Neden yeni tip örgütlenmeler?
1990’lardaki dünya ölçeğindeki tarihsel yenilgiden sonra uzun zamandır siyasete mesafe koyan çok geniş yığınlar dünya genelinde sermayenin artan saldırıları karşısında hayatta kalma mücadelesi verirken, buna denk düşen örgüt ve mücadele biçimleri geliştirdiler. Bu örgüt ve mücadele biçimleri 19. yy da proletaryanın ortaya çıkardığı sendikalar ve kooperatiflerin yeni tarihsel dönemdeki versiyonları idi. Yeni sendikal ve işçi örgütleri ile yerli, köylü ve kır işçileri örgütlenmeleri, kooperatifler ve kadın örgütleri dünyanın farklı yerlerinde yaygınlaşmaya başladı. Bu örgütlenmelerin yeterli olmadığı yerlerde farklı taban örgütleri/komiteleri/ağları/eylem grupları da eş zamanlı olarak yaygınlaşmaya başladı.
2008 Krizi ve yeni siyasal süreç
2008 krizinden beri dünya ekonomisindeki kriz, durgunluk sarmalı, sosyal ve politik sonuçlar üreterek kronikleşip sürekli bir olguya dönüşüyor. Toplumda rıza üretiminin kaldıracı olan burjuva demokrasisinin işlevsizleştiğini gören burjuvazi, her yerde faşist hareketleri desteklemekte, onları hükümet yapmaktadır.
Bizde hükümet sistemi olarak kurumsallaşan cumhurbaşkanlığı yapısıda dünyadaki bu eğilimden bağımsız değildir. TUSİAD, MUSİAD, TOBB,TİSK’in mevcut rejimle sorunları olmadığını peş peşe deklere etmeleri sermayenin bütün fraksiyonlarının gidişattan memnun olduğunu ortaya koymaktadır. Keza Avrupa Birliği ülkeleri ABD vs. belirli pürüzler dışında çokta rahatsızlıkları olmadığını gizlememektedirler.
Çok uzun zamandır kimlik ve hayat tarzı üzerinden sürdürülen muhalefetin tarihsel sınırları olduğu çok net biçimde ortaya çıktı. Bu ezilme ve sömürülme biçimlerini önemsemeliyiz. Bu ezilme, sömürülme biçimlerinin sınıfsal çelişkilerin farklı görünümlerinden biri olduklarını görmek gerekiyor.
Haziran’dan beri yayılan çaresizlik sınıfsal zeminde gelişen iki eğilimle birlikte hafiften sarsılmaya başladı. Bir yandan kendini yakan, intihar eden işçiler diğer yandan işten çıkarmalar ve çalışma koşullarına karşı direnişe geçen işçiler. Aygün Alüminyum, Babacanlar Kargo, Cargill, Flormar, Süperpak, Aydın Belediyesi, Köroğlu İnşaat, Muğla Taşıt Muayene istasyonları ve BBS Metal, Uyum/makro, 3. havalimanı, Tariş vs. meydana gelen bu direnişler, ya çalışma koşullarına karşı yada sendikal örgütlenme sonucu işten atmalara karşı gerçekleştirildi.
Düzce İşçi ve Yardımlaşma Derneği’nin üyelerine ve Düzceli işçilere kilosu 50 kuruştan patates temin etmesi sınıf politikalarının seçim ve türevlerine indirgenemeyeceğini çok açık biçimde ortaya koyan yeni dönemin farklı pratiklerinden biri olarak ortaya çıktı.
Bir yandan sendikal örgütlenme girişimleri diğer yandan işçi derneği, işyeri komiteleri gibi örgütlenmeler hayatta kalmanın bir sınıf tavrı ile ilişkili olduğunu gösteren mücadele araçları olarak taban komiteleri/örgütlenmeleri/ağları/eylem gruplarını yeniden düşünmemize olanak sağlamaktadır.
Taban Örgütleri/ Komiteleri/Ağları/Eylem Grupları Nedir?
Demokratik kitle örgütlerinin kendisini tanımladığı toplumsal ilişkiler içinde, geniş kesimleri kapsayan, tabanın söz ve karar hakkını kullandığı demokratik bir işleyiş mekanizmasını sahip olan örgütlerdir.
Peki böyle yapısal bir özelliği olan işçi sendikaları, kamu emekçisi sendikaları, meslek odaları ve diğer demokratik kitle örgütlerinin (DİSK, KESK, TTB, TMMOB örneklerinde olduğu gibi) olduğu bir zeminde taban örgütlülüğü, taban komiteleri ve taban demokrasisi kavramlarını neden çok sık kullanır hale geldik.
Sağdan sola kadar geniş bir yelpazede dozajı değişse de bürokratlaşma, kastlaşma yapısal bir özellik haline dönüşmüş, sarı sağ sendikalarda sistemle ve sermaye ile uzlaşma en belirgin özellik haline dönüşmüş, kendisini solda tanımlayan sendikalar, meslek odalarında da farklı bir bürokratlaşma ve kastlaşma zemini ortaya çıkmış, bulunduğu toplumsal kesimin çıkarlarından ziyade belirli politik grupların ittifakı ile biçimlenen, yönetim organlarında olmanın yeterli olarak görüldüğü, üyeleri ve tabanı ile ilişkileri kopmuş bir sendikacılık ve kitle örgütlülüğü ortaya çıkmıştır.
