Geçtiğimiz bir veya iki yıl içinde, teknoloji ve oyun endüstrisi çalışanlarının çalışma yaşamlarında bir dizi büyük dönüşüm yaşandı. Bu işçilerin güvencesiz sözleşmelere, cinsel tacize ve çalıştıkları endüstrideki iş etiğine dair toplu örgütlenmeleri ve seslerini duymaları için küresel çapta bir çaba sarfedildiği yeni yeni ortaya çıkıyor.
Daha önce Marksist çevreler içinde bu endüstride çalışanların, işçi olarak kabul edilip edilmeyeceği hakkında bir tartışma vardı. Tartışma, kafa, kol emeği ya da üretken emek, üretken olmayan emek arasındaki farklılıklar temelinde yürütülüyordu. Bu işlerin kafa ve kol emeğinin bir birleşimi olduğu, ayrıca kapitalist birikim rejiminin çok büyük ölçüde değiştiği ve verimsiz sermaye olarak düşünülebilecek şeylerin şimdi kâr elde etmenin temel bir yöntemi olduğu ve dolayısıyla artık değeri yaratanların – işçiler – küresel işçi sınıfının bir parçası olarak görülmesi gerektiği gibi fikirler üzerinden tartışmada biraz uzlaşmaya varıldı.
Elbette sınıfın bilinç düzeyi hakkındaki tartışmalar devam ediyor, ancak beyaz yakalı işçilerin sınıf bilinç düzeyinin düşük olduğu saptaması artık geçerli değil. Sınıf bilinci, koşullar ve mücadele yeteneğiyle gelişiyor ve bu nedenle sınıfı tanımlamaya yönelik nesnel ve bilimsel bir yaklaşım olamaz. Bugün ilginç olarak, teknoloji ve oyun endüstrisi çalışanları, kendilerini işçi olarak tanımlıyorlar ve bu çalışma şartlarının yanı sıra işyerinde karşı karşıya kaldıkları sorunların bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Teknoloji hakkında yapılan tartışmaların odağında, çok fazla işçinin işsiz kalacağı yönünde genellemeler var. En çok duyduğumuz ise “robotlar işlerimizi alacaklar” ifadesi. Bu ise tekno-determinist ve teknolojiyi bağımsız ve kaçınılmaz bir güç olarak gören bir bakış açısı. Teknolojinin insanlar tarafından tasarlandığı, şekillendirildiği, sahiplenildiği ve insan etkisinde olduğu, mülkiyet, denetim ve sınıf mücadelesi sorularına tabi olduğu gerçeğini gözden kaçırıyorlar.
Yazılım ve donanımın kendine özgü dinamiği yüzünden teknoloji, kapitalizm altında belli bir yöne sahip ve bunun nedeni mülkiyet ve sermaye birikim rejimi diyor Boreham, Yeni Teknoloji ve Çalışma kitabında.
Teknolojinin kendisinin bağımsız bir varoluş gücü yok ancak insanlar (yöneticiler, siyasetçiler, vb.) tarafından belirli bir amaçla yatırım yapıldığında veya bazı sosyal ilişkiler ve kurumlara tahsis edildiğinde, çalışma ve yaşam alanlarımız için önemli bir fark yaratabilir. İşyerlerinde yeni teknoloji tartışmalarının altında yatan önemli bir hususta, ulusal düzeyde yeni teknolojilerin uygulanmasını etkileyen kararların, geleceği belirleme ve şekillendirme sürecinin bir parçası olmasıdır.
İnsan kontrolündeki teknoloji ve etki alanını ele alan şok edici olaylar
İlk kez bir yaya, sürücüsüz bir Uber aracı tarafından Mart 2018’de öldürüldü. Bu teknoloji, kapitalist yenilik kültürüyle “hızlı davran ve gerisini önemseme” zihniyetindeki Silikon Vadisi’nde denendi. Bu örnekle birlikte, “gerisini önemseme” kültürü trajik bir şekilde bir yayanın ölümüne neden oldu.
Ayrıca, ABD Göçmenlik ve Gümrük İcra Dairesi tarafından kullanılan ve girilen verilere yüzde 100 “gözaltı” yanıtı vererek, göçmenlerin haksız yere gözaltına alınmasına neden olan algoritma skandalı var. Bu politik amaçlar doğrultusunda, nesnellik ve bilimsellik havası verilmek için tasarlanan “Bilgisayarın Sadece Hayır” dediği bir algoritmaydı…
Geçen yıl Temmuz ayında IBM Watson Health tarafından sağlanan ürünlerin hipotetik kanser hastaları için birden fazla yanlış teşhis ve tedavi önerileri verdiğini gösteren şirket içi belgeler yayımlandı. IBM rakiplerin önüne geçmek için yazılımı tanıtmaya başlamıştı ki raporun ilerleyen bölümlerinde “Bu ürün tam bir saçmalık” diyen bir doktordan alıntı vardı.
