WARNING: unbalanced footnote start tag short code found.
If this warning is irrelevant, please disable the syntax validation feature in the dashboard under General settings > Footnote start and end short codes > Check for balanced shortcodes.
Unbalanced start tag short code found before:
“göre batılı şirketler için kakao üreten Batı Afrikalı çiftçilerin çoğu yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Tedarik zincirindeki bu adaletsizlik çocuk işçi sömürüsü ile insan kaçakçılığı sorununu beraberinde getiriyor. Uluslararası İşçi Hakları Forumu (ILRF)’n…”
Geçtiğimiz senenin Aralık Ayında işçi hakları izleme örgütünün yayımladığı iki yıllık çalışmanın ürünü olan ‘Adalet Boşluğu’ başlıklı rapora**http://www.laborrights.org/sites/default/files/publications/Fairness%20gap_low_res.pdf/**göre batılı şirketler için kakao üreten Batı Afrikalı çiftçilerin çoğu yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Tedarik zincirindeki bu adaletsizlik çocuk işçi sömürüsü ile insan kaçakçılığı sorununu beraberinde getiriyor.
Uluslararası İşçi Hakları Forumu (ILRF)’nun verilerine göre kakao üreticilerinin aldığı düşük ücretler ucuz işçi arayışını körüklüyor. Bu da özellikle Fildişi Sahili Cumhuriyeti ile Mali ve Burkina Faso arasında insan ticareti yapılmasına ve çocuk işçi sömürüsüne sebep oluyor.
Tahminlere göre 500 bin ile 1,5 milyon arasında çocuk kakao çiftliklerinde zorla çalıştırılıyor. Daha da endişe verici olanı ise ucuz işçi ihtiyacını karşılamak için kaçırılan çocuk sayısının da giderek artması.
2016 senesinde küresel değeri 100 milyar doları bulan çikolata endüstrisi aslında çok kazançlı bir sektör. Yaklaşık yıllık 5 milyon kakao tohumu çoğunlukla Batılı markalara satılıyor. Bu üretimin tahmini üçte ikilik kısmını Fildişi Sahili ve Gana başta olmak üzere Batı Afrika ülkeleri sağlıyor. Diğer taraftan kakao çiftçileri günlük ortalama sadece 40 sent kazanabiliyorlar ki bu da asgari ücretin günlük 4 dolar olarak belirlendiği Fildişi Sahili’nde bile yoksulluk demek.
Öte yandan kakao üretiminden kar sağlayan büyük markalar endüstrinin hacmini büyütmekle övünüyorlar ama çiftçilerin yoksulluk sınırının altında ücret aldıkları gerçeğini görmezden gelerek çocuk işçi sömürüsünü ve insan kaçakçılığını ortaya çıkaran yapıyı besliyorlar.
Happy #ValentinesDay? #Nestle isn't the only chocolate tied to child #slavery https://t.co/Nl0r83lAx7 #HumanRights pic.twitter.com/eBN8hbCl7f
— MintPress News (@MintPressNews) February 14, 2016
*Mutlu Sevgililer Günü? Nestle çocuk işçi köleliği ile ilişkili olan tek çikolata markası değil.
1990’ların sonundan itibaren Nestle ve Hershey gibi büyük markaların da dahil olduğu tedarik zincirlerindeki çocuk işçi sömürüsü ifşa edilmeye başlanmıştı. İlk başta bu şirketler suçu tedarik zincirindeki alt kademelere atarak sorumluluktan kaçınmaya çalıştılar.
Ancak kamuoyu ve sivil toplum örgütlerinin baskısı ile bazı değişimler yaşandı. Örneğin kakaonun adil, çevreye ve insana zarar vermeyen bir tedarik zinciri vasıtasıyla temin edildiğini gösteren sertifikasyon sistemi son senelerde kullanılmaya başlandı. Ancak bu çabaların çoğu çocuk işçiliğini durdurmak ve eğitim sistemine yatırım yapmak üzerine yoğunlaştı. Oysa ki bu problemin sadece küçük bir parçası. Adil ücret dağılımının yapılmadığı, kakao çiftçilerinin kazançtan daha adilane bir pay alabilecekleri fiyatlandırma mekanizması tahsis edilmediği sürece çocuk sömürüsünün ve insan kaçakçılığının kökünü kazımak mümkün görünmüyor.
Öte yandan büyük firmalar kadar çiftçiden direkt kakaoyu alıp küresel markalara satan ara aktörler de büyük önem taşıyor. Örneğin Cargill ve ADM gibi firmalar çiftçilerle doğrudan bağlantılılar ve pazarda önemli bir etkiye sahipler. Ancak bu aracı firmalar üzerinde sivil baskı oluşturmak çok da kolay değil. Bu nedenle işçi haklarını savunan sivil örgütler küresel şirketler üzerindeki baskının devam ettirilerek bu aracı şirketleri de etkilemesi gerektiğini savunuyorlar.