Sabrina Fernandes: Brezilya’da İşçi Sınıfına Saldırılar Sürüyor

brazil attacks working class

Başkan Dilma Rousseff, Başkan Lula döneminde  işçi sınıfının haklarına yönelik başlatılan açık saldırılar ve yoksullara açılan davalar konusunda rakibi Aécio Neves’i kendisinin seçilmesi halinde durduracağına dair vermiş olduğu sözlere rağmen, bu konuda ihmalkâr ve açıkça riyakâr davrandı.

Yeni Rousseff hükümetinin bakan seçimlerinde neoliberal tercihler yapmasından dolayı İşçi Parti’si içinde sağ kanadı güçlendirmeye başladığı söylenebilir. Rousseff, tarım sanayicileri temsilcisi Katia Abreu’yu Tarım Bakanlığına ve Bradesco adlı özel bir bankaya 2014’te en karlı yılını yaşatan ekonomist Joaquim Levy’yi ise Ekonomi Bakanlığına aday göstererek İşçi Partisi’nin (İP) bu konularda hassas  tabanı işçi sınıfı ve sosyal hareketlerle kumar oynamayı tercih etti. Levy’nin bakanlık yaptığı bu dönemde, özellikle yaklaşan ekonomik kriz ve hükümete olan desteğin zayıflaması ile beraber tekrar seçim kazanma ihtimalinin düşmesi ve hem sağ hem de sol kanattan yükselen muhalefet de göz önüne alındığında Rousseff iktidarının döneminin halka karşı ilkinden daha zalim olacağını söylemek mantıklı olacaktır.

İşçilere İlk Saldırı

Levy-Rosseff ortaklığı sonucu yürürlüğe konan birçok tedbirin dışında, İşçi Partisi’nin tabanını karıştıran ve radikal sol kanadın partinin merkez sağa kaymasıyla ilgili uyarılarıyla beraber tansiyonun daha da yükselmesine sebep olan medidas provisorias (geçici idari önlemler) kapsamındaki uygulamalardan biri de bizzat Rosseff tarafından açıklanmış işçilerin sosyal güvenlik haklarının kısıtlanması ile ilgili uygulama idi. Bu yeni önlemler uyarınca, işçiler sosyal güvenlik hakkına sahip olabilmek için daha uzun süre çalışmak zorunda bırakılıyordu. Örneğin sosyal güvenliğe ilk başvuranlar için 6 ay olan resmi çalışma süresi 18 aya çıkarıldı. İşgücüne yeni katılmış genç işçilerin zaten birçok açıdan güvencesiz olduğu düşünüldüğünde bu önlem genç emekçiler için çok daha yıkcı oldu. Bu önlemin arkasındaki argüman ise hükümetin bu uygulama ile 3 milyar Amerikan doları tasarruf yapacağı ve Brezilyalı işçilerin sosyal güvenliklerinin suistimale açık olmasının engellenmesiydi. Gerçekte bu tedbir, hükümetin Brezilya’daki güvencesiz işgücüyle olan ilişkilerindeki öngörü eksikliğini ortaya çıkardı. Bu, İP’nin yeterliliği konusunda işçilerin  partiye az da olsa güvenini ve hükümet ve sermaye arasındaki güçlü ilişkiye rağmen partiyi koruma isteklerini yok etmeye başladı. Eski Başkan Lula tarafından desteklenmiş Brezilya’nın gelişimi için sınıfın çıkarlarından ödün verilebileceği savı üzerine kurulu işbirliğinin sadece imkansız değil aynı zamanda solcu bir parti ve işçi sınıfının temsilcisi olarak İP’nin varlığına da zararlı olduğu kanıtlanmış oldu. Lula yönetiminin ilk döneminin başlarında icra ettiği Emeklilik Reformu gibi işçi sınıfına yapılan saldırılardan sonra halk daha güçlü ve gelişmiş bir ekonomi uğruna verilen tavizler için artık bahane kabul etmezken, İşçi Partisi ve Rousseff yönetiminin kriz dönemlerinde beklenen bu tip sabır isteme girişimlerinin artık işe yaramadığını görmesi beklenir.

