Ejderha Afrika Aslanını ve Çitasını yutuyor mu? (Bölüm I)
Çin kelimenin tam anlamıyla yatırımcıları, tüccarları, kreditörleri, inşaatçıları, müteahhitleri, işçileri ve kimbilir başka neleri ile Afrika’yı işgal etmiş durumda. Bunun süslü adı kazan-kazan iş birliği. Bu “iş birliği” Afrika’yı hammadde kaynağı ve ucuz Çin ürünleri için pazar olarak Çin’e açmış durumda. Bu Çin’in yeni sömürgeciliğidir.
Yazarın notu: Mart 2013’te “Ejderha Afrika’da Kartal’ın Yemeğini Yiyor mu? Başlığıyla bir yorum yazmıştım. Bu yorum 1) Yolsuzluk karşıtı yasalarla zincirlerinden boşanmış devlet destekli Çin girişimcileriyle rekabet halindeki Amerikan şirketlerinin dezavantajlarından; 2) Afrikalı diktatörler tarafından (ekonomik gelişmenin sunağında demokratik kurumların ve sivil özgürlüklerin bastırılması olarak algıladıkları) sözde Çin Modeli’nin gülünç idolleştirilmesinden yakınmış; 3) Süslenmiş Gana örneğinin ardından “Afrika Modeli” fikrini savunmuş ve 4) Çin’in Afrika’ya sızan yeni sömürgeciliği hakkında derinlemesine önerilerde bulunmuştu.
Şubat 2012’de “Canavarın Hyenas İle Dansı” isimli bir yorum yazmıştım. Bu yorumda Afrikalı diktatörlerin, Çin tarafından Afrika’ya hediye edilen (ironik olarak devasa büyüklükte ters çevrilmiş dilencinin kasesine benzeyen bir binada temsil edilen) Afrikalı diktatörlerin Afrika Birliği dediği (benim Afrikalı Dilenciler Merkezi olarak adlandırdığım) 200 milyon dolarlık görkemli kubbe gevezeliğinin ipliğini pazara çıkarmıştım. İlk paragrafım şöyleydi: “Çin ejderhası ayaklarını sürüyerek Afrika sırtlanı ile Watusi dansı yapıyor. Ejderha için işler Afrika’da kolay değil. Bir zamanlar Afrikalı Gurur Ülkesi denilen yerin tam ortasında şimdi Afrika Birliği Merkezi denilen yepyeni çakal sığınağı bulunuyor. 200 milyon dolarlık görkemli kubbenin her kuruşu Çin tarafından ödenmiştir. Bunun “Afrika’ya Çin’in hediyesi olduğu söyleniyor. Bina “büyük oranda Çin işgücü tarafından inşa edilmişti.” Afrikalı Dilenciler Merkezi Çin ve Afrika arasında “yeni stratejik iş birliği”ni taçlandırmak ve güçlendirmek maksadını taşımaktaydı.
Afrika ülkeleri 2011 yılında 200 milyon dolarlık bir toplantı salonunu inşa edemeyecek kadar fakir miydiler?
2011 yılındaki raporlara göre Etiyopya “2000 – 2009 yılları arasında yasadışı para transferleri nedeniyle 11,7 milyar dolar kaybetti. Sadece Etiyopya’dan çalınan yaklaşık 12 milyar dolar parayla her bir Afrika ülkesi kendi Afrika Birliği merkezini inşa edebilirdi.
Ekvador Ginesi’nin 1979’dan beri kaba ve rüşvetçi diktatörü, Afrika Birliği başkanı Teodoro Obiang Nguema, 2011 yılında, 20 katlık cam kulede “yeni bir Afrika’nın yansımasını ve Afrika için görmek istediğimiz bir geleceği” gördüğü hayaline kapıldı. Tigre Halk Kurtuluş Cephesi’nin müteveffa haydut şefi Meles Zenawi, Afrika’nın yoksulluk kışından ve ümitsizlikten, ekonomik gelişme ve Rönesans baharına dönük uzun yürüyüşüne Çin’in liderlik yapacağı rüyasını gördü. Zenawi, Çin’in Afrika’ya “onlarca yıldır süren ümitsizlik ve esaretten sonra yeni bir umut döneminin doğmakta olduğunu, Afrika’nın zincirlerinden kurtulduğu ve özgürlüğüne kavuştuğu mesajını” getirdiğini ilan etti.
