İspanya devletinin Bask tutsaklara karşı işlediği insan hakları ihlâllerini protesto için 10 Ocak’ta Bilbao’da bir yürüyüş gerçekleşti.
Bask Ülkesi’ndeki yurttaşlık hakları savunucuları ve avukatlar da İspanya devletinin sürdürdüğü baskılara karşı 17 Ocak’ta, bir Bask şehri olan Donostia’da, yaklaşık 33,000 kişinin katıldığı bir protesto yürüyüşü gerçekleştirdi.
Üzerinde “İnsan Hakları, Çözüm, Barış” yazılı büyük bir pankartın altında yürüyen eylem kitlesi, bağımsızlık yanlısı Bask sol koalisyon EH Bildu ile sendika üyeleri ve Bask siyasi tutsakları destekleyenleri de barındırıyordu.
Kitlesel gösteri, 12 Ocak tarihinde Bask Ülkesi ile Nafaroa ve Madrid’de Guardia Civil (İspanya’nın oldukça siyasileşmiş jandarması) tarafından gerçekleştirilen tutuklamalara bir tepkiydi.
12 Bask avukatın yanı sıra yasaklanan tutsak dayanışma örgütü Herrira’yla bağlantılı olduğu iddia edilen dört kişi daha tutuklandı. Polis, Bilbao’daki sol-milliyetçi Bask sendikası Milliyetçi İşçiler Komitesi’nin (LAB) ofisleri de dahil olmak üzere, İspanya genelinde bina aramaları yaptı. Tutsak hakları kampanyalarından toplanan 90,000 Avro üzerindeki yasal bağışa el konuldu.
Gözaltına alınanlar vergi kaçakçılığı yapmak, kara para aklamak ve terörist örgüt üyesi olmakla itham edildi. Tutuklananların 13’ü kısa zamanda kefaletle serbest bırakılmış olsa da, ya tutsaklarla iletişim kurmaları engellendi ya da ülke dışına çıkmaları yasaklandı.
Bu kimseler aynı zamanda İspanya İçişleri Bakanlığı tarafından, bağımsızlık yanlısı yasaklı Bask Yurdu ve Özgürlüğü Örgütü’nden (ETA) aldıkları talimatları ETA’nın tutsak üyelerine taşımakla da suçlandılar.
ETA silahlı mücadeleyi sonlandırıyor
Geçtiğimiz kırk yıl boyunca ETA, bağımsız bir sosyalist Bask yurdu için İspanya devletine karşı 800’den fazla yaşama mâl olan bir silahlı mücadele sürdürmüştü. 2011 yılında ise, ETA tüm silahlı faaliyetlerinin “kalıcı bir biçimde durdurulduğunu” tek taraflı olarak ilan etti. Geçtiğimiz yılın başlarında ise bağımsız bir kurum olan Uluslararası Tahkik Kurumu (IVC) gözetiminde silahlarını kullanımdan kaldırmaya başladı.
ETA ve diğer bağımsızlık yanlısı Bask grupların Bask meselesine barışçıl bir çözüm arama gayretlerine rağmen İspanya devletinin baskısı tüm şiddetiyle devam etmekte. İspanyol hükümeti, ETA’nın şartsız teslimiyetinden aşağısını kabul etmeyen tavrını da halen sürdürüyor. ETA’nın varlığı hem – barışçıl aktivizm ile terörün bağlantılı olduğu ilan edilerek – Bask bağımsızlığı adına süren her demokratik hareketi kasıtlı bir biçimde zayıflatmak için, hem de Bask Ülkesi’nde süregelen insan hakları ihlallerini aklamak için İspanya tarafından kullanılıyor.
Baskılar sürüyor
1998’den beri İspanyol mahkemeleri ETA’yı çevreleyen her şey ETA’dır görüşünü benimsemektedir ve böylelikle tüm Bask bağımsızlık savunucuları etkin bir biçimde yasa dışı kılınmaktadır.
2002 yılında Siyasi Partiler Yasası’nın uygulanmaya konmasından itibaren, kimi bağımsızlık yanlısı siyasal parti ve sivil toplum örgütleri, ETA’yla hiçbir bağı bulunmamalarına rağmen yasa dışı ilan edilmiş ve zorla dağıtılmıştı.
İfade özgürlüğü de İspanya’nın merhametsiz politikalarının bir diğer kurbanı oldu. Bağımsızlığı savunan veya İspanya’nın bölgedeki stratejisini eleştiren – aktivist, gazeteci, siyasetçi, avukat ya da sosyal medya üzerinden yorum yapan – her kim olursa olsun terörü yüceltmek suçlamasıyla itham edilme riskini taşıyordu.
Uluslarası Tahkik Kurumu, ETA’nın silah bırakması üzerine raporunu sunduğunda, İspanyol hükümeti ilk elden ETA’yla irtibat kurdukları gerekçesiyle onların dahi tutuklanmaları çağrısında bulunmuştu.
12 Ocak’ta tutuklanan avukatlardan üçü, o günün ilerleyen saatlerinde Batasuna (Baskça “Birlik“) üyeliğiyle yargılanan 35 Bask aktivistin 19’unu İspanya Ulusal Mahkemesi’nde savunacak olan avukatlardı. Önde gelen bir sol-milliyetçi Bask partisi olan Batasuna, 2003 yılında İspanya Yüksek Mahkemesi tarafından yasaklanmıştı.
ETA’nın siyasal kanadı olmakla itham edilen Batasuna, bu ithamları reddetmekte. Dava şimdilik Ocak sonuna ertelendi.
12 Ocak’taki polis operasyonu, 10 Ocak’ta Bilbao’da gerçekleşen kitlesel mitinge doğrudan bir tepki olarak yapıldı. 80,000’in üzerine insan, yüzlerce Bask siyasi tutsağının ülkelerine iade edilmeleri için yürümüştü.
