BM Yerli Halkların Hakları Bildirgesi’nin Yıldönümü: İnsan Haklarından Kim Korkar?
Bu yazı Birleşmiş Milletler Yerli Halkların Hakları Bildirgesi’nin desteğiyle hazırlanmış müşterek bir yazıdır.
Bu yaz başlarında, Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu Kanada’daki federal, bölgesel hükümetlere ve vilayet hükümetlerine bir çağrıda bulunarak bir örneğini adrese dayalı okul politikasında gördüğümüz, İlk Uluslar Inuit ve Métis’in çocuklarına ve ailelerine karşı ırkçılığı ve küstah saygısızlığı hedef alarak Kanada için bir temel çerçeve sunan BM Yerli Halkların Hakları Bildirgesi’ni uygulamalarını nihayet istedi.
Bildirge’yle fazlaca haşır neşir olan örgütler ve bireyler için bu öneri hiç sürpriz olmadı.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından sekiz yıl önce 13 Eylül 2007 tarihinde kabul edilen Bildirge dünya genelinde Kanada’nın adrese dayalı okullar deneyi gibi Yerli Halkları dışlayan, marjinalize eden ve yoksullaştıran politikalara çareler üretmek için minimum standartlar üzerinden küresel bir konsensus oluşturmaktadır. Bildirge, Yerli Halklar’ın kendi arazi ve bölgeleriyle olan belirgin ilişkilerini sürdürmek ve kendi hayatları ve gelecekleri hakkındaki hayati kararları almak için kendi çocuklarını kendi dillerinde ve kendi geleneklerine uygun olarak yetiştirme hakkını tanıyor.
Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun belgelediği kötü muamele ve Kanada’daki hükümetlerin nesiller boyu süren bu kötü muameleyi toplu bir dava açılıp da zorunda kalıncaya kadar kabul etmemesi bu tarz uluslararası insan hakları standartlarının değerini kanıtlar nitelikte. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un TRC’nin kapanış seremonisinde verdiği bir demeçte de söylediği gibi BM Bildirgesi uzlaşma için bir yol haritası.
Maalesef federal hükümet BM Bildirgesi’nin etkili kullanımı ve uygulanmasına derinden karşı çıkmaya devam ediyor. BM Genel Kurulu’nun 2007’de Bildirge’yi onaylamasından önce bile hükümet Bildirge’ye koyulan önlemlerin bir anlamda Kanada Anayasası’nı ihlal ettiğini, Aborjin halklarla komşuları arasındaki uzlaşmayı rayından çıkardığını ve Kanada politik kumaşını yırttığını tekrar ve tekrar iddia etti. Hükümet bu iddiaları Kanadalı anayasa ve uluslararası hukuk uzmanları ve Kanada ve diğer ülkelerdeki prensipli, yorumlayıcı mahkeme hakimlerinin konsensüsüne rağmen bunlara karşı bir şekilde ortaya attı.
Kanadalılar hükümetin herhangi bir insan hakları belgesine hele de spesifik olarak toplumun en zayıf kesimlerinin ihtiyaçlarına ve yaşadığı haksızlıklara yönelik olan bir belge hakkında bu tür iddialar ortaya atmasına şok olmalılar. Federal iddialar Kanada hükümet temsilcilerinin Bildirge’nin gelişimi ve şekillenmesinde oynadığı aktif rolü yok sayıyor, Bildirge’nin dikkatlice hazırlanan denklik hükümleri tüm insanların haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini ve Kanada Yüksek Mahkemesi’nin de denklik hükümleri için aynı temel prensipleri dayanak gösterdiğini açıkça ifade ediyor.
Şunu da kaydetmek gerekir ki Anayasa’yı ve hukukun üstünlüğünü savunduğunu iddia eden aynı hükümet söz kalkınma kaynaklarına izin vermeye geldiğinde Kanada İnsan Hakları Anlaşması’nın, İlk Uluslar’ın çocuk ve aile korumasına yönelik çağdaş politikalara uygulanmasına engel olarak Yerel Halklar’ın anayasayla sabit haklarını sürekli olarak hiçe saymış ve müzakere edilmiş en güncel antlaşmaların bile gerçekleştirilmesi için sürekli dava açmayı gerektirmiştir.
Yerli Halklar’ın haklarına yönelik bu saygısızlık BM Yerli Halklar’ın hakları özel raportörü, BM İnsan Hakları Komitesi, BM Irk Ayrımcılığının Tasfiyesi Komitesi ve İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu dahil birçok uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından sert bir şekilde ve sürekli olarak eleştirilmiştir.
En nihayetinde, Bildirge hakkındaki retoriğin altında yatan şey federal hükümetin olağanüstü gücü –yapıcı ve yaratıcı olarak- paylaşmaya ve bu gücü kontrol etmeye çalışması. Yerli Halklar’ı yoksullaştırmak ve ortadan kaldırmak gücün kötüye kullanımı anlamına gelse de hükümet Kanada’daki birçok Yerli Halk’a yönelik bu muameleye devam etmektedir. Bu, meselenin gerçek can alıcı noktasıdır.
Geniş bir araştırma ve Yerli Halk Okulları’nı deneyimlemiş sağ kalan 6000’den fazla kişinin şahitliğiyle Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu bir yüzyıldan uzun süren korkunç kötü muameleyi belgeledi. Komisyonun özet raporu bu kötü muamelelerin hem bariz bir biçimde Kanada’da bağımsız topluluklar olan Yerli Halklar’ın kökünü kurutmak için kurgulanan hükümet politikaları hem de, daha geniş olarak, gücü elinde bulunduran insanların yerli aileler, topluluklar ve uluslar için en doğru olanı bildiğini zannetmesinin sonucu olarak ortaya çıktığını açık hale getirmiştir.
BM Bildirgesi katılımcı ülkelerin ve dünyanın birçok yerinden Yerli Halklar’ın yirmi yıldan uzun süren itinalı bir düşünüp taşınma süreci yoluyla geliştirildi. Bildirge Yerli Halklar üzerindeki sömürgeci hakimiyetin her türlüsünü reddediyor ve temel standartlar koyarak ortaklık ve karşılıklı saygıya dayalı yeni bir ilişki kurmak için gerekenleri garanti altına alıyor.
TRC bizden yeni bir yolculuğa çıkmamızı istiyor insan haklarının korunduğu ve BM Bildirgesi’nin temel çerçeve olduğu bir yere. Bu tüm Kanadalıların desteğini hak ediyor.
Yerli Halklar İçin İnsan Hakları Koalisyonu Yerli Halk organizasyonlarından ve insan hakları gruplarından oluşuyor. Koalisyon son 15 yıldır BM Yerli Halkların Hakları Bildirgesi’nin gelişimi, başarılı olarak benimsenmesi ve uygulanması konularında işbirliğine dayalı bir şekilde çalışmaktadır.
Açıklamayı onaylayanlar:
Amnesty International Canada; Assembly of First Nations; Canadian Friends Service Committee (Quakers); First Nations Summit; Grand Council of the Crees (Eeyou Istchee); Indigenous World Association; KAIROS: Canadian Ecumenical Justice Initiatives; Native Women’s Association of Canada; Nunavut Tunngavik Inc.; Québec Native Women/Femmes Autochtones du Québec; Union of BC Indian Chiefs