Diğer yandan siyaset ve toplumsal/kültürel alan ilişkileri de giderek belirsizleşince, sosyalist/devrimci solun kitle örgütlenme modelleri ile varlığını idame ettirme çabaları siyaseti dar gündelik hayat pratiğine indirgeyerek, siyasi bilincin, gündelik sendikal bilinç düzeyine inmesini sağlamıştır. Siyasi örgütlenmelerin demokratik kitle örgütleri ile bu tarz ilişkisi tanımlanan alanlardaki toplumsal kesimlerin bu örgütlenmeleri ile arasında mesafe koymasına neden olmuş ve demokratik kitle örgütleri güdükleşmiştir. Tabelaları olan ama kendilerinin artık bu işlevi taşımadığı örgütlere dönüşmüşlerdir.
Çok sık kullanılan “zamanın ruhu,” belirli tarihsel koşullarda ortaya çıkan hayatın herkesi etkileyen ana yönünü gösterdiğini söylersek, taban komitelerinin/örgütlerinin/ağlarının/eylem gruplarının dünya genelinde yaygınlaşması yapısal kriz içindeki sistemin, alternatifleri tüketip faşizme yöneldiği tarihsel koşulları anlatmaktadır. Bürokratik kastlaşmış bir önceki dönemden kalan, kendisini yeni tarihsel döneme uyarlamayan örgütlerin yetersizliği koşullarında kitle iletişim araçlarında ki gelişmelere bağlı olarak ağlar, inisiyatifler, eylem grupları, forumlar, dayanışmalar kitle hareketinin çapına bağlı olarak ortaya çıkmakta, gelişmektedir.
Bazıları kısa ömürlü olurken bazılarında daha sürekli olmanın yolları aranmaktadır. Bunlardan bazıları Oaxaca Komünü gibi bir kentin yönetimini altı ay kadar üstlenerek, Paris Komünü ve Sovyetleri hatırlatırken, Tahrir, Sintigma, Plaza del Sol ve Occupy Wall Street gibi meydan hareketleri de, bazılarında devlet güçleri ile çatışarak bazılarında geniş kitlelerinin baskısı altında barışcıl yollarla kentin ana meydanını geçici bir süre kamulaştırarak, geniş yığınların görünür olmasının önünü açmışlardır.
Mücadelenin ihtiyaçları sürekliliği olan taban örgütlenmelerinin koordinasyonu yada birleşik mücadelesini zorunlu kılınca buna uygun örgütlenme biçimleri de hayatın içinden çıkmaya başladı. Mücadelenin klasik biçimleri olan Halk Cepheleri, Kolektifler, Koordinasyonlar eş zamanlı olarak var olmaya başladı.
Yani taban örgütleri/komiteleri/ağları/eylem grupları devletten ve sermayeden bağımsız, özel/kamu, yerli/göçmen, kafa/kol, kadın/erkek, vasıflı/vasıfsız vb. işçi/emekçi ayrımı yapmayan ezilen ve sömürülen emekçi kesimler içinde farklı ezilme ve sömürülme biçimlerini de görünür kılan bir perspektife sahiptir. Bu anlamı ile meslekçiliği ve ulusal sınırları da reddeden farklı ezilme ve sömürülme biçimleri ile sınıfsal ezilme ve sömürülme biçimini harmanlayan bir anlayışa sahiptir. İşçi/emekçilerin işyerleri ve yaşam alanları temelli hayatın içinde olan örgütlenmelerdir.
Meclisler/Şuralar/Sovyetler ve Özyönetim
Siyasi parti/örgütler ve grupların kendi siyasal çevrelerinde kurduğu siyasallaşmış, darlaşmış meclislerden (Halkların demokratik Kongresi’nin meclisleri, Birleşik Haziran Hareketi Meclisleri, Halk Cephesi Meclisleri, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Halkevleri’nin kurduğu meclisler vs.) çok farklı bir yere oturmaktadır. Nasıl 1905 Devrimi’nde ortaya çıkan sovyetler daha önce işyerlerinde işyeri bazlı sorunları çözmek üzere kurulmuşken, devrim ile birlikte işçi sınıfının iktidar organlarına dönüşmüşler, ikili iktidar sürecinin taşıyıcı öznesi olmuşlardır. Bulundukları işyerleri ve yaşam alanlarındaki bütün emekçileri kapsayan bir forma sahiptirler.
Bizim toplumsal pratiğimizde platformlardan (Suyun Ticarileşmesine Hayır Platformu, Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu, Direnişlerle Dayanışma Platformu, GDO’ya Hayır Platformu, 3, Köprüye Hayır Platformu vs.) sonra hızlıca yaygınlaştı. Siyasal partiler/örgütler/gruplar her yerde meclis formasyonuna geçiş yaptılar. Toplumsal ilişkileri zayıflayan, sınıf ilişkileri nerdeyse sıfıra yakın seyreden siyasal partiler/örgütler/gruplar konumlarının tam tersi bir seyir izleyerek genellikle devrimci toplumsal hareketin yükselme dönemlerinin formu olan meclisleri varoluş biçimine dönüştürerek işlevsizleştirmiştir. Meclis enflasyonu sürecin belirleyici dinamiği olmuştur.
Taban örgütleri devrimci toplumsal hareketin yükseliş dönemlerine tekabül eden meclislerin/şuraların/sovyetlerin günümüz tarihsel koşullarında embriyonları işlevi taşıyacaktır. Günümüz tarihsel koşulların uzun dönemli bir ekonomik, sosyal ve siyasal krzi içinde bulunan sistemin rıza üreterek hegemonya kurmasının tarihsel sınırlarına gelindiğinin en göze çarpan olgusu olarak özellikle Latin Amerika’da bulunan merkez sol hükümetlerin çözülmesi ve Brezilya’da burjuvazinin bu krizden faşist bir hareket ve onun hükümet olması ile çıkma çabasıdır.