Nisan ayı sonunda, Stanislav Serhienko’ya yönelik gaddarca saldırı Ukrayna ve uluslararası planda dikkatleri çekti. Solcu aktivist ve öğrenci, evinin önünde güpegündüz pusuya düşürüldü. Kimliği belirsiz iki saldırganın dövüp bıçakladığı Serhienko hastaneye kaldırılıp ameliyata alındı.
Serhienko hem Rusya destekli ayrılıkçıları hem de ülkenin doğusundaki savaşta aşırı sağcı paramiliter gruplarla ittifak yapan Ukrayna ordusunu kamuoyu önünde eleştirmişti. Ulusal Hafıza Enstitüsü ve başındaki Volodymyr Viatrovych başta olmak üzere Ukrayna devletinin milliyetçi gündemine karşı da sesini yükseltmişti.
Serhienko, 2013-14 Meydan protestoları sırasında solcu, Avroskeptik bir örgütlenme olan Borotba içindeydi. Grup, liderinin Rus yanlısı asileri ve ayrılıkçı hareketi desteklemesinden önce, Harkov’daki Meydan karşıtı gösterilerde etkisi artırmıştı. Bunun ardından Serhienko ve başka aktivistler grupla ilişkilerini kestiler. Buna rağmen sağcı medya, Eylül 2016’da kemer sıkma karşıtı bir eylemde görülmesinden sonra, onun bu hareketle ilişkisini gösteren fotoğrafları yaydı. Aniden gelen bu kötü şöhret, tehditlere ve son kanlı saldırıyla zirvesine ulaşan fiziksel tacizlere sebep oldu.
Saldırganların kimliği belirsizliğini korurken, birçok kişi saldırının aşırı sağ şiddetin bir örneği olduğunda birleşiyor: 20 Nisan günü (Adolph Hitler’in doğum günü) düzenlendi, saldırganlar saldırıyı kameraya aldılar ve kurbanlarını soymadılar. Saldırının ertesi günü, en namlı aşırı sağ gruplardan biri olan C14’ün lideri, “Ayrılıkçı Avı” başlıklı bir gönderi paylaştı bloğunda. Yazı saldırıdan grubunun sorumlu olduğunu ima ediyordu. Gönderide, “barış dolu Ukrayna sokaklarında gizlenen terörist mikroplara” tehditler savruluyor.
Saldırganlar çektikleri videoya yazılar ekleyerek yayınladılar: “Sandığınızdan daha yakınız. Doğum günü kutlu olsun!” Aşırı sağ ile bağlantıları olan Informator web sitesi, videoyu içeren ve Serhienko’ya yalan bir şekilde “Kiev’deki ayrılıkçı hareketin lideri” dediği bir makale yayınladı. Bir kurbana ayrılıkçı demek, silahsız bir öğrenciye yapılan saldırıyı meşrulaştırmanın etkili bir yolu gibi görülmüş olmalı.
Kötü Polis: Aşırı Sağ
Ne yazık ki bu korkunç olay bugünkü Ukrayna siyasetine tam oturuyor. Aşırı sağ şiddet son yedi yıldır yükselişte ve Svoboda partisi 2012’de ilk kez meclise girdiğinden bu yana yoğunlaştı. 2013-14’teki Avromeydan protestolarında önemli bir rol oynamış olmasına rağmen, aşırı sağ aslında 2014 meclis seçimlerinde güç kaybetti – Svoboda iki yıl önceki otuz yediye kıyasla sadece altı vekillik kazandı. Bu seçim başarısızlığının ardından, milliyetçi güçler siyasal katılımın hem internette hem de sokaklarda daha şiddetli yollarına başvurmaya başladılar. Düşmanlarını solla sınırlamıyorlar. Siyasal yelpazenin her renginden gazeteciler ve aktivistler tehditlerinin, tacizlerinin ve şiddetlerinin kurbanı oldular.
İki yüksek profilli cinayet vakası bu noktada önemli. Nisan 2015’te, gazeteci ve yazar Oles’ Buzina evinin yakınında vurularak öldürüldü; Temmuz 2016’da Pavel Sheremeta bir bombalı araç saldırısında öldürüldü. Kurbanlar birbirinin tam zıddı görüşlere sahipti: Buzina Rus yanlısı bir muhafazakardı, Sheremeta ise tipik bir sağ liberal, Batı yanlısı bir şahsiyet.
