İran asıllı İngiliz programcı, kuzeyi Türkiye’yle sınır olan bir bölgeye, beklenmedik anarşist bir hareketin, İslam Devleti’ne karşı ölüm kalım savaşı verdiği Rojava’ya doğru yönelmişti
Amir Taaki, iki yıl önce, çöl soğuğunda mehtaplı bir gecede, Irak kumlarından, Dicle Nehri’nde yüzen lastik bir sandala atladı. Sandal ancak kendi tıknaz gövdesini ve yanında oturan eskiden orduda makineli tüfekçi olan kendisinden çok daha büyük Amerikalıyı alacak kadar genişti. Taaki ve kıyıda bekleyen düzinelerce asker, Kürtlerle Britanya, Portekiz, Kanada ve ABD gibi uzaklardan gelen yabancıların oluşturduğu karmaşık bir ekipti. Bu ekip, son iki haftasını Kürt gerillaların bir dağ kampında endişeyle bekleyerek geçirmişlerdi. Kürtlerden biri sandalı kürek çekerek belli belirsiz karla kaplı tepelerden yavaşça uzaklaştırıp, nehrin Suriye tarafındaki yüksek sazlıklara doğru sürüklerken, Taaki dünyanın en tehlikeli savaş alanlarından birine doğru gidiyordu. Yine de çok heyecanlıydı..
“Sonunda bir şeyler oluyor” diye düşündüğünü hatırlıyor. “Rojava’yı bulmaya gidiyordum.”
Taaki, halihazırda politika yüklü kriptografi yazılımları ve bitcoin dünyasında kötü şöhretli bir şahsiyetti. Fakat o gece, dünyada adeta hiç kimse nerede olduğunu bilmiyordu. İnternet üzerinde kripto-anarşist devrim vaazlarıyla geçirdiği yıllardan sonra Taaki, gizlice oldukça gerçek bir devrimde dövüşmeye, Suriye’ye hareket etti. İran asıllı İngiliz programcı, kuzeyi Türkiye’yle sınır olan bir bölgeye, beklenmedik anarşist bir hareketin, İslam Devleti’ne karşı ölüm kalım savaşı verdiği Rojava’ya doğru yönelmişti. Ve böylece, o zamana kadar radikalliğini şifreleme yazılımları ve bitcoin araçları üretmekle sınırlandırmış olan yıkıcı idealist, cihatçılara karşı AK-47 kullanmaya varmıştı.
Ortadoğu’da geçirdiği 15 aydan sonra geçen bahar İngiltere’ye döndükten hemen sonra Taaki WIRED’a “bir şeye sürüklendiğimi hissettim” dedi. “Suriye’de sürmekte olan gerçek bir anarşist devrim olduğunu öğrendiğimde, ‘Bunu yapmalıyım.’ diye hissettim. Oraya gidip yardım etmeye mecburdum.”
Fakat Taaki, güvenli bir şekilde Suriye’den çıkar çıkmaz, farklı bir tehlike içerisine düştü. 29 yaşındaki Taaki, geçtiğimiz yıl boyunca Britanya polisinin soruşturması altındaydı. Her ne kadar evine dönmüş olsa da, kendi hükümetinin onun bir programcı mı, yoksa bir devrimci mi yoksa bir terörist mi olduğuna karar veremediğini öğrendi.
Bitcoin’dan mermilere
Kendi kendini yetiştirmiş bir yazılım mühendisi olan Taaki, uzun süredir bitcoin topluluğunda öne çıkan ve tartışmalı biriydi. Kripto para birimi kullanarak hükümet denetimini aşmayı, ekonomik ambargoları delmeyi ve dünya çapında kara piyasaları güçlendirmeyi düşlüyordu. 2011 yılında, tamamen yeniden yazdığı bitcoin çekirdek kodu Libbitcoin’u geliştirdi ve İpek Yolu biçimindeki, yasal yaptırımlardan etkilenmeyecek şekilde tasarlanmış karaağ piyasa prototipini oluşturdu. WIRED 2014 yılında Taaki’nin biyografisini yayınladığında Barcelona, Londra ve Milan’daki terk edilmiş binalarda konaklayan gezgin bir aktivistti ve takip edilemez bitcoin işlemlerine izin verecek şekilde tasarlanmış, yaygın bir şekilde beklenen Kara Cüzdan isimli bir yazılımın geliştirilmesine öncülük ediyordu.
