Güney Afrika: Cape Town Gelecekte Yaşanacak Su Krizlerinin Bir Öncülü Mü?

 

Afrika’nın en zengin şehirlerinden biri olan Cape Town’ın su kaynakları hızla tükeniyor. Nüfus artışı ve iklim değişiminin daha da şiddetlendirdiği eşi görülmedik bir kuraklık dünyanın en vahim kentsel su krizlerinden birisine yol açıyor.

Su kaynaklarının hızla tükenmesi nedeniyle hükümet, Nisan ayının ortalarında evlere ve işyerlerine giden su şebekelerinin yetkililer tarafından kapatılacağını ve o gün şehir halkının durumun ne kadar ciddi olduğunun farkına varacağını belirterek  kargaşa yaşanabileceği konusunda uyarılarda bulundu.

Cape Town 1995’ten bu yana neredeyse beşte dördü kadar daha büyüdü. Güney Afrika kaynak yönetim merkezinden Anthony Turton şehrin su kaynaklarının bitmek üzere olduğunu ve “çözüm üretmek için artık zaman kalmadığını” belirterek bundan sonra “ilahi müdahaleye ihtiyacımız var” dedi.

Güney Afrika meteoroloji merkezine göre 2015 bugüne kadar kaydedilen en kurak yıl olmuş. Barajlardaki su seviyesinin düşmesi 2014 ortalarında başlamış ve mevsimsel olarak yükselmeler olsa da su seviyesi düşmeye devam etmiş. Barajlardaki su seviyesi her yükselişin ardından öncekinden daha alt seviyeye inmiş. Su toplama havzalarında da durum 2015 ortalarından beri giderek kötüleşmiş.

Reliefweb’in dikkat çektiği gibi “Güney Afrika’da atık suyun arıtılmasında ciddi sorunlar yaşanıyor. 2014 tarihli Green Drop Raporu‘nda ülkenin atık su arıtma tesislerinin yaklaşık dörtte biri‚ ‘kritik safhada’ diğer dörtte biri de ‘yüksek riskli’ olarak sınıflandırılmış.

Su ve Halk Sağlığı Bakanlığı artık bu tür raporlar yayınlamıyor (bu da ayrı bir sorun). Ancak yerel bir STK olan AfriForum benzer bir girişimde bulunarak kontrol edilen tesislerin üçte ikisinin ulusal su kalite standartlarını karşılamadığını açıkladı. 2016 verilerine göre içme suyunun kalitesi %100 oranında bozulmuş…”

Ayrıca su şebekelerindeki sızıntılar nedeniyle önemli miktarlarda su da boşa gidiyor.

Bu konuda Cape Town tek istisna sayılmaz. İki yıl önce Brezilya’nın Sao Paulo şehri de benzer bir durumla karşı karşıya kalmıştı.

Dünya giderek şiddetlenen içme suyu kriziyle karşı karşıya. Suya talep son yüzyılda nüfus artış hızının iki katından daha fazla arttı. 2025 yılında yaklaşık 1,8 milyar insanın su kıtlığı çekilen bölgelerde ve dünya nüfusunun üçte ikisinin de su sıkıntısı çeken bölgelerde yaşayacağı öngörülüyor.

Bu noktada kentleşme de temel sorunlardan birisi. 19 yüzyılın başında dünya nüfusunun yalnızca % 10’u kentlerde yaşıyordu. Yüzyıl sonra bu oran % 20-25 civarına çıktı. 1990’da dünya nüfusunun artık % 40’ı kentlerde yaşıyordu ve yalnızca 20 yıl gibi kısa bir sürede bu oran % 50’ye ulaştı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2030’da dünya nufusunun yaklaşık % 60’ının ve 2050’de de % 70’inin kentlerde yaşayacağını öngörüyor. Kentlerde yaşayanların yarısı  nüfusu 100.000 ila 500.000 arasında değişen şehirlerde, %10’nu da 10 milyondan fazla nüfusa sahip megakentlerde yaşayacakmış.

İçme suyunun azalması giderek uluslararası çatışmaların da nedeni haline geliyor. Buzullar görülmemiş hızda erirken nehirler kuruyor. Yeraltı suları tehlikeli oranlarda tüketiliyor.

