Oromo halkı Etiyopya politik sahnesinde etkili bir güç olamazken Amhara ve Tigrinya halkı imparatorluk yönetimine hakim oldular. Bununla birlikte Oromoların atalarından gelen demokrasi ilkesi – bir nesil 8 yılda değişim ya da 8 yıl yönetimde kalma ilkesi – pek çok ülkeyi etkiledi ve bir zamanlar Etiyopya politikalarında da etkili olmuştu.
Tam on yıl önce Minnesota Minneapolis’deki Oromo Araştırmalar Merkezi’nin yıllık toplantısında açılış konuşmasını merhum Kenyalı mukayeseli bilimci ve filozof Ali Mazrui yapmıştı. Tipik gösterişli konuşması, güncel mukayeseleri ve muhteşem genellemeleriyle Mazrui, Doğu Afrika’daki en büyük etnik ulus olarak tanımlanan Oromolardan söz etmişti. Toplumsal sorunlarda yoğunlaşan dünya çapında önde gelen yüz entelektüelden biri olan Mazrui, Oromolar hakkında ne anlatmıştı? Sözleri daha geniş anlamda ne ifade ediyordu? Oromoların Afrika’nın en kalabalık ikinci ülkesi olan Etiyopya’da politik durumun hızla değişmesi nedeniyle son zamanlarda kendi kaderini tayin hakkı bağlamında sık sık haberlere konu olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda tüm bunların bu sorunlar üzerine yeniden düşünmek için bir fırsat olduğuna inanıyorum. Onun gözlemleri Oromo sorununu uluslararası ve mukayeseli perspektiften aydınlığa kavuşturmaktadır.
Aşağıdaki yazı Mazrui’nin açılış konuşmasının ilgili bölümlerinin bir uyarlamasıdır – genellikle onun kendi sözleriyle.
Doğu Afrika’ya özgü şeylerden biri Oromo ve Amharalar arasında yüzyıllardır süregelen tarihi kültürel ortak yaşamdır. Eğer Amharaların Birleşik Kralllık’taki İngilizler olduğunu varsayarsak Oromalar İngilizlerin ezdiği İrlandalılar gibi Amharalar tarafından tarih boyunca ezilen bir halk mıdır yoksa İngilizlerin İskoçlara gösterdiği gibi Amharaların da saygı gösterdiği bir halk mıdır?
Yüzyıllar boyunca Oromo ve Amharalar arasındaki ilişkilerde bazen biri bazen diğeri baskın olmak üzere iki süreç yaşandı. Bu iki süreç benzeşme (birbirine benzeme yönünde eğilim) ve ayrışmadır (baskın ya da egemen olma yönünde eğilim). Bu Oromo halkı için çok özgül bir durum yarattı.
Oromo ve Amharalar arasındaki kültürel benzeşme süreci yüzyıllardır süregelen rekabet nedeniyle kesin bir sonuca ulaşamamıştır. 17 yüzyıldan itibaren yerleşik Oromolar Amharaca konuşan komşularıyla bütünleşmeye başlar. Bazı Oromo şefleri Etiyopya monarşisi içinde bazı politik mevkiler elde eder. İmparator Iyasu II (1730-55) yarı Oromodur ve Oromalarla ittifak oluşturmaya özel önem verir. Dahası bu dönemde Oromo dili Gondar’daki imparatorluk sarayının dili haline gelir. Bu dönemde benzeşme süreci daha çok Oromo kültürünün yayılması yönünde olur.
18.yüzyılda Etiyopya merkezi hükümeti iyiden iyiye zayıflar. Yerel soylular ve yöneticiler büyük bir güç kazanarak özerkliklerini ilan ederler. Bu dönem Zemene Mesafint – soylular ya da yargıçlar çağı – olarak bilinir ve benzeşme sürecinin sona erişiyle, diğer bir ifadeyle merkezi yönetimin dağılmasıyla tanımlanır. Yejju Oromo şefleri iyiden iyiye zayıflamış ve ünvanı dışında her hangi bir gücü olmayan Etiyopya kralları üzerinde sahip oldukları güçten daha fazla etkili olan savaş ağalarından bir grup oluşturur. Bazı Oromo klan şefleri de kendilerini gayriresmi olarak imparator naibi ilan ederler.
Evlilik yoluyla iktidarın devri başka bir benzeşme yöntemidir. Yejju’dan Ras Ali 1779’da tahta çıkar. Zemente Mesafint döneminde Etiyopya İmparatoru imparatorluk toprakları üzerinde hakimiyetini yitirdiğinden Yejju Oromolar fiilen kendilerini imparatorluk kayyımı olarak atarlar.