Daha sonra, beta sürümün yayınlanmasının üzerinden bir yıl geçmeden, Kara Cüzdan geliştirilmesi bir açıklama yapılmadan durdu. Reddit’in bitcoin forumundaki bir başlıkta bir yıl önce “Amir Taaki hâlâ hayatta mı?” diye soruldu.
Taaki o zaman Suriye’deydi. 2014’ün sonlarında, Kürdistan İşçi Partisi veya PKK olarak bilinen solcu Kürt militan grubuyla ilişkilendirilen bir grup olan YPG hakkında bir şeyler okumuştu. Türkiye’nin güneyindeki Massachusetts büyüklüğündeki bir bölgede Rojavalı Kürtler, Suriye’nin korkunç iç savaşının az sayıdaki öykülerinden birini yazıyorlardı: Taaki, dört milyondan fazla insanın nasıl da yerel doğrudan demokrasi, kolektivist anarşi ve kadınlar için eşitlik ilkelerine dayanarak işleyen, ilerici bir toplum yarattıklarını okudu.
Taaki “1930’dan beri Rojava gibi bir devrim olmamıştı” diyerek, Rojava’yı Katalonya ve İspanya İç Savaşı’yla karşılaştırıyor. “Anarşist tarihte olabilecek en büyük şeylerden biri.”
Rojava’daki insanlar, Taaki’nin bir gün internet ve bitcoin’in mümkün kılacağını umduğu anarşist fikirleri uygulamaya çalışıyorlardı. Bu yüzden, IŞİD Rojava’nın merkez bölgesi Kobanê’yi işgal ettiğinde, kadın ve çocukların da olduğu yüzlerce sivili katlettiğinde Taaki, tomurcuklanan devrime teknik uzmanlığını katma umuduyla oraya gitmeye karar verdi. “Anarşist yoldaşlarım en iğrenç İslam faşizmi türüyle savaşıyorlardı, onlara yardım etmek benim görevimdi” diyor.
IŞİD’le savaşın herhangi bir tarafında mücadeleye kapılan çoğu genç Batılı gibi, Taaki’nin de Suriye’deki yaşamı düşlediğinden oldukça farklı sonuçlanacaktı. Şubat 2015’te, Madrid’den Kuzey Irak’taki Süleymaniye şehrine uçtu. Orada Kürt Irak polisi tarafından bir günlüğüne gözaltına alındı ve eşyaları arandı. IŞİD üyesi olmadığını ve aksine Rojava hareketine katılma çabasından olduğunu belirleyince onu bir taksiye bindirip yakınlardaki güvenli bir eve, bir YPG temsilcisiyle buluşmaya gönderdiler. Bu temsilci onu Ortadoğu’ya dünyanın farklı yerlerinden gelen ve çoğunun tek arzusu IŞİD üyelerini öldürmek olan bir grup yabancıyla bekleyeceği Irak Kürdistanı dağlarındaki YPG kampına götürdü. YPG elemanları grubu daha sonra mehtaplı bir gecede Suriye’ye kaçırdılar, dağlardan aşağı kağnıyla indirdiler, Dicle’yi geçirdiler ve Kürt askerlerinin eğitim kampına kamyonlarla götürdüler.
Taaki, sınırın Suriye tarafındaki kampa ulaştığında, yaşlı görevli subaya Rojava’nın şehirlerinden birinde teknolojik yeteneklerini sunmak üzere geldiğini, savaşmak için gelmediğini açıklamaya çalıştığını söylüyor. Ancak Taaki’nin söylediğine göre, protestolarını elini sallayarak geçiştirdi ve kendisini diğer yabancılarla bir birimin üyesi yaptı. YPG kısa, zayıf programcıya bir kalaşnikof ve bir üniforma verdi ve bir günlük bir eğitim bile vermeden doğrudan savaşa gönderdi.
