Çelik sektöründe yaşanan kriz, Güney Afrika işçi sınıfı hareketinin yıllar içinde karşılaştığı belki de en zorlu süreçtir. Yakın zamanda bir çözüm bulunmazsa çelik üreten şirketler altı ay içinde kısıntıya gidecek ve en az 50.000 işçi doğrudan işsiz kalacak.
Taşeron işçileri, kamyon sürücüleri ve temizlik işçileri de eklendiğinde bu sayı 190.000’e yükselecek. Ayrıca sinsice tasarrufa gitmesi beklenen madencilik sektöründeki işgücü kaybının bu sayının 10 katından fazla olduğu tahmin ediliyor.
Bu tasarrufların işçi aileleri, küçük işletmeler, çelik fabrikaları civarındaki esnaflar ve yerel ekonomi üzerinde büyük bir zincirleme etkisi olacak. Vaal Üçgeni içinde yaşayanların yaklaşık yüzde 75’i ArcelorMittal fabrikasında çalışıyor. Saldanha sakinlerinin yüzde 25’i başka bir ArcelorMittal fabrikasında çalışıyor. Mpumalanga’da ki Evraz Highveld Çelik ve Scaw Metal binlerce işçiyi işten çıkarmaya hazırlanıyor.
Tek seferde bunca işyerinin kapanması, rekor seviyede işsizliğin yaşandığı daha gerçekçi olursak işsizliğin neredeyse yüzde 35 rakamlarına ulaştığı ve zaten işlerin kan ağladığı ekonomisiyle Güney Afrika imalat sanayinin geleceği için felaket bir darbe olacak.
Yoksul ve işçi sınıfı toplulukları sefalet ve yoklukla harap olurken bir işi olduğu için yeterince şanslı olanlar işsizlere bakma yükünü göğüsleyecek, kitlesel yoksulluk mevcut krizle birleşerek daha da artacaktır. Ve Güney Afrika, bildiğimiz üzere dünyanın en eşitsiz toplumlarından biridir.
Güney Afrika Ulusal Metal İşçileri Birliği (NUMSA), Dayanışma, Uasa, Güney Afrika Metal ve Elektrik İşçileri Sendikaları ile birlikte çelik endüstrisinde yaşanan krize çözüm aramak için işveren ve hükümet ile bir araya geldi.
Amaç hükümetin ithal çelik tarifelerindeki anti-damping yönetmelikleri, hurda metal ihracatı yasağı ve kamu iktisadi teşebbüslerinin (KİT) yerel çelik tedarik etme taahhütlerini yeniden dahil ederek kesin bir ipotek sözü almasıydı.
Ancak NUMSA, bu kısa vadeli tedbirler için sanayi yöneticileri ve işveren kuruluşları tarafından verilen ortak sözleri takdir ederken, emek kazanımlarının geleneksel yaklaşımlarla: “Yönetim kurullarında değil sokaklarda kazanılacağı” düsturu ile karşılaştıkları korkunç kötü durumu vurgulamak ve üyelerin çalışma haklarını savunmak için kitlesel grevler ve protesto gösterileri örgütleyerek iki yönlü bir stratejiyi hayata geçirmekte tereddüt etmeyecektir.
İşçilerden işten ayrılma ve boş tasarruf paketlerini kabul etmemelerini istiyoruz. Çelik patronlarının tasarruf ederken ki küstahlıklarını da bir yere not alıyoruz. Her türlü işe sahibiz ve çelik tekelleri ile mücadele edeceğiz. Üyelerimize söz veriyoruz.
İthalat Tarifeleri
Çelik ithalatında ki yüzde 10 gümrük vergisini sabitlemek için NUMSA’nın sırtının okşanması gerekir. Hükümetin istediği tarife değişikliği tedbirlerini destekliyoruz.
