54 yaşındaki çiftçi Ravinder Pal Kaur ilk defa Lohri zamanı (Pencap’taki ailesinin uğur getirdiğine inandığı kış halk festivali) evinden uzakta olmasına rağmen hiç pişman değil. Kaur “50 gündür Singhu sınırında binlerce çiftçi ile birlikte “üç yeni çiftçilik yasasını” – Çiftçilerin Ürün Ticareti ve Ticaret Yasası, Fiyat Güvencesi ve Çiftlik Hizmetleri Yasası üzerine Çiftçiler Anlaşması ve Temel Emtia Yasası- ateşe verdikleri eylemin coşkusunun çok yüksek olduğunu” söylüyor.
Kaur, geçen yılın Eylül ayında Palemento’dan geçen üç yasaya karşı en ön saflarda mücadele eden binlerce kadından biri.
Elli gündür sınırda yaşadığı zorluklar Kaur’un direncini kıramamış ancak Anayasa Mahkemesinin eylemdeki kadınların, yaşlı çiftçilerin ve çocukların eve dönmesi gerektiği yönündeki kararı onu büyük hayal kırıklığına uğratmış.
Aynı zamanda Jai Kisan Andolan (bir çiftçi örgütü) sekreteri olan Kaur “Kadınlara nasıl gidin diyebilir mahkeme? Kadınlar ekip biçiyor ve işlerin %80’i kadınlar tarafından yapılıyor. Erkeklerle eşitiz. Kimse eylem alanını bırakmayacak. Biz mücadelenin ayrılmaz bir parçasıyız” diyor.
11 Ocak’taki duruşmada, Başyargıç SA Bobde soğuk hava ve pandemi koşullarında bulunan eylemcilere dair endişelerini dile getirmiş ve “Neden yaşlıların ve kadınların eylemde ısrar ettiklerini anlamıyoruz” diye açıklamada bulunmuştu. Salı günü ise mahkeme, bir sonraki karara kadar bahsi geçen kanunların uygulanmasını durdurdu ve anlaşmazlığın çözümü için dört üyeli bir komite kurulmasına karar verdi.
Pencap, Faridkot’tan gelen Kaur, küçük bir araziye sahip. Bekar bir anne olan Kaur’un hayatı her zaman çiftçilik ve toprakla uğraşmakla geçmiş. Kaur, yeni tarım yasalarının yürürlüğe girmesi durumunda en kötü etkilenecek kesimin kadın çiftçiler olacağını düşünüyor.
Kaur “Yeni düzende en çok zarar görecek olan kadın çiftçiler olacak çünkü asgari geçim bedeli ya da çiftçileri korumak adına tarımsal ürün pazarını düzenleyen bir kurul olmayacak ve kadınlar çok daha fazla sömürülecek” diye aktarıyor. Her ne kadar geride bıraktığı üç aylık torununu özlese de çiftçiler için bunun bir ölüm kalım mücadelesi olduğunu biliyor.
Bir diğer çiftçi Rajbala Yadav da Kaur’un söylediklerine katılıyor. Haryana, Rewari’den gelen 63 yaşındaki Yadav, başyargıcın görüşlerini ise ataerkil ve kadınların toplum içindeki rollerini küçümseyen bir bakış açısı olarak değerlendiriyor.
“Kadınlar tarihte tüm mücadelelerde hep önemli rol oynamışlardır. Her alanda erkeklerle omuz omuza çalışıyoruz. Tarımda ise erkeklerden çok daha fazla emek veriyoruz. O zaman bu ayrımcılık neden?” diye soruyor Yadav.
Kasım ayından bu yana Shahjahanpur sınırında bulunan Yadav, olumsuz hava ve derme çatma koşullara göğüs germeye hazır. “Toprak anne gibi kutsaldır.” diyor. “Toprağımızı annemiz olarak görüyoruz. Bunun için hayatımızı feda edebiliriz ”diye ekliyor.
“Yeni yasalar en çok kadınları etkileyeceği için ön saflarda yer almanın kadınlar için bir gereklilik olduğunu, Asgari geçim bedeli (MSP) olmaması durumunda, hane ekonomisi krize girecek” diye ekliyor. Üç yasanın – Çiftçilerin Ürün Ticareti ve Ticaret Yasası, Fiyat Güvencesi ve Çiftlik Hizmetleri Yasası üzerine Çiftçiler Anlaşması ve Temel Emtia Yasası- yürürlükten kaldırılmasını talep ediyor.