“Bu şekilde kendimi cephede buldum” diyor, askeri eğitim temelleri kamyonlar güneye giderken verilen kısa aralarda asker dostlarının verdiklerinden oluşan Taaki. “Eğer savaşmanız bekleniyorsa, savaşmalısınız.”
Taaki ile Suriye’ye hem gitmeden önce hem de döndükten sonra mülakatlar içeren ve yakında çıkacak olan Yeni Radikal belgeselindeki yukarıdaki kısmı izleyin.
Bir programcı, bir savaşçı değil
Taaki’nin söylediğine göre, üç buçuk ayını YPG’nin askeri güçleriyle geçirdi. WIRED Taaki’nin Irak ve Suriye’deki bu erken dönemi için söylediklerinin çoğunu bağımsız bir şekilde doğrulayamaz. Ancak öyküsünde övünme ayrıntıları az ve şiddetli trajedinin aralara girdiği sıkıntı bol. Yaşamının günlük düzenini tanımlıyor: ABD hava kuvvetleri IŞİD mevkilerine yeri sarsan top atışları yapar, cihatçılar geri çekilir ve birimi ileri doğru gitmek için Toyota Hilux kamyonetine biner ve yeni araziye sahip olur. IŞİD’i ancak uzak tepelerdeki tehditkar siyah noktalar olarak görüyordu.
Taaki Proudhon, Bakunin ve Rojava’nın gözdesi Amerikalı Felsefeci Murray Bookchin gibi yazarlara sık sık atıf veren tanıştığı Kürt isyancıların politik eğitiminden son derece etkilendiğini söylüyor. Ancak savaşın kendisi o kadar ilham verici değildi: ilk çarpışması, üssünün dışında silahıyla ayar atışları yaparken yediği bir baskınla başladı; IŞİD’in ateş açtığı anda, zaten üssün duvarlarının arkasına dönmüştü, çünkü arkadaşı ceketini unutmuştu. Biriminden bir asker benzer bir IŞİD makineli tüfek pususunda ölmüştü, gövdesi mermi yaralarıyla delinmişti. Bir başkası intihar etti, kendisini üssün mutfağında yattıkları yerde açıklanamayacak bir şekilde asmıştı. Taaki genç bir İranlı acemi erle arkadaş olduğunu söyledi. Bu arkadaşı bir çatışma sırasında yanlış yöne doğru süründü, vuruldu ve birimi yardım edemeden onu izlerken yavaşça kan kaybından öldü.
Bir gün, Taaki’nin birimine komuta eden yetenekli genç Türk asıllı İtalyan kadın Seran Altunkılıç (Rojava’daki çoğu kadın orduda erkeklerle yan yana hizmet ediyorlar) Taaki’nin teknik becerilerini öğrendi. Onu ordudan gönderip bir sivil olarak daha yararlı bir göreve aktarmak üzere söz verdi. Ancak kadın kendisine yardım edemeden, Taaki başka bir askeri birime transfer oldu. Daha sonra öğrendi ki, önceden içerisinde olduğu 30 kişilik grubun neredeyse üçte biri bir IŞİD saldırısında öldürülmüştü, Altunkılıç da onlardan biriydi.
Taaki, cephedeki bu günlerde yalnızca üç gerçek silahlı çatışmaya girdiğini ve hiçbir zaman IŞİD savaşçılarına 300 metreden daha fazla yaklaşmadığını söylüyor. Ancak birçok arkadaşının öldüğünü görmek (toplamda düzinelerce diyor) psikolojik bir zarar veriyor. Bir gece, yattığı binanın yanında, camları parçalayacak kadar yakında bir top mermisinin patlamasıyla uyandığını hatırlıyor. Yatağında dimdik ayağa kalkmış, ilk anda odanın kanlı bedenler ve kopmuş organlarla dolu olduğu hayalini görmüş.