Heil Çin! Büyük Afrika Kurtarıcısı.
Zenawi rejiminin demokratik olduğuna inandığı gibi Çin yeni sömürgeciliğinin de yeni kurtuluşun şafağı olduğuna inanıyordu.
Doğal olarak Zenawi ile aynı fikirde değilim. Zenawi Saltanat hayallerini Afrika Dilenciler Birliği Merkezi’nin cam kulesinden yansıyan “Afrika’nın yükselişi” ve “Afrika Rönesansı” ile bir tuttu. Bu parlak ters çevrilmiş dilenci kasesinin arkasından durumu gözlüyorum ve görüyorum ki kıkırdayan dilenciler çetesinin üyeleri hedefe kilitlenmek için heyecanla ellerini ovuşturuyor ve dilenciler hattının önüne geçmek içini birbirlerini itekliyorlar. Dilencilik aşırı yoksulluk durumu olduğu kadar aynı zamanda zihinsel bir durumdur da. Afrika diktatör ve haydutörlerinin milyarlarca doları kendi halklarından çalmasına rağmen toplumların hala sefaletin bu ölümcül haline katlanması bana inanılmaz geliyor.
Ne utanç verici!
Afrika Birliği’nin 55 üyesi kendi merkezleri için 200 milyon doları (her biri için 3,6 milyon dolar) sökülemeyince bütün Afrikalılar için kelimenin tam anlamıyla ikonik binayı inşa edebilmek için Çin’den dilenmek zorunda kaldılar. Dilenmek Afrikalı diktatörlerin merakı ve işi olduğunda olacak olan budur.
Afrika’nın Büyük Kurtarıcıları 2017 yılınde ne yapıyor?
Çin Ejderhası Afrika Aslanı ve Çitasını Yutuyor mu?
Afrika’da Çin yeni sömürgeciliği?
Biliyorum Afrika’da Çin yeni sömürgeciliğinden bahsetmek çok havalı değil? “Ne yeni sömürgeciliği?” diye soruyorlar. “Çin Afrika’nın altyapısını geliştiriyor. Çin ‘kazan-kazan kalkınmasına angaje olmuş. Onlar barajlar, yollar, tren yolları vesaire, vesaire yapıyorlar.”
Çin’in Afrika’ya bir hediye olduğu ve vermeye devam ettiğine dair yalan haberlere itibar etmiyorum.
2017 yılında Çin, Avrupalı sömürgeci güçler 1894’te Berlin’de ne amaçlıyorlarsa o amaçla Afrika ile ilgilenmektedir.
Biliyorum Çin’in, Avrupalıların sömürgeciliğin en parlak devirlerindeki kadar Afrika’yı sömürdüğünü söylemek politik olarak doğru olmaz. Fakat politik doğruluğa büyük ölçüde inananlardanım. İktidar hakkında gerçeklerden bahsederim. Politik olarak bundan daha doğru ne olabilir? Eğer gerçekler birilerini rahatsız ediyorsa, canları cehenneme, bu demektir ki ben korkunç derecede iyi bir şey yapıyorum.
Herneyse, İnkaristan’da yaşayan Çin savunucularına politik doğruluk oynama oyunları için izin vereceğim. Dobra dobra konuşacağım. Daha da iyisi, bir yeni sömürgeci, yeni sömürgeci.
Fakat Çin’in Afrika’daki yeni sömürgeciliği hakkında soru soran sadece ben değilim. Geçen Mayıs ayında NewYork Times detaylı analizini manşetten, dümdüz bir soru ile şöyle duyurmuştu: “Çin dünyanın yeni sömürgeci gücü mü?” Buna şöyle ek yapardım, “Çin Afrika’nın yeni sömgürgeci efendisi mi?”
Hukukçuların söylemekten hoşlandıkları gibi, bırakalım deliller konuşsun.
Öncelikle kanıtları sıralayalım:
1) Çin Afrika’nın sömürülmesinde gerekli modelleri kalıcılaştırmak için mega, ulus aşırı şirketleri ve bankaları kullanmakta mıdır?
2) Çin’in “yeni stratejik ortaklık” sözü, dışa dönük sevecen ekonomik ilişkiler (hegemonya) olarak görülen ve kibar ve zarif bir şekilde, yavaşça ilerleyen yeni sömgürgeciliğinin ve Afrika’nın ucuz hammadde ve iş gücü olarak sömürülmesinin süslü bir ifadesi midir?