Sabır tam olarak Rousseff’in Mart ayı başlarında televizyona verdiği demeçte istediği şeydi. Cevap ise yoksul halkta şüphecilik,  Petrobras yolsuzluk skandalı ve Neves’in seçim yenilgisinden dolayı başkana karşı sağ-kanat tarafından kışkırtılmış olan orta sınıf ve diğer sınıflarda yükselen öfke oldu. Hem popüler sağ kanat ve hem de aşırı sağ tarafından organize edilen 15 Mart protestosu yolsuzluğa karşı aşırı ulusalcı ve ahlakçı bir tona sahipti ve Rousseff’in görevi suistimal ettiği suçlamasını haykırıyordu. Aşırı sağcılar veya onlar tarafından en az 20 yıldır kutuplaştırılanlar 1964 askeri darbesinin başarılarını öne çıkarıp askeri müdahale talebinde bulunacak kadar ileri gittiler. Güçlü bir anti İşçi Partisi hassasiyeti oluşmuşken Ruosseff’in işçi haklarına saldırısı Brezilya’nın her sınıfından halkla zaten az olan diyolag kurma şansını bertaraf edip emekçileri sağ-kanat tarafından yaratılan öfkenin propagandasına karşı korumasız bırakmıştır. 15 Mart gösterilerine katılanların beyaz ve elitistlerin dışında asgari ücretin 1 ila 3 katı arasında kazananların da ciddi bir oran teşkil ettiğini görmek gerekir. Bu arada, Merkezi İşçi Sendikası (CUT) ve Topraksız İşçiler Hareketi (MST) gibi İP’nin tabanını oluşturan organizasyonların önderliğindeki Rouseff’i destekleyen 13 Mart gösterileri sayıca ve etkice çok mütevazı kaldı ve hatta bu organizasyonların üyeleri ve İP sempatizanlarının dışında çok da destek görmedi.

İşçilere İkinci ve Daha Tutucu Saldırılar

15 Mart gösterilerinin coşkusu zaten tutucu olan Meclis’e, özellikle de Brezilya Demokratik Hareket Partisi (PMDB) milletvekili Eduardo Cunha Başkanlığındaki Temsilciler Meclisi’ne güç kattı. Cunha tarafından desteklenen ve 15 Mart gösterilerinden sonra hız verilen 3 önemli yasa teklifi tasarısı cezai ehliyet yaşının 18’den 16’ya çekilmesini, yaygın bir taşeronlaştırma (terceirizaçao) uygulamasını ve büyük toprak sahiplerinin yararına yönelik olarak iskân kurallarının değiştirilmesini isteyen PEC 2015’in yeniden canlanmasını içeriyor. Toprak reformuna saldırının yanısıra kentin eteklerindeki siyah, yoksul gençliğe, bütün işçi sınıfına ve yerlilere ve köle kökenlilere (quilombola) saldırı bir aradaydı. Bu durum radikal sol kanatın ve hatta İP’nin tabanını oluşturan merkez solun bu tedbirlere karşı örgütlenmesine sebep oldu. Cezai ehliyet yaşının düşürülmesine karşı çıkanlar Brezilya’daki güvenlikle ilgili endişeleri tutucu ve ırkçı düşüncelerle yoğrulmuş kesim tarafından ciddi bir dirençle karşılaştı. PEC 2015’e karşı olanlar da güçlü bir tarım lobisi ile karşılaştı ve radikal solun Brezilya’da yerel bir mücadeleyi örmek için etkili ve güven telkin eden yeni yöntemler geliştirmesi gerektiği gerçeğiyle yüzleşmek durumunda kaldı.

Geçen hafta Temsilciler Meclisi tarafından 324 lehte, 137 aleyhte oyla onaylanan taşeronlaştırma önergesi gösterdi ki sağ kanat Brezilya’da sadece işçilerin çıkarlarını parçalamakla ilgilenmiyor aynı zamanda doğrudan işgücü yapısını ve işçi haklarını her kademede yeniden organize etmeye çalışıyor. Taşeronlaşmanın modern ekonomide iş alanı yaratan yeni bir norm olduğu şeklindeki çarpıtılmış argümanlarla bu yasayı savunanlar, burjuva medya ve sağcı işçi sendikalarıyla birlikte diğer işçi sendikalarının ve radikal solun öfkesini bastırmaya yeltendi. Ancak bu pervasız saldırı işçileri kabukları dışında organize olmaya itti ve devletin organlarına ulaşarak İşçi Partisi temsilcilerinin bile böyle bir tasarıya karşı çıkmalarına neden oldu. Salı günü Naşbakanlık önünde yapılan protestolar polisin sendika üyelerine saldırmasıyla sonuçlandı ve Cunha anti-demokratik şekilde insanların oy kullanma seanslarına erişimini yasakladı.

