“Devrim ciddi bir şeydir, bir devrimcinin hayatındaki en ciddi şeydir. İnsan kendisini bir mücadeleye adadığı zaman, bu ömür boyu olmalıdır.”
Angela Davis, bir Afro-Amerikan eylemci ve entellektüeldir. Hapishanede kaldığı dönemlerde, cezaevi-endüstri kompleksine yönelik kampanyalara öncülük etmiştir. Angela, ayrımcı yasaların yürürlükte olduğu ABD Birmingham’da 26 Ocak 1944 yılında dünyaya geldi. Çok küçük yaşlarda iken ailesi beyazların olduğu bir mahalleye taşındı. Onların mahalleye taşınması komşuları tarafından hoş karşılanmadı ve onlarla birlikte bir kaç siyah ailenin evi daha kimliği belirsiz kişilerce bombalandı.
Lise yıllarındaki başarıları nedeniyle Massachustts Waltham’da Brandeis Üniversitesi’nde burslu okuyan üç öğrenciden biri oldu. Fransız edebiyatı ve Felsefe öğrenimi gördü. Marksist Herbert Marcues’un, daha sonra da Theodor Adorno’nun öğrencisi oldu. Almanya’da iki yıl, Fransa’da bir yıl çalıştıktan sonra 1967’de Amerika’ya döndü. 1960-65 arasında özellikle Martin Luther King’in öldürülmesinden sonra devrimci şiddet ve silahlı mücadeleyi savunan Siyah Hareketi yükselmeye başlamıştı. Angela bir yandan lisans eğitimi alırken bir yandan da Kara Panterler, Şiddet Karşıtı Öğrenciler Koordinasyon Komitesi (SNCC) ve Ron Karenga’nın ABD Örgütlenmesi gibi politik gruplarda yer aldı. 1968 Yılında Komünist Parti üyesi oldu ve Parti’nin yerel organlarından biri olan Che-Lumumba Kulübü’ne katıldı.
Bitirme tezini tamamladıktan sonra öğretim görevlisi olarak Kaliforniya Üniversitesi’ne atandı. 1969 Yılında Komünist Parti üyesi olması nedeniyle üniversiteden uzaklaştırıldı. Üniversite yönetimi hakkında açtığı davayı kazandı ancak bu kez de siyasi eylemlere katıldığı gerekçesiyle üniversiteden kovuldu. Ancak kamuoyu baskısı, üniversiteyi onu yeniden istihdam etmeye zorlayacaktı.
Irkçılık karşıtı eylemlere katılan Angela Davis Şubat 1970’te Kara Panter Partisi militanları Soledad Kardeşler’i Kurtarma Komitesini kurdu ve Kaliforniya’da tutuklu olan George Jackson ve diğer Afro-Amerikan siyasi tutsakların serbest bırakılması ilgili bir kampanyada aktif görev aldı. 7 Ağustos 1970’de tutsakların serbest bırakılması amacıyla Üst Mahkeme Yargıcı Harold Haley, Kaliforniya-Marin ksabasında başka rehinelerle birlikte kaçırıldı ve öldürüldü. Bu eylemde kullanılan silahlar adına kayıtlı olduğu iddiasıyla Angela, tutuklanma talebiyle aranmaya başladı. Adı FBI tarafından dağıtılan “ABD’de en çok aranan on suçlu” listesinde yer aldı. Gizlenmesine rağmen 13 Ekim 1970’de yakalandı. ABD’de ve başka ülkelerde dünya çapında yürütülen “Angela Davis’e Özgürlük” kampanyası başlatıldı. Sayısız yürüyüş, toplantı ve imza kampanyaları düzenlendi. 1970 ve 1971 yılları boyunca dünya basınının en önemli haber konularından biri olarak gündemde kaldı. Angela Davis’e Özgürlük kampanyası dünya çapında ilerici bir hareketlilik yarattı ve on sekiz ay hapishanede kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuştu.
Hapishanede geçirdiği süre, Angela’nın sonradan “Ceza Endüstrisi” olarak adlandırdığı büyük ölçüde özelleştirilmiş ve sürekli olarak büyüyen ABD cezaevi sisteminin ortadan kaldırılmasına yönelik eylemsellik içine girmesine neden oldu. Ayrıca Irkçılığa ve Siyasi Baskılara Karşı Ulusal İttifak’ın kurucularından biri oldu. Felsefe profesörlüğü görevine yeniden başladı. Komünist Partisi Merkez Komite üyesi oldu. 1977’de “Kadınlara baskı ve ırkçılık arasındaki ilişkiler” başlıklı bir incelemesi yayınlandı. 1980 ve 1984 seçimlerine Komünist Partisi başkan adayı olarak Angela Davis gösterildi. Aynı yıl Ulusal Siyahi Kadınlar Siyaset Kongresi’nin toplanmasında ve Ulusal Siyah Kadınların Sağlığı Projesi’nde yer aldı.
1998 Yılında Eleştirel Direniş’in kurulmasına katkıda bulundu. Bu uluslararası hareket, insanları demir parmaklıklar ardına atmanın ve kontrol altında tutmanın toplumun güvenliği için zorunlu olduğu inancına meydan okuyarak, cezaevi endüstrisine son vermeyi amaçlıyordu. Hareket toplulukların istikrarlı bir şekilde varlıklarını sürdürebilmesi için, cezaevinden çok, gıda, barınma ve özgürlük gibi temel ihtiyaçların yerine getirilmesine ihtiyaç olduğuna dikkat çekmekteydi.
“Hapishaneler insanı ezen ve -tıpkı hayvanat bahçesinde olduğu gibi- onları sahiplerine karşı itaatkar, ancak birbirlerine karşı tehlikeli birer hayvan haline dönüştürmek için inşaa edilmiştir.”
Davis son olarak katıldığı John Hopkins Üniversitesi’nde yaptığı söyleşide “Barack Obama tarafından geçtiğimiz ay yayınlanan istatistikler ABD ve dünya nüfusunun yüzde 5’inin ve ülke nüfusunun yüzde 25’inin cezaevinde tutulduğunu ve bir “cezaevi ulusu” olduğumuzu göstermektedir. Bugün ırkçılık tüm yönleriyle devam ediyor ve polis tarafından durdurulduğunda özgürlüğünün gitmesi an meselesi. Ülkede adalet sistemi ceza sistemine dönüşmüş durumda. Eşcinsel ve trans bireylerin hakları, Amerikan Yerlileri ve Filistinlilerin mücadeleleri görmezden geliniyor, yabancı düşmanlığı ve islamofobi yükseliyor. Erkekler tarafından hareketlerin yıpratıldığı savıyla feminizm karşıtlığı yeni odaklardan biri haline geldi. Son dönemde Freddie Gray’in ölümü ve Baltimore ayaklanması polis vahşeti de dahil olmak üzere ırkçılığa karşı yükselen halkın öfkesi ve yeni kuşakla ortaya çıkan Black Lives Matter, Black Youth Project 100 ve The Dream Defenders hareketleri önemli referanslardır,” diyor.
Angela, ırkçı politikalar, kurumsallaşmış ırkçılık ve feminizm gibi konulara ilişkin bir çok kitap ve bir otobiyografi yayımladı. Davis , bugün hâlâ ABD’deki siyah ve sosyalist hareketin en önemli simgelerinden biri olarak Kaliforniya Üniversitesi’nde profesör olarak çalışmaya devam etmektedir…