Sonraki soruları büyük Pan Afrikanist Kwame Nkrumah’ın saptamalarıyla sunalım. Nkrumah kitabına adını veren “yeni sömürgecilik” terimini eski sömürgeci ülkelerin eski sömürgelerindeki ekonomik hegemonyalarını çok uluslu şirketleri ve diğer kültürel kurumları aracılığıyla sürdürmek için uyguladıkları sosyo-ekonomik ve politik kontrolü tanımlama amacıyla ortaya atmıştı.
Yeni sömürgeciliğin özü buna maruz kalan devletin, teorik olarak, bağımsız olması ve uluslararası egemenliğin bütün dışa dönük görüntülerini elinde bulundurmasıdır. Gerçekte ise, ekonomik sistemi ve dolayısıyla politik idare tarzı dışarıdan yönetilmektedir. Yeni sömürgecilikte yabancı sermaye, dünyanın geri kalmış bölgelerinin geliştirilmesinden çok sömürü için kullanılmaktadır. Yeni sömürgecilik altında yatırımlar zengin ve fakir ülkeler arasındaki uçurumu küçültmekten çok büyütmektedir. Yeni sömürgecilik aynı zamanda emperyalizmin en kötü biçimidir. Onu icra edenler açısından sorumluluk olmadan iktidar olmak, maruz kalanlar için ise telafisi olmaksızın sömürülmek anlamına gelmektedir. Eski sömürgecilik günlerinde emperyal güç en azından kendi ülkesinde, başka ülkelerde yaptıklarını haklı çıkarmak zorundaydı. Sömürge ülkede emperyal güçlere hizmet edenler en azından muhaliflerinin şiddet hareketlerine karşı kendilerini korumak zorundaydılar. Yeni sömürgecilikle beraber durum böyle olmaktan çıktı. (Vurgular eklenmiştir).
Sana Armağan Getiren Düşmana İnanma (Atasözü): “Yatırımlar, Borçlar, Yardımlar….”
Çin kelimenin tam anlamıyla yatırımcılarıyla, tüccarlarıyla, borç verenleriyle, müteahhitleriyle, iş insanlarıyla, işçileriyle ve kimbilir daha neleriyle Afrika’yı işgal etti.
2012 yılında Çin Başkanı Hu Jintao 5. Çin-Afrika İş Birliği Bakanlar Konferansı Forumu’nun açılış seremonisinde Afrika’yı yoksulluk ve ümitsizlikten kurtarmak için 10 maddelik “Çin-Afrika stratejik otaklığı” planınını gururla açıkladı. Bu “ortaklık” sonuçta Afrika’yı Çin’in hammadde kaynağı ve ucuz Çin ürünleri için Pazar haline getirecektir.
Çin’in Afrika’daki “ticaret ve yatırımı” artmaktadır. Jintao şöyle söylemektedir: “2011 yılında iki taraflı ticaretimiz 2006’nın üç katına ulaşarak 166,3 milyar dolara yükselmiştir. Çin’in Afrika’daki toplam doğrudan yatırımı 50 ülkeyi kapsayan yatırım projeleri ile birlikte 15 milyar doları bulmuştur.” Jintao şöyle eklemektedir: “Çin ve Afrika 22 Afrika ülkesinde 29 Konfüçyüs Enstitüsü veya Sınıfları kurmuştur. 20 çift önde gelen Çin ve Afrika üniversitesi, Yüksek Eğitimde Çin ve Afrika Enstitüleri İş Birliği Planı 20 + 20 altında ortak bir çalışma içine girmişlerdir.”
“Konfüçyüs Enstitüsü” (Ben buna Konfüzyon Enstitüsü diyorum”) Çin’in yabancı propaganda silahıdır.foreigin.policy.com’a göre Konfüçyüs Enstitüsü (“Çin Konfüçyüs Politik Dürüstlük Enstitüsü” olarak adlandırılıyor) öğretmenleri Çin’den aldıklarını saklamaya, Amerikan profesörlerini kendilerini sansürlemeye zorlamakta, öğrencilerin öğrendiklerini tahrif etmektedir.
