Shoal Collective’den Eliza Egret ve Tom Anderson, çevreyi tehdit eden bir mega-maden projesinin inşasına karşı mücadele eden İlk Uluslar aktivisti Ken Peters-Dodd ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Avustralya’dan ve başka yerlerden aktivistler, dünyanın olası en büyük felaketlerinden birini engellemek için güçlerini birleştirmiş durumdalar. Devasa Carmichael kömür mega-madeni, Büyük Set Resifi’ni yok edecek, küresel iklim değişikliğine muazzam büyüklükte bir katıda bulunacak ve Avustralya’nın İlk Uluslar halkını [sömürgecilik öncesinde Avustralya’da yaşayan yerli halkları] daha fazla dışlanmış hale getirecek.
Tartışmalı faaliyetleriyle bilinen bir Hindistan şirketi olan Adani, bu kömür madeninden, planladığı 60 yıllık faaliyet boyunca 2,3 milyar ton kömür çıkarmayı hesaplıyor. Bu maden, Avustralya’nın Galilee Havzası’nda yapılması ve ilk aşamada 330 milyon ton kömür üretmesi planlanan dokuz mega-madenden sadece biri. Greenpeace’e göre, bu kadar kömür, dünyanın etrafının bir buçuk katı uzunluğunda bir treni tıka basa doldurur.
Kömür, Galilee Havzası’ndan Büyük Set Resifi’ndeki Abbot Point Limanı’na tren yolu üzerinden aktarılacak. Limanın genişletilmesi için Resif’in deniz tabanından bir milyon metreküpten fazla kum çekilecek. Resif, deniz sıcaklıklarının artmasına bağlı olarak 2016 ve 2017 yıllarında yaşanan beklenmedik ölçülerdeki kimyasal beyazlama seviyeleriyle ciddi biçimde tahrip edildi ve 2018 yılında daha fazla zarar görme riski altında. Bu sularda yüzmeye başlayacak yüzlerce kömür gemisi, sondaj çalışmaları, aşırı gürültü ve ışık kirliliği ve kömürün denize saçılması riskiyle birlikte, Adani madeninin Resif’i tamamen yok etmesinden korkuluyor.
Bu maden, Avustralya’daki İlk Uluslar halkının kendi toprakları ile olan bağlantılarını tehdit eden en yeni devasa maden projesidir. Sömürgeciliğin ilk günlerinden itibaren, Aborjin halklar Avrupalıların kârı için sömürülmüşlerdir ve bugün de, uluslararası şirketlerin kârlarını arttırmak adına yine aynısı yapılmaktadır. Dünyanın dört bir yanındaki yerli halklar gibi Avustralyalı İlk Uluslar da topraklarının küresel kapitalizmin çıkarına ele geçirilmesine karşı mücadele ediyorlar.
Adani projesi, Avustralya’da aleyhine sürdürülen kitlesel kampanya nedeniyle mali sorunlar yaşıyor. Küresel olarak, 28 banka Galilee Havzası’ndaki madencilik projelerine tamamen ya da kısmen kredi vermeme kararı aldı. Aralık 2017’de, Adani’nin 1 milyar Avustralya Doları tutarındaki devlet kredisi başvurusu, Queensland eyalet yönetimi tarafından engellendi. Fakat yine de halen daha projeye pek çok şirket dahil olmuş durumda ve bunların pek çoğu da Londra merkezli şirketler. Projeye katılan uluslararası şirketlerden bazıları şunlar: WSP/Parsons Brinckerhoff, Jefferies, Investec, KY, Marsh ve Baker McKenzie. Yine bu şirketler, kamuoyunun baskısına boyun edebilir ve Adani’ye dönük desteklerini çekebilirlerdi. Bu türden geri çekilmeler, proje açısından ölümcül darbeler olacaktı. Sözün kısası, bu projeyi durdurmak halen daha mümkün. İlk Uluslar aktivistleri ve gruplarının kurdukları Kömür Karşıtı Cephe Eylemi ve Adani’yi Durdur gibi koalisyonlar, projeyi tamamen durdurmayı kafalarına koymuş durumdalar.
