ABD’de çalışma hayatına ilişkin en güncel tartışma parçabaşı çalışan işçilerle dijital platform şirketleri arasındaki çatışma…
Kuzey Amerika’da “Gig Workers” olarak anılan bağımsız/ sözleşmeli/ mevsimlik/ yarızamanlı/ çağrı üzerine veya parçabaşı çalışan işçiler; devasa teknoloji platformlarının piyasayı işgal etmesiyle ciddi sorunlar yaşamaya başladılar.
İnternet üzerinden müşteri ve işçi/esnaf arasında bağlantı kuran dijital platformlar ortaya çıktıklarında bir “devrim” olarak sunuldular. Bir hizmete veya ürüne ihtiyacı olanlar, bilgisayar veya cep telefonu aracılığıyla hedefe kolayca ve hızlı şekilde ulaşacaktı. Diğer yandan emekçiler kendi koşullarına göre esnek şekilde çalışacaktı. Bu yeni uygulama işyerine ve işverene bağımlılıktan kurtararak işçileri özgürleştirecek ve güçlendirecekti!
Masal uzun sürmedi. Dijital platform şirketleri, piyasanın farklı alanlarını ele geçirdiler. Sınırlı sayıda patron zenginleşirken, onlara para kazandıran ama onlarla hiçbir fiziksel bağı olmayan emekçiler yoksullaştı… Kırtasiyeci alışveriş sitesiyle, taksi durağı cep telefonu uygulamasıyla savaşırken amazon.com piyasa değeri açısından dünyanın yedinci büyük şirketi oldu, uber 68 milyon dolarlık servete kavuştu.
Eşzamanlı olarak ABD ekonomisinde bazı olgular ortaya çıktı; rekor düzeyde gelir ve servet eşitsizliği, orta ve alt sınıflar için rekor düzeyde düşük ücretler, rekor düzeyde ‘bağımsız’, ‘kısmi süreli’ ve güvencesiz işçi…
Kitap ve çiçek siparişinden ev temizliğine, ulaşım hizmetlerinden grafik tasarıma kadar farklı alanlarda faaliyet yürüten bu şirketler, işçi-işveren arasındaki bağ ve sorumlulukları işveren lehine belirsizleştirirken, işçi ücretlerinin düşmesine ve işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi konuların rafa kalkmasına yol açtı.
Cep telefonu uygulaması üzerinden çağrılan bir taksi şoförünün patronu kimdir? Yolcu mu? Aracın sahibi mi? Yoksa dijital uygulama mı? Yolcu bir trafik kazasında yaralanırsa sorumlusu kim olacak? Telefon ekranında yanıp sönen taksi animasyonu mu?
Bilgisayar ekranındaki bir ilana tıklayarak bulunan (siz bunu işe alınan diye okuyun) ve ücreti kredi kartı ile ödenen gündelikçi ev işçisi, iş kazası geçirirse tedavi masraflarından kim sorumlu olacak?
Çok düşük ücretlere tasarım, yazılım, çeviri gibi hizmetler veren iyi eğitimli, yaratıcı ve çalışkan beyaz yakalıları, meslek hastalıklarından kim koruyacak? Dijital platformlar aracılığıyla çalışan işçilerin çalışma koşullarını kim denetleyecek? Yıllık izin, tatil hakkı, emeklilik, ücret artışı, sendika hakkı vb. konuları ilgili web sitesinin sık sorulan sorular bölümünde bulamazsınız.
Amazon, Uber ve AirBnB gibi büyük sermayeli dijital platformlar, piyasalarının büyük bölümünü kontrol ediyor. Dijital platformlar zamanla kiralık işçi bürosuna dönüşüyor ve işçiye karşı sorumluluk almadan işçi ücretinden yapılan kesintilerle para kazanıyorlar. Bu şirketler, işçileri dikkate almıyor, sadece yatırımcıların karlarını hesaplıyorlar.
