Tahran’da doğan Bijan Cezani henüz 10 yaşlarındayken politik faaliyetlere katılmış ve 1953 yılında Musaddık yönetiminin Şah Rıza Pehlevi tarafından düzenlenen askeri bir darbe ile devrilmesinden kısa bir süre sonra, onaltı yaşındayken tutuklanmıştı. Daha sonra Sovyet çizgisindeki İran Komünist Partisi TUDEH’in gençlik örgütlenmesine katıldı. Cezani bu yıllarda da bir çok kez hapse girip çıktı ve ağır işkenceler gördü. Daha sonra Cezani ve Ali Ekber Farahani, Muhammed Aştiyani, Hamid Eşref gibi militanlar TUDEH’i reformizm ve halka ihanetle suçlayarak partiden ayrıldılar. Başka örgütlerden ayrılmış olan Amir Pezav Poyan ve Mesut Ahmedzade gibi yoldaşlarıyla bir araya gelen bu grup Fedayin-ü Halk (Halkın Fedaileri) adlı bağımsız bir Marksist -Leninist örgüt kurdu.
İran’da silahlı mücadelenin gerekliliğine inanan ve bu yolda hazırlıklara girişen örgüt, 1967 yılında polis tarafından ortaya çıkarıldı; Cezani ile birlikte birçok üye de tutuklandı.
Bu arada, yakalanamayan militanlar Siah-Kal ayaklanması ile silahlı mücadeleyi başlattılar. Şubat 1971’de Hazar Denizi kıyısında küçük kent olan Siah-Kal’daki jandarma noktasına Ali Akbar Safahi-Farahani komutasında bir saldırı düzenlenmişti. Siah-Kal, İran devrimci hareketi için bir çıkış noktası ve sıçrama aşamasıydı.
Cezani, yazılarında Siah-Kal olayının önemini şöyle vurguluyor: “Mutlak bir baskı ve suskunluk döneminde; halkın çaresizliğinin en derin noktasında, rejimin ise gücünün doruğunda olduğu bir dönemde, Siah-Kal’daki gerilla savaşçıları rejimin paralı askerlerine saldırmışlardır. Silahlı mücadele, geleneksel olarak hiçbir zaman rejime karşı askeri taktiklerin, politik olmayan biçimlerde bile kullanılmadığı (yani aşiret kavgalarının, silah kaçakçılığının, silahlı soygunların vb. olmadığı) bir bölgede başlamıştır. Jandarma noktasına yapılan saldırının sadece bir tek amcı olabilirdi: Devrimci bir hareketin rejime karşı savaşı.”
15 yıla mahkum olan Cezani, silahlı mücadelenin teorik ve örgütsel sorunlarına yönelik yazılar yazmayı sürdürdü, ancak çok geçmeden sekiz arkadaşıyla birlikte “kaçmaya çalıştıkları” gerekçesiyle hapisteyken öldürüldü.
Bu arada Fedain örgütü, işçiler, öğrenciler ve aydınlar arasında geniş bir sempati sağlamış ve adını bütün dünyaya duyurmuştu. Esas olarak Cezani tarafından formüle edilen politikleşmiş bir askeri savaş stratejisi yolundan giden Fedain, bu arada birçok militanını çatışmalarda ve Şah’ın işkence örgütü olan SAVAK’ın hapishanelerinde yitirdi.
Sonuçta, 1970’lerin son aylarına gelindiğinde Fedain örgütü, en az beş bin civarında militanı ve onbinlerce sempatizanı olan etkin bir örgüt haline gelmişti. Buna karşın ciddi politik zaaflar sonucunda Fedain devrim sırasındaki inisiyatifi elinden kaçırmış ve daha sonra Humeyni diktatörlüğü tarafından ezilmekten kurtulamamıştı.