1980 yılında Çin’in Afrika’daki toplam yatırımı yaklaşık 1 milyar dolardı ve 20 yıl sonra bu rakam sadece 10 milyar dolara yükseldi. 2015 yılında, Çin’in Afrikalı devletlerle ticareti 10 kat artarak 200 milyar dolara yükseldi. Çin 2020 yılında bunu 400 milyar dolara yükseltmeyi hedeflemektedir. Çin Afrika’dan ham petrol, mineral ve tarımsal ürünler almaktadır. Çin Afrika’nın ana ihracat pazarı, ithalat kaynağıdır.
2000 ve 2014 yılları arasında Çin hükümeti Afrika hükümetlerine ve devlet işletmelerine 86,3 milyar dolar değerinde borç verdi.
2009 yılında Çin altyapı projeleri için Demokratik Kongo Cumhuriyeti’yle 6 milyar dolarlık borç anlaşması imzaladı.
2010 yılında Çin ve Gana altyapı bağlantılı borçlar, krediler ve diğer işler için 15 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladı.
Afrika’ya “Çin Modeli”ni ihraç, hayalet şehirler ihracı anlamına gelmiştir.
2010 yılında Çin bankaları Angola’ya, değişik projeler için 9 milyar dolarlık borçlar ve diğer tipte mali ürünler vermiştir. Angola hükümeti karşılığında başkentin dışında 3,5 milyar dolara hayalet şehir inşa etmek için devlete ait Çin Uluslararası Kredi ve Yatırım Şirketi’ni kurmuştur. (Angola hayalet şehrinin videosunu görmek için buraya tıklayın). N.Y. Times gazetesinin Haziranda çıkan bir sayısında Angola’daki yolsuz inşaat patlaması “pencereyi açıp paraları dışarı savurmak” olarak tanımlanmaktadır.
2011 yılında Çin firmalarının şirket anlaşmaları Afrika’da % 40’a ulaşmıştı ABD firmalarınınki ise sadece % 2’ydi.
Çin altyapının iyileştirilmesi için kredi sağladığını söylemektedir. “Tofu” yolları, köprüler ve binalar inşa etmektedir. Birkaç hafta önce “Çin tarafından Batı Kenya’da yapılan 10 milyon dolarlık bir köprü, bizzat Başkan Uhuru Kenyatta tarafından tantana ile hizmete sokulduktan iki hafta sonra çöktü. En az 27 işçi yaralandı.”
Haziran 2017’de Kenya’da Çin tarafından inşa edilen ve fonlanan 3,2 milyar dolara mal olan 470 km.lik demiryolunun açılışı törenle yapıldı. Bugün Çin “Kenya’nın dış borcunun yarısını elinde bulundurmaktadır.” Çin dışişleri bakan yardımcısı Zhang Ming Çin’in Kenya’ya elden düşme trenler verdiği iddiaları hakkında o kadar kaygılanmıştı ki, bunu yalanlayan bir açıklamada bulundu. “Sizi temin etmeme izin verin ki Çin asla ikinci elbiseler, ikinci el araçlar ve hiçbir şekilde ikinci el lokomotifler ihraç etmemektedir.”
Fakat Çin’in Kenya’daki varlığı Çin’in yeni sömürgeciliğinin hilekar doğasını ortaya koymaktadır. Temmuz 2017 Brookings Enstitüsü raporu şöyle demektedir:
“Kenya ve Etiyopya’daki demiryolları, basit, münferit hizmet sözleşmesinden ziyade bütünlüklü endüstri ihraç zincirinin örnekleri durumundadır. Proje tasarımlarından ekipman tedariklerine, inşaattan finansmana, tamamlanmasından sonra demiryollarının denetiminden işletmesine ve sürdürülmesine Çin firmaları ve bankaları bütün zinciri tekelleştirmektedirler. Mevcut durum Çin oyuncularına sadece Çin ürünlerini, hizmetlerini, teknolojisini ve idare modellerini geliştirmek için eşsiz ve geniş fırsatlar sunmakla kalmamakta aynı zamanda dolaylı olarak demiryolları projeleri ile bağlantılı olmakla kalmayacak şekilde önemli seviyede ekonomik yan ürün projelerinin kapsam alanını da genişletmektedir. Demiryollarının geliştirici etkisi altında, Çin firmaları emlak alanı ve altyapıdaki gelişmeler, lojistik, endüstri parkları, fabrika inşası, tasarım ve danışmanlık, endüstri ve madencilik, uluslararası ticaret ve aynı zamanda otel ve turizm sektörüyle yakından ilgilidirler.”
