Yazarın konuyu anlatmak için ulusal kurtuluş mücadelesi veren Assam Ulusal Kurtuluş Cephesi (ULFA) ve sosyal kurtuluş mücadelesi veren Naksalitler’i sorumlu tuttuğu ölümler ve bu örgütlerle ilgili kullandığı terörist ifadesine katılmasak da Hint faşizminin asıl tehlike olduğu vurgusundan dolayı daha önce yayınlamış olduğumuz haber ve makaleleri tamamladığından yayınlamakta bir sakınca görmedik.
İsyandan.org
Yeni Delhi: Ünlü düşünür ve analist Dr. Javed Jamil, sadece muhtelif şiddet nedeniyle değil aynı zamanda Modi Hükümeti’nin başlattığı ve Özelleştirmelerde İkinci Tur pusulasına karşı da önümüzdeki tehlikelerin farkına varmak için tüm barış sevenlere çağrıda bulundu. Jamil, Cumartesi günü İslami Hind Cemaati’nin genel merkezinde “Hindistan’da artan faşizmin nedenleri ve çözüm önerileri” konulu bir söyleşi gerçekleştirdi.
“Faşizm” dönemindeyiz diyerek açıklamaya başlayan Jamil, kelimenin gerçekte Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kullanılır hale geldiğini ve Firavunun da İsrail soyundan gelen azınlık topluluğun baskılanmasında otoriterleşme, radikalizm, sindirme ve şiddet içeren faşizmin tüm unsurlarını uyguladığını ve belki de insanlık tarihinin ilk faşist hükümdarı olduğunu söyledi. Jamil, “Hindistan’daki Hindutva’nın (Hindistan’da “tek ulus, tek kültür” yaratmaya çalışan, “Hindistan Hindularındır” şiarını kullanan Turancı’ların muadili sayılabilecek ırkçı zihniyet) uluslararası düzeyde bugünlerde Amerika’nın da içinde olduğu en tehlikeli faşizm türü olan radikalleşme, otoriterleşme, özel bir tür milliyetçilik ve sindirme benzeri ideolojilerle hareket ettiğini,” söyledi.
Hindistan’da meydana gelen birkaç büyük terör saldırısında ölenlerin sayısı 300 civarında iken, aynı sayıdaki toplumsal isyanlarda birkaç bin insanın öldüğü istatistiki bilgileri paylaşan Dr Jamil “Toplumsal Şiddet’in Terörizm’den daha büyük bir tehdit olduğunu ve Hindu Terörizm’inin Müslüman Terörizm’inden daha tehlikeli olduğunu,” söyledi. Ölümlerin sadece yüzde 80’ninin azınlık toplulukların isyanları sırasında meydana geldiğini, teröristlerce gerçekleştirilen tüm ölümler üzerinden değerlendirme yapıldığında ise Müslüman gruplara atfedilenlerin önemsiz derecede az olduğunu belirtti. Jamil, resmi rakamlara göre son 50 yılda 15.000 kişinin Hindu-Müslüman ayaklanmalarında öldüğüne dikkat çekerken gayri resmi rakamların tahminen yüz bin civarında olabileceğini söyledi. Jamil’e göre Hindistan’da terör nedeniyle meydana gelen 35.000 civarındaki ölümden sadece 1.500’ü Müslüman teröristler tarafından gerçekleştirilmiş. Naksalitlerin son 30 yılda 11.000’den fazla kişiyi ve ULFA’nın son 20 yılda 18.000’den fazla kişiyi öldürdüğünü söyleyen Jamil yine de Hindutvavadis’in küstahça “tüm Müslümanlar teröristdir,” dediğini söylüyor. O Hindutvavadislere, “Hindulara inanmayan Naksalitlerin varlığını kanıtlamayı deneyin ama Hindular gibi onları Sayım’da (Census) göstermeyi unutmadan,” dedi ve ekledi “Ellerinde Hindunun herhangi bir yeni tanımı varsa, Hindu olmayan bütün solculara bunu ilan etmeliler.”