İki cinayette de aşırı sağın parmağını gösteren epey kanıt var ancak polisin engellemeleri soruşturmaları çıkmaza soktu. Son olarak ise bir belgeselde Sheremeta’nın ölümünden Ukrayna Güvenlik Servisi’nin sorumlu olabileceği iddia ediliyor.
Bu gayretkeş vatanseverler medya kuruluşlarını da hedef aldılar ve bunda da epey destek gördüler. Şubat 2016’da, Rus yanlısı propaganda yaymakla suçlanan Channel 17 muhabirini kaçırdılar ve ofisini talan ettiler. Polis en sonunda çalınan ekipmanları, Meydan’daki en şiddetli çatışmalardan bazılarına öncülük ederek tanınmış bir grup haline gelen Sağ Sektör’ün bir üyesinde ele geçirdi. Mahkeme şüpheliyi serbest bıraktı ve gazeteciler onun bir Ukraynalı Ortodoks rahip olduğunu iddia ediyorlar.
Eylül 2016’da, Ukrayna’nın üçüncü en büyük TV kanalı olan Inter’in merkezini bilinmeyen bir grup aşırı sağcı militan ateşe verdi. Saldırganlar ve İçişleri Bakanı Arsen Avakov dahil önde gelen Ukraynalı politikacılar, Dmitry Firtash’ın sahip olduğu kanalı “Kremlin’in ajanı” olmakla suçladılar.
Bir başka medya kuruluşu olan Vesti, 2014’ten bu yana sürekli baskı altında. Kiev şehir meclisinin aşırı sağı destekleme konusunda uzun geçmişe sahip bir üyesi olan Ihor Lutsenko, Vesti grubunun gazetesine karşı bir dizi gösteriye öncülük etti; kimliği bilinmeyen saldırganlar Temmuz 2014’te kanalın ofisinin camlarını indirdiler. Şirketin radyo istasyonu da benzer göz korkutmaların hedefi oldu ve en sonunda devlet yayın lisanslarını yenilemeyi reddetti.
Ukrayna aşırı sağı, Rusya yanlısı görüşlere sahip olduğu iddia edilen medya kuruluşlarının yanında muhalif toplumsal hareketleri de hedef alıyor, özellikle de savaş karşıtı görüşler ifade eden ve ülkenin milliyetçi gündemini eleştirenleri.
Sağcı militanlar hem barışçıl, antifaşist gösterilere hem de muhafazakar etkinliklere saldırdılar. 2016’da, 2009’da neo-Naziler tarafından öldürülen Kırımlı gazeteci Anastasia Baburova ve Rus insan hakları savunucu Stanislav Markelov için düzenlenen bir anma yürüyüşü, cinayetlerle bağı olduğuna inanılan karşıt bir grup tarafından saldırıya uğradı. Aynı yıl aşırı sağ, muhafazakar bir organizasyon olan Ortodoks Kadınları Birliği’nin planladığı “Ukraynalılar Barışı Seçiyor” toplantısını sabote etti.
LGBT ve feminist yürüyüşler gibi insan hakları gösterileri de şiddetin hedefi oluyor. Geçtiğimiz yıl, Lviv “Eşitlik Festivali”nin (muhafazakar medyanın onur yürüyüşü olduğunu iddia ettiği LGBT hakları ile ilgili bir dizi seminer ve film gösterimi) düzenleyicileri, aşırı sağcı güçlerin konferansın yapılacağı mekanın sahiplerini rezervasyonlarını iptal etmeye zorlandığını ortaya çıkardı. Düzenleyiciler daha sonra aşırı sağcı aktivistlerin beklediği mahkemeye çağrıldılar. Polis konferans katılımcılarını korumayı reddetti ve saldırganlardan hiçbiri gözaltına alınmadı.
LGBT etkinliklerine ve Kadınlar Günü yürüyüşlerine saldırılar süreklileşti. Tek istisna Kiev’deki son onur yürüyüşü idi: aşırı sağcılar etkinlikleri “kana boyayacaklarına” ant içtiler ama devlet, Avrupa Birliği karşısında kendisini aklamak için yürüyüşü bir insan kalkanı oluşturarak korudu.
