Trump’ın kampanyası süresince ve tartışmalı zaferinin ardından Amerikan iktidarının yapı taşlarını: hükümeti, polisi, ekonomiyi, partileri ve beyaz egemen sınıfı çatırdatabilecek ezilen çoğunluğun direnişi, farklı cephelerde adım adım örülmeye başlandı. Kendini Amerikan rüyasından sürülmüş hisseden beyaz işçi sınıfının ‘Amerika’yı yeniden büyük yapma’ şiarına kapıldığına dair analizler ve seçim şaibeleri bir yana, sadece Trump’ın 20 Ocak’taki başkanlık yemin törenini sabote etmek için yapılan eylem ve grev hazırlıkları dahi tabandan örgütlenen birleşik mücadele potansiyeli için yeni ufuklar vaat ediyor. Tüm ABD’de aşırı sağın ve polisin şiddetine karşı,yoksulluğa ve ayrımcılığa karşı öz savunmadan sağlık hizmetlerine kadar tabandan örgütlenme pratikleri hayat bulmaya başladı. ABD’de 2017’nin halk direnişi için örgütlenme yılı olacağına dair analizler gerçeklikten uzak değil.
Trump aslında çoğunluğunu ezilenlerin oluşturduğu halka rağmen iktidara gelecek. Elit sınıfın Clinton’a yatırım yapması, Clinton’ın kaynayan ezilen kesimi aslında içi boş olan ‘sosyal barış’ ortamı ile kontrol altında tutabileceğine dair güvenden kaynaklanıyordu. Oysa ki Trump’ın tırmandırdığı kaos ve kışkırtmalarla uçlara itilmiş kesimlerdeki öfke daha da katmerlenecek. Amerikan rüyasının geri dönüşü ile kandırılanlar ise Müslümanlar, göçmenler, siyahlar, Latinler… sınır dışı edilip damgalansa dahi işlerini ve haklarını alamayacaklarını görecekler.
Öte yandan kurumsallaşmış, sokaktan ve tabandan kopmuş muhalefetin, küçük değişimlerle aslında sistemin bekası için çırpınan Demokratların, reformist ve seçim bazlı düzene hapsolmuş Yeşiller Partisi’nin iflas ettiğini görmek gerek. Çizilen bu kara tablo –aşırı sağın yükselişi, polis şiddeti, paramiliter şiddet, neoliberal saldırı, kurumsal ve bürokratik muhalefetin çaresizliği- yönetilenlerin artık eskisi gibi yönetilmek istemediği devrimci durumun inşası için fırsatlar sunuyor.
Trump’ın zaferinin zemini yükselen sağ mı?
İronik gözükse de Trump’ın zaferi aslında, aşırı sağın yükseldiği süreçten ziyade önemli ve uzun soluklu direnişlerin, taban hareketlerinin tırmandığı bir dönemde geldi. Bakıldığında 2016, Black Lives Matter, FightFor15 gibi güç kazanan taban hareketleri ile yerli kabileleri birleştiren Dakota direnişinin, büyük hapishane grevinin yılıydı. Yine 2016, 2008 ekonomik krizinin yükünü işçilerin sırtına yığan neoliberal politikalara karşı Verizon grevi ve daha küçük çaplı bir çok grevle Amerikan işçi hareketinin üzerindeki ölü toprağını silkelemeye başladığı yıldı. Geçtiğimiz yıl, Siyahların, Latinlerin, yerlilerin, korku politikalarıyla hedefleştirilen Müslümanların, göçmenlerin sokağa çıktığı, barikat ateşini militarize edilmiş polise rağmen tutuşturduğu yıl olarak kayda geçti. Ancak direniş kadar Obama yönetiminin ve açıktan desteklenen aşırı sağın cevabı da sert idi. 2008 ekonomik krizinden beri biriken gerilimin, Trump kampanyasıyla eklenen basıncın geri dönüşü yemin töreni için yapılan eylem hazırlıklarından da görüldüğü üzere azımsanmayacak düzeyde olacak. Tekrar yönelecek baskı dalgasına karşı her düzeyde ve cephede birleşik mücadeleyi örgütlemek ise, direnişin devamı için hayati.
20 Ocak için yapılan genel grev çağrısı şu gerçek üzerinden kendini konumlandırıyor: ‘Sınır dışı edilme tehlikesi, işkence, takip, kontrol, iş güvencesizliği, yoksulluk, baskı, yıldırma, sağlık ve eğitimdeki kesintilerle yüzleşecek olan ezilenler, bizler aslında çoğunluğuz.’
Trump’ın seçimden önce açıkladığı ilk 100 günlük planı aslında herşeyi açıkça ortaya koyuyor: Saldırı tüm ezilenleri, işçi sınıfını, göçmenleri, Müslümanları hedef alacak. Polis olağanüstü yetkilerle donatılırken doğayı talan eden ve yerli halkları tehdit eden enerji projeleri hız kazanacak. Aslına bakılırsa Obama’nın dozajı ‘nispeten’daha düşük politikalarının devamı niteliğinde, ancak misliyle ivmelenerek.
Başkanlık yeminine karşı örgütlenen eylemler ve grevler halk direnişi için kaldıraç olabilecek mi?
Yemin töreni öncesinde, 20 Ocak’ta ve sonrasında tüm ABD eyaletlerinde bir çok eylem ve grev planlanıyor. 20 Ocak’taki genel grev çağrısının sloganı şöyle: İşe, okula gitmeyin. Faşist ABD’ye Hayır!’
Bu eylemlerin aşırı sağ gruplar tarafından saldırıya uğrayacağı aşikar: Neo-Naziler, KKK (Ku Klux Klan), Alt-Right, yandaş Bikers for Trump ile kendini vatansever olarak tanımlayan Oath Keepers ve 3%ers (3 Percenters) Trump’ı protesto edenler ile karşı karşıya gelecek.
Ancak bu yüzleşme 20 Ocak ile kısıtlı kalmayacak. Gelecek dönemde mücadelenin seyrini Trump iktidarını aşan geniş, çok cepheli sistem karşıtı hareketin örgütlenmesi belirleyecek.
Yemin Törenine karşı eylem ve grevler
20 Ocak öncesinde Washington, Minneapolis ve Portland’da iş bırakma, protesto ve etkinlikler yapılması planlanıyor. 19 Ocak’ta Alt-Right grubunun düzenlediği kutlamaya karşı DC Anti-Faşist Koalisyonu’nun örgütlediği protesto büyük önem taşıyor.
Yemin törenin olduğu 20 Ocak’ta ise Hawaii, Kaliforniya, Washington, Oregon, Nevada, Utah, Arizona, New Mexico, Colorado, Texas, Illinois, Ohio, Wisconsin, Minnesota, Iowa, Missouri, West Virginia, Florida, Kuzey Karolina, Pensilvanya, New York eyaletleri dahil olmak üzere ülkenin bir ucundan diğerine eylem ve grevler gerçekleştirilecek.
Cinsiyetçiliğe, kadın düşmanı politikalara, kürtaj yasağı planlarına, kadın emeğinin sömürüsüne ve eşitsizliğe karşı 20-21 Ocak süresince iki günlük kadın grevi çağrısı yapıldığını da özellikle belirtmek gerek.