Nehir sularının % 25’i denize ulaşmadan tüketiliyor. Hatta bir çok nehir daha denize ulaşmadan kuruyor. Gezegenimizdeki her altı insandan biri içme suyunu dağlık alanlardaki buzullardan ve kar birikintilerinden sağlıyor ancak bunlar da hızla azalıyor.

Enerji kaynakları üzerine savaş ve çatışmalar iklim değişiminin DNA’sının bir parçası haline geliyor. Nehirler kururken su savaşları daha da sertleşiyor. Yirmi ülke ihtiyaç duyduğu suyun yarısından fazlasını komşularından sağlıyor.

İsrail’in su ihtiyacını karşılamak amacıyla Şeria (diğer adıyla Ürdün) nehrinin sularına el koyması Filistinlilere uyguladığı baskının temel nedenlerinden biridir..

Su Hindistan ve Pakistan arasında da temel bir sorun teşkil etmektedir. İki ülke arasında 1960’da imzalanan İndus Suyu Antlaşması İndus Nehri suyunun iki ülke tarafından paylaşılmasını öngörmektedir. Bu antlaşmaya göre iki ülke de İndus Nehri‘nin üç kolundaki suda belli bir hakka sahiptir.

Keşmir bölgesini geçerek gelen Çenab nehrinin suyu Pakistan’a bırakılmıştı ve o zamandan beri bu nehir Pakistan’ın tahıl ambarı olan Pencap’ın başlıca su kaynağıdır.

Bu nehrin akışı, nehir Pakistan topraklarına varmadan hemen önce Hindistan’ın Keşmir bölgesinde inşa edilen Baglihar hidroelektrik santralı nedeniyle artık tehdit altında. Bu barajın inşası Hindistan ve Pakistan arasında sert bir tartışmaya yol açarken iki ülke arasında Keşmir bölgesine ilişkin geçmişten beri süre  gelen gerilimleri de daha üst bir boyuta çıkardı.

Bugün Cape Town’da olağanüstü koşullar nedeniyle 200 su istasyonu kuruluyor. Her biri yaklaşık 20 bin yerleşimciye hizmet verecek. Ayrıca yetkililer acil durumlar için gerekli suyu askeri tesislerde depolamayı planlıyor.

İçme suyuyla yüzme havuzlarını doldurmak, bahçeleri sulamak ve araba yıkamak zaten yasaklanmış durumda. Yetkililer zaman zaman çatışmaların yaşandığı doğal su kaynaklarında görevlendirilmek üzere su hırsızlığına karşı kurulan devriyelerin sayısını artırıyor.

Ocak ayının başında kent sakinlerinden su tüketimlerini günlük 50 litreyle –Amerikalıların ortalama günlük tüketimlerinin altıda birinden daha az- sınırlamaları istendi. Eğer tüketim miktarı hızla düşmeyecek olursa ve şimdiye kadar da düşmedi, günlük 25 litre sınırı getirilecek.

Eğer Cape Town susuz kalırsa, yalnızca eyalet çapında değil hızla ulusal çapta bir soruna dönüşecek. Muazzam bir göç dalgası yaşanacak ve dolayısıyla ülkenin diğer bölgelerinde de su tüketimini artırarak istismar tehlikesine yol açacak. İnsanlar suyun sınırlı olması nedeniyle belki de sağlık sorunları yaşayacak.

Güney Afrika’da hala muazzam sınıf farklılıkları var. Apartheid rejimi sona erdikten sonra da ülke dünyanın en eşitsiz toplumlarından biri olarak kaldı. Su tüketimin kısıtlanmasına gönüllü olanlar genellikle zengin bölgelerde yaşayan ve daha yüksek ücretleri ödeyebilecek durumda ve ödemeye hazır olanlardır.

Ancak Cape Town’ın nüfusunun dörtte biri şebeke suyunun olmadığı gecekondularda yaşıyor ve insanlar içme sularını hiç bir biçimde güvenilir olmayan umumi çeşmelerden sağlıyor.

Bu nedenle 4 milyonluk nüfusun 1 milyonu suyun yalnızca % 4,5’unu tüketiyor. Bu krize yol açan kesinlik gecekondularda yaşayan Siyahlar  değildir.

Alan Thornett, 15 Şubat 2018
Bu makale ilk olarak Socialist Resistance’da yayınlanmıştır.
Kaynak:https://www.greenleft.org.au/content/south-africa-cape-town-sign-things-come

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.