Rojava’da yaşam
En sonunda, o bahar bir gün, daha önce yabancı erleri idare etmekle sorumlu bir subay Taaki’yi gördü ve teknolojik geçmişini hatırladı. “Burada ne yapıyorsun?” diye sordu. “Burada ne mi yapıyorum?” diye yanıtladığını hatırlıyor Taaki. Taaki biriminden alındı ve biraz daha günlerce bekledikten sonra cepheden uzaklaştırıldı.
Taaki, önce kuzeydoğu şehri Derik’te, daha sonra da başkent Kamışlı’da Rojava yaşamına başladı. Bölgenin Ekonomi Komitesine katıldı ve Kürtçe öğrenmek için Rojava’nın dil akademisine yazıldı. Ve heyecanlı bir şekilde kendisini toplumun Suriye savaşındaki iktidar boşluğunda yeniden inşasına yararlı kılmak için çalıştı. Yerel halkı açık kaynak yazılım ve internet kullanma konusunda eğitti, Rojava’ya gelen bütün yabancılar için ideolojik bir müfredat hazırladı, gübre üretim fabrikası inşasına yardımcı oldu, güneş paneli araştırma projesinde çalıştı, Kürtçe öğrenmeye çalışan yabancılar için bir rehber yazdı ve bir genç kadın devrimci dergisi başlatılmasına yardım etti.
“Çabası zordu, çünkü burada çok az insan internetin önemini anlıyordu ve elbette hiç kimse ne bitcoini ne özgür yazılımı ne de bunlara benzer bir şey duymuştu” diyor, Taaki ile beraber gübre üretim tesisinde çalışan Rojava’da yerleşik İspanyol biyolog Pablo Prieto. Ayrıca Rojava topluluğunun zamanla Taaki’yi önemli bir üye olarak gördüğünü de ekliyor. “Burada çok değerliydi … Derin bir iz bıraktı.”
Nihayetinde, Rojava önderleri Taaki’ye yeni oluşan eğitim sistemi için teknoloji müfredatını tasarlamaya yardımcı olma görevini verdiler. Daha sonra, yerel hükümet tarafından mültecilerin giderken geride bıraktıkları araziyi kooperatif tarlalarına dönüştürme temel kararının alındığı ülkenin ekonomi konferansına katılmaya davet edilen tek yabancı oldu. Taaki “o ortamda, etrafınızdaki bütün insanların yeni bir toplum inşa etmeye çalıştığı yerde bulunmak tarif edilemez” diyor.
Ancak tam Rojava’daki yaşama alışırken, Taaki Batı’nın kendisini tekrar çektiğini hissetti. Bitcoin topluluğunun son çıkan öldürücü çekişmelerine gözlerini dikmeye başladı. Taaki, özellikle, geçtiğimiz yılın Mayıs ayında Avustralya’lı programcı Craig Wright’ın halka kendisinin bitcoinin yaratıcısı olduğunu iddia etmesinden rahatsız olmuştu, Taaki bu iddianın düzmece olduğuna inanıyor. Ve Taaki Britanya’ya dönmenin ve Kara Cüzdan’ı geliştirmeyi bitirmenin, Rojava’nın bitcoin’i bağış toplama aracı olarak kullanması konusunda daha fazla yardımcı olacağına inanmaya başladı. Böylece ABD ve AB’nin, Suriye’ye herhangi bir paranın aktarılmasını engellemeye yönelik ambargoları aşılmış olacaktı.
Kahramanlar hoş karşılanmıyor
Böylece Mayıs 2016’da Taaki, kendisine bunun geçici bir yolculuk olduğunu ve Rojava’ya yakında döneceğini telkin ettiği Londra’ya doğru uzun yolculuğu yaptı.
