Son yıllarda, iyice zenginleşen milyarder kapitalistler ve gitgide yoksullaşan yüz milyonlarca işçi, çiftçi ve yerliyle birlikte Hindistan’da büyüyen bir siyasi kutuplaşma söz konusudur. Bunun bir sonucu olarak halk isyanları sayıca arttığı gibi daha geniş alanlara yayılmış ve daha da şiddetlenmiştir. Bu isyanlar çoğunlukla Hindistan Komünist Partisi (Maoist) ya da diğer devrimci partiler ve örgütlerin öncülüğünde gerçekleşmiştir veya bu yapılar tarafından desteklenmiştir. Hindistan’daki egemenler bu isyanları pek dikkate almamış; sömürüyü ve baskıyı bir nebze dahi hafifletmemişlerdir. Aksine, silah gücüyle ve daha da zalimleşen, faşistleşen kanunlarla kitleleri ve devrimci hareketi bastırmaya odaklanmışlardır.
Ülkeyi açık bir faşizme sürükleyen bu faşist kanunlardan en mühim olanı 2008’de yürürlüğe giren Kanunsuz Faaliyetlerle Mücadele Yasası’dır (KFMY). Bu yasa daha evvelki Terörist ve Yıkıcı Faaliyetlerle Mücadele Yasası (TYFMY) ve Yıkıcı Faaliyetlerle Mücadele Yasası (YFMY) benzeri yasaların yerine geçmektedir (ve aynı zamanda bu yasaların şiddetini iyiden iyiye artırmaktadır).
Amit Bhattacharyya, Demokrasi ve Yasaklar Birlikte Yürüyemez adlı yazısında KFMY’nin aşırı ve anti-demokratik doğasını şöyle açıklamaktadır:
Peki bu yasalar neden zalim, neden baskıcı? Bu yasanın bazı dikkat çekici hatlarını belirtelim:
- Öncelikle, herhangi bir kişi duruşmaya çıkarılmaksızın, polis gözetiminde ya da nezarethanede 180 gün boyunca gözaltında tutulabilmektedir.
- İkinci olarak ise, gözaltına alınan kişi bu süre zarfı boyunca sayısız defa (yetkili polisler uygun gördükçe) karakollara sorgulanmak için getirilebilmektedir.
- Üçüncü olarak, kefaletle serbest bırakılmak bu yasayla neredeyse imkansız hale getirilmiş durumda.
- İthamda bulunanın/polisin suçu ispatlaması değil, (tıpkı TYFMY ve YFMY’de olduğu gibi) sanığın suçsuzluğunu ispatlaması gerekmekte.
- Tüm yurttaşlar “şüpheliler” hakkında bilgi verme (muhbirlik yapma) yükümlülüğü altında ve bunu gerçekleştirmedikleri takdirde polis tarafından bizzat “şüpheli” adledilebilmektedir.
- Devletin gözünde tüm şüpheliler terörist olarak değerlendirilmektedir.
- Polis, yönetici konumdaki üst düzey bir yetkilinin emri altında olmak kaydıyla, günün her saatinde yurttaşın evine girerek arama ve hatta tutuklama yapma yetkisine sahip.
- Her türlü yazı, belgesel, rapor ya da makale el konularak imha edilebilmektedir ve sanatçılar, yazarlar, hatta basın çalışanları “terörist faaliyetlere yardım ve yataklık etme niyetinde olmak” ithamıyla tutuklanabilmektedir.
- Duruşmaların gizli celse olarak yapıldığı, tanıkların adlarının gizli tutulduğu özel yetkili mahkemeler, idari makamların kontrolünde gerçekleştirilmektedir.
Kısacası bu yasa, halkın en temel haklarını umarsızca ezip geçen, tutsakları koruma altına alan her türlü hukuki teminatı elinin tersiyle bir kenara iten ve belki de hepsinden öte, demokrasinin en büyük diyarı Hindistan’ın anayasasıyla adeta alay eden bir dizi zalim kanunun sonuncusudur.
Faşist karakterdeki bu yasalara ek olarak, polisi ve devletin diğer yapılarını kısıtlayan ya da kontrol eden yasaların pratikte neredeyse hiçbir hükmü yoktur. Bir başka deyişle devlet, hiçbir sonuca katlanmaksızın düzenli olarak kime isterse acımasızca saldırmakta, kimi isterse tutuklamakta ya da öldürmektedir.
Kontrolsüz polis şiddetinin bu kadar fazla örneğinin olduğu günümüz Hindistan’ında son derece yaygın bir durum olan yargısız infazlara da değinmemiz gerekmektedir. Gözaltında katledilen devrimcilerin ya da diğer insanların polisle silahlı çatışmalarda öldürüldükleri yalanı devlet tarafından kullanılmaktadır. Bu tür yargısız infazlar o denli yaygın hale gelmiştir ki merkezi hükümet ve devlet, bu katliamların gerçekleştiğini inkar etmeye dahi gerek duymamaktadır. Yine de çok nadir durumlar dışında bu konu hakkında hiçbir şey yapılmamaktadır, çünkü aslında bu katliamlar tam da polisten egemen sınıf adına göstermeleri istenen tavrı yansıtmaktadır.
Hindistan’daki siyasi faşizmin yanında dinle harmanlanmış bir faşizm şekli de mevcuttur. ABD’de Hıristiyanlığın, Müslümanların yoğun olarak yaşadığı yerlerde İslamın faşist hareketlere renk çalmasına benzer olarak Hindu çoğunluğa sahip Hindistan’da da Hindu faşizmine yönelik bir eğilim mevcuttur. Bundan ötürü bu ciddi tehlike hakkında ayrı bir bölüm oluşturmaya çalışacağız. (bkz. kaynak)
Ne var ki bu meselelerin hepsine önem vermekte olan sadece biz – bannedthought.net – değiliz. Artık tüm dünya Hindistan’da yükselmekte olan faşizmin ne denli ciddi bir mesele olduğunun farkındadır ve Hindistan’ın adı, bu korkunç süreç devam ettikçe kaçınılmaz olarak daha da çok lekelenecektir.
Pingback: Emperyalist-Kapitalist Zincir, Bölgesel Zayıf Halkalar, Devrim ve Karşı-Devrim