Eylemciler başyargıcın açıklamalarının kadınların toprağın sahibi olmadığı yönündeki geleneksel kabulü desteklediğini düşünüyor. Mahila Kisan Adhikaar Manch’tan (MAKAAM – Hindistan’daki kadın çiftçilerin haklarını korumak için kurulmuş resmi olmayan bir örgüt) Kavitha Kuruganti, bu açıklamaların ataerkillik koktuğunu dile getiriyor.
“Bu ataerkil bir zihniyet. Bu açıklamalarla üst mahkeme, kadınların savunmasız ve kendi eylemlerine karar verecek iradeden yoksun olduğunu söylüyor ”diye vurguluyor Kuruganti.
Kuruganti yüksek mahkemenin tutumunun, tarlalarda çalışmalarına rağmen kadınları çiftçi olarak tanımayan anlayışın bir parçası olarak görülmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Araştırmalar da ülkede kırsal bölgede yaşayan kadınların %73’ünün tarımla uğraşmasına karşın sadece yüzde %12.8’inin toprak sahibi olduğunu gösteriyor.
“Buradaki en önemli nokta, toprak hakkından yoksun bırakıldıkları için en büyük emeği verseler dahi kadınların çiftçi olarak görülmediği gerçeğidir” diyerek anlatmaya devam ediyor.
Kuruganti, eylem alanındaki çoğunluğun kadın olmasını, kadınların reformların kendilerini nasıl etkileyeceğinin farkında olmalarına bağlıyor. Yeni yasaların pazara erişim açısından cinsiyet eşitsizliğini körükleyeceğini de ekleyerek, “Denetimsiz yeni düzende pazara erişemeyen kadınlar sömürüye karşı daha savunmasız olacaklar” diye sözlerini bitiriyor.
Genç eylemci Amandeep Kaur Khiva da başyargıcın açıklamalarına tepkili. Pencap’ın Faridkot bölgesinden gelen Khiva protestolara 1 ay önce katılmış ve devam etmekte kararlı. Yirmibeş yaşındaki genç kadın başyargıcın kadınlara neden ikinci sınıf vatandaş muamelesi yaptığını sorguluyor ve benzer açıklamaları Tarım Bakanı Narendra Tomar’dan da duyduklarını ekliyor.
Khiva sözlerine şu şekilde devam ediyor; “Tıpkı erkekler gibi, kadınlar da yeni yasalar nedeniyle aynı derecede endişeli ve öfkeli. Toprağımız bizim için de değerli. Protesto edenler yasadan mağdur olanlar. Hükümetin kimin protesto edip etmeyeceğine karar verme hakkı yok.”
Eylemcilerin kültür ekibinde yer alan Khiva, yeni yasaların geleneği ve kültürü tarıma derinden bağlı olan Pencap’a zarar vereceğinden endişe ediyor. İşçi sınıfının da etkileneceğini öne sürüyor.
“Yasaların uygulanması halinde kadın işçi sınıfı zorluklarla karşılaşacak. İş olanakları tükenecek. Bir çiftçi güvende olmadığında, nasıl başkalarını istihdam edebilir” diye soruyor. Yüksek lisans öğrencisi olan Khiva, yasalar yürürlükten kaldırılıncaya kadar akademik çalışmalarına ara verme kararı almış.
Lok Sangharsh Morcha (bir çiftçi ve işçi örgütü) aktivisti ve genel sekreteri olan Pratibha Shinde ise, Yüksek Mahkeme’ye ülke tarımının gelişmesinde kadınların rolünü hatırlatıyor. “Kadınlar ekimden hasada kadar zorlu işler yapıyorlar. Başyargıcın ifadeleri ayrımcı. Mahkeme insanlar için endişe duyacaksa bu cinsiyet farkı gözetmeksizin herkes için olmalı” diye ekliyor.
Shinde, yeni yasaların en ağır kadınları vuracağını söylüyor. “Tarımsal ürün pazarını düzenleyen kurul (APMC) ve Kamusal Hindistan Gıda Şirketi (FCI) bitecek. Hükümet tahıl satın almayı bıraktığında, Kamu Dağıtım Sistemi (PDS) ciddi darbe alacak. Kadınlar bu darbeyi daha çok hissedecek ”diyor. Ayrıca kadınların gelecek nesiller için de bu eylemlere katıldığını vurgulamayı ihmal etmiyor.
Bu neden Kaur gibi bir çok eylemci için de geçerli. Onlar için mücadele aynı zamanda büyük şirketlerin ailelerinin işlediği toprakları gelecek kuşakların elinden almasını önlemek için de elzem.
“Binbir emekle toprağımızı altına çevirdik. Neden şirketlere verelim? Hükümetin önünde başımızı eğersek gelecek nesillere karşı sorumlu olacağız”diyor Kaur. Önlerinde uzun ve çetin bir mücadele var ama bunun için hazırlar.