Ekim 2018’de New York Times, Facebook’un Burma’daki hesapları denetleme ve onaylamadaki başarısızlığı ile etnik temizlik arasındaki bağlantıyı ortaya koyan bir makale yayımladı. Üst düzey askeri yetkililer, sıradan bireyler olarak sahte Facebook hesapları oluşturdular ve nefret söylemini artırarak, azınlıkların katledilmesi ve etnik temizlik olaylarını kışkırttılar.
Temmuz 2018’de, Google’ın drone görüntülerini analiz etmeye odaklanan ve sonuçta savaş alanındaki drone saldırılarını iyileştirmek için kullanılacak Project Maven ile ilgili 3.000’den fazla Google çalışanı, bu projeye karşı örgütlenerek, Google’ın 2019’da ABD Savunma Bakanlığı ile olan sözleşmesini yenilememeye karar vermesine yol açan bir dilekçe imzaladılar. Aralık 2018’de, Google işçileri sadece ABD’de en az 60 milyon işçiyi etkileyen sanayicilerin tümüne ait zorla tahkimin sona ermesine odaklanan bir çaba başlattılar.
Ayrıca işçilerin, cinsel taciz ve cinsiyet ayrımcılığı olmayan, daha iyi çalışma ve emeklilik koşulları olan, kurumsal, tazminat ödemelerinde adil ve güvenli işyerleri talep ettikleri kampanyalar düzenlediklerini gördük. Kasım ayında, Google’ın cinsel taciz davalarını ele alış şeklini protesto etmek için dünyanın dört bir yanından 20.000 Google çalışanı büyük bir Google Grevi örgütledi. Bu tepki, Google’ın cinsel tacizden suçlanan erkek yöneticileri işten çıkarırken, çıkış tazminatı olarak milyonlarca dolar ödediği ortaya çıktığında tetiklendi.
Haziran 2018’de Amazon çalışanları, Jeff Bezos’tan Amazon’un yüz tanıma teknolojisi Rekognition’ın satışını durdurmasını ve ABD Göçmenlik ve Gümrük İcra Dairesi (ICE) ile çalışan şirketlerle ve kanun uygulayıcılarıyla ortaklıklarını bitirmesini istediler.
Son yıllarda, teknoloji çalışanları, şirketlerinin haksız kararlarına karşı durmak için birlikte hareket etmeye başladılar. Google, Amazon ve Microsoft gibi şirketlerde çalışan teknoloji işçileri, “kâr odaklı” olan ve insanlığa zarar verebilecek ICE ve Pentagon gibi devlet kurumlarıyla yapılan sözleşmelere karşı seslerini yükselttiler. Bunlar, teknolojinin kaçınılmaz olduğunu ve işlerimizi elimizden alacağını söylemek yerine dünya çapındaki insanların ve siyasi-ekonomik-askeri güç yapılarının teknolojiyi nasıl belirlediğine ve şekillendirdiğine dair birkaç örnek sadece. Bu aynı zamanda teknoloji ve oyun endüstrisi çalışanlarının küresel olarak sendikalarda ve taban hareketlerinde örgütlenmesinin de çerçevesini çizmektedir.
Teknoloji işçileri arasında büyüyen örgütlenme
Tartışmalı sözleşmeler, işyeri sorunları, daha iyi haklar, güvenli ve adil bir işyeri gibi sorunlarla başetmek için biraraya gelmek zorunda mıyız?
Google konuya girmek için iyi bir örnek. Google şirketinin, ABD ordusunun insanları öldürmesine yardım edecek drone teknolojilerini geliştirdiği ortaya çıkınca, Google çalışanları bu projeye karşı toplanmaya başladılar. İletişim grupları kuruldu, dilekçeler imzalandı ve üst yönetime sunuldu. Ayrıca birkaç üst düzey çalışan etik nedenlerle istifa etti. Tüm çalışanlar olarak örgütlenen bu baskı sayesinde şirket sözleşmeyi yenilemeyeceklerini duyurmak zorunda kaldı.
Google çalışanları için mesele burada bitmedi. Şirket içinde, cinsel taciz ve ayrımcılıkla ilgili iddiaların nasıl ele alındığı konusunda üst yönetime baskı yaptılar; ve #googlegrevi’ni örgütlediler. Toplantılarda temsil etme hakkı da dahil olmak üzere tacizin ve ayrımcılığın önlenmesini amaçlayan beş talep için çalışanlar iş bıraktılar.
