzakere yürütüyordu.
Analistler ve yazarlar İsrail ve Türkiye arasındaki doğal gaz anlaşmasını Rusya, İran, Irak, Suriye ve onların bölgesel müttefiklerinin etkisini dengelemek amacıyla Türkiye’nin İsrail ile olan diplomatik ve askeri ilişkilerini normalleştirme hamlesi olarak sundular. Bu görüşler ve iddialar İsrail ve Türkiye’nin ekonomik ve askeri alanlardaki işbirliğinin zaten hiç kesilmemiş olduğu gerçeğini gözardı ediyor. Türkiye ve İsrail ordularının Suriye sınırında eşzamanlı harekatları ve operasyonları dahi var.
İsrail Türkiye’nin Suriye ve Irak’tan ihraç ettiği kaçak petrolü yeniden satarken, Tel Aviv Gazze Şeridi’ndeki Filistin’e ait doğal gaz rezervlerinin gasbını meşrulaştırmaya çalışıyor. Paralel olarak, Tel Aviv Kuzey Nil Deltasındaki Mısır doğal gaz rezervlerinin kontrolünü ele geçirmek içinde bütün gücünü kullanmaya çalıştı. Bunu yaparken, büyük doğal gaz rezervlerine sahip Lübnan deniz sahasında hak iddia etmeye girişti ve Akdeniz’deki doğal gaz kaynaklarının kontrolü için Kıbrıs’a yanaştı.
Daha Geniş Bir Enerji Savaşının Hatları
İsrail ve Katar ile yapılan anlaşmalar, Rusya ve Türkiye arasındaki gerilimlerin de öncesine dayanan enerji savaşıyla ilişkili, daha geniş bir enerji ticaret ağının parçası. Aslında, büyükelçiler Eş-Şafi ve Demirok, Erdoğan’ın Katar ziyareti sırasında, tam da Rus ordusunun Türkiye’nin IŞİD petrol kaçakçılığındaki rolünü basın açıklaması ile duyurduğu bir dönemde, Erdoğan ve Katar Emiri Tamim bin Hamad arasında varılmış olan anlaşmalar hakkındaki bilgileri tekrar ediyordu. Dahası İsrail, Türkiye ve Katar yapılanması Ortadoğu’da gerçekleşmekte olan enerji savaşının vardığı boyutları da yansıtıyor.
Türkiye, Türkiye’yi dışarıda bırakacak İran-Irak-Suriye enerji koridoru projesini engellemek için ne mümkünse hemen herşeyi yaptı. Türk ordusunun Irak, Musul’da mevzilenmesi ve Katar’da Türk askeri üssünün kurulması Türkiye ve Katar’ın, Türkiye aracılığıyla Basra Körfezi ve Irak’tan Avrupa’ya açılan rakip bir enerji koridoru yaratmadaki ortak hedefiyle ilintili. Türkiye’nin Gazze Şeridi’ne engelsiz erişim talebi de Gazze kıyısındaki Filistin doğal gaz rezervleri ile bağlantılı olabilir.
Dahası İsrail ve Türkiye yıllardır, Doğu Akdeniz’deki doğal gazın kuzeye, Türkiye üzerinden Avrupa Birliğine, petrolün ise güneye, İsrail’e ihraç edileceği bir Levant enerji koridoru oluşturmaya çalışıyor. Bu koridorun hayata geçmesi asıl olarak Suriye tarafından engellenmişti. Bu da Türkiye hükümetinin Suriye’de rejim değişikliği istemesinin nedenlerinden biri.
Türkiye’nin ABD hükümetinden bağımsız hareket ettiğine dair iddialar ortaya atılırken, ABD ve Türkiye’nin Şam’da rejim değişikliği ortak hedefine yönelik hiçbir koordinasyonun olmaması imkansız gözüküyor. Türkiye’nin enerji ticaretindeki yönelimi ise ABD’nin Rusya Federasyonu ile diğer uluslararası aktörler arasındaki enerji ticaretini engelleyerek Rus enerji sektörünü sabote etme amacına hizmet etmektedir.