1855’de Yejju’dan Ras Ali II Kassa Hailu tarafından yenilgiye uğratılır. Mavi Nil dışında Kassa Hailu İmparator Tewoderos II olarak hemen hemen bütün ülkeye hakim olur. O zamandan itibaren Oromolar yalnızca politik olarak gerilemez aynı zamanda kültürel olarak da giderek zayıflar. Hatta Oromo dili, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası Türkiye Cumhuriyeti’nde yasaklanan Kürt dili gibi resmi kurumlarda yasaklanır. Kent soylu Oromo elitlerinin Amharalılaştırılması 19. yüzyıldan itibaren kültürel benzeşme sürecini de hızlandırır. Amharaların Omorolara davranışı yüzyıl sonraki Türklerin Kürtlere davranışının hemen hemen bir benzeridir.
Oromoların Amharalaştırılmasında alttan alta işleyen başlıca faktörler dilsel (Oromolar arasında Amhara dilinin yayılması), dinsel (Oromoların hristiyanlaşması, özellikle ortodoks hristiyanlık yoluyla), bürokrasi içinde yer alma (Oromoların devlet kademelerinde ve imparatorluk ordusunda görevlendirilmeleri) ve dışarıdan evlenmeler. (etnik gruplar arasında evlilik ve karışık etnik kökenli çocukların doğması).
19.yüzyılda Wollolu Leydi Menen imparatoriçe olur. Yine Wollo’dan Ras Muhammad hristiyan olduktan sonra Ras Mikael adını alır ve daha sonra da Siyon Negusu ünvanıyla taltif edilir. Daha sonra oğlu Iyasu V imparatorluk tahtına oturur. 20 yüzyılda Ambassel’dan Leydi Menen İmparator Haile Selassie I’le evlenir. Bütün bunlar birden fazla boyutu olan benzeşme biçimleriydi. Biyolojik genlerin karışmasının yanı sıra kültürel farklılıklar da giderek yok oluyordu.
Oromalar da Amhara kültürünü etkileyebildi mi? Esas olarak Oromoların Amhara toplumuna etkisi dili kapsamaz. Amhara dili bazı sözcük ve deyimleri Oromo dilinden almak zorunda kalmış olsa da Amhara kuşaklarından çok az Etiyopyalı Oromo dilini benimsemiştir. Öte yandan çok daha fazla Oromo, Oromo dili (Oromiffa ya da Afaan Oromo) yerine Amhara dilini kullanmayı tercih etmiştir.
Dinsel geçişlerde karşılıklı bir değiş tokuş vardı. Milyonlarca Oromo Amharalarla ilişkilerinin bir sonucu olarak hristiyanlaşır. Hatta İmparator Yohannes IV 1800’lü yıllarda çok sayıda Oromoyu mülklerine el koyma tehdidiyle zorla hristiyanlaştırır. Bunlar dinsel benzeşme yönünde gelişmelerdir.
Oromo yönetiminin yerli Gadaa sistemi imparatorluğun monarşi sisteminde etkili olamasa da Oromoların savaşçı geleneği İmparatorluk içinde Oromoların sayılarına kıyasla daha fazla bir askeri rol oynamalarına yol açar. Menelik II imparatorluğun sınırlarını doğuya ve güneye doğru genişletmek amacıyla Ras Bobena’nın güçleriyle ittifak yapar. Harar Valisi olan Haile Selassie’nin babası Menelik’in güçlerinin İtalyanları yenilgiye uğrattığı Adwa Savaşı‘nda üst düzey generallerden biridir. İmparator Haile Selassie I, hem Oromo hem de Amhara soyundan geliyordu. Haile Selassie I, Oromaların politik olarak en yüksek seviyede Amharalara nüfuz etmesinin sembolüdür. Ancak aynı zamanda Oromo genlerinin de bir inkarıdır. Haile Selassie 1930’dan 1974’e kadar Etiyopya‘nın yasal imparatoru olur. Bir diğer Oromo-Amhara kökeninden gelen Iyasu V, 19. yüzyılda fiilen imparator olmuştu ama yasal bir tacı yoktu.
Oromaların Etiyopya’da oynadıkları rolün özgüllüğü egemen olma (Oromolar iktidarı paylaşırken) ve benzeşme (Oromalar Amharalarla kültürü ve kan karışımını paylaşırken) arasında bu ortak yaşamda karşılıklı etkileşimin sürmesini sağladı.