Bu durum, işçi sınıfının her kademesi ve İşçi Partisi yöneticileri tarafından yürürlüğe konan her imtiyazı kabullenen organizasyonlar arasında gerginliğin açığa çıkması açısından çok önemli. Söz gelimi Genel İşçi Sendikası daha Rousseff tasarruf tedbiri önermeden işçilerin bazı tasarruf tedbirlerine katlanmalarını önermişti. Aynı sendika şimdi yıllardır süren ve sadece firmaların işine yarayan sınıf uzlaştırma girişimlerine yönelik öfke ile karşı karşıya kaldı. Taşeronlaşmanın işyerinde insanların örgütlenmelerini nasıl engellediğini ve Brezilya’daki sendikaların sonunu getirebileceğini düşünürsek Genel İşçi Sendikasının artık mücadele etmekten başka seçeneği yok.

Genel Grev yakın

Genel bir grev, gerici Meclis’e, hükümeti Cunha ve partisine gümüş tepside hediye eden zayıf bir İşçi Partisi yönetimine karşı ufuktaki en akla yatkın  çözüm olarak görünüyor. Ancak böylesi bir genel grev tek başına, yıllar boyunca sadece belli eylemleri hedefinde tutan ve sınıf bilincini geliştirmek için çok az yatırım yaptığı için bütün alanlarda nüfusunu yitirmiş olan Genel İşçi Sendikası’nın işi olamaz. Aynı eleştiri toprak reformuna olan ciddi bağlılığı ve etkinliği aile tarımı ve MST ailelerine yerleşim alanları açabilmek için devlet elindeki araçlara bağımlılığa dönüşen Topraksız İşçi Hareketi’ne (MST) de getirilebilir.

Genel İşçi Sendikası ve CSP-Conlutas gibi diğer solcu merkez sendikalar 15 Nisan için genel grev çağrısı yaptılar ve birçok yerde daha büyük gösterilere katılım oldu. Bunlardan biri de Evsiz İşçiler Hareketi’nin sosyal haklar için sağa karşı eylem düzenlediği Sao Paulo’da gerçekleşti. Özellikle 40,000 civarında insanın katıldığı bu eylem burjuva medya tarafından neredeyse tamamıyla göz ardı edildi ve sadece çok az olarak Rousseff hükümetine yakın olan sol basın tarafından haberleştirildi. Buna rağmen şimdiki ve daha önceki hükümetlerin hak ihlallerine karşı bütün Brezilya’da aynı anda yerel eylemler düzenlenmiş olması nedeniyle zamanlama mükemmeldi. Bu, 15 Mart’taki popülist sağ gösterilere kıyasla daha sönük geçen ve aşırı sağ ile kısıtlı kalan 12 Mart sağcı gösterileri de göz önünde bulundurulduğunda hala parçalı ama görece daha birleşmiş sol kanadın gücünü göstermek adına bir fırsattı.

CSP-Conlutas ve diğer sol sendikaların aksine genel grev çağrısı için gönülsüz gözüken Genel İşçi Sendikası (CUT) için bu çağrı hele de başkan Rousseff taşeronlaşma yasasını veto etmeyeceğine dair sinyaller verirken kaybettiği prestijin bir kısmını geri kazanması için tek yol olabilir. Güçlü bir genel grev için işçiler üzerindeki saldırılarına ara vermeyen ortak düşman karşısında radikal solun ve merkez solun ittifakını sağlamak şart. İşçi partisi tabanının bu dönemeçte kendini nasıl konumlandıracağı ve İşçi Partisi’nin bu sorunlu durum karşısında sorumluluk ve eleştiri kabul etmesi de ayrıca önemli.

İşçiler üzerindeki süregelen bu baskıdan sadece yönetim sorumlu tutulamaz zira sağın yükselişinde Brezilya toplumunun sınıf bilincindeki gerilemenin de payı var. Anı kurtaracak bir hareket uğruna her türlü uzlaşmaya razı gelinmemeli çünkü bugünkü saldıralar ve ekonomik kriz zaten kitlesel işçi örgütlenmelerinin önünü kesmek için uzun süredir yürütülen apolitikleştirme sürecinin bir sonucu. Grevler son zamanlarda giderek sıklaşıyor, bu da bir potansiyeli işaret ediyor: yapmamız gereken salt iş veren-işçi ilişkisinden öteye geçerek bu mücadeleyi devlet kapitalizminin ve Brezilya’daki hak ihlallerinin genel eleştirisine dönüştürecek şekilde politize etmektir.

Sabrina Fernandes, Carleton Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde doktora adayıdır, Brezilya Üniversitesi’nde bir araştırmacı ve Brezilyalı sosyalist solcu bir aktivist. (sabrinafernandes.com)
Kaynak:http://upsidedownworld.org/main/brazil-archives-63/5285-three-months-of-attacks-on-the-working-class-in-brazil

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.