Mozambikli ekonomist Eduardo Sengo Çin’in ülkesine karmaşık yapıdaki yeni sömgürgeci sızışını şöyle yorumlamaktadır: “Çin tarafından gerçekleştirilen inşa projeleri Mozambik ekonomisinin büyümesine yardımcı olmamaktadır” ve “caddeler, enerji hatları ve demiryolları Çin firmaları tarafından inşa edilmekte olup, bu firmalar kendi işçilerini, çekiçten çiviye kadar kendi malzemelerini getirmektedirler.” Böylece “krediler doğrudan Çin bankalarına akmakta ve Mozambik girişimcileri ve işçileri için neredeyse hiçbir şey bırakmamaktadırlar.”
Mayıs 2017’de Namibya Maliye Bakanı Calle Schlettwein şöyle demiştir: “Çinliler bize ‘Sizin kendi kaderinizin efendisi olmanızı istiyoruz, o yüzden bize ne istediğinizi söyleyin’ diyorlar. Fakat onlar her şeyin fiilen kontrolünü talep ediyorlar, bu nedenle gerçekten karlı bir durumu oluşturmak zor.”
Afrika’da Çin yeni sömürgeciliğinin daha iyi bir örneği bulunabilir mi?
Belki vardır.
“Etiyopya Demiryolları Hattı” bütün zilleri ve ıslıkları ile Ekim 2016’da açıldı. Bu hattın Etiyopya başkentini Kızıldeniz kıyısındaki Cibuti ile bağlayacağı söylenmişti. 4 milyar dolarlık proje Çin tarafından desteklendi ve Çin Demiryolları Mühendislik Şirketi ve Çin Sivil Mühendislik İnşaat Şirketi tarafından inşa edildi.
Bugün “Etiyopya Demiryolları Hattı” rayından çıktmış durumda ve mali yıkım altında sendelemekte.
Tigre Halk Kurtuluş Cephesi (T-TPLF) “Etiyopya Demiryolları Şirketi”nin borç okyanusunda boğulmakta olduğunu bildirdi. “Addis Ababa’da basılan özel bir gazete” olan Reporter’ın online versiyonundaki bir rapora göre, ERC’nin CEO’su Getachew Betru Etiyopya Parlamentosu’na şirketin 102,5 milyar dolar borcu olduğunu bildirmiştir. Reporter aynı zamanda Çin tarafından 475 milyon dolara inşa edilen sözde Addis Ababa Hafif Demiryollarının 1,8 milyar dolarlık borç kuyusunda olduğunu belirtmiştir. Betru’ya göre ERC yıllık bütçesi için 2016’da 60,2 milyar dolara ihtiyaç duymaktadır. Betru devasa açık için şu büyüleyici açıklamada bulunmuştur: “Bir çıkış yolu bulacağımızı düşünerek, buna inanarak cesaretle böylesi bir demiryolu projesine girdik.” Çin yolu çıkış ve yeni sömürgeci borç köleliğine giriş.
Çin yeni borçlar oluşturacak şekilde milyarlarca dolar akıtarak Afrika’yı yeni sömürgeci tuzak içinde kapana kıstırmaya devam etmektedir. Çin “borç indirimleri aracılığıyla doğal kaynaklar üzerinde aşırı haklar elde etme ve askeri üsler oluşturma” yollarını da kullanmaktadır.
Bir milyonun üzerinde Çinli Afrika’da ikamet etmektedir. Çin diplomatlarıyla on yıldan fazla bir süredir röportajlar yapan bir araştırmacıya göre “Çin büyükelçileri ve diğer diplomatik görevliler, çoğunlukla, düşük sınıftan ve eğitimsiz olarak gördükleri Afrika’daki birçok Çinli göçmenden utanmaktadırlar. İlgilenmek zorunda oldukları sayısız problemlerden (Çinli göçmenlerin sıklıkla mağduru ya da faili olduğu), arasında kuralsız göçmen statülerinin, kaçakçılığın, işçilik, ticaret, vergi ve harçlar ve çevre sorunlarının bulunduğu suç ve yolsuzluklardan eziklik ve utanç duymaktadırlar. Sonuçta Çin’in Afrika’ya hediyesi iyi ve parlak bir şey değildir. Fakat Afrikalı diktatörlere ve haydutörlere göre Çin Afrika’nın bir hediyesi olup vermeye devam etmektedir.
