Fransa işçi sınıfının ardından neoliberal despotik iş yasası düzenlemelerine karşı süresiz grev ve direniş bayrağı Güney Kore işçi sınıfında!
Güney Kore demiryolu ve metro işçilerinin, performansa dayalı ücret ve işten atma dayatmasına karşı süresiz genel grev ve direnişi üçüncü haftasına girdi.
10 Ekim’de kargo ve konteyner taşıyıcısı tır ve kamyon sürücüleri de süresiz greve çıktı. Bir kısmı Kore Kamu Hizmetleri ve Taşıma İşçileri Sendikası üyesi, büyük bir kısmı ise sendikasız, güvencesiz kamyon sürücülerinin, Kore’nin en önemli uluslararası limanlarından Busan Limanı’ndan kargo ve konteyner taşıma gibi kritik bir işlevi olması, sınıf gerilimini tırmandırdı.
Demir yollarından sonra, kamyon konteyner taşımacılığının da sekteye uğrayarak, uluslararası üretim ve kar akışındaki aksamaları artırma riski; dahası sendikasız/güvencesiz işçilerin örgütlü bir greve çıkmasının diğer güvencesiz işçi kesimleri de hareketlendireceği korkusu, G. Kore hükümetinin greve karşı saldırganlığını artırdı.
Hükümet, daha açıklanan grev tarihinden 5 gün önce, bir basın konferansı düzenleyerek, sendikasız kamyon sürücülerinin grevini yasadışı ilan etti, greve katılan sürücülere benzin sübvansiyonlarının kesileceği, ehliyetlerinin iptal edileceği ve haklarında “yasa dışı grev” ve “iş akışını engelleme”den yasal işlem yapılacağı tehditleri savurdu.
Buna karşın Kamu Hizmetleri ve Taşımacılık Sendikasının Kamyon Sürücüleri Dayanışma Birimi’nin (TruckSol) öncülüğündeki grevden bir geri adım olmadı.
10 Ekim’de 6 bin polis, sabahın erken saatlerinde, Busan Limanı ve konteynır yükleme boşaltma tesislerini işgal etti. Bir kaç saat sonra başlayan kamyoncu grevi ve gösterisine polis insafsızca saldırdı. Üç TruckSol üyesi gözaltına alındı, 2 işçi yaralandı. Akşam grevi kararlıkla sürdüren işçilerden birkaçı daha gözaltına alındı ve yaralandı.
Hükümet, Kore terminolojisinde “özel-istihdamlı” denilen kamyon sürücülerinin işçi olmadığını, ancak bağımsız bireysel sözleşme yapabileceğini, sendikalaşma, toplu pazarlık ve grev hakkı olmadığını, TruckSol’un yasal bir sendika olmadığını ileri sürüyor.
Dünya çapında her güvencesiz işçi kesimi sendikalaşma ve greve yöneldiğinde, neoliberal hükümetlerin hep aynı bayat kriminalizasyon çabası.
Kamyon işçileri ise, sendikalaşmanın fiilen sendikalaşmaktan, toplu sözleşme ve grev hakkının da fiili grevden geçtiği konusunda son derece netler.
Kamyon sürücüleri, taşıdıkları yük ve katettikleri mesafeye göre, “ulaşım payı” denilen bir fiyat aldıkları için, bu parça başı ücret alan işçi olduklarını perdelemekte kullanılıyor. Aynı zamanda tepesinde büyük tekellerin yer aldığı tedarik zinciri ve taşeronlaştırma ağının en dibinde yer almaları durumlarını büsbütün örtüyor. Taşeronlar kendi paylarını aldıktan sonra, kamyon sürücülerine çoğu durumda kalan, asgari ücretten bile daha az olan bir ücret oluyor. Kamyon sürücüleri, şimdi performans ve rekabet sistemiyle “ulaşım payları”nı daha da düşürecek ve çalışma koşullarını büsbütün ağırlaştıracak yeni iş yasa ve düzenlemelerine karşı grevdeler.
Ulaşım tedarik zincirinin tepesindeki şirketlerin dayatmaları ve giderek düşen “ulaşım payları”, kamyon sürücülerini aşırı yük almaya, aşırı hız yapmaya ve insanlık dışı uzun saatler boyunca çalışmaya zorlanacakları anlamına geliyor. Her yıl Kore yollarında, aşırı yorgun ve gergin çalışan, aşırı yüklemeye ve aşırı hız yapmaya zorlanan kamyon suruculerinin yol açtığı trafik facialarında yılda 1,200 kişi ölüyor, günde ise ortalama 3,2 kişi. TruckSol’da örgütlenen kamyon sürücülerinin başlıca grev istemi, temel işçi sağlığı ve güvenliğinin, ücretin, kargo/konteyner sahipleri ve nakliyat şirketleri tarafından garanti edilmesi.
“İşçi sağlığı ve güvenliği için dayanışma, büyük şirket ve taşeronlarının karlarından önde gelmeli!” Kamyon sürücülerinin başlıca sloganlarından biri bu. Onlar görece yüksek ücret alan, çalışma saatleri ve sağlık ve güvenlik haklarıyla, demiryollarında yük taşıyan işçi kardeşleriyle aynı koşul ve hakları istiyorlar. Her iki nakliyat işçisi kesimi de, işçiler arasında aşırı rekabet ve parçalanmayı şiddetlendirerek sermaye verimlilik ve karlarını artıracak performans dayatmasına karşı mücadele ediyorlar. Demiryolu taşımacılığı işçilerinin kamyon işçileriyle dayanışması ve onların özgül grev istemlerine sahip çıkması, bu açıdan önemli bir sınıf tutumunu gösteriyor.
Geriye bu grev dalgasının ve sertleşen mücadelenin tekelci oligarşik kapitalist ekonomiyi ve neoliberal despotik çalışma rejimini ne kadar sarsacağını görmek kalıyor. Hükümetin grev kırıcı saldırıları, grevdekilerin yerine şimdiden 800 kamyonu devreye sokması ve grevdeki demiryolu işçileri yerine yeni işçilerle akışı aksatmama çabasını da içeriyor. Bu yüzden, devlet ve polis korumasındaki grev kırıcılığına karşı mücadele de önem kazanıyor.
Kamyon grevi, belli bir süre dayanırsa, etkisi giderek büyüyecektir. Hükümetin işçi düşmanı, örgütlenme ve grev bastırmacı ve kırıcı saldırılarına karşı kamuoyu tepkisi de artıyor. Grevin görece yüksek ücretli, kadrolu ve sendikalı-toplu sözleşmeli demiryolu işçileri ile düşük ücretli, güvencesiz, “özel-istihdamlı” kamyon işçileri arasında kurulan dayanışmanın güçlendirilerek sürdürülmesi bile, sınıf mücadelesinde esinleyici ve ön açıcı bir örnek olacaktır.