NUMSA, mümkün olduğunca acilen kendi üyelerinin işlerini koruması ve yukarıda bahsedilen kısa vadeli talepleri elde etmek için her şeyi yapmaya kararlıyken bile çelik sektöründe ki bu krizin Güney Afrika ve dünyadaki tekelci kapitalizmin derin krizinin ayrılamaz bir parçası olduğunu ve ayrıca 167 yıl önce Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından belirlendiği gibi işçilerin aşırı yoksulluk ve sefalet koşullarında yaşadığı bir tür kapitalist krizin içinde olduğunu anlıyor!
Doğruları savunmaya ve açıklamaya devam eden bizler çelik değer-zincirinin endüstriyel gelişme için önemli bir değer-zinciri olduğunu ve bu nedenle apartheid devlet tarafından yapılacak herhangi bir sosyo-ekonomik dönüşüm gündeminin mülkiyet ve değer-zincirinin kontrolünde hayati olduğunu beyan ediyoruz.
Güney Afrika Devletinin maden çıkarmaktan, işlemekten ve alaşım veya fabrikasyon çelik değer zincirinin stratejik bölümlerindeki hisselerin kontrolünü ele geçirmekten başka bir seçeneği yoktur.
Sürekli olarak koruduğumuz herşey 1994-post ekonomik dönüşümüne bağlı olarak, güç kaynaklarını tahsis etmek ve bunların kullanımını belirlemek için devlet gücüne bağımlı hale geldi. Bununla birlikte devlet gücü öncelikli olarak mülkiyet ve üretim araçlarının kontrolünden ortaya çıkar. Bu Güney Afrika’nın kendi madenlerinin optimum kullanımını garanti etmede ve Güney Afrika’daki tüm insanlar için etkili ve eşit olarak endüstriyel gelişim sürecini yönlendirme ki tek yoldur.
Şu anda dünya ekonomisinin geri kalanıyla nasıl ilişkili kurulacağının belirlenmesine, Güney Afrika devleti ekonomisinin işleyiş şekline küstahça bir şekilde tamamen yabancı sermayeli, küresel tekeller karar veriyor, Güney Afrika ekonomisine müdahale yapıldığı ve emperyalist sömürüye tabi tutulduğu bizim için her zaman çok net olmuştur.
Çelik değer zinciri – Eskom, Sasol, Armscor ve diğer KİT’ler gibi – Iscor kontrolü ihtiyacının yanında fırsatçı, ırkçı liderler için bir ATM makinesi gibi çalışması ve kişisel servetlerini artırması için apartheid rejimi tarafından kurulmuştur. Bu devlet oluşumu ırkçılığa karşı uluslararası yaptırımları yenmek için deneme amaçlı kullanıldı.
Iscor gibi Sasol ve ülke kalkındırma kuruluşları devlet tahvilleri ve diğer hisse senedi varlıklarının ve hatta zorunlu emeklilik fonları yönetiminin yüzde 50’sine yatırım yaptılar.
Kamu tekeli içinde yozlaşmanın başlamasından sonra Hint sermayeli ArcelorMittal özelleştirildi ve özel sermaye elinde yozlaşma daha da derinleşti. Özelleştirildikten sonra bu selefinin tüm kötü özelliklerinin yeni eklenen politikalarla muhafaza edilmesi işçiler ve ekonomi için daha yıkıcı sonuçların olacağı ekonomide daha baskın rol oynaması içindir.
Bu kötü politikalarla ithalat parite fiyatlandırma (IPP) adı altında, Güney Afrika’da üretilen ve fiilen kaynağından çıkarılan çeliğin nakliyesinin ve ithalatının onlara kaça mal olacağını bilmeden tüketiciler eşdeğer çelik almak zorunda kaldı.
Rakip firmalar kendi sanal tekelleri nedeniyle çelik tekeli ArcelorMittal ile rekabet etmekte güçsüz kaldılar.