Ama fark etmedikleri bir şey var. Aslında geçtiğimiz yüzyılın patronlarından daha güçsüz durumdalar. Çünkü fabrikaları ve makineleri yani web siteleri ve bilgisayar programları onlara ait değil… Sınıfın bu yeni biçimi üretim araçlarına fiziksel olarak sahip değil. Kodları yazanlar ve dijital güvenliği sağlayanlar için ‘ludizm’, ‘sabatoj’ ve ‘grev’ bir tuşa basmak kadar kolay. Kaldı ki iş iyi bir bilgisayar programıyla bitmiyor. Dijital ekonomi, depolarda hamallara, yollarda şoförlere, sanal değil gerçek işçilere ihtiyaç duyuyor. Üstelik çevrimiçi olarak sattıkları pek çok hizmet fiziksel ve manevi olarak en yıpratıcı işler… Dijital de olsa ekonominin temeli 0’lar ve 1’ler değil alınteri.
Dijital platform şirketleri işçilere adil maaşlar ödemek yerine bütçelerini reklam ajanslarına ve hukuk şirketlerine ayırıyorlar. Avukatlar, yasaların şirketler lehine değişmesi için lobi yaparken, talep yaratmak ve müşterileri alıştırmak için çok geniş reklam kampanyaları yürütülüyor.
Kapitalizmin ‘trojan’ saldırılarına karşı işçi sınıfı için umut çevrimiçi… Çünkü her gün daha fazla yeni örgüt ve yerel halk hareketi eski bir fikri hayata geçiriyor: “İşçi Kooperatifi”. Dijital çağın işçi kooperatifleri, teknolojinin nimetlerinden faydalanarak işçi ve tüketici denetimine açık, kar amaçlı olmayan platformlar kuruyorlar.
Kooperatifler, Kuzey Amerika’da makul fiyat politikaları uygulayan ve çalışanlarına adil ücretler veren kurumlar olarak biliniyor. Pek çok manav ve fırın bu yöntemle çalışıyor. Ürünler üreticiden tüketiciye doğrudan ulaşıyor.
Uluslararası Kooperatifler Birliği’ne (International Cooperative Alliance) göre; kooperatifçilik bir toplumsal hareket ve bu hareketin amacı yoksullaşan insanları korumak ve güçlendirmek. ICA’ya göre ABD’de 29 bini aşkın kooperatif faaliyet gösteriyor.
Kooperatifler dijital platformlar kadar hızlı değiller. Malum, mobil alışveriş dünyasında hız çok önemli… Alternatif açık kaynaklı yazılımlar büyük şirketlerin programları kadar iyi çalışmıyor. Bunun için daha fazla altyapı yatırımına ihtiyaç var. Yerel kooperatiflerin bütçesi bu ihtiyacı karşılayamıyor. Bu noktada, bir verip on alma, astronomik yönetici maaşı ödeme gibi telaşları olmayan ama işçilere “söz ve karar hakkı” veren, onlara adil ücretler ödeyen kooperatiflere destek olma konusunda sendikalara görev düşüyor. Sınıf dayanışmasının bu boyutu Kuzey Amerika’da yaygınlaşıyor. Sendikalar ve tüketici hareketleri, “organik tarım” “şeffaflık” ve “işçi haklarına saygı” gibi değerlere dikkat eden kooperatifleri destekliyor.
Austin’de kahraman bakkal süpermarkete karşı zafer kazandı. Kullanıcı yorumlarını ön plana çıkartan bir “araba paylaşımı” uygulamasını kullanan RideAustin Kooperatifiyle baş edemeyen Uber ve Lyft eyaleti terk etti. Getty Images gibi bir deve karşı kendisini sanatçı-ortaklı dijital lisanslama kooperatifi olarak tanımlayan Stocksy, yönetimini kullanıcıların denetime açtı ve gelirini fotoğraf yükleyen sanatçılarla paylaştı. Hem müşteriler hem sanat emekçileri artık Stocksy’yi tercih ediyor.
Geçtiğimiz yıl Avrupa’da greve çıkan sendikalar işçileri yok sayan amazon.com ile iyi toplu sözleşmeler imzaladılar. Pek çok ülkede taksi şoförleri bazen Uber içi değişiklikler, bazen de Uber’in yasaklanması için grevler düzenlediler.
Bugün, dijital platformlar işçilerin çalışma koşullarını kötüleştiren ve ücretlerini düşüren amele pazarlarına benziyor. Ama çok-ortaklı, tüketici ve işçi denetimine açık dijital kooperatifler işçilerin güçlenmesini sağlayabilir. İşçi sömürüsüne dayalı dijital ekonomi adeta bir bilgisayar virüsü gibi yayılıyor, işçi hakları, yurttaş denetimi ‘block’lanıyor. Çare VPN değil, işletim sistemini değiştirmek…