Aktivistler, en son, projeye karşı çıkmak üzere Bowen yakınlarında bir protesto kampı kurdular. Biz de Avustralya’nın doğu sahilindeki, Abbot Point kömür limanı yakınlarındaki Bowen’e gittik ve Adani’yi durdurmak üzere Kömür Karşıtı Cephe Eylemi‘nin örgütlediği eylem haftasına katılan yerel halk ve uluslararası destekçiler ile buluştuk.
Burada, geleneksel toprakları projeden etkilenecek olan Birriah halkından bir İlk Uluslar üyesi olan Ken Peters-Dodd ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Adani şirketi, kömürü kendi limanına aktarmak üzere Birriahların toprakları boyunca bir tren yolu hattı inşa etmeyi planlıyor. Ken Peters-Dodd, Adani madenine karşı mücadeleye katılmaları için bütün uluslararası aktivistlere çağrıda bulunuyor. Ken bize şunları anlatıyor: “Ben, Bowen nehrinin Briiah halkındanım. Aynı zamanda, iç bölgelerin dağlarında ve tepelerinde yaşayan Widi’lerdenim. Bizler, Birri Gubba dil grubunun parçasıyız.”
Sömürgeciliğin ülkeniz üzerinde nasıl bir etkisi oldu?
Sömürgeciler buraya 1860’ların sonunda geldiler. Buraya geldiklerinde, temel ilgileri madencilik ve topraklarımızın kaynaklarını sömürmek idi. Buraya İngiliz polis kuvvetiyle birlikte geldiler ve ağaçlarımızı kesip biçmeye başladılar. Savaşlar ve çatışmalar on yıllar boyunca sürdü. Halkımızın çok büyük bir çoğunluğu tamamen yok edildi. Sonrasında, insanlar çobanlık ve tarım köleliği yapmaya zorlandı. Halkımızı kitlesel şekilde topladılar ve benim büyük annem ve büyük babam bir daha ülkelerine dönemeyecekleri şekilde Cape York ve Mission Sahilindeki [Hıristiyan] misyonlarına zorla yerleştirildi.
Adani projesinin halkınız üzerinde nasıl bir etkisi olacak?
Adani projesi, çevre üzerinde, kültürel mirasımız üzerinde ve gelecek nesiller için ülkemizin koruyucuları ve emanetçileri olarak bizim haklarımız üzerinde bir etkisi olacak. Yine bu proje, komşu grupları da etkileyecek. Toprakları kömürün gemilere yükleneceği sahilde olan Juru halkını etkileyecek. Resifleri, bataklıkları ve bunların ülkeyi koruma haklarını etkileyecek.
Adani şirketi projeye başlarken İlk Uluslar’a danıştı mı?
Şirketin gelip bir toplantı düzenlediği bir süreç oldu. Fakat bu toplantı, insanları kandırmak ve bölmek üzere hazırlanmıştı. İnsanlar kendi fikirlerini oluşturmaya yarayacak doğru bilgiyi edinemedi. Amacı sadece maddi kazanç olan –ve toplantıyı şirket lehine etkilemeye çalışan– azınlık bir grup insan da vardı. Bu sürece dair bilgi sunmak için uzman tavsiyeleri şirket tarafından içten içe yaygınlaştırıldı.
Ailemiz de bu müzakerelerde bulundu ve her şeyin maniple edilme biçimini görünce tiksinerek toplantıdan ayrıldık. Proje, biz toplantıdan çıktığımızda zaten maden şirketi ve şirketin avukatları tarafından imzalanmıştı bile. İnsanlara yapılan maddi teklifler, ülkenin kaybedeceklerinin yanında devede kulaktı. Ailelerin pek çoğu asla imza atmadı.
Proje karşıtı kampanyaya nasıl katıldığınızı anlatabilir misiniz?
Ekoloji, su ve resifler için mücadele veren Aborjinler ile çevre aktivistleri arasında hiçbir fark olmaması nedeniyle, Adani şirketine karşı kampanyaya tam destek verdim. Hep birlikte sokağa çıktık ve hep birlikte sınırlarımızı belirledik. Yerel gruplardan Resif Savunucuları ile birlikte Abbot Point limanına gittik ve projeyi protesto ettik.
Juru halkın yaşlıları ile [projeye karşı durmak üzere] bir yemin sözleşmesi imzaladık. Adani’nin bürosuna bu sözleşmeleri vermek üzere gittik fakat yanımıza bunları almak için bir yönetici göndermediler. Yine, kampanya tanıtım turları yaptık ve bu projenin Aborjin halkının rızasına sahip olmadığını anlattık. Bu turlarda, yanımızda, Adani ile müzakerelere katılmış olan Juru halkı yaşlıları da vardı ve onlar da projeyi neden desteklemediklerini anlattılar.