Sorulması gereken soru, Çin’in demir yolları, köprüler, barajlar ve diğer bayındırlık işlerine devam etmesinin Afrika’da iletişim ve ticaretin gelişmesine yönelik fedakarca bir adanma mı olduğu yoksa bunun, (Afrika’nın mineral zenginliklerini ihraç etmek için demiryolları ve limanlar yapan Avrupalı sömürgecilerden farksız şekilde) hammadde için kıtanın iç bölgelerine derin bir şekilde nüfuz etmeyi ileride mümkün kılacak hesaplı bir stratejinin bir parçası mı olduğudur.
Çin Afrika diktatörlerinin yolsuzluklarını, sadece iç politikaya karışmak istememesinden dolayı değil bu diktatörlerin, Afrika üzerinde mutlak güç elde etmeleri için yegane araç olduklarını bildiği için sonuna kadar desteklemektedir. Çin’in Afrika’daki serveti Afrika haydutörlerinin ve diktatörlerinin servet-(sizliğine)-ine bağlıdır.
Çin’in Afrika’daki yolsuzlukları: Güney Afrika Etik Enstitüsü’nün çok uluslu bir araştırması
Çin’in Afrika’daki varlığı ve iktidarı hakkında hatırı sayılır bir kamusal kuşku bulunmaktadır. Afrikalılar Çin’in insan hakları karnesi, işçilere yönelik tutumu, yolsuzluğa bulaşmış iktisadi pratikleri ve doğal kaynakların sömürüsü hakkında endişelere sahiptir.
2014 yılında Güney Afrika Etik Enstitüsü 15 Afrika ülkesinde bazı konular hakkındaki algıları ortaya çıkarmak için bir araştırma yürüttü: 1) Çin iktisadi faaliyetlerinin Afrika’daki ünü, 2) Çin ürün ve hizmetlerinin kalitesi, 3)Afrika’daki Çin iktisadi faaliyetlerinin sosyal sorumluluğu, 4) Afrika’daki Çin iktisadi faaliyetlerinin iktisadi sorumluluğu, 5) Afrika’daki Çin iktisadi faaliyetlerinin çevresel sorumluluğu, 6) Afrika’daki Çin iktisadi faaliyetlerinin istihdam pratikleri.
Araştırmanın sonuçları “pozitiften ziyade negatifdi. Çin’in iktisadi faaliyetleri açısından % 43,3 negatif, % 35,4 pozitif. Çin ürün ve servislerinin kalitesi açısından % 55,9 negatif, % 22,7 pozitif. Çin şirketlerinin çevresel sorumluluğu açısından % 53,9 negatif ve sadece % 11,1 pozitif. Çin şirketlerinin iktisadi sorumluluğu açısından % 40,1 negatif, % 28,3 pozitif. Çin firmalarının sosyal sorumluluğuna gelince bir parça iyimserlik bulunmaktadır. Burada durum % 45,7 negatif, % 21 pozitiftir. Son olarak Çin firmalarının Afrika’daki istihdam pratikleri konusunda algı % 46 negatif, % 19,4 pozitiftir.”
Afrobarometer tarafından yapılan diğer araştırmalar Çin’in Afrika’daki rolü ve varlığı konusunda pembe değerlendirmeler sunmaktadır. Fakat Afrobarometer’a fazla güvenilirlik atfetmiyorum.
Yalnız şu kadarını söylemeliyim ki Arobarometer’ın 2013 demokrasi araştırması şöyle demektedir: “Uzman araştırmaları Etiyopya’nın bir demokrasi olduğu tespitine yaklaşmasa da Afrobarometer görüşmecilerine yanıt veren Etiyopyalıların % 81’i ülkenin ya tamamen ya da küçük problemlerle bir demokrasi olduğunu belirtmiştir.” Rapor Etiyopyalıların “açıkça antidemokratik alternatif rejimleri kabul etmeye istekli” olacak kadar budala olduğunu açıklamaya kadar işi götürmektedir. Rapor “Etiyopyalılar açıkça eleştirel yanıtlar vermeye en az yatkın insanlar arasında yer almaktadır” tespitiyle sonuçlanmaktadır.
