Celtic, Liverpool, Boca Juniors, Marsilya Olimpik gibi dünyadaki bazı büyük futbol kulüpleri çok güçlü sol özellikler taşımaktadırlar.
Keza Alman ikinci liginde mücadele eden St Pauli Buffola’dan Belfast’a kadar taraftar grupları dahil olmak üzere sol eğilimli futbol ağları için küresel bir fener olma işlevini sürdürmektedir. Bu dizide ele alınacak olan bir çok kulüple de dostluklarını sürdürmektedirler.
Dünyanın bir çok yerinde daha az bilinen Standart Liege (Belçika), Adana Demir Spor (Türkiye), Virtus Verona (İtalya), Portland Timbers ve Seattle Sounders (ABD) ve Tennis Borussia Berlin (Almanya) ve resmi liglerde yer almayan Clapton (Doğu Londra, İngiltere) ve Altona 93 (Hamburg, Almanya) gibi antifa taraftar grupları mevcuttur.
Burada sağcı düşmanlıklara karşı çok iyi mücadele eden beşi üzerinde duracağız.
Hapoel, Tel Aviv
“Hapoel”, “İşçi” anlamına gelir. Orak ve çekiç rozeti kulübün Marksizm, Sosyalizm ve işçi sınıfıyla olan tarihi bağlarını yansıtır.
Kulübün sendika hareketi, İsrail Komünist Partisi ve Maki ile tarihsel bağları sürerken taraftarlar, İsrail solunun standart taşıyıcısı olarak Che Guevara ve Karl Marx bayraklarını sallamaya devam ediyor.
Taraftarın hissiyatının derinliği aşırı sağa sempati duyan, Likud partisi ile gayri resmi bağlantıları bulunan ve”Araplara Ölüm” sloganları atan Beitar Jerusalem kulübü ile mücadelede ortaya çıkıyor.
Beitar Arap oyuncu oynatmayan tek kulüp olarak kalmıştır. Hatta 2013 yılında iki müslüman Çeçen oyuncunun alınmasını taraftarlar protesto etmiş, iki oyuncudan biri olan Zaur Sadayev’in ilk gölünü atması sonrası yüzlercesi tribünleri terk etmişlerdir.
Siyasi kutuplaşmanın sonucu olarak İsrail sporundaki en şiddetli kulüp mücadelesini sürdürmeye devam ediyorlar.
Ultras Hapoel web sitesi Beitar Jerusalem’i “Muhtemelen dünyadaki en iğrenç kulüp. Faşist, ırkçı taraftarlar, onlarla birlikte yöneten yönetim ” diye anlatıyor.
Hapoel, İsrail şampiyonalarını, 13 kez taçlandırarak, güneş doğrularda parladı.
Güneş Hapoel ile parlamaya devam ediyor. İsrail liginde Beitar’ın altı şampiyonluğuna karşı Hapoel’in 13 şampiyonluğu bulunmaktadır.
AEK, Atina
AEK taraftarlarının çoğu geleneksel olarak solun güçlü olduğu mahallelerde yaşamaktadır. İdeolojik zeminde Marsilya ve Livorno’daki taraftar grupları ile “kardeşlik üçgeni” kurmuşlardır. St. Pauli ile bağlantılarını sürdürmektedirler.
AEK 12 kez Yunan Süper Liginde şampiyon olmasına rağmen her zaman mütevazi başlangıçlar yapmaktadır.
Kulübün İstanbul’dan gelen Yunan göçmenler tarafından kurulmasının, anti-faşist ve solcu bir çekirdeğe sahip olmasının nedeni olduğunu belirtiyorlar.
AC Omonia Nicosia
ABD ve İngiltere’nin desteği ile Yunan Hükümetinin, Yugoslavya, Arnavutluk ve Bulgaristan’ın desteklediği Yunan soluna karşı 1948’de başlattığı Yunan iç savaşı sırasında kurulan kulüp, Kıbrıs işçi sınıfının takımı olarak geleneksel olarak saygı görmektedir.
Savaş, ABD, İngiltere, Arnavutluk, Yugoslavya ve Bulgaristan’ın desteklediği Yunan Soluna karşı Yunan Hükümetini kışkırtması sonucu ortaya çıktı.
Kıbrıslı futbol otoriteleri tüm profesyonel sporcuları Yunan solu ve Yunanistan Komünist Partisine yakın olmakla eleştirmektedirler.