Diğer İlk Uluslar’ı da bu projeye karşı mücadeleye katılmak için cesaretlendiriyoruz. Halkımız daha ilk günden itibaren protestolar yapıyor ve bu toprağın koruyucuları olduklarını ilan ediyorlar. İki yüz yıldan uzun bir zamandır ülkemizin tahrip edilmesine şahit oluyoruz ve artık zaman, bir halk olarak bunun olmasını durdurma zamanıdır. Bu bir dönüm noktasıdır. Bütün İlk Uluslar’a bu mücadelede ittifak çağrısında bulunuyoruz.
Adami projesi karşıtı mücadele sadece İlk Uluslar halklarının vermesi gereken bir mücadele midir?
Hayır. Bu projelerin etkilediği herkes katılmalıdır. Bizler, dünyanın dört bir yanından insanların katılmasını tüm gücümüzle destekliyoruz. Bu mücadele, sadece İlk Uluslar halkının değil, bu ülkede çıkarları ve hakları olan herkesin mücadelesidir. İnsanların bir araya gelerek ülke çapında bizi desteklemesini, güçlü bir ittifak kurmayı ve İlk Uluslar halkı ile Avustralya’nın halkı arasındaki ayrıma meydan okumayı istiyoruz.
Adani madeninin gelecek nesiller açısından küresel iklim değişikliği üzerinde muazzam bir etkisi olacak. Yeraltı suları tükenecek ki bu da Great Divising Range sıradağları boyunca etkide bulunacak. Hükümetin ne gelecek nesilleri ne de halkı hiçbir şekilde umursamıyor.
[Planlama izni resmen kabul edilse bile] halk halen projeye direnebilir ve fiili ve barışçıl protestolar dahil olmak üzere ülkemizi korumaya yönelik mücadelemizi sürdüreceğiz. Buradaki mücadele, Avustralya’daki diğer projeleri de etkileyeceği için kritik bir noktadır.
Adani projesinin Queensland’de yeni iş olanakları yaratmak için hayati önemde olduğunu düşünenlere ne söylersiniz?
Bu söylem, madencilik şirketi ile ilişki içindeki ve onun adına kampanya yürüten kişilerin öne sürdüğü bir siyasi argümandan başka bir şey değil. Sıradan Avustralyalılar buradan iş sahibi olmayacaklarını biliyorlar: Maden sanayi, ülke ile hiçbir fiziksel bağlantısı olmayan bir geçici topluluğunu istihdam etmek ister. Bizler, yenilenebilir enerjiye yönelik planlar yapmalıyız.
Hatta diğer madencilik sanayileri bile bu projeden etkilenecekler çünkü bölgede kömürün fiyatı [aşırı arz yüzünden] düşecek.
Bizler bir araya geldik ve Commonwealth Bankası’na karşı protestolar gerçekleştirdik ve de bu bankanın yedi şubesinin geçici olarak kapatılmasını sağladık. [Diğer büyük Avustralya bankalarının yanı sıra Commonwealth Bankası da Adani şirketine kredi vermeyi reddetti.]
İnsanların yabancı bankaların projeye katılmasına uluslararası ölçekte direnmesini istiyor musunuz?
Kesinlikle. Küresel ölçekte bu projeye fon sağlamakta çıkarı olabilecek uluslararası bankalara baskı yapan insanlara açık desteğimizi sunuyoruz. Gidin ve bu bankaların önünde kampanya yürütün ve de onlara baskı yapın. Bizler, uluslararası ölçekte insanlardan bu türden bir açık mesaj bekliyoruz. Bu mücadelelerinde onlara katılmaya ve onları desteklemeye hazırız.
Bütün alanlardan insanlara çağrıda bulunuyoruz: toplumsal, siyasi ve çevre alanlarından insanlara. Dünyanın dört bir yanındaki insanlardan bizi desteklemelerini istiyoruz. Bir araya gelmek ve geleceği planlamak zorundayız çünkü bu proje, bütün İlk Uluslar halkının gelecekteki haklarını budayacak bir örnek olay haline gelecektir.