LGBT toplumuna yönelik en ufak destek bile ateşli tepkilerle yüz yüze kalıyor. Kiev’de düzenlenen bu yılki Eurovision Şarkı Yarışmasının sloganı “Çeşitliliği Kutlamak” idi. Şehri etkinliğe hazırlamak için, Sovyet dönemi “Halkların Dostluğu Kemeri” gökkuşağı renklerine boyandı. Sağ Sektör ve Svoboda partileri hazırlıklara saldırdı ve şehir konseyi bu yapılanın LGBT hareketi ile bağlantılı olduğunu söyleyerek kınadı, en sonunda hazırlıklara bir miktar etnik hava katılması kararlaştırıldı. Bu olay, aşırı sağ şiddetin, Ukrayna’nın “Avrupa değerlerine” sahip hoşgörülü bir ülke imajını kolayca yerle bir edebildiğini gösteriyor.
Devlet kimi zaman, ülkenin ekonomik çıkarlarına karşı olsa bile aşırı sağı destekleyebiliyor. Paramiliter birlikler Ukrayna ile Lugansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetleri arasındaki ticari bağları kesmek için bir abluka başlattılar. Bu eylemler, doğudan gelen kömüre bağlı olan ülke ekonomisine zarar verdi. Başbakan bu ablukanın Ukrayna’ya maliyetinin ülkenin GSMH’sinde yüzde 1’lik artışa denk geldiğini ve enerji sektörünü çöküşün eşiğine getirdiğini açıkladı. Buna rağmen, Ulusal Güvenlik ve Savunma Konseyi eylemi destekledi ve şimdi abluka devlet tarafından yürütülüyor.
Aşırı sağ aynı zamanda 9 Mayıs zafer gününde de ülkenin dört bir yanında çatışmalara karıştı. Şiddet görüntülerinin uluslararası ve özellikle de Rus basınına yansımasını önlemek için, devlet aşırı sağcı gösterileri olabildiğince barışçıl göstermeye çalıştı ama Ukraynalı Milliyetçiler Örgütü yürüyüşçülere bürolarından duman bombaları atmaya başladığında polis binayı basmak zorunda kaldı. Görevliler milliyetçilerin barikatını aşmaya çalışırken ikinci kattaki bir adamın Nazi selamı verdiği, bir başkasının ise RPG’ye benzeyen bir şeyle yayaları tehdit ettiği kameralara yansıdı. Uluslararası Af Örgütü polisin o gün aşırı güç kullandığını rapor etti ve bu olayla ilgili soruşturma halen sürüyor.
Son olarak, beyaz olmayan insanlar da ultra sağcı şiddetten nasibini alıyor. Kısa bir süre önce, kendi siyasi partisine ve geniş bir taban örgütlenmesi ağına sahip bir neo-Nazi savunma grubu olan Azov alayından bir adam, bir grup siyah öğrenciden onları dövmeden önce bir futbol sahasını terk etmelerini istedi. Kurbanlar polisin bu sözde “vatanseverlere” karşı yaptıkları şikayet başvurularını almaya isteksiz olduğunu söylediler.
Aşırı sağ, medyaya, aktivist gruplarına, göçmenlere ve hatta devlete gözdağı veriyor ama yine de devletten neredeyse hiçbir engellemeyle karşılaşmıyorlar (hatta bazı durumlarda örtülü onay alıyorlar). Bunun açıklaması ne olabilir?
İyi Polis: Devlet
Ülke çıkarlarının tehdit altında olduğu kimi durumlarda (bu yılın başındaki Kiev Onur Yürüyüşü gibi) devlet sağcıları engellemeye çalışıyor. Fakat ülkenin, birçoğu aşırı sağı faydalı bir araç olarak gören çeşitli iş grupları arasında bir hiyerarşiden ve çıkar çatışmasından yoksun olması, tutarlı bir yaklaşımı önlüyor.
2015’te, Ukrayna hükümeti ile bağı olan paramiliter bir grup olan “Tornado” bölgesel savunma taburundan savaşçılar, bir kömür treninin denetim dışı alanlara girişini yasadışı bir şekilde engellediler. Bu olay taburun dağıtılmasını tetikledi; ardından gelen soruşturma, savaşçıların birçok korkunç şiddet, işkence, insan kaçırma, tecavüz ve çocuk istismarı olayına karıştığını ortaya çıkardı.
Aşırı sağ, başı bozuk paramiliterleri siyasi tutsaklarmış gibi resmetti ve duruşmalar boyunca protesto gösterileri düzenledi. Aralarında bir milletvekilinin de bulunduğu destekçiler mahkemeye saldırdılar. Ancak 12 savaşçı da suçlu bulundu. Grubun lideri en yüksek cezayı aldı, 11 yıl hapis cezası ve mahkeme masrafları için de 300 dolar para cezası. Dört militan şartlı salıverildiler.
