Son yıllarda haber ajansları, basın ve belgesellerde ortaya çıkan yeni bir söylem var. Daha önce insana saldırmayan ya da beslenme süreçlerinde insan bulunmayan hayvanların insanlara saldırması, saldırdıkları insanları yemesi büyük bir sorun olarak yazılıyor ya da gösteriliyor.
Bir yandan küresel ısınma, yeryüzündeki hava akımlarının ve deniz akıntılarının yönlerini değiştirmekte, buzullar çözülmekte ve deniz suyu yükselmektedir. İlk iklim mültecileri olarak Maldiv Adaları göçmenleri basına ve kamuoyuna yansıdı.
Diğer canlıların bu değişimlere nasıl tepki gösterdikleri konuya duyarlı örgütlenmeler ve bilim insanları dışında kimseyi ilgilendirmemektedir.
Burada dilimizi, söylemimizi ve bakış açımızı köklü bir değişim süreci içine almamız gerektiği açıktır. Hayvan kurtuluş örgütlenmeleri, hayvan hakları örgütleri konuyu görünür kılmak için mücadeleyi sürdürüyorlar.
İsyandan.Org’ta daha önce kuzey kutbunda bir araştırma istasyonunu yiyecek için kuşatıp istasyonda yaşayanları ” tutsak” almış olan kutup ayılarının haberini yapmıştık.
Şimdi insan yayılmacılığı olarak tanımlanabilecek sürece kendi yaşam alanlarından cevap veren ve direniş yöntemleri geliştiren hayvanların hayatta kalma eylemleri ve bu eylemler sonucu ne kadar insanın hayatını kaybettiğine bakalım. Burada söz edilen kaybedilen insan hayatları genellikle hayvanların hayatta kalma çabası sonucu ortaya çıkmaktadır. İnsandan uzak duran bazı türlerin bu davranışları geliştirmeleri de bunun sonucudur. Dünyanın herhangi bir kısmında bu hayvanlarla ilişki içinde yaşayanlar kendileri için hayati bir sorun olarak gördükleri için kendilerine saldıran hayvanı öldürerek kurtulmak istemektedirler. İnsan eti yemeye başlayan hayvanların giderek daha tehlikeli olacağını düşünmektedirler.
Buna karşın yerel sorunlar daha geniş bir bakış açısı, eylem planları ile çözülebilir. Koruma programlarına insanın yayılmasının durdurulmasının da eklenmesi gerektiği açıktır.
İnsanın yayılması ile ortaya çıkan daha fazla temas ve yaşam alanlarına müdahale sonucu insan topluluklarını hedef alan ya da beslenme süreçlerine dahil eden bazı hayvanların direnişlerinin bazılarını aşağıda okuyabilirsiniz.
Avustralya’da Dingo’lar; 2009 yılında Queensland eyaletine bağlı Fraser adasının kuzeyinde aileleriyle kamp yapan 7 ve 9 yaşındaki 2 kardeş dingoların kendilerini izlediği farkedip paniğe kapıldılar ve kamp yerine doğru koşmaya başladılar, ancak ayağı takılan ve yere düşen ağabey vahşi köpekler tarafından yakalandı. Çocuklardan birini öldürerek yediler. Son yirmi yılda 209 insana saldırdılar.
Leoparlar: Ortalama ağırlıkları 75 kilogramdır ve kendi ağırlıklarındaki insanları kolayca öldürebilirler. Yalnızlığı çok sevip genellikle karşılaşmaktan kaçınsalar da her yıl en az 15 kişi leoparlar tarafından öldürülmektedir. Hindistan’da daralan yaşam alanlarından dolayı insanların yaşam alanlarına girmeye ve insan eti ile beslenmeye başlamışlardır.
Aslanlar , insanları besin kaynağı olarak gördükleri için karşılaşma esnasında hiç çekinmeden saldırabilirler. Her yıl 250 kadar insan aslanlar tarafından avlanmaktadır.
Kaplanlar: Kedigiller arasında en fazla insan öldüren hayvandır. Her yıl 300’den fazla insan kaplanlar tarafından parçalanmaktadır.