Buna karşılık İngiliz polisi, uçağı Heathrow’a iner inmez uçağa bindi. Onu havalimanı gözaltı merkezine aldılar. Orada geçirdiği birkaç saatten sonra tutuklandı, üzerindeki üç telefon ve dizüstü bilgisayarına el konuldu. Yetkililer Taaki’yi kelepçeledi ve özel bir terörizm soruşturma merkezine götürüldüğünü, orada resmi görevlilerin kendisini yalnızca IŞİD veya PKK için değil, ayrıca bitcoin hakkında ve ilk 3B yazıcıyla basılmış silahın liberter yaratıcısı Cody Wilson’la yakın arkadaşlığı için de sorguladıklarını söyledi. Taaki soruları yanıtladığını ve Rojava’da geçirdiği zamandaki tüm öyküsünü anlattığını söyledi.
Bir gün sonra Taaki kendisini annesinin Broadstairs’teki evinde ev hapsinde buldu, haftada üç kere yerel polise gitmesi gerekiyordu. On ay boyunca İngiliz soruşturmacılar tekrar ve tekrar soruşturmalarını uzattığı için yasal bir belirsizlik içerisinde kaldı. Bugün, henüz pasaportunu geri alamamış durumda. Taaki, yakında hapse girebileceği korkusuyla, Kara Cüzdan’da yeni bir çalışma veya bir başka yazılım projesini örgütleme konusunda tereddütlü olduğunu söylüyor.
WIRED’a verdikleri açıklamaya göre Britanya Güney Doğu Bölgesel Terörizm Karşıtı Birimi sürmekte olan soruşturmaya ilişkin bir yorumda bulunmak istemedi. Ancak sözcü Parmvir Singh şunu belirtti: “Yasaklı herhangi bir terör örgütüne destek vermek, katılmak veya üye olmak, Terörizm Yasası 2000 kapsamında bir suçtur ve polis bu gibi suçlar işlediğinden şüphe duyulan herhangi bir kişiyle ilişkili suçlamaları soruşturacaktır.”
Taaki’nin avukatı Tayab Ali Taaki’nin ona yöneltilen herhangi bir suçlamayla mücadele edeceğini söylüyor. “Amir’in konumu şudur, yurt dışındayken gerçekleştirdiği her eylem sivilleri savunmak ve korumak için gerçekleştirilmişti ve ulusal ve uluslararası hukuk bağlamında tamamen yasaldı.” şeklinde belirtiyor Britanya Terörizm davalarında uzman bir insan hakları avukatı olan Ali. “Eğer Amir hakkında dava açılırsa, hem ismini temizlemek hem de onun konumundaki insanların cezai kovuşturmanın konusu olmaması gerektiğini göstermek açısından bu davayı memnuniyetle karşılayacaktır.”
Taaki’nin davasındaki zorluk nedir? PKK Türkiye’de, ülkede on yıllardır süren şiddetli eylemlerle suçlanan terörist bir grup olarak kabul ediliyor. Ancak Ali PKK bağlantılı YPG için savaşan birçok diğerBritanyalıya işaret ediyor. Taaki’nin adaletsiz bir şekilde uzun süren bir soruşturma için diğerlerinden ayrı tutulduğunu öne sürüyor. Gerçi Ali bu hedefleme için sunulan gerekçelerin hiçbir anlamı olmadığını söylüyor. Taaki’nin yasal savunma grubu olan Cesaret Vakfı’ndaki müdafileri, bu hususun Taaki’nin yıkıcı yazılım projeleri veya onun İran mirasıyla ilişkili olabileceği yorumunu yapıyorlar. Taaki’nin vakıftaki dava direktörü Naomi Colvin “Amir’e yönelik muamele endişe verici” diyor. “Ve öyle gözüküyor ki ayrımcı.”
Hakkında dava açılmadan önce Taaki yasal akıbeti ne olursa olsun Rojava’ya gerçekleştirdiği yolculuktan pişman olmadığını söylüyor. Bazen, hâlâ yaşadığına yine de şaşırdığını söylüyor. “Öleceğimden emindim” diye hatırlıyor. “Fakat bir ikiyüzlü olarak, kendimi anarşist devrimci olarak adlandırıp gerçek bir devrimde hiçbir görev üstlenmeden yaşamayı sürdürmek çok daha kötü olabilirdi.”
[wired.com’daki 29 Mart 2017 tarihli İngilizce orijinalinden Aliye Kurtuluş tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]