Hükümet ile aşırı sağ arasındaki bir başka açık çatışma Macar sınırındaki Mukachevo kasabasında patlak verdi. Sağ Sektör burada, kontra çetesinin kontrolü ile ilgili bir anlaşmazlıkta oligark Viktor Baloha’nın paralı milisleri olarak hizmet verdi. Silahlı çatışma başladıktan sonra, İçişleri Bakanlığı olaya müdahale etti. Mahkeme sürüyor ama suçlananlar dört milliyetçi vekilin çabalarıyla şartlı salıverildi.
Bu davalar istisna, devletin aşırı sağın suçlarını görmezden gelmesi ve hatta üstünü örtmesi kaide. Gerçekten de birçok üst düzey devlet görevlisinin bu gruplarla yakın bağlantısı var ve bu bağlantılar en üst kademelere kadar uzanıyor. Svoboda, Sağ Sektör ve Azov alayı gibi organizasyonların liderleri, Ukrayna ordusuna ve polisine sızmış durumda. Azov’un siyasi partisi Ulusal Müfreze’yi destekleyen Avakov, alayın eski komutan yardımcısı Vadym Troyan’ı Ukrayna Ulusal Polisi’nin birinci komiser yardımcısı olarak atadı.
Ulusal Müfreze’nin lideri Andriy Biletsky, Batı yanlısı partiler kendi adaylarını onun lehine çektikten sonra Kiev bölgesinden bağımsız milletvekili oldu. 2008’de, hedefini “antidemokratik ve antikapitalist bir ‘milli düzen’ yaratarak beyaz ırkı savunmak” olarak ilan eden Sosyal-Nasyonal Meclis’i kurdu. Bu grup Azov taburuna dönüştü, o da sonrasında Ukrayna ordusunun bir alayı haline geldi ve 2016 itibariyle kurucusunun beyaz üstünlükçü görüşlerine siyasi form kazandıran resmen kayıtlı bir parti kurdu.
Militan sağın sermaye ile de bağları var. Oligarklar bir sürü taburu doğuda savaşmaları için finanse ettiler; şimdi ise bu askerleri özel orduları olarak fabrikaları kontrol etmek ve kentsel dönüşüm için arazilere el koymak için kullanıyorlar. Bu paramiliter gruplar devletin yeterince sahip çıkmadığı savaş gazilerine de iş imkanı sunuyorlar.
Bu açıktan bağlantıların yanı sıra militarizasyonun sağa kayışla birleştiği Ukrayna’nın genel siyasi iklimi de artan şiddeti teşvik ediyor.
Meydan protestoları sırasında aşırı sağcılar Lenin heykellerini tahrip etti ve Ukrayna Komünist Partisi KPU’nun bürolarına saldırdı. Bu saldırılar ülkenin Sovyet geçmişini silmeye dönük resmi politikanın parçası haline geldi. Hükümet Sovyetler Birliği ile alakalı sembolleri, sokak adlarını ve edebiyatı yasakladı, KPU da yasaklandı. Bu yasak genel olarak sol ideolojiye doğru genişliyor. Sosyalist Harkov gazetesinin yayın izni başvurusunun reddedilmesi bunun işareti. Başından beri komünistlere yönelik engellemeler aşırı sağa yönelik olanlardan çok daha sertti zaten ve artık toplumu seçkinlerin çıkarlarının yön verdiği milliyetçi sivil toplumu destekleyenler ile buna karşı çıkanlar olarak bölmeye doğru gidiyor.
Milliyetçi-militarist konsensüs, pratik olarak toplumun her alanına nüfuz ediyor. Bu mantığa göre Ukrayna ile Rusya savaşta olduğu sürece Ukrayna toplumu içindeki tüm çelişkiler ikincil. Ukrayna vatandaşlarının sıkıntılarına (örneğin bütçe kesintileri, zamlar veya homofobi) dikkat çeken herkes Kremlin’e yardım etmekle suçlanabilir. Çünkü ancak Putin’in ajanları halkı birinci hedeften saptırmak ister: Rusya’yı yenmek ve Donbass’ı geri almak. Hükümete yönelik muhalefet bu yüzden devlete muhalefet etmeye dönüşüyor ve dolayısıyla Ukrayna’nın düşmanları muamelesi görüyor.