Oromolar Amharalararın bir iç sömürgesi miydi? Evet, ancak bu sömürge statüsünün dereceleri vardır. Başka bir emperyal güce yakından bakacak olursak tabiyetin bu farklı derecelerini rahatlıkla görebiliriz. Büyük Britanya‘nın küresel bir imparatorluk olmadan önce iç sömürgeleri vardı. İngiliz halkı Amharaların eşitidir. Dilsel olarak Birleşik Krallık’ın tamamı benzeşmiştir ve hepsi İngilizce konuşmaktadır. Ancak bu bileşenlerin statüsü birbirinden farklıdır. En yoğun biçimde sömürgeleştirilen ve egemen olunan İrlanda‘dır. Dahası 20. yüzyılın başına kadar yüzyıllardır İngilizler, İrlandalılara aşağı bir “ırk” olarak davranmıştır. Birleşik Krallık’ta sonraki statü Gallere aittir. Onları da İngilizler yüzyıllardır değersiz bir ortakları olarak görmüş ama İrlandalılar kadar aşağılamamışlardır.
Birleşik Krallık’ta İngilizlerin en saygın ortakları İskoçlardır. İskoç Stuart kralları (James I ve Charles I ve Cromwell sonrasındaki halefleri) 17. yüzyılda İngiltere‘yle gönüllü birlik yaptılar. Bu birlik bir İskoç kralını İngiltere tahtına oturttu. İskoçya kendi kilisesini kurdu (kısmen İngiliz kilisesinden farklı) ve 21. yüzyıla kadar kendi para birimini –biçimsel de olsa- korudu. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İskoç milliyetçi hareketi canlansa da, İskoçlar Stuart hanedanlığının yönetimi altında 1600’lü yıllarda İngiltere ve İskoçya‘nın birliğinin sağlanmasından bu yana genellikle hemen hemen İngilizlerle eşit statüye sahip oldular.
Önemli bir karşılaştırma sorusu şudur: Etiyopya Oromoları yüzyıllardır İngilizlerin tamamen hakim olduğu ve küçümsedikleri İrlandalalılara mı yoksa İngilizlerin tamamen eşiti olmasa da sık sık İngilizlerle iktidarı paylaşan ve hatta zaman zamanda İngiliz tahtına oturan İskoçlara mı benziyorlar?
Etiyopya tarihinde de Oromo ve Amhara elitlerinin İngiliz ve İskoç aristokrasi gibi yan yana olduğu dönemler oldu –tam anlamıyla eşit olmasalar da birbirlerine karşılıklı saygı gösterdikleri dönemler. Ayrıca Amharaların Oromolara İngilizlerin İrlandalılara davrandığı tarzda davrandıkları dönemler de oldu –aşağı bir ırk ve iç sömürge gibi.
Peki, Oromaların geleceği nasıl olacak? Tamamen İngiltere’yle eşit olmasa da özerk ve onurlu İskoçya gibi mi yoksa İngiltere’ye bağımlı bir sömürge olan 20. yüzyılın ilk yarısındaki İrlanda gibi mi olacak? Ya da Oromoların bir gün egemen, özgür ve giderek refaha kavuşan İrlanda Cumhuriyeti gibi olma şansı var mı? Şayet Etiyopya’nın tamamı “bir insan, bir oy” kuralına uygun yönetilmiş olsaydı Oromolar belli bir yere gelmiş olurdu. 105 milyonluk nüfusun, en bağımsız tahminlere göre, % 34’ü Oromodur, Amharalar ise yalnızca % 27’sini oluşturmaktadır. Tigrayanlar da üçüncü en kalabalık etnik grup olarak % 6 civarındadır.
Doğu Afrika’daki yönetim sistemi Amharaların yüzlerce yıllık monarşilerinden ve Somalilerin daha kırsal geleneklerinden ibarettir. Oromolar arasında yönetim Amharaların monarşik merkeziyetçiliği ile Somalilerin devletsizliği arasında yer alır. Oromoların bir nesilde sekiz yılda değişim ilkesi (Gadaa) Birleşik Devletler‘de başkanlık süresinin iki dönemle sınırlandırılması olarak benimsendi. Her geçen gün dünyada daha fazla ülke Amerikan örneğinden etkilenerek Başkanlık süresini azami iki dönemle –sekiz yıl ya da en fazla 10 yılla- sınırlandırmaya başladı.
Oromoların rehber bir demokrasi ilkesi olarak 8 yıllık bir dönem belirlemesinin nedeni II. Dünya Savaşı sonrasında Birleşik Devletler’in Franklin D. Roosevelt ve Harry S. Truman’dan sonra gelecek başkanların görev süresini 8 yılla sınırlandırmasından tümüyle farklıdır. Bununla birlikte, modern demokrasilerde başkanlık görev süresinin 8 yılla sınırlandırılması fikri mistik bir nesil 8 yılda değişim ilkesinin antik Oromoların kurucu atalarına yol göstermesinden yüzyıllar sonra giderek ağırlık kazanıyor.