Etiyopyalılar Afrobarometer’in onları gösterdiği kadar budala değildir. Onlar Afrobarometer görüşmecilerine duymak istedikleri şeyleri söylemiştir ve Tigre Halk Kurtuluş Cephesi’nin (T-TPLF) muhtemel intikamından korkmuşlardır. Araştırmacılar bunu, yanıtlayıcıların gerçekten ne hissettiklerinden çok görüşmecilerin duymak istedikleri yanıtlarını vermelerini ve böylece kendilerini sorunların dışında tutmalarını ifade eden “nezaket eğilimi” olarak adlandırmaktadır.
İşin gerçeği Afrika’daki halklar arasında yaygın bir şekilde Çin yeni sömürgeciliğine karşı hatırı sayılır bir kızgınlık bulunmaktadır. Zambiyalı madenciler bir protesto sırasında Çinli işçilere saldırmıştır. Çinliler tarafından işletilen Etiyopya’daki bir petrol sahasında düzinelerce Çinli işçi öldürülmüştür. Human Rights Watch’a göre, misilleme olarak T-TPLF Etiyopya’nın Ogaden bölgesinde “kasıtlı olarak birçok kez sivillere saldırmış” ve “kırsal toplulukları zorla yerlerinden etmiş, köylülere birkaç gün içinde evlerini terketmelerini emrederek aksi halde evlerinin yanmasına ve eşyalarının tahrip edilmesine tanıklık edeceklerini ve ölüm riski altında bulunduklarını,” söylemişlerdir.
Madagaskar’da, daha iyi ücret ve sabit sözleşmeler talep eden yaklaşık 1300 mevsimlik işçi Çinlilere ait bir şeker fabrikasını yakmış ve yağmalamıştır. “Zambiya devlet başkanı Michael Sata 2011 seçimlerini kısmen Çin karşıtı duyarlılığa yatırım yaparak kazanmıştır. Seçim kampanyası sırasında Çinli yatırımcılar ‘istilacılar’ olarak adlandırılmalıdır demiştir.”
Kenya’da “demiryolu işçileri ücretlerin günde 5 Dolara yükseltilmesi için Çinli işverenlerine karşı bir dizi protesto düzenlemiştir.”
2017 Nisanında Ugandalılar “başkent Kampala caddelerini doldurarak bölgedeki Çinli satıcıların şehirdeki ekonomik faaliyetleri durma noktasına getirdiklerini ve haksız rekabet yaptıkları gerekçesiyle protestolarda bulunmuşlardır.”
2017 Ocağında bir Namibya gazetesi Çin yeni sömürgeciliğine karşı yükselen duyarlılığı ifade etmek için birinci sayfasında Namibya bayrağını yiyip yutan altın bir ejderha illüstrasyonunu kullanmıştır. Sosyal medyadaki yorumlar ürpertici idi. Namibya’daki Çinliler “vergi kaçakçılığı, para aklama ve vahşi yaşamı tehlikeye atacak şekilde izinsiz avlanmak dahil bir dizi skandala” karışmakla suçlanmıştı ve onların “varlığı büyük oranda tüketici görülüyordu: uranyumu, keresteyi, gergedan boynuzlarını ve kârları ülke dışına çıkartıyorlar ve halkın bundan hiçbir çıkarı olmuyor.”
Hatırlanmalıdır, Avrupa sömürgeciliği 19. Yüzyılda demiryollarını kullanarak “Afrika’daki ekonomik coğrafyayı demiryolları hatları etrafında organize ederek ve elmas madenlerini ve diğer hammadde kaynaklarını limanlara bağlayarak yeniden biçimlendirmişti.” Çin’in bugün sözde altyapı projeleri ile Afrika’da yaptığı Avrupa türü sömürgeciliğin 21. Yüzyıla uyarlanmış daha kibar ve yumuşak biçimidir. Önemli bir farkı Çin yeni sömürgeciliğinin demiryolları aracılığıyla Afrika’yı çözmek istemesi (Avrupa’nın Afrika düğümünün tersine) ve böylece Afrika’nın geniş hammadde kaynaklarına özgür ve katmerli bir şekilde girebilmeyi amaçlamasıdır.