Devletin absürt mantığı, Başkan Petro Poroşenko binin üzerindeki Rus vatandaşına ve işletmesine yönelik yaptırımları genişlettiğinde bariz hale geldi. Karar, Ukrayna’nın en popüler sosyal medya ağı VKontakte’yi ve bir dizi başka ürün ve hizmeti yasaklıyor.
Siyasi seçkinler bu yaptırımları Rusya’ya karşı “karma savaşlarının” mantıksal bir uzantısı olarak gösterdiler. 2014’te hükümet yanlısı Rusça kanalları, Ukraynalı göçmenlerin ülkeye para yollamak için kullandığı Rus para transferi sistemini yasaklamışlar ve iki ülke arasında hava trafiğini kapatmışlardı. Başkan bu şirketlerin Rus propagandası için Ukrayna halkı ile ilgili istihbarat topladığını iddia ediyor.
Hükümet Rusya ile tüm yatırım ilişkilerini önlemeye dönük bir “kökünü kurutma” stratejisini savunuyor. Birçok üst düzey Ukraynalı devlet görevlisinin kilit Rus sanayilerinde hissesi var ve bu ilişki çift yönlü. Çoğu bağlamda, devletin vatandaşlarının özel yaşamına acımasızca burnunu sokması karşısında çok büyük bir kamuoyu tepkisi oluşurdu ama hükümetin faaliyetlerini ulusal güvenlik ve beka ile eşitleyen konsensüs muhalefeti bastırdı, en azından şimdiye kadar.
Bu Konsensüs Kırılamaz mı?
Seçkinlerin ve aşırı sağın uzun vadeli çıkarları birbirinden ayrı olsa da, şu an iyi polis-kötü polis olarak uyum içinde çalışıyorlar.
Milliyetçi güçler savaşı ve büyüyen vatanseverliği siyasal sermaye birikimi ve iktidarı ele geçirme konusunda fırsat olarak görüyorlar. Neyse ki, halen geniş destek alamıyorlar ve Rus karşıtı ve sık sık da Leh karşıtı pozisyonları sebebiyle çoğu zaman Rusya’daki ve Avrupa’daki anaakım sağ güçlerle anlaşmazlığa düşüyorlar.
Oligarklar milliyetçiliği ve militarizmi savaştan nasıl kar ettiklerini gizlemek için kullanıyorlar. Başkanla ve oligark Ihor Kolomoyskyi ile bağlantılı şirketler bir sürü karlı ordu ihalesi aldılar ve şimdi yeni bir ekonomik krizle yüz yüze olan ülkedeki muhalefet hareketleri ile savaşıyorlar.
Yetersiz ve yolsuz Ukrayna devleti bu milliyetçi ve militarist konsensüsü bir yere kadar istismar edebilir. Koordine edilmeyen eylemler ve görünürde rastgele seçilen kurbanlar hükümetin zayıflığının göstergesi.
Örneğin 10 Mayıs’ta bir aktivist Facebook’ta komünizm propagandası yapmaktan 2,5 yıl hapse mahkum edildi. İronik şekilde, savcılık savunmanın paylaştığı belgeleri kamuoyuna açıklayamadı çünkü bunu yapmak da propaganda olacaktı. Özel bir değerlendirme, “Lenin yaşadı, Lenin yaşıyor, Lenin yaşayacak!” şeklinde Sovyet döneminden görüntüler ve sloganlar olarak açıklanan gönderileri propaganda olarak sınıflandırdı. Savunma savcılıkla pazarlık ederek beş yıla çıkabilecek cezayı indirmeyi başardı.
Devletin vatandaşlarını doğrudan mahkum ettiği davalar, sağcıların baskıcı eylemleri söz konusu olduğunda çok daha az. Ukrayna’daki durum, devletin muhalif grupları marjinalleştirdiği ve baskıyı kendisi uyguladığı Belarus veya Rusya gibi Sovyet sonrası komşu ülkelerdekinden ciddi şekilde farklı.
Kuşku yok ki Avrupa Birliği ve ABD’nin Meydan protestoları sonrasında iktidara gelen Ukrayna hükümetine desteği ve Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve ayrılıkçı asilere desteği, aşırı sağın siyasi gündeminin baskın hale gelmesinin önünü açtı. Hem Rusya’dan hem de Batı’dan gelen emperyalist etkilere karşı gerçek direniş, ancak tanınmayan cumhuriyetlerle Minsk barış anlaşması temelinde demokratik bir diyalog kurularak başlayabilir, Ukrayna vatandaşlarını ezerek değil.