İnanılmaz Karlar
Şirket sahipleri bu gaspla müşterilerinden inanılmaz karlar topladılar. 2000 yılından 2008 yılına kadar, hisselerinin değeri yüzde 7.000 arttı! Ancak ekonomi üzerindeki etkisi felaket oldu. Çoğu zaman ulusal öncelik imalat sanayini geliştirmektir vazgeçilmez maddelerden biri olan çeliğin neredeyse tüm üretim süreçlerinde birim ücretleri üzerine aşırı-vergi yükü konuldu.
Yasadışı olmasa bile, IPP mutlak bir yolsuzluk şeklidir ki müşterilerden para koparmak için bir tekel kötüye kullanılıyor çelik maliyetleri için alternatif bir kaynak yaratmadan doğrudan müşteriler üzerine yansıtılıyor: Yani Güney Afrika halkına. 23 Eylül’de yolsuzluğa karşı yürüyeceğiz ancak yolsuzluğun kamu hizmetleriyle sınırlı olmadığını asla unutmamalıyız!
Fakat aynı zamanda ahlaksız olarak alınan IPP’nin uzun vadede sürdürülemez olması kaçınılmaz. ArcelorMittal sadece Güney Afrika’da bir çelik tekeli dünyada değil. Yıllardır büyük çelik ithalatçısı olan Çin son iki yılda ekonomisi yavaşça aşağıya doğru kaymaya başlasa da çelik ihracatını artırdı.
Enerji, finans ve işçilik maliyetlerinin sübvanse edilmesi sayesinde Çin’in IPP fiyatları ArcelorMittal’in fiyatlarının epey altında. Bu Güney Afrika ve diğer çelik üreticisi birçok ülkede fiyatlarda damping yapılarak çeliğin ucuzlamasına yol açmıştır. Durum yeterince kötü olmadan İsveç alüminyum ithal ederek ihracat için zırhlı araçlar üreten Medupi kömür santrali ve Denel ithal Tay çelik kullandı.
İronik olansa Ann Crotty ve Lucky Biyase’nin (23 Ağustos) İş Times’da dikkat çektikleri nokta “ArcelorMittal’ın … son on yıl içinde yerel çelik kullanıcılarından zoraki bir fiyatlandırma stratejisini korumalarını talep ediyor” olmasıdır.
2013 Yılındaki NUMSA Özel Ulusal Kongresi’nin kesinlikle şimdi baş gösteren krizi çözmek için yola çıktığı açıktır. Genel sekreter tarafından koordine edilen ve sosyo-ekonomik grevler dahilinde; tüm stratejik madenlerin zenginleştirilmesi ve kamulaştırılması, tüm hurda metaller için ihracat ve dökümhaneden yeniden dökülmesi yasağı ve tüm stratejik mineraller üzerinden alınan IPP ve ihracat vergisinin kaldırılması talepleri ile yönetilen 77 Görev Ekibi bölümü kuruldu.
Dünya Ticaret Örgütü tarafından izin verilen bazı malların ithalat tarifelerinin artırılması ve devlete ait işletmelerin ticarileştirilmesine son verilerek Sasol ve ArcelorMittal’in yeniden kamullaştırılması.
Ama tüm bu konular için dünya ekonomisini yönlendiren güçler dengesinin köklü bir değişime uğramasına ihtiyaç var. NUMSA’nın da kendi özel Ulusal Kongresi’nde ilan etti gibi: “1994 Yılı sonrası sosyalist ve kapitalist güçler arasında ölümüne savaşların yaşandığı Güney Afrika, dünya ve Güney Afrika için insanlık ve kalkınma krizinin de tek çözümü olacak.”
NUMSA orta ve uzun vadede, çelik endüstrisinin ve değer zincirinin stratejik unsurlarının kamulaştırılmasından başka bir alternatifin olmadığına inanıyor.
Bu amaçla, Birleşik Cephe içinde çalışan sınıf hareketi ve Sosyalist Güney Afrika mücadelesini alevlendirmek için yorulmadan çalışıyoruz.