Bahse girerim ki sömürgeci demiryollarının birçoğunun bağımsızlıktan sonra “kötü idare, sürdürülebilirliğin olmaması ve yeni ulaşım teknolojilerinin benimsenmesine bağlı olarak” çöktüğü gibi Çin’in yeni sömürgeci demiryolları da çökecektir. Bu noktada, Etiyopya’da Çinliler tarafından 4 milyardan dolardan fazla bir bedele inşa edilmiş iflas eden demiryolu sistemini Delil A olarak sergiliyorum. Çin’in yeni sömürgeci demiryolları ayrıca Çin yolsuz Afrika diktatörlerine borç vermeyi durdurduğunda da çökecektir.
Çin’in yeni sömgürgeci stratejisi: Afrika’ya yeni bir İpek Yolu.
Çin Orta Asya’daki “İpek Yolu Ekonomi Kuşağı” stratejisini Afrika’da “yol ve kuşak (deniz ve kara) olarak sürdürmeyi amaçlamaktadır. Bu stratejinin iki bileşeni bulunmaktadır: 1) Karayolu altyapısının bütün Afrika’da geliştirilmesi ve 2) deniz yollarının Hint ve Atlantik Okyanusları üzerinden genişletilmesi (Çin ürünlerini Doğu, Güney ve Batı Afrika’ya ulaştırarak). Örneğin, Çin 3,2 milyar dolarlık Kenya demiryolları ile er geç Uganda, Ruanda, Güney Sudan ve Etiyopya’yı birbirine bağlamayı ve Kenya’yı Doğu Afrika demiryolları ağının merkezine oturtmayı planlamaktadır. Sonuç olarak Çin kendi ekonomisi etrafında dönen uydu devletler yaratmayı amaçlamaktadır. Bunlar Çin yeni sömürgeciliğinin Afrika’daki üç dayanağıdır.
Nkrumah’ın peygambervari uyarısı ve H.I.M. Haile Selassie’nin yeni sömürgeciliğe karşı reçetesi
Nkrumah “yeni sömürgecilik tarafından yakalanmış bir ülkenin kendi kaderinin efendisi olamayacağı” uyarısında bulunmakta ve yeni sömgürgeciliği uygulayanları “sorumlu olmadan iktidar olanlar, maruz kalanları ise telafisi olmaksızın sömürülenler olarak” tanımlamaktadır.
Belki de Afrika’nın kaderine ilişkin yanıt çok önce, Afrika Birliği Örgütü’nün (OAU) 1972 yılında düzenlenen Dokuzuncu Devlet Başakanları toplantısında “Afrika Birliği’nin Babası” olarak seçilen kişi tarafından verilmişti.H.I.M. Haile Selassie 1963 yılında O.A.U. açılış töreninde mevkidaşı Afrikalı devlet başkanlarına şöyle demişti:
… Afrika sömürülmek için fiziksel bir kaynaktı ve Afrikalılar bedensel olarak satın alınabilecek bir köle veya en iyi ihtimalle vassallık ve uşaklığa indirgenmiş insanlardı. Afrika diğer ulusların ürünleri için bir Pazar ve onların fabrikalarının beslendiği hammadde kaynağı idi…
… (kıtanın problemlerine) yanıt bizim dikte etme gücümüzdedir. Bugün önümüzde açılan karşı çıkış ve olanaklar Afrika’nın bin yıllık tarihinin herhangi bir zamanında önümüze sunulanlardan daha fazladır. Karşımıza çıkan riskler ve tehlikeler daha az değildir. Tarihin ve koşulların üzerimize dayadığı devasa sorumluluklar dengeli ve makul tepkiler vermemizi gerektirmektedir. Önümüzde duran amaçlarımızda başarıya ulaşmamız halinde isimlerimiz hatırlanacak ve yaptıklarımız bizi izleyenler tarafından tekrarlanacaktır. Eğer başarısız olursak tarih hatalarımız üzerine düşünecek ve kaybettiklerimiz için yas tutacaktır. Kaderlerini bizim ellerimize emanet eden halklar ve uluslarla birlikte inancımızı sürdürmemizi sağlayacak akıl, bilgelik, sağduyu ve esin bizimle olsun.
Böyle kükremişti Afrika Aslanı.
Eğer ortada olan yeni sömürgeci gibi görünüyorsa, yeni sömürgeci gibi davranıyorsa ve yeni sömürgeci gibi ses çıkarıyorsa, bu yeni sömürgecilik değil midir?
Devam edecek.