Özellikle bir topluluğa karşı şiddeti tahrik etmek için kasıtlı olarak söylentilerin nasıl yayıldığına net bir örnek olan Dadri’nin soğuk kanlı olarak işlediği Akhlaq cinayetine atıfta bulunan Jamil “aile gerçekten sığır eti yiyor olsa bile mafyanın adaleti kendi eliyle gerçekleştirmesine müsaade edilmez,” dedi ve POTA (Hindistan Terörle Mücadele Kanunu) altında suçlulara yer ayrılması çağrısında bulundu.
Dr. Jamil Müslüman entelektüellere, düşman tarafından ortaya atılan sorulara daima savunmacı açıklamalar getirilmemesi ve örgütün bahane üretme durumuna son verilmesi çağrısında bulundu. Kendilerine yapmacık soru soranlara karşı pozisyonlarını belirlemeliler. Toplumsal Şiddet ile ilgili tüm istatistikleri ortaya dökmeliler. Aynı zamanda Hint siyasetinde temel sorunlardan biri olmaya başlayan Komünalizme (Communlaism: Eyaletlerin ayrı bir devlet gibi yönetildiği idari sistem) olanak tanınmasına karşı tedbir almalılar. Bu toplumsal güçlerin eliyle oynamak gibi birşey dedi.
1980’lerin sonlarındaki Komünalizm ve 90’larda gizli yürütülen özelleştirmelerin ilk turu ile toplumsal bir cinnet oluşturularak yeni ekonomi politikalarına karşı herhangi bir halk hareketi önlenmiş oldu. Hatta kandırılan solcu güçler tüm enerjilerini Özelleştirme karşıtlığı yerine Komünalizmle mücadelede kullandılar. Şimdi Modi’nin başlattığı özelleştirmenin İkinci Turunda toplumsal cinnet yeniden oluşturuluyor. Medya, entelektüel çevreler ve siyasi partiler özelleştirmenin yeni turunun ekonomik eşitsizliklerin yeniden artmasına neden olacağını tartışmak yerine yine Komünalizmi tartışmakla meşgul!
Dr Jamil büyük toplumsal isyanların ülkeyi vurduğu yıl 2017 yılı olabilir uyarısında bulundu ve “İktidarda ki parti kendisini destekleyenlerin güvenini korumada başarısız olursa, çareyi kendi inancına dayalı büyük isyanları kışkırtmada bulabilir çünkü toplumsal ayaklanmalar büyük siyasi bölünmeleri de beraberinde getirir,” dedi.
Jamil, Müslümanlara hitap ederek, aşırı tepki göstermeden ileri görüşlü ve bilgelikle uzun vadeli bir plan hazırlamaları çağrısında bulundu. O Hint faşizminin Müslüman kimliğe karşı iken İslami vaazlardaki değerlere karşı olmadığını ancak uluslararası faşizmin öncelikle ahlaki değerlere karşı olduğunu söyledi. O ayrıca tüm dinlerdeki ahlaki değerlerin hemen hemen aynı olduğunu belirterek komünalizmin zehrini almak için açıklamalar yapılmalı ve yaygınlaştırılmalı dedi.
Dr. Jamil bir soruyu yanıtlarken kendi hayal kırıklığını dile getirdi “Seküler Hindistan’ın Müslüman Vizyonu: Hedef & Yol Haritası” belgesi hazırlanırken gösterilen büyük çabalara rağmen Müslüman liderler ve örgütler ücret karşılığı sahte bağlılıklarını gösterdiler ve belgede verilen kapsamlı yol haritasının uygulanmasında öncülük etmediler dedi ve ekledi; “Müslümanların sorunlarını göstermede, Sachar Komisyonu’ndan veya Ranganatahn Komisyonu Raporu’ndan çok daha büyük bir uygulama yapılmalı, Müslümanlığa bütünsel bakacak ve kapsamlı bir çerçeve olanağı sunarak Müslümanların ilerlemesini sağlayacak, ideolojik, siyasal, sosyal ve ekonomik olarak Müslümanların güçlendirilmesi gerekmektedir.”