Tutsak hakları kampanyası
Yürüyüş, geçtiğimiz yıl Bask siyasi tutsakların ve sürgündekilerin statülerinin bir çözüme bağlanması için bir kampanya başlatan geniş tabanlı bir sivil toplum ağı olan Sare Herritarra tarafından örgütlenmişti. Eylem süresince gönüllüler çeşitli ürünler satarak bağış topladılar.
Eylemde toplanan paralar sonrasında bankaya aktarılana dek saklanmaları için LAB ofisine taşınmıştı. Guardia Civil’in baskınlarda el koyduğu da işte bu paralardı.
10 Ocak mitinginin temel talebi, İspanya devletinin uzun zamandır devam eden dağıtma politikasına bir son verilmesi çağrısıydı. 1989 yılından beri süren bu “dağıtma” taktiği, sayısı 460’ı aşkın Bask tutsağın aileleri ve topluluklarından kilometrelerce uzakta, İspanya ve Fransa’nın değişik bölgelerinde yer alan 80 farklı hapishanede tutulmalarını içeriyordu.
Dağıtma bir insan hakları ihlâlidir; Birleşmiş Milletler’in 1988 tarihli Herhangi bir Biçimde Alıkonan veya Hapsedilen Tüm Bireylerin Korunması için Prensipler Bütünü başlıklı kararının 20. Maddesi ile çelişmektedir:
Eğer alıkonan veya hapsedilen bir kişi talep ederse, eğer mümkünse, kendisi olağan yaşam alanına makul surette yakın bir alıkonma alanında veya hapishanede tutulmalıdır.
Bu prensip, tutsakların aileleriyle, yasal ve tıbbi personellerle ilişkilerini sürdürme hakkını korumaktadır. Uluslararası insan hakları gruplarının yanı sıra Birleşmiş Milletler, dağıtma uygulamasına son vermesi için İspanyol hükümetine çağrıda bulunmuş fakat hiçbir sonuç alınamamıştır.
Dağıtma, tutsak yakınları üzerine oldukça büyük bir duygusal ve finansal yük bindiriyor ve yakınlarını görebilmek için kendilerini zor şartlar altında ayarlamak zorundalar. Bu kimseler sevdiklerini yalnızca yarım saat kadar kısa bir süre görebilmek için ortalama 1,300 kilometre gibi büyük mesafeler kat’etmeye zorlanıyor.
Bask tutsakları ziyaret eden aile üyeleri bilhassa İspanya’da tehditlerle, yıldırmalarla ve kimi zaman da şiddetle yüz yüze gelebiliyorlar. Geçtiğimiz 25 yıl boyunca 17 tutsak yakını hapishane ziyareti için çıktıkları yolculukta trafik kazası geçirerek yaşamını yitirmiş, yüzlercesi ise benzer yolculuklarda gerçekleşen 400’ü aşkın kazada yaralanmıştır.
İspanya devleti Bask tutsaklara karşı farklı cezai önlemler de uygulamaya çalıştı ve bunlara örnek olarak Parot Doktrini gösterilebilir. 2006’da uygulanmaya başlanan bu doktrin, hapis cezalarında geriye dönük uzatmalara imkan sağladı ve böylelikle 93 tutsağa etkin bir biçimde müebbet hapis cezası verdiler.
Yeni cezai önlemler
Strazburg’da bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2013 yılında, İspanya’yı 60 tutsağı daha salıvermeye zorlayarak, Parot Doktrini’ni yürürlükten kaldırdı. Ancak İspanya devleti Bask tutsakların cezalarını uzatmak için yeni yöntemler aramıştır.
Yargılama ve hükümlerin Avrupa Birliği dahilindeki ülkelerde karşılıklı olarak tanınmasını sağlayan bir Avrupa Konseyi Çerçeve Kararı’nda, Fransız hapishanelerinde yatan Bask tutsakların yattıkları sürenin İspanya’daki hapishanelere nakledildiklerinde toplam ceza sürelerinden düşülmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Ne var ki İspanyol parlamentosu, Çerçeve Kararı’nı yasalarla taçlandırmak adına hiçbir adım atmamış olsa da, İspanyol mahkemeleri bu kararı mevcut haliyle uyguluyorlar ve Bask tutsakların Fransız hapishanelerinde yattıkları süre düşülüyor.
Geçtiğimiz yıl İspanyol hükümeti bu Çerçeve Kararı’nın etkisini sadece tamamen keyfi bir tarih olan 15 Ağustos 2010 tarihinden sonra verilmiş hükümlerle sınırlı tutmak için yasa çıkardı. Bunun, Parot Doktrini’nin Bask siyasi tutsaklara daha büyük cezalar dayatma ruhunu yeniden canlandırdığını söylemek mümkün.
Yasanın bu yeni uygulaması başlarda mahkemelerde bir tüzel karmaşaya yol açtı. Ancak 13 Ocak’ta İspanya Yüksek Mahkemesi Yüce Divanı, dokuza karşı altı oyla yasaya başvuran tutsakların aleyhinde karar verdi.
Gelgelelim Yüksek Mahkeme’nin 18 sulh yargıcından 13’ünün alenen hükümet müdahalesini eleştirmesiyle birlikte bu karar, beraberinde uyuşmazlığı da getirdi.
Bu karar, yasaya aykırı bir şekilde hükümleri belirgin ölçüde uzatılma tehdidi taşıyan yaklaşık 50 tutsağı etkiliyor. Görülüyor ki, İspanya devleti bir kez daha Basklar için insan hakları ve demokrasi kalelerinin yerini maç esnasında değiştiriyor.