Hatta bunlardan bazıları Omonia’nın kuruluş deklarasyonuna destek vermediler. Fakat takım kısa süre içinde Kıbrıs’ın en başarılı ve en çok tanınan kulübü oldu, 20 kez şampiyonluk kupasını aldı.
Taraftarlar kendilerini Çalışan Halkın İlerici Partisi’ne yakın görmekte, tribünlerde Che Guevera bayrakları sallamaktadırlar.
Gate-9 taraftar grubu, Hapoel Tel Aviv ve Standar Liege gibi sol taraftar grupları ile ilişki kurmaktadır.
2018 yılında kulübün özel bir şirket tarafından satın alınması ve takımın “halkın takımı” sıfatının kaldırılmasını protesto den Gate-9 taraftar grubu tribünde devasa bir orak-çekiçli bayrak açarak takımın tarihini şirkete hatırlattı. Nicosia da solcu futbolun gururlu mirasından onur duyarak amatör kümede oynamaktadırlar.
Bahia
Brezilya’nın kuzey doğusundaki Salvador kentinin takımının uzun bir solcu geçmişi yok. 2013 yılında kendilerine Demokratik Üç Renk adını veren bir taraftar grubu sosyal meselelerle ilgilenmeye başladı.
Başkan kulübün mali güvenliğinin sağlanması, iyi futbol oynanması ve pozitif davranışlar üzerine odaklanması, formalarında petrol sızıntılarını kamuoyuna duyuran semboller, siyah hareketin tarihi liderlerinin posterlerinin olması takımı Brezilya ezilenlerinin hakları için mücadele eden bir yerde göstermeye başladı.
Kadın haklarının senenin bir günü değil bütün sene boyunca gündem olması için mücadele etmeye başladılar. Yerli haklarını savundular.
Brezilya toplumunda bulunan ırkçılığı kınadılar. LGBTİQ+ ve kadın haklarını savundular. Oyuncular takımın bu pozisyonundan çok memnun kalmaktadırlar.
Bu attıkları adımların Brezilya toplumun dönüşmesi için başlangıç olduğuna inanıyorlar.
Şehir halkının kalbindeki yerlerini adaletsizliğe karşı halkı birleştirmek için kullandıkları için komünist bir kulüp olmakla suçlanıyorlar. Onlar kendilerinin sadece insancıl olduklarını söylüyorlar.
Bilet fiyatlarını düşürerek hem taraftar kitlesini artırdılar hemde rakiplerinden pozitif tepkiler aldılar.
Başkan “Kulübün saldırganlık, şiddet ve hoşgörüsüzlüğe karşı bir iletişim kanalı olacağını” söylüyor
Cosenza
Tuscany’nin Livorno’sunun İtalya’daki tek anti-faşist kulüp olmayışını duymak sürpriz oldu.
Cosenza, İtalya ikinci liginde Calabria’nın bir kulübüdür. İtalya’nın güneyinde antifaşist olmakla övünen bir taraftara sahiptir.
Kendilerini barışçıl metodlarla sınırlamayan bir çok taraftar grubu var. Genel olarak sol-anarşist bir dünya görüşüne sahiptirler.
Bunlardan biri olan Cosentini kendisini sadece bir futbol taraftar grubu olarak görmüyor. Ülkenin yoksul güneyine karşı ulusal düzeyde yapılan ayrımcılığa ve yerel yolsuzluklara karşı bir direniş grubu olarakta tanımlıyor.
Taraftarları arasında kalabalık yerlerde şarkı söyleyen 82 yaşındaki Fransisken bir papaz bile var.
Dünyanın geri dönülmez bir şekilde delindiğini, hoşgörüsüzlük ve açgözlülük güçlerinin zafer kazandığını hissettiği bir zamanda, bu perişan Kürenin her köşesinde daha iyi bir dünyaya inanan insanlar olduğunu hatırlamakta fayda var. Ya da en azından Eşitlikçi İnsanların yolda olduğunu bilmeye ihtiyaç var.
Gelecek hafta, sol taraftar gruplarıyla kulüpler hakkında bu futbol hikayelerinden öğreneceğimiz derslere bakacağız.
Bu tutkuyu ve yoğunluğu kullanmanın bir yolunu bulabilmek için bu derslerden ne öğrenebiliriz?
St Pauli’nin küresel başarısından neler öğrenebiliriz?
Tarafları bir şeylere karşı olmanın yanında parti politikalarında daha aktif olabilecekleri bir zemin yakalaya bilir miyiz?
Yakında görüşürüz.