Google grevi şirketin dikkatlice oluşturmaya çalıştığı balonu patlattı. Çalışmak için mükemmel bir yer, çalışanlar o kadar mutlu ki, sendika fikri ortaya çıkmıyor, vs. efsanesinden eser kalmadı.
İlginç olansa Google çalışanlarının ortaya koyduğu bu toplu eylemlerin dışarıdan göründüğü kadarıyla kendi kendine örgütlenmiş olması. Greve önderlik eden bir sendika yok. Ve bir sendika kurmak veya bir sendikaya katılmakta istemiyorlar. Burası daha çok Google çalışanları kolektifi gibi işliyor. Bununla birlikte, grevden sonra, sosyal medyada kullanılan dilde “çalışan” yerine “işçi” kullanımı ve ayrıca “ortak gücümüz” ve “birlikte daha güçlüyüz” gibi daha çok sendika vari söylemler öne çıkmış durumda.
Silikon Vadisi’nde, çalışma koşullarından ve çalıştıkları endüstrinin etik değerlerinden, meslek etiğinden endişe duyanlar bir işçi örgütü olarak Teknoloji İşçileri Koalisyonu’nu kurdular. Bu bir sendika olmasa da, Silikon Vadisi’nde ki kafeterya işçilerini örgütleyen sendikalar bu oluşumu cesurca desteklediler ve işverenin gözünde renklerini direk belli ettiler.
Günümüzde çoğu şirketi, üretilen teknolojiden elde edilecek kazanç motive etmektedir. Bu teknolojiler, siyah ve kahverengi insanlar gibi daha büyük bir nüfusu etkilerken, daha küçük bir kullanıcı kesimine fayda sağlıyor. Meredith Whittaker, “bu şirketler şu anda paralel devletler gibi hareket ediyor” diyor ve ekliyor, “ürettikleri teknolojiler, farkında bile olmadığımız birçok alan üzerinde önemli bir etkiye sahip.”
Konunun bir başka yönü ise teknik elemanların inşa ettiklerinin sorumluluğunu almasıyla ilgili. Teknik elemanlar, kullanıcılar için ya da işyerinde çalışan işçiler için olumsuz etkileri olabilecek bina kontrol sistemlerini tasarlamaya devam ederek, şirketlerin sahip olduğu daha çok kâr hırsıyla tatmin olmuş oluyorlar. Bu şirketlerin sorumlu olmalarını, yapılan işin tüm çalışanların yararına kullanılmasını ve insanlara adil davranılmasını sağlamak için, çalışılan şirketin hangi bölümünde olunursa olunsun, tüm çalışanların bir araya gelmesi ve ittifaklar kurarak örgütlenmesi gerekiyor.
Teknoloji çalışanları ile diğer çalışanlar arasında herhangi bir işbirliği var mı?
Emma Quail, mühendislerine, teknik elemanlarına, kafeterya çalışanlarına ve diğer hizmet sektörü çalışanlarına farklı davranan şirketlere karşı verilen mücadelelerde birçok işbirliği olduğunu söylüyor. Bu şirketlerde teknik elemanlar ve mühendisler daha ayrıcalıklı bir konuma sahip oldukları için bu işbirlikleri önemli diyor ve ekliyor “Daha fazla nüfuzları var ve onların yaptıkları işler daha çok ciddiye alınıyor.”
Örneğin bazı teknik elemanlar işverenle yapılan müzakerelerden birine gelerek sendika adına konuştuğunda, şirket endişeleniyor ve sonunda sözleşmeyi imzalıyor. Teknik elemanların işveren gözündeki konumu önemli.
Ancak, teknik elemanlarla servis elemanları arasındaki ayrımcılığı ortadan kaldırmak için mücadele edilmesi gereken ana zorluk, işverenlerin çalışanlarını ayrı tutması. Buna örnek olarak, “Google’in, kafeterya işçilerinin vardiyaları olmadığında kampüse girmelerinin, holding patronlarıyla ve yüksek gelir grubundan çalışanlarla konuşmasının yasaklanmasını verebiliriz. Çünkü Google, “değerli çalışanlarının” diğer işçilerin çalışma koşullarını öğrenmelerini istemiyor.”
Son birkaç yılda, teknoloji işçileri hareketi ivmelenerek toplumun dikkatini çekti, ancak bu bir gecede olmadı. Bugüne nasıl gelindi?
Liz Fong-Jones bu biraraya gelişte #Bende (#MeToo) hareketini dönüm noktalarından biri olarak görüyor. Bu hareket işçilerin yalnız olmadıklarını ve benzer kaygıları olan insanların varolduğunu farketmelerini sağladı. Ayrıca, yöneticilerin toplum üzerinde olumsuz etkileri olabilecek işler konusunda, çalışanlardan sır saklamasını istemiş olmasınında bu örgütlenmeyi şekillendiren diğer bir sebep olduğunu düşünüyor. Teknoloji çalışanları artık neyi inşaa ettikleri konusunda daha çok bilgiye sahipler.
Son birkaç yılda, veri, yazılım veya yasal haklar ile ilgili yaşanan birçok teknoloji skandalı nedeniyle halk, teknoloji şirketlerini mercek altına aldı. Bunun temel nedenlerinden biri tekelci şirket yapısı idi. Meredith Whittaker, “Son birkaç yılda, çok ciddi sorulara verilen utanç verici cevaplar serisiyle karşılaştık. Şirketler böyle devam edemezler,” diyor.
Küresel olarak, oyun endüstrisi çalışanları da faaliyet yürütüyor ve sendikalardaki gibi geleneksel yöntemlerle olmasa da daha açık bir şekilde örgütleniyorlar. Oyun İşçileri Sendikası (www.gameworkersunite.org) adlı uluslararası hareket, sendika yanlısı çalışanları, yerel olarak diğer sendikalarla bağlantı kurmaya, sendikaya üye olmaya veya İngiliz şubesinin yaptığı gibi kendi yerelindeki yasalara uygun olarak özerk bir sendika şubesi açmaya ve sendikal faaliyetlerde bulunmaya teşvik ediyor. Oyun İşçileri Sendikası şimdi Büyük Britanya’daki Bağımsız İşçiler Sendikası’nın bir şubesi ve çalışanları sendikada kampanya ve örgütlenme faaliyetleri yürütüyor.
İşçilerin mücadeleleri önceden tasarlanmış veya tesadüfi şekilde pek çok biçimde gelişebilir. Ve bu mücadelelerin iyisi evrilip, gelişir, nadiren durağandır. Bundan dolayı, bu örgütlenme biçimleri önceden tasarlanabilir ve/veya mücadeleyle birlikte şekillenir. Mevcut sendika yapılarının çoğu, yirminci yüzyılın başındaki sanayi işçilerinin mücadeleleriyle şekillendi. Sendikaların yeniden bir güç olabilmeleri ve işçi sınıfı seferberliğinin önemli bir parçası olmaları için işçilerin bugünkü mücadelesi ve bugünkü mücadele araçlarıyla gelişmeleri ve yeniden şekillendirilmeleri gerekiyor.
Peki gelecekte neler var?
Joan Greenbaum, teknoloji şirketlerinin aslında “sektörün kullanıcı olarak adlandırdığı kişilerle ilgili çalıştıklarına” vurgu yaparak, kullanıcı merkezli tasarımlar yerine katılımcı tasarımların benimsemesi gerektiğinin altını çiziyor. Katılımcı tasarım temel olarak çalışanlardan, ortaklara, yerel işletme sahiplerinden, müşterilere kadar tüm paydaşların tasarım sürecinde yer aldığı bir yaklaşım olarak karşımıza çıkıyor.
Bu teknolojilerden en çok zarar görecek kişiler, bu şirketlerden maaş alan insanlar değiller. Birbirimizi nasıl tanıyacağımızı öğrenmez, şirketle bağlantılı işçi ittifakları kuramazsak, teknik elamanlar üretimden gelen güçlerini veya teknoloji kültürünü kontrol edemezler. Bir araya gelip ittifaklar kurulduğunda, bu şirketlerin ürettikleri teknoloji ve ürünlerin tam denetimi işçiler tarafından sağlanır. Yani gelecekte temel olarak ödevlerimizi yapıyor, bu şirketlerin nasıl çalıştığını, kimlerle ilişkide olduğunu biliyor olacağız ve bu şirketler tarafından gerçekleştirilen haksızlıklara karşı bir arada mücadele edeceğiz.
Google grevi bir başlangıçtı. İşçi grevleri diğer şirketlere de yayılacak ve aynı zamanda bir grevden öte toplumsal etkileri görülmeye başlanacak. İşverenler, barınma, göç, işçi sağlığı ve iş güvenliği, insan hakları gibi sorunları ele almadan iş yapamaz duruma gelecekler. Çalışanlar, diğer işçiler arasında haklarını ve işyerinde nasıl muamele gördüklerini önemseyen çalışanlar bulunduğunun farkında olarak, konuşmaktan korkmamaya ve seslerini daha çok yükseltmeye başlayacaklar…