9 Eylül 1971, hapishanelere karşı mücadele tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Attica isyanı, bugüne değin batı dünyasında çeşitli şekillerde kendini var eden hukuk ve düzen dogmasının emri altındaki polislerin katliamı ile sonuçlanmamış olsaydı da yine büyük bir iz bırakırdı. O zaman tutsakların büyük bir bölümü duvarların dışında yükselen özgürlükçü hareketlerden (siyah hareket, savaş karşıtı hareket, feminist hareket) etkilenmişti. Mahkumlar bu hareketlerden esinlenerek hapishaneleri bir kurum ve bir mekan olarak statükoyu yıkma mücadelesinin merkezi haline getirdiler.
Devlet dayattığı ölümcül sessizliği tehdit edenlerden veya faydalanamadıklardan kurtulmak amacıyla hapishaneleri kullanır. Kapitalizm geliştikçe ve kendi yıkıcı rotası üzerinde sınırlarını zorladıkça, insanları, doğal kaynakları ve tüm ekosistemleri yutmaya başlar. Kar sağlama ihtiyacını en yüksek düzeyde tutarak milyonlarca insanı köleleştirir.
9 Eylül’de başlayan Amerikan Hapishane grevinin açık bir sloganı var: “Artık köle olmayı reddediyoruz.”
Özel, federal veya devlet hapishanelerindeki zorunlu işçilik, yaklaşık 2,5 milyon tutsağı çok uluslu şirketlerin kölesi haline getiriyor.
Tutsakların açıklamalarında okuduğumuz üzere: “Bu Amerika’da köleliği sona erdirme çağrısıdır. Bu çağrı doğrudan kölelerin kendisinedir.”
Biz kapitalizmle savaşmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Hele ki bu mücadele kapitalizmin en güçlü olduğu yer olan ABD’de veriliyor ise. Aynı zamanda onu kardan mahrum etmenin ona verilebilecek en büyük zarar olduğunu da biliyoruz.
Bu nedenle bu grev büyük önem taşıyor.
Bu nedenle biz dayanışmamızı ve selamlarımızı ABD’deki isyancı tutsaklara gönderiyoruz.
Abd Hapishanelerinde Savaşan Tutsaklara Zafer!
Devleti Ve Kapitalizmi Yıkmak İçin Sosyal Devrim
Korydallos